Header Ads

Bir Şeftali Kadar Olamadık :) / Çekim Yasası Hakkında Her Şey 15


En çok da bugün konuşacağımız konuda anlaşılır olamamaktan korkuyorum. Çünkü ne zaman çabalama, zorlama, mücadele içine girme dediğimde herkesin aklında başka başka şeyler canlanıyor ve bu "ille de çok çabalamak lazım" duvarlarını yıkmak gerçekten çok zor oluyor.

Çevremizdeki mucizelerin davranış biçimine baksak aslında ikna olmak çok kolay ama bakıp kabullenmek lazım. Gördüğün halde hala "ama bu böyle", "ama şu şöyle" demeye devam edersen buradaki inanılmaz güzelliği göremeyeceksin.

Şeftali meyvesine dikkatini vermeni isteyeceğim. 

Bu meyve, ağacında olgunlaşır ve dalından düşer. Dalından düşmek için hiçbir çaba sarf etmez sadece öyle meyve gibi durur. Ya sapı kurur, ya rüzgar şiddetli eser, ya da bir kuş gelir, çarpar, gagalar falan. 

Yere düştüğünde ezilir ve belki de biraz parçalanır. Bunun içinde hiçbir şey yapmamıştır. Öylesine düşmüştür, yerçekimi kuvveti onu aşağı doğru çekmiştir, yerküre ile buluştuğu andaki sürtünme ve basıncın meyve dokusuna olan etkisi oranında ezilme ya da parçalanma gerçekleşir. 

Sonra önce kurumaya ve sonra çürümeye başlar. Kurumak için hiçbir şey yapmaz. Güneş ısısı ile içindeki su buharlaşır, meyve dokusu önce çatlayıp sonra belirli çizgiler ile ayrılarak büzüşüp parçalara ayrılır. Rüzgarın da etkisi ile bünyesindeki tüm su havaya karışır gider. Bu arada onu ısıtan güneş de ısınmak ve ısıtmak için hiçbir şey yapmaz. İçindeki hidrojen ve helyum arasındaki karşılıklı füzyon ve defüzyon ile ısı ve ışık oluşur, güneş sadece vardır, bunlar için herhangi bir çaba sarf etmez. Rüzgar ise aynı şekilde esmek için hiçbir şey yapmaz. Bir yerlerde soğumuş hava ve su buharı kütlesi vardır, bir yerlerde de ısınmış hava ve su buharı kütlesi vardır, karşılıklı olarak yer değiştirirler, kendilerini bırakırlar ve akarlar. Bu sayede bir hava akımı oluşur ama aslında ısınan ve soğuyan hava ve su buharı kütleleri de ısınmak ya da soğumak için hiçbir şey yapmamışlardır.

Şeftali çürüme aşamasında artık bakterilerin etkisi ile çözünmeye başlamıştır. O bakterileri oraya çağırmamıştır. Zaten o bakteriler de oraya gelmek için hiçbir şey yapmamıştır. Zaten varlardır, ve hazır şeftali yere düşmüşken onu tüketirler. Çürüye çürüye şeftalinin sadece çekirdeği kalmıştır geriye. 

Şimdi bu şeftali çekirdeğinin çimlenebilmesi için toprak altına girmesi gerekir. Ama çekirdek de bunun için hiçbir şey yapmaz. Öylece durur, sadece vardır. Sonra belki birileri üzerine basar ya da yağmurlar ile altındaki toprak yumuşar ve çöker veya bir güneş, bir yağmur, bir gece, bir gündüz, bir soğuk, bir sıcak derken koca bir yaz ve sonbahar mevsimi boyunca toprağın altına gömülür. Asla toprağı kazmaya, toprağın içine girmeye çalışmaz. Bu arada gece, gündüz ve mevsimlerden bahsettim ya, işte bunların olması da Dünya'nın Güneş ve kendi etrafındaki hareketlerinden dolayı oluşur. Ama Dünya da ne kendi çevresinde ne de güneşin çevresinde dönmek için hiçbir şey yapmaz. Döner haliyle vardır ve hiçbir direnç göstermeden akar durur. 

Sonra kış gelir. Bunun için de hiçbir çaba gerçekleşmemiştir ama kış her sene gelir. Şeftali çekirdeği toprağın altında öylece durur. Hava soğur, soğur ve soğur. -4 derece olduğunda şeftali çekirdeğinin sert kabuğu açılır. Bu, çekirdekteki liflerin büzüşmesi, küçülmesi ve birbirleri ile olan bağlarından dolayı çekiştirmeleri ile gerçekleşmiştir. Kendiliğinden, şeftali çekirdeğinin kabuğu açılmak için hiçbir şey yapmamıştır. Şimdi su gereklidir. Ama çekirdek bunun için de hiçbir şey yapmaz. Yerçekiminden dolayı, toprakta bulunan nem açılan kabuktan içeri doğru iner ve iç çekirdeğe ulaşır. Şimdi çimlenme zamanıdır...

Çimlenme başladıktan sonra ortaya çıkan filiz ve ilk yaprak kendini toprağın üstüne çıkarmalı ki fotosentez yapmaya başlamalıdır. Ama çekirdek bunun için de hiçbir şey yapmaz. Sadece aldığı su ile büyür. O büyüdükçe toprağı iter. Ama itmek için de hiçbir şey yapmaz. Sadece büyüdüğü için toprak mecburen açılır. Sonra filiz baş verir yeryüzünde. Güneş doğar, ışık yeşil hücrelere ulaşır. Hücre merkezindeki klorofil senteze başlar ve büyüme gerçekleşir. Bu esnada filiz de yaprak da ışığı aramaz, sadece filiz olarak vardır ve ışık gelir, hücreye ulaşır, klorofil aktif hale geçer. 

Filiz büyür, fidana dönüşür. Gövdesi genişler ve dalları uzamaya başlar. Bunun için su gereklidir. Ama fidan suyu çekmek için de hiçbir şey yapmaz. Suyu yukarı çekmek gibi bir çaba içine girmez asla. Osmos basıncı farkından dolayı topraktaki su köklerden en uç dallara kadar kendisi yürür. Yürür dediğime bakma, bu yerçekimine ters bir harekettir ama süngerin suyu çekmesi gibi hiçbir çaba olmadan kendiliğinden gerçekleşir. Çok su olan yerden az su olan yere akar sadece. 

Bu böylece devam eder. Dallar, yapraklar, yeni dallar, yeni yapraklar, çiçekler, mevsimler derken yıllar geçer. Bu arada şeftali ağacı hiçbir şey yapmaz. Öylece durur, bir şeftali ağacı olarak vardır sadece. Rüzgar eserse kımıldar, güneş açarsa ısınır, yağmur yağarsa beslenir. Ama, "burası gölge biraz sağa kayayım" dediğini görmezsin hiçbir zaman :). Öylece, sadece öylece bir şeftali ağacıdır artık. 

Sonra gün gelir, bir sürü çiçeğinden birçok meyvesi oluşur ve yüzlerce şeftali olur. Hiçbir şey yapmayan, hiçbir çaba göstermeyen, sadece var ve teslim olan bir şeftali, tek bir şeftali, yıllarca yüz, bin, milyon şeftali olur... 

HAY'dır Allah, HAK'tır Allah...

Hiçbir şey yapmadan böylesine bir mucizeye varan şeftaliye bakınca, bir şeftali kadar olamadık diye düşünebilirsin. Ama kendine haksızlık etme, sen de bu teslimiyeti unutmuş bir şeftalisin. Aynı bu şeftalinin yaptığı gibi, tamamen teslim olduğun, hiçbir çaba sarf etmediğin, sadece var olduğun ve tüm ilahi nizam ve ahenge kendini bıraktığın bir "dokuz ay on gün" var hayatının başlangıcında. O dokuz ay on gün sonrasında yeryüzünde kendini gösterdin ve hiçbir şey yapmamış olmana rağmen tüm canlılar arasındaki en mükemmel organizmaya, en yüksek bilince ve en temiz ruha bürünmüş olarak geldin.

İlahi nizam içindeki kusursuz ahenge ve bu ahenk içinde aslında hem çok küçük olduğumuza hem de bu ahengin zaten her şey için işleyen bir düzeni olduğuna dikkatini çekmek istedim. Bu ahenge teslim olmak her şeyi çok ama çok kolaylaştıracaktır.

Çünkü her şeyde olduğu gibi, düzen kuranların ve yönetenlerin, en iyisi, en büyüğü, en güzeli, en hayırlısı, en mükemmeli, en sonsuz, sınırsız ve kusursuz olanı, yine ve şüphesiz, Kayyum olan Allah'tır.  

Blogger tarafından desteklenmektedir.