Header Ads

Her Şey Mümkün / Frekanslar Hakkında Her Şey 01


Titreşim ve frekansların hayatımızdaki rolünün keşfi muhtemelen insanlık tarihindeki en büyük buluşlardan biri olabilir. 

İsteklerin bir türlü gerçekleşmiyor mu? Dileklerine kavuşamıyor musun? Bir de bunların üzerine en istemediğin şeyler, mutsuzluklar, başarısızlıklar hayatından eksik olmuyor mu? Tüm bunların cevabı titreşimler ve frekanslar ile ilgili desem... 

Ve hatta, titreşimleri, frekans mantığını ve rezonans kanununu kavrayıp, onu kullanmaya ve anlamaya başladığında hayatında her şey mümkün olabilecek desem...

Çözüm Diye Bir Şey Yok

Kulağa çok güzel geliyor değil mi? Öncelikle meseleye alıştığımızın çok daha ötesinde, çok daha geniş bir perspektiften bakmamız gerekiyor. Her birimize sebep-sonuç düzleminde, materyalist bir yaklaşımın baskın olduğu ve bu sebeple mücadeleci bir eğitim verildi. Bu yüzden sanıyoruz ki çözüm diye bir şey var ve bu biz yaparsak gerçekleşir.

Aslında çözüm diye bir şey yok. Yani, bizim çözdüğümüz bir şey yok. Bu evrende yaradılıştan itibaren düzenlenmiş kuvvetler var ve bu kuvvetler sürekli bir hareket halinde, sürekli çalışır durumdalar. 

Örneğin, kütle çekim, yer çekim yasası sürekli çalışır halde. Biz bir topu yukarı attığımızda, yer çekim kuvvetini harekete geçiriyoruz ve topun yükselip bir noktada yavaşlayıp durması ve ardından geri düşmesi bizim yaptığımız bir şey değil. Bunu yer çekim kuvveti yapıyor ve biz sadece hareket halindeki bu kuvveti kullanıyoruz. Topu atan da yere geri düşüren de biz değiliz. Hepsi kütle çekim kuvvetinin varlığı ile gerçekleşiyor.

Materyalist Anlayış

Aynı şekilde ve aynı kusursuzlukla çalışan ama materyalist anlayış ile uzun süredir göz ardı edilen, fizik, kimya ve biyoloji bilimlerindeki gelişmeler ile adeta sessize alınmış, karanlıkta kalmış manevi yasalarımız da var. Onları da kullanmayı öğrenir, onları çalıştırmakta ustalaşırsak, aynı topun kendiliğinden geri düşmesi gibi çözümler kendiliğinden oluşacaktır. Çünkü çözümler kendiliğinden oluşur.

Çok üzücü bir şekilde insanların hayatlarını bir türlü istedikleri şekilde değiştirememeleri ve bunu başaramamaları tamamen başaramayacaklarına olan inançlarından ötürüdür. İnançlar fizik, kimya, biyoloji kadar önemlidir çünkü hayat dediğimiz ve başrolünde kendimizin olduğu bu hikayeyi inançlarımız yazar.

Kuantum fiziğinin geldiği son nokta, kuantum düşünce anlayışı, olasılık ve kuantum hesapları yapabildiğimiz modern matematik, epigenetik ışığındaki modern biyoloji ve bütüncül tıp da artık gösteriyor ki; hastalıklar ve tedavi, bağışıklık sistemimizin çalışma yapısı, hormon ve nöro kimyasal dengemiz, bedenimizin kendi kendini şifalandırması ve daha bir çok konu, tamamen düşünce şeklimiz ile doğrudan alakalı.

Sonsuz Sınırsız ve Kusursuz

Yaradılış sonsuz, sınırsız ve kusursuzdur. Dolayısı ile sınırlar sadece bizim beyinlerimizdedir. Bu sınırlardan ve sınırlandırmalardan kurtulabilirsek, tüm imkansızlıklar ortadan kalkacak, hem kendimiz hem de çevremiz için her şeyin mümkün olduğu olanaklar okyanusu önümüze serilecektir. Düşünce ve duygularımızın gücü ile hayatımızda olmasını istediğimiz tüm değişiklikleri yapabilme imkanına sahibiz.

İmkansız kelimesinin tanımı şudur: "Senin imkansız olduğunu düşündüğün şeyler." Belki de ben sana bunları anlatırken bile imkansız diye bir şeyin olmadığının imkansız olduğunu düşünüyorsun. Ama emin ol ki bu inanç senin kendi inancın ve bu şekilde düşünmen evrensel yasaların işleyişini durduran bir şey değil. Eğer böyle düşünüyorsan seni bu düşünce şeklinle baş başa bırakıyorum. Bu senin kanaatin ve senin hayatında bu kanaatin doğrultusunda kusursuz bir biçimde devam edecek, ne yazık ki hayatında birçok imkansızlıklar kendini gösterecektir.

Ama ya benim dediğim doğru ise?... Ya şimdiye kadar sana öğretilenler ve inandıkların yanlış bilgi ve olgular üzerine oturuyorsa? Böyle bir risk almak istiyor musun? Seni frekanslar ile ilgili çok eğlenceli ve inanılmaz bir yolculuğa davet ediyorum. Biletler ücretsiz ve emin ol ki yolculuk çok mu çok eğlenceli.

Titreşim Alanı

Son bilimsel araştırmalar ve bulgular, düşüncelerimiz ve bu düşüncelerimiz doğrultusunda canlandırdığımız duygularımız ile muazzam bir titreşim alanı oluşturduğumuzu kanıtlıyor. Ve yakın çevrenden tut da tüm evrene kadar her şey ama her şey senin oluşturduğun bu titreşim alanı ile uyumlanmak durumunda kalıyor. 

Bu durumda asıl mesele senin nasıl bir titreşim alanı oluşturduğun. Daha açık bir ifadeyle: "Şu anda kimsin? İstediğin kişi olabildin mi? Kim olmak isterdin?"

İkinci bölümde görüşmek üzere...

Blogger tarafından desteklenmektedir.