Header Ads

Kendini Fasulye Gibi Nimetten Saymak / Çekim Yasası Hakkında Her Şey 19


Çokça yanlış anlaşılan bir deyişimiz var: Kendini fasulye gibi nimetten saymak. Burada fasulye kötülenir ya da hor görülür gibi hissettirilir ama aslında fasulyenin zor yetiştirilmesi ve içeriği bakımından zengin oluşu ile övülerek, kibirlenen kişi kınanmaya çalışılmaktadır. 

Türkçe dersinde değiliz merak etme :). Ama sana fasulye ile aranda pek bir fark olmadığını anlatmak ile başlamak istiyorum bugün konuşmamıza. Zira fasulye gibi biz de organik bileşenlerden bir araya gelen canlılar olarak çok benzer atomlardan oluşmaktayız. Karbon, hidrojen ve oksijen... Yani kömür ve su. Bir öğrencinin harçlığı ile marketten alışveriş yaparak satın alabileceği birisin aslında :). Böyle düşününce kulağa çok komik geliyor.

Ben dikkatini çekmek adına fasulyeden konuya girdim ama bu sadece fasulye ile değil, diğer tüm organik oluşum ile arandaki benzerlik. Karbon, hidrojen ve oksijenin dışında öncelikle azot olmak üzere az miktarda diğer bileşenlerin toplamından oluşuyoruz. Peki bizi fasulyeden ayıran şey ne? O fasulye olurken biz nasıl insan oluyoruz?

Buraya kadar bile çok şaşırtıcı gelirken biraz daha derine indiğinde aslında sadece organik oluşum ile değil tüm evren ile neredeyse aynı olduğumuz gerçeği karşımıza çıkıyor. Çünkü madde dediğimiz her şeyin sadece on milyonda biri fiziksel unsurlardan oluşuyor. Yani herhangi bir atomun parçacık dediğin kısmı o atomun sadece on milyonda biri, geriye kalan kısım tamamen boşluk, yani enerji. Esasen proton ve nötronların da derinine indiğimizde onlarında kararlılık halindeki enerjiden oluştuğunu biliyoruz. Yani sadece fasulye ile değil, demir, altın, gümüş ve kaldırım taşı ile bile on milyonda dokuz milyon dokuz yüz doksan dokuz bin dokuz yüz doksan dokuz oranında aynısın. Böyle düşününce altın ile kaldırım taşı da aslında bu kadar birbiri ile aynı. Ne kadar büyük yanılgılar içinde olduğumuzu bir düşün :).

Buraya kadarı mikro boyutta karşımıza çıkan benzerliğimiz. Gezegenler, sistemler açısından büyük ölçekte düşündüğümüze, evrenin de on milyonda biri makro unsurlardan kalanı boşluktan oluştuğuna göre bu oran on milyonda bir X on milyonda bir (farazi bir anlatım olarak) kadar küçük bir farka düşmez mi? Yani evren ile arandaki fark yüz trilyonda bir denecek kadar az olmaz mı?

Şimdi "Ne varsa alemde hepsi Adem'de" ne demekmiş daha iyi anlamış olduğunu ümit ediyorum. Şimdi "Neden bir hiçmişiz, hiç olmak ve hiçlik neden bu kadar kıymetliymiş?" daha iyi kavrayabileceğini düşünüyorum. Şimdi "Allah varsa nerede?" diye soranlara çok daha manidar gülümseyebileceğini biliyorum. 

O her şeyde, O her yerde, O her anda ve her şey O ne demek daha iyi anladık sanırım. İşte bu boşluk ve hiçlik alanı hep bahsettiğimiz "sınırsız kuantum olasılıklar alanı" dediğimiz alan. Ama bu ithal bir tabir tabii ki, bu alanın 1500 yıldır bildiğimiz bir adı var. Ve bu alan ile bağlantı kurabilmemize, bu alandan seçimler yapabilmemize "izin" verilen, buradaki izin kelimesi çok önemli, şeyler de var. 

Çok heyecanlı değil mi? İşte bu heyecanını koru lütfen. Yarın biraz derinlere inelim beraber. 

Blogger tarafından desteklenmektedir.