Biz Ayrılamayız / Frekanslar Hakkında Her Şey 03
En başında söylemiştim ya zihnin sana karşı çıkabilir şimdiye kadar farklı bir anlayışla yetiştirildik diye. Tam da bunun en çok kendini gösterdiği konulardan birine geldik. Ayrılık...
Yok öyle bir şey...
Tüm hayatın boyunca böyle yetiştirildin, biliyorum. Ben de öyle... Ve şunları sıkça duyduk: "Her koyun kendi bacağından asılır" ya da "Herkesin kendi seçimi" veya " herkes kendi işine baksın". Bu cümleler kendi çaplarında doğru olmak ile birlikte bize hep ayrılığı ve birbirimizden kopuk ruhlar olduğumuzu vurgulamak için kullanıldı.
Herkesin ya da her şeyin kendi iç dinamiğinin veya kendine has bir dünyasının olması; daha başka bir deyişle bağımsız ve özgür olması birbirimizden ayrı olduğumuzu göstermez.
Şöyle bir silsile düşünmeni istiyorum: Vücudunda çok çeşitli hücreler var. Bazıları kemik, bazıları yağ ve bazıları kan hücreleri. Her biri kendi yapılarına göre diğerlerinden farklı işlevler ile hayatlarını sürdürüyorlar. Ve bunlardan toplamda 50 ila 100 trilyon arası hücre senin vücudunu oluşturuyor. Her hücre tamamen kendine has olsa da herhangi birisi "Banane bu bedenden, ben istediğim gibi takılacağım" ya da "Ben bu bedenden ayrıyım, beni ilgilendirmez" diyor mu? Hayır... Peki sen sabah okula ya da işe gitmek için evden çıktığında bazıları evde kalıp dinlenmek istiyor mu? :)... Her biri birbiri ile iletişim ve organize haldeler ve bütün olarak senin bedenin olduklarını, ancak "bütün" olan beden var olursa kendi varlıklarına devam edebileceklerini, hatta sadece o "bütün" sayesinde varlıklarının bir anlamı olduğunun farkındalar.
Haydi bir üst seviyeye çıkalım. Bir bütün olarak insanlar da ayrı ayrı bilinç ve irade sahibidirler. Ama hepimiz bu Dünya gezegenindeyiz ve bu gezegen, aynı az önceki hücreleri anlattığımız gibi, kendi iç dinamiklerinde birçok çeşitlilik gösterirken "bütün"de "tek" bir gezegen. Her bir canlı ve cansız unsur bu gezegeni oluşturan şeyler ama ister suyun yer ve gök arasındaki hareketine, ister bitki ve hayvanlar arasındaki besin döngüsüne, ister canlılık hiyerarşisine bak... Yine "bütün" olarak bir hareket içinde olduğumuzu ve "bütün"ün varlığında bir varlık imkanımızın olduğunu görebilirsin.
Bir basamak daha çıkalım. Dünya... Evimiz... Şu meşhur tabir ile: Soluk Mavi Nokta... Güneş'in etrafında dönen 8 gezegenden biriyiz. Diğer gezegenler gibi Dünya'nın da kendine özgü bir kendi çevresinde dönme hızı, bir eksen açısı ve Güneş etrafında döngü zamanı, periyodu var. Dünya şunu diyebilir mi peki?: "Ben bugün durmak istiyorum" ya da "Mars ile yer değiştirebilir miyiz" veya "Saat yönünün tersine değil de akis yönde çark etmek istiyorum." Demese iyi olur değil mi? :)... Sadece Dünya değil diğer herhangi bir gezegen ya da Güneş bu konuda bir fikir değişikliğine gitse sistem çökecektir, bunu hepimiz biliyoruz. Çünkü gezegenler tek başlarına birer parça gibi görünseler de "bütün" olarak Güneş Sistemi'nin varlığı dahilinde, varlığı sayesine var olmaya devam edebilirler.
Çok uzatmak istemiyorum ama bir seviye daha çıkabilir miyiz lütfen? Güneş Sistemi... Güneşimiz Samanyolu Galaksisi'nin merkezi çevresinde dönen yüz milyarlarca yıldızdan biri. Aynı gezegenlerde olduğu gibi yörüngeisnden çıkmak ya da galaksiden ayrılmak istese yine vahim bir sonuçla yok olmak dağılmak zorunda kalacaktır. Sadece kendisi değil bir "bütün" olarak Samanyolu Galaksisi'nde bulunan bir çok galaksiyi ve tüm sistemi etkileyecek bir felaketler zinciri olacaktır bu.
Bu böyle devam ediyor. Samanyolu Galaksisi en yakın dostu olan Andromeda Galaksisi ile birlikte 50'den fazla galaksi ile yerel bir küme etrafında, bu yerel kümeler yaklaşık 2000 galaksi ile birlikte Virgo (Başak) Süper Kümesi etrafında dönüyor.
Şimdi neden her güzellikte "bütünün hayrına olsun" diyoruz anladın mı? Peki asıl soru: Sence bu bütünler silsilesinin bağlı olduğu "TEK BÜTÜN" ne ola ki? "Baş başa bağlı, baş Padişah'a bağlı" demiş atalarımız. Kimdir Padişah? Sen bu sorunun cevabını düşünürken konuyu bu defa tersinden ele almak istiyorum.
Buraya kadar hep "her şey"den bahsettik. Peki "HİÇ" nedir düşündün mü? Sürekli kullanıyoruz değil mi bu kelimeyi: "hiçbir şey, hiç kimse, hiiiiççç!" Peki nedir hiç? Bana hiç olan bir şey gösterebilir misin? Gösteremezsin çünkü zaten gösterebiliyor, tarif edebiliyor, tanımlayabiliyorsan "hiç" olmaz "şey" olur. Sonra o şeye bir isim verirsin, ne isim verdiysen o olur.
Peki HİÇ olabilen TEK nedir? O'ndan önce var olan bir şey yokken, sadece O varken, sadece kendi hazinesinde O'nu tanımlayabilecek, tarif edebilecek, deneyimleyebilecek, bilebilecek başka bilinçler yokken "HİÇ" olabilen, "HİÇ" olabilecek "TEK" olan, bilinmeyi isteyip de taşan, coşan, sevgisiyle "HER ŞEY" olan varlık...
Bunu sadece dinle ya da okuma diye, sen seslendir diye cevaplamadan bırakıyorum :).
Demem o ki: Hepimiz HİÇ'den HER ŞEY olduk ve aslında HER ŞEY bir HİÇ ve HİÇ sandığımız HER ŞEY. Dışarısı, başkası, ötekisi, aşağısı, yukarısı, ilerisi, gerisi, geçmişi, geleceği diye bir şey yok. Hepimiz "BİR"iz.
Şimdi sen bunu düşün, yarın "Daha Nasıl Anlatsam", ona bakalım beraber.