Header Ads

Zaman Yoksa İnsanlar Neden Yaşlanıyor / Soru Cevap 02


Zamanın olmaması konusu ne kadar anlatılırsa anlatılsın, deneyimlenemediği için, en azından bizler gibi düşük bilinç seviyelerinde deneyimlenemediği için bir türlü anlamlandırılamıyor.

Ve en çok sorulan sorulardan biri: Zaman yoksa bizler neden yaşlanıyoruz?

Aslında yaşlanma diye de bir şey yok :). Yani var olan bir bedenin hücrelerinin zaman içinde eskimesi diye bir şey yok.  Çünkü hücreler sürekli ölüyor ve yenileri üretiliyor. Çocuklukta 10 birim hücre ölürken 15 birim yeni hücre üretiliyor ve biz buna büyüme diyoruz. İyileşme dediğimiz de aynı şey aslında. Yetişkinliğimizde ölen hücre ile yeni üretilen hücre sayısı birbirine eşit ya da eşite yakın bir düzeyde olduğu için büyümemiz duruyor. İleri yaşlarımızda ise üretilen hücre sayısı ölen hücre sayısından az olduğu için de bunu yaşlanma olarak adlandırıyoruz. 

Bunun en bariz kanıtlarından biri kakamız. Neden hepimizin kakası kahverengi? Ben mürdüm eriği yiyorum, sen marul yiyorsun, bir başkası da kayısı yiyor ama hepimizin kakası kahverengi çıkıyor. Neden benimki mor, seninki yeşil ve diğer kişininki turuncu çıkmıyor? Çünkü aslına kaka dediğimiz şeyin %70'i bağırsak hücrelerimizden oluşuyor. Sadece %30'u yediklerimizden oluşuyor. Bu yüzden yediklerimiz sadece kahverenginin ton farkını belirliyor :).

İşte o ölen bağırsak hücrelerinin yerine sürekli yenilerinin üretilmesi gibi, kemik hücrelerin de, kas hücrelerin de, deri hücrelerinde sürekli ölüyor ve yerine yenileri üretiliyor. Yani eskiyen ya da yaşlanan bir şey olmadığı halde biz bu deneyimimizi anlayabilmek adına "yaşlanma" olarak adlandırıyor ve anlamlandırıyoruz.

İşte zaman da aslında bizim maddelerin arasındaki mesafe ve birbirlerine göre olan durumlarını anlamak adına "anlamlandırdığımız" bir şey. Biz dünyadaki yaşantımızı deneyimleyebilmek adına dakika, saat, gün, hafta, ay ve yıl gibi ölçümler yapmış durumdayız ama aslında bunların hepsi gezegenimiz ile güneşin birbirlerine göre durumunu ve mesafesini anlatan ifadeler.

Peki bir de Mars'ta yaşayan birini düşünelim. orada bir yıl 687 gün sürüyor. O zaman bir yıl 365 gün müdür yoksa 687 gün müdür? Peki ya Jüpiter'deki arkadaşa sorsaydık? O da bize bir günün 10 saat olduğunu söylerken, bir yılın 4300 günden daha fazla olduğunu söyleyecekti. Kim haklı? Her 3 gezegendeki arkadaşımız da güneşin doğması ve batmasına göre ve gezegenlerinin Güneş'in etrafında bir tur atmasına göre cevap verecekler aslında. Yani birbirinden üç farklı cevap olsa da hepsi de doğru söylemiş olacaklar. Çünkü anlamlandırmalar aynı ama mesafeler farklı...

Peki bir de şunu düşünelim, güneş sisteminde başı boş dolaşan bir asteroidin üstündeki arkadaşa sorsaydık? O da muhtemelen "siz ne saçmalıyorsunuz?" diyecekti, "Güneş olduğu yerde duruyor işte, sürekli parlıyor ve hiçbir yere hareket etmiyor, ne doğması, ne batmasından bahsediyorsunuz?" Haksız mı? Hayır o da haklı...

Bunu galaksimize uzaktan bakan bir nokta, evrene uzaktan bakan bir nokta ya da daha ötesi için düşünmeye başladığında artık bize göre büyük olan göksel cisimler büyüklük özelliğini kaybedeceği için bambaşka bir adlandıra olacağını anlamış olmalısın artık.

Buraya kadar olan kısmı madde dünyasındaki hareketler ile bile zamanın ötesine geçtiğimiz bir yolculuktu ki aslında daha başlangıç bile değildi.

Şimdi bütünsel bir manada bakmayı denemeni istiyorum. Yani tüm evreni ve tüm yaratılmışlığı tek bir parça olarak görebildiğin bir boyuttan bakabildiğini varsaymanı istiyorum. Sence böyle bir noktadan bırak zaman kavramını, herhangi bir kıyaslama kalır mı? yani büyük küçük, ileri geri, yukarı aşağı, sağa sola... Böyle bir şey mümkün olamaz çünkü zaten yaratılmış olan her şey önünde bir nokta içinde bir olarak duruyor. Yani o noktanın dışında bir şey yok dolayısı ile artık kıyas, karşılaştırma, ölçeklendirme gibi bir şey yapacak başka hiçbir şey yok. İşte Allah'ın zatını asla anlayamayacak olmamıza bir bakış açısı da bu şekilde belki aklında yer edebilir. Biz o küçücük devasa noktanın içinde bir yerlerdeyiz ve o noktanın dışındaki bir şeyi anlamamız ya da anlamlandırmamız mümkün değil. 

Bir de şimdi bu sonsuzluğa bilgi kavramını ekleyerek bir daha düşünmeni istiyorum. Biz o noktanın içinde yok sayılacak kadar detay bir yerdeyiz ama o noktayı yaratan Alemlerin Rabbi, adı üstünde yaratıcısı olduğu için tüm bilgiye de hakim. O zaman bir şeyi bilmesi için o şeyin gerçekleşmesi gerekir mi? Ya da zaten gerçekleşmiş sayılmaz mı?

Çok basit bir örnek vereceğim: Süper yetenekli biri olduğunu düşünelim. Öyle yeteneklerin var ki, cisimlerin mikroskop altında dahi görülemeyecek niteliklerini ve detaylarını görebilme ve bunları anında hesaplayabilecek bir zihin hızı özelliklerine sahipsin. Ve ben bir madeni parayı tahta masanın üzerinde yuvarladığımda, sen masanın üstündeki en küçük toz taneciğine kadar görebiliyorsun. Paranın üzerindeki en küçük kıymığı ya da çapağı da görebiliyorsun. Üstün zihin yeteneklerin sayesinde, paranın dönme hızını ve hangi hızda hangi çıkıntıya takılacağını, nasıl yavaşlayacağını, ne kadar döneceğini ve ne şekilde duracağını daha ben parayı elimden çıkarmadan hesaplayabiliyorsun. Dolayısı ile benim yuvarladığım paranın yazı mı tura mı geleceğini ben sormadan bilebiliyorsun. Peki eğer böyle ise o paranın tura gelmesi için o hareketin sonlanması gerekir mi? E, o zaman paranın tura gelmesi için o hareketin sonlanması gerekmiyorsa, sen bunu daha hareket başlamadan bilebiliyorsan, bu bilgi için bir süreye ihtiyaç var mıdır? Zaman nerede kaldı?...

Ve şimdi bu örneği tüm bilgi bağlamında, her yetenek için sonsuz, sınırsız ve kusursuz ölçüye genişletirsen herhangi bir şey için herhangi bir gereksinim kalır mı? İşte Allah'ın Subhan olması bunun gibi bir şeydir. Bunun gibi diyorum, çünkü deneyimlenmesi ya da anlaşılması bizim için asla mümkün olmayan bu zati özellik sadece O'na aittir. 

Dolayısı ile mutlak manada zaman diye bir şey yoktur. Çünkü ÖZ'ün ilk adımı La ilahe illallah'tır ve bu da zaten O'ndan başka bir şey olmadığını, O'nun mutlak bilinmezliğinde O'ndan başka bir şeyin varlığından söz edilemeyeceğini anlatır. 

Umarım anlatabilmişimdir. Eğer tam olarak olmasa da, ki olamaz çünkü deneyimleyebildiğimiz bir şey değil, birazcık bir açılım oluştuysa sunu düşünür müsün? Maddeler ve onların hareketleri ile mesafelerini anlamak adına sadece bizim isimlendirmemiz ile zaman diye bir şeyden söz ediyorsak, ama bu aslında olmayan bir şeye bizim verdiğimiz isimlerden ibaret ise, diğer isimlendirmelere ne diyebiliriz? 

Yani biz sıcağı anlamak için soğuk diye bir isim veriyorsak, karanlığı anlamak için ışık diye bir isim veriyorsak. Bunlar var mıdır ki gerçekten? Ve senin ismin ne?

Var mısın gerçekten?

Blogger tarafından desteklenmektedir.