Header Ads

Çekim Yasası Net Olarak Açıklandı ve Çözüldü / Bob Proctor Türkçe 20


Sana pek çok insanın gerçekten anlamadığı bir şeyi açıklamak istiyorum. Çekim Yasası hakkında konuşmak istiyorum ve çekim yasasının her zaman çalıştığını söylemek istiyorum.

Tıpkı yerçekimi kanunu gibi. Bir şeyi bırakırsam, düşecek. Asla geri dönmeyecek, aşağı inecek. Yerçekimi kanunu bu şekilde çalışıyor. Ağırlığı olan her şey dünyanın merkezine doğru çekilir. Peki, çekim yasası da her zaman çalıyorsa,  şu anda nasıl çalışıyor? Ben zihni açıklamak için bir diyagram kullanıyorum. 

Şimdi, büyük dairenin zihnini temsil etmesine izin ver. Ve küçük daire de vücudunu temsil etsin. Bir an için bunu düşünmeni istiyorum. Vücudun moleküler bir yapı. Çok yüksek bir titreşim hızında bir enerji kütlesi. Vücuduna bir mikroskopla bakarsan, o enerjinin gözlerinin önünde dans ettiğini görürsün. Ve içinde bulunduğun titreşimi belirleyecek olan, zihnini nasıl kullandığındır.

Tam burada hayali bir çizgin var. Ve bu bilinçli zihni bilinçaltından ayırır. Şimdi bu bilinçaltı zihin programlanmıştır. Sen küçük bir bebekken, bu böyleydi. Bilinçaltı zihin ardına kadar açıktı ve çevresinde olup biten her şey oraya doldu. Ve sen daha küçük bir bebekken oraya giren tüm enerji, "paradigma" denen bir şey oluşturdu.

Paradigma bir bilgidir. Yani, bir çok alışkanlıktan bahsediyorum. Sen çevrenin ürünüsün. Ayrıca ondan önce, nesiller boyu devam eden bir genetik dizinin de ürünüsün. Şimdi, paradigmanın "X" tipi enerji olduğunu varsayalım. Artık burada bilinçli bir düzeyde düşünme yeteneğine sahipsin. Ve düşünmek istediğin her şeyi düşünebilirsin.

Ve düşündüğün gibi, fikirler inşa edersin. Bilincine akan bir güç var. Asla durmaz. Sana doğru ve senin aracılığınla akar. Şimdi, akarken düşünmeye başlayacaksın ve muhtemelen "X" tipi düşünceler düşünüyorsun. Bu nedenle, "X" tipi bir titreşimde olacaksın.

Ve bu "X" tipi sonuçlar üretecektir. Değiştirmek istediğin sonuçlardır. Ve sonucu değiştirmek için, çektiğin şeyi değiştirmek zorunda kalacaksın. Görüyorsun, düşündüğün düşünceler içinde bulunduğun titreşimi kontrol ediyor. Titreşim bir fikirden başka bir şey değil. 

Bedenin içinde bulunduğu titreşimi kontrol eden ve nasıl davranacağını belirleyen şey, bilinçaltına etkilediğini düşündüğün düşüncelerdir, ama aynı zamanda neleri çekeceğini de belirler. Seninle uyumlu olan enerjiyi çekersin. Seninle uyumlu insanları kendinize çekersin. Görüyorsun, her şey frekanslarda çalışıyor.

Sonsuz sayıda frekans var. Ama sen ve ben tıpkı bir radyo istasyonunun yaptığı gibi bir frekansta çalışıyoruz. Ve çekebileceğin tek müzik, içinde bulunduğun titreşime ayarlanmış müziktir. İşte, titreşimi kontrol eden paradigmadır. Düşünceni değiştirebilirsin ama bu hiçbir işe yapmaz. Paradigmayı değiştirmelisin.

Ve paradigmayı değiştirmezsen hiçbir şey olmaz. Paradigmayı değiştirmek başka bir konu. Buna daha sonra değineceğiz. Ama içinde bulunduğun titreşimi kontrol eden ve neleri çekeceğini belirleyen şey, düşündüğün düşüncelerdir. Yani istemediğin şeyi çekmeye devam ediyorsan, bunu anlamalısın. Soruna neden olan paradigmadır.

X tipi koşullandırmadan tamamen farklı "Y" tipi bir düşünce düşünebilirsin. Hiçbir işe yaramayacak. Çünkü duygusal olarak dahil olmaya gittiğinde, o "Y" tipi düşünceyle duygusal olarak ilgilenmeye başladığında, paradigma onu dönüştürecektir.

İşte kutunun dışına çıkmak dediğimiz şey burada devreye giriyor. Bu şeyleri farklı yapmak anlamına geliyor. Ve farklı şeyler yapmaktan hoşlanmıyoruz. Çünkü paradigma yüzünden çok rahatsızlık veriyor. Ama şunu anla. Paradigma ve düşünce, içinde bulunduğun titreşimi kontrol eder. Ve titreşim, neyi çektiğini belirleyecektir. Yoksulluk bilincinde olan insanlar, eksikliği ve sınırlılığı çekmeye devam edecekler. Burada, üst kısımda olanlarla alakası yok.

Bu senin eğitimli zihnin. Ve her türlü bilgiyi toplayabilirsin. Bazı insanların neden bu kadar eğitimli bir zihne sahip olduğunu hiç merak ettin mi? Kartvizitlerinin hemen sonunda gelen bir sürü dereceleri var. Ama sonuçlarda görünmüyor. Niye? Çünkü paradigma... Çünkü çekim yasası... Bunu değiştirmek zorundasın. İçinde bulunduğun titreşimi değiştirmelisin ve böylece tüm dünyan değişir.

Dinle, 1961'de bir adam bana bir kitap verdi. Ve dedi ki, "Sana ne diyorsam onu yap." Yani bana "Y" tipi fikirler veriyordu. Bu bende çok büyük bir rahatsızlığa neden oldu. Ama dediğini harfiyen yaptım. Ve biliyor musun? Gelirim bir yılda 4.000'den 175.000'e çıktı ve sonra bir milyonun üzerine çıktım. Neler olduğunu ve nasıl olduğunu anlamam dokuz buçuk yılımı aldı.

--------------------

Sercan'ın Notu:

Burada kısa bi' araya girmek istiyorum. Aslında buradaki paradigma anlatımı, Sadhguru'dan dinlediğimiz hafıza ve karma ile hemen hemen aynı şey. Karma dendiği zaman, özellikle şu "makus kader"miş gibi bahsedilen "atalardan gelen aktarım"ın da meşhur edilmesi ile birlikte, sanki uçucu, mistik ya da karşı konulamaz bir güç varmış gibi anlaşılıyor. Doğu öğretisinde de kaide şu: Karma'yı kırmanın yolu, yapman gerekeni yapmaktır. Sadhguru'nun "adanmışlık" diye direttiği konu tam olarak bu zaten. Benim de zırt pırt; "elinden geleni yapmak" ya da "sadece YAP" diye ısrarcı davranmamın sebebi de bu ki bunu Joe Dispenza'ya baktığında "bedenin zihin olması", Tony Robbins'e baktığında "öz disiplin", Brian Tracy'ye baktığında "bahane yok" gibi değişik başlıklar altında sürekli dinliyoruz zaten. Yani adam çok ama çok haklı. Sadece YAP, yaparsan olduğunu olduktan sonra fark edeceksin. Çünkü o kadar normal ve o kadar doğal olacak artık senin için.

--------------------

Şu anda da sana anlatıyorum işte. Bunu tekrar tekrar dinle. Burada aklına kazıman gereken birkaç ders var. Bir sonraki konuşmada, sana paradigmayı nasıl değiştireceğini göstereceğim. Paradigmayı değiştirdiğinde, sonuçlardaki değişiklik sadece otomatiktir yani kendiliğinden. Neden biliyor musun? Çünkü yeni bir şey çekmeye başlarsın, farklı bir şey. Ve yapmak istediğimiz şey, pozitif bir paradigma programlamaktır.

Ve olumsuzu ortadan kaldır. Bunu nasıl yapacağını sana göstereceğim. İşte bu çekim yasası. İçinde bulunduğun titreşime göre çekersin. Yaşadığımız bu beden, tüm hayat moleküler bir yapıdır. Vücudun bir enerji kütlesidir.

Duygu, içinde bulunduğumuz titreşimin nerede olduğunun bilincindedir. İyi hissetmediğimizde, olumsuz bir titreşim içindeyizdir. İyi hissetmek, pozitif bir titreşime geçmek istiyoruz. Şimdi bi' dur ve neye minnettar olduğunu düşün sadece. 

Ama şunu mutlaka anlamanı istiyorum, seni o frekansa getiren paradigmayı elde edene kadar zenginliği, mutluluğu, sağlığı asla kendine çekemeyeceksin.

Blogger tarafından desteklenmektedir.