En Basit Haliyle Çekim Yasası / Joe Dispenza Türkçe Dublaj
Araştırmalardan bazıları, günlük olarak düşündüğümüz düşüncelerin yüzde 90'ının bir önceki günle aynı düşünceler olduğunu gösteriyor. Eğer düşüncelerinin kaderinle ilgisi olduğunu düşünüyorsan ve düşüncelerinin% 90'ı her zaman düşündüğün bilinen düşüncelerle aynı ise hayatın aynı kalacaktır.
Aynı düşünceler aynı seçimlere yol açtığından, aynı seçimler aynı davranışlara yol açar, aynı davranışlar aynı deneyimleri, aynı deneyimler aynı duyguları yaratır. Aynı duygular ise bir kısır döngü olarak düşünce şeklimizi etkileme eğilimindedir.
Ve biyolojimiz nöro-devrelerimiz ve kimyamız, hormonlarımız ve hatta gen davranışımız nasıl düşündüğümüzle, nasıl davrandığımızla ve nasıl hissettiğimizle eşittir.
Ve nasıl düşündüğüne, nasıl davrandığına ve nasıl hissettiğine kişiliğin denir. Ve kişiliğin kişisel realiteni yaratır. Bu nedenle, yeni bir kişisel gerçeklik, yeni bir yaşam yaratmak istiyorsan kişiliğini değiştirmek zorunda kalacağın mantıklı bir çıkarımdır.
Ve ne düşündüğünü düşünmeye başlamalı ve onu değiştirmelisin. Nasıl konuştuğun da dahil bilinçsiz alışkanlıklarının ve davranışlarının farkında olmalısın. O zaman her gün yaşadığın duygulara bakmalı ve bu duyguların geleceğine ait olup olmadığına karar vermelisin.
Pek çok insan aynı insanla yeni bir hayat yaratmaya çalışır. Yeni bir kişisel gerçeklik yaratmak için kişiliğini değiştirmelisin. Sinirbilim ilkesi, birlikte ateşlenen sinir hücrelerinin birbirine bağlandığını söylüyor. Aynı şekilde düşünmek, aynı seçimleri yapmak, aynı eylemleri göstermek, aynı nöron ağlarını aynı çağrışımlara damgalayan aynı deneyimleri yaratmak... Bunlar senin adına bilinen ve tanıdık hisler...
Ve bunu üst üste 10 yıl boyunca yapıyorsan, beynini çok sınırlı bir imzayla birleştirirsin çünkü ateşleyip kablolarını bu şekilde bağlarsın. Ve beyindeki bu kutu, kişiliğin haline gelir, kimliğin olur.
Bu bilinçdışı davranış programlarına, otomatik alışkanlıklara, gereksiz duygusal tepkilere, bağlı inançlara, algılara, tıpkı bir bilgisayar programı gibi çalışan tutumlara sahibiz, ve bunlar otomatik olarak çalışır.
Bu sebeple değişme zamanı geldiğinde, olumlu düşünmek hiçbir işe yaramaz, çünkü vücudun çoğunlukla geçmişte bir programa koşullandırılmıştır. Yani düşünce asla vücuduna geçmez çünkü bedenin farklı bir program üzerindedir.
Peki öyleyse bedeni etkilemeye nasıl başlarız ki, böylesine bir düşünce bile bir çeşit değişiklik üretir.
Eğer mutsuz hissedersen mutsuz bir düşünce oluşur. Başarısız olduğunu düşünüyorsan bir başarısızlık hissi gelişir. Başarısızlık hissettiğinde, başarısız olduğunuzu düşünürsün. Ve insanlar bu düşünme ve duygu ile duygu ve düşünme döngülerine yakalanırlar ve bu fazlalık bir koşullandırma sürecidir, çünkü tek ihtiyacın olan bir görüntü veya resim veya düşünce ve duygu yanıtıdır; bir uyaran tepkisi gerekir.
İnsanlar beyinlerini ve bedenlerini geçmişe koşullandırma eğilimindedir ve bu yüzden değişme zamanı geldiğinde o tanıdık bölgeyi ve yaptığın herhangi bir seçimi terk etmelisin.
Eğer dersen ki; daha iyi bir diyet yapacağım, erken kalkacağım ve çalışacağım ya da meditasyon yapacağım. Farklı bir şeyler yapmaya karar verdiğin anda rahatsızlık duyacağın için, bir miktar belirsizlik olacak, bir sonraki anı tahmin edemeyeceksin. Artık programın dışına çıkıyorsun çünkü.
Bu, bilinen biyolojini bıraktığın ve bilinmeyene adım attığın anlamına gelir. Şimdi, teorik olarak bu kulağa harika geliyor, ancak eğer vücudu tanıdık bir hissin dışına çıkardığın an, rahat olduğu yere geri dönmek ister. Böylece beden zihni etkilemeye başlar ve burası insanların:
- Diyete yarın başlasam daha iyi olacak,
- Akşamları daha rahat çalışabilirim bence,
- Şu an kendimi yorgun hissediyorum,
- Başım ağrıyor yaa... Kendimi iyi hissetmiyorum...
İşte gözlerinizi kapatma ve gözlerinizi açtığınızda kim olacağınızı prova etme eylemi, zaten yapmış gibi görünmek için beyninize nörolojik donanım kurmaya başlar. Böylece tipik olarak geçmişin kaydı olan beyin artık geleceğin haritası haline gelir. Ve bunu yapmaya devam edersen, donanım bir yazılım programı haline gelir ve farklı davranmaya başlarsın ve sonra vücudunuza geleceğin nasıl hissettireceğini duygusal olarak öğretebilirsen güçlenmiş hissetmek için başarılı olmayı beklemezsin. Veya sevgiyi hissetmek için yeni bir ilişki beklemek zorunda kalmazsın.
Aslında kendini bolluk içinde hissetmeye başladığın an servet üretiyorsun. Güçlenmeyi kucaklamaya başladığın an, başarına doğru adım atıyorsun. Kendine aşık olduğunu hissettirdiğin ve hayata aşık olduğun an, hayatında eşler yaratmaya başlarsın. Bu da hayatında bir etkiye neden olmaktadır.
Aslına bakarsan pek çok insan bunu nasıl yapacağını zaten biliyor, birçoğumuzun ruhu bunun farkına, ancak genellikle "kafamıza dank etmesi" için, önce hayatta başımıza gelebilecek en kötü şeyin olmasını bekliyoruz.