Header Ads

Çok Önemli! Paradigma Nedir? Nasıl Değiştirilir? / Bob Proctor Türkçe 21


Biliyorsun, bilinçli zihnin nasıl çalıştığını, bilinçaltının nasıl çalıştığını ve bedenin nasıl zihnin bir ifadesi olduğunu konuştuk. Şimdi, beden dediğimiz bu aletin titreşimini değiştiren bir fikri bilinçaltına empoze ettiğinde, bir an için bunu düşünmeni istiyorum.

Daha önce de bahsettiğimiz gibi, vücudumuz moleküler bir yapı ve çok yüksek titreşim hızında bir enerji kütlesi. Şimdi, titreşimimizin bilinçli farkındalığını tanımlamak için bir kelime var ve bu kelime "hissetmek". Bir kişiye "Bugün nasılsın?" diye sorarsan: "Kendimi iyi hissediyorum" veya "Kendimi o kadar iyi hissetmiyorum" ya da  "Harika hissediyorum" gibi cevaplar verecektir.. Bir kişinin, "Negatif bir fikirle duygusal olarak ilgili olduğumun bilinçli olarak farkındayım, bu yüzden negatif bir titreşime geçtim" dediğini asla duymazsın :).

Ama tam olarak bu oluyor aslında. Yani, bunu anlamaya başladığımızda ve kendimizi çok iyi hissetmediğimizin "farkına" vardığımızda, bunu değiştirebiliriz. Biraz eğitim gerektirir, ancak yapabilirsin. Gerçekten nasıl hissettiğimizden sorumluyuz. Şimdi, başkalarının bizi üzmesine izin veriyoruz, ama başkalarının bizi üzmesine izin vermek zorunda değiliz. Onlara tepki vermemize gerek yok, cevap verebiliriz belki, ne dediklerini dinleyebilir ve sonra "Pekala, senin fikrin" diyebiliriz, ama ben bunu bile yapmam.

-------------------

Sercan'ın Notu:

Kısa bi' araya girmek istiyorum. Daha önce de değindiğimi hatırlıyorum, ikna ve ispat çabasında olan her eylem başarısızlığa mahkumdur. Dönüp dolaşıp tüm bilgelerin aynı şeyleri söylemesi çok hoşuma gidiyor :). Herkes olmak istediği gibi olma özgürlüğüne sahip ve bu özgürlüğü karşıdakine verdiğinde sen de özgür olacaksın. Benim, Bob Proctor'un "tepki bile vermem" dediği durumlar için bulduğum süper bir kelime var: "Tamam." ... Tamam diyorum ve konuyu uzatmıyorum. Çünkü doğal olarak herkesin kendine ait bir fikri var ve nedense, genelde herkes kendi fikrinin karşı tarafta da kabul edilmesini istiyor. Ben istemiyorum :). Diyeceğimi demişim, anlatacağımı anlatmışım, bir tecrübe var ki söylüyorum ama sen hala bana "ama o böyle değil mi?" yok efendim, "şu böyle değil mi?" diye antitez dikte etmeye çalışıyorsan, "tamam" diyorum. Niyetim ben çektim bari sen çekme... Ama sen de burnun sürtülsün istiyorsan, tabii ki bu özgürlüğe sahipsin. Benim sürtüldü, hem de gözlerim yerinden çıkana, beynim akana kadar sürtüldü... Pek keyifli bir tecrübe değil ama tecrübe midir, evet bir tecrübedir... E, o zaman "tamam."

------------------- 

Gördüğün gibi, zihnin nasıl çalıştığını kavramamız ve bedenin zihinle ve zihnin bedenle ilişkisini anlamamız önemli. Şimdi değiştirmek istediğimiz şeyin sonuçlarımız olduğunu söylemiştik bir önceki konuşmamızda. Sonuçlar fiziksel bedeninde olabilir, bir şey olmak isteyebilirsin, birkaç kilo vermek isteyebilirsin ya da belki birkaç kilo almak... 

Biraz daha yüksek enerjiye sahip olmak isteyebilirsin mesela. Var olan ve olacak olan tüm enerji aynı anda her yerde %100 eşit olarak mevcuttur. Her şey enerji, bunu daha önce konuştuk. Ve biliyor musun, başardığında insanların "Bu enerjiyi nereden buluyor?" dediğini duyacaksın veya, "Bütün bunlar nereden geliyor?" Hiç kimse enerji almıyor aslında, herkes enerjiyi salıyor. Ve enerji akışını sağlayan tetikleyici mekanizma arzu yani tutkudur. 

Şimdi dünkü dersimize geri dönelim ama farkındalığa eriştiğin için artık bilinçli zihin, düşünceleri seçme yeteneğine sahiptir. Bu düşünceler resimlere dönüşür. Resimleri bilinçaltı zihne çeviririz ve sonra bilinçaltı zihin eylemi ifade eder. Peki, sorun nedir? Şunu hatırlamanı istiyorum: Bilinçaltının reddetme yeteneği yok? Bilinçaltı gerçekle hayali olanı ayırt edemez.

Şöyle anlatayım: bu dünyaya geldiğimizde bilinçli bir tesisin yoktu. Duyusal faktörler bile gelişmemişti henüz. Bilinçli zihin yok ve bilinçaltı zihin tamamen açık. İçine her şeyi koyabilirsin demek bu. Belli miktar genetik olarak programlanmış tarafları var, bu yüzden akrabalarımıza benziyoruz, doğuştan gelen genler... Ama sonra çevresel olarak programlanıyorsun.

Carl Menninger bir keresinde şöyle demişti: "Çevre "kalıtımdan" daha önemlidir. Konuştuğunuz dili neden konuştuğunuzu sanıyorsunuz? O dili konuşuyorsunuz çünkü etrafınızda o dili konuşan insanlarla çevriliydiniz. Ve dil doğrudan bilinçaltına gitti."

İki dil konuşulan bir evde büyüseydin, her iki dili de öğrenecektin. Bir ortağımın küçük bir oğlu vardı, dört yaşında dört dil konuşuyordu. Ve buna bakıp şaşırırlardı ama aslında bu zeka belirteci değildir, sadece bebekken programlanmıştı. Sevdiğin yemeği neden seversin sence? Programlama, evet bu doğru. Şimdi dur ve içinde büyüdüğün ortamı bi' düşün, neden o yemeği sevdiğinin cevabını bulacaksın.

--------------------

Sercan'ın Notu:

Yine araya giriyorum ama adam gerçekten çok haklı. Benim de bir kızım var ve eğitim hayatına başladığında her ebeveyn gibi en büyük dertlerimden biri "ingilizce"yi nasıl halledeceğimizdi. Benim kitaplardan başka bildiğim bir şey yok ve sana sürekli YAP! YAP! diyorum çünkü ben kitaplardan öğrendiklerimi hep yapıyorum. Ve Napoleon Hill'in kendi işitme engelli oğlunda uyguladığı telkin metodunu uyguladım ve sadece iki hafta özgüven aşıladıktan sonra kızımı bilgisayar başına oturtup, ingilizce şeyler dinlemesini, konuşabildiği kadar (elinden geldiği kadar) konuşmasını, anlamakla uğraşmamasını, sadece YAPmasını anlattım. Beni dinledi. Şu anda anadil seviyesinde ingilizce konuşuyor, neyi nasıl konuştuğunu, hangisi hangi tense, hangisi hangi fiil çekimi gibi teorik bilgileri yok ama bir ingiliz gibi, hiç düşünmeden, hiç duraksamadan, hiç takılmadan ingilizce konuşabiliyor. An itibari ile bilgi ile olan tüm kapıları önüne açık ve benim de içim rahat. Hatta öyle ki, herhangi bir ingilizce kelimenin ne olduğunu sorduğumda, çünkü onun bildiğinin onda biri kadar kelime bilmiyorum, kelimeyi ingilizce olarak açıklayabiliyor ama türkçe karşılığını bilmiyor. Aynı bizim bebekken türkçe öğrenmemiz gibi. Geçen gün, paralel evrenler kuramı ile "de javu"nun ne olduğunu anlattı bana mesela ingilizce olarak... Ben bi' şey anladım mı? Tabii ki hayır :)... Ama çaktırmadım :)...

--------------------

Bebeğe geri dönelim. O bebeğin etrafında dönen fikirler, düşünceler ve kavramlar doğruca o bebeğin bilinçaltına giriyor. Ve tekrarlama yoluyla, tekrar tekrar, her gün, tüm hafta, her hafta, her ay, tüm yıl boyunca bunları alıyor ve bu dört ya da beş yıl boyunca devam ediyor.

Ve bebek, dört veya beş yaşına ulaşıyor. O bebek, etrafını saran insanlar gibi düşünmeye programlanmıştır artık. O bebeği çevreleyen insanlar okul okumuşlarsa, o bebek de muhtemelen büyüyecek ve okula gidecek. O bebeği çevreleyen insanlar hep zor zamanlar yaşadıysa, hiç paraları olmadıysa, hep borç içindeler ise, o bebek de muhtemelen öyle olmak için büyüyecek.

Kulağa tuhaf ve acımasız geliyor belki, ama böyle oluyor. Benim için de böyle oldu. Bir depresyon içinde büyüdüm. Hiç paramız yoktu. Her zaman parasızlıktan söz edilirdi, sahip olduklarınla yetinmelisin denirdi sürekli.

Yani, şimdi programlanmış bir bebeğimiz var. Bir anlığına durup düşünelim. O bebek kendi kendine düşünmeye başladığında ne olur? Paradigma titreşimi kontrol eder, titreşim sonucu üreten eylemi kontrol eder, sonuçlar ise paradigma ile doğru orantılı olarak tezahür eder.

Düşünme yetenekleri var, içinde akan bir güç var, peki ne düşünecek sence? Evet, paradigmayla uyumlu düşünceler düşünecek. Bu doğru. İşe para kazanmak için gittiğimize inanarak yetiştirildik ya mesela. Çalışmanın para kazanmanın en kötü yolu olduğunu biliyor olsaydık böyle olmazdı? Garip ama doğru. İşe para için değil, tatmin için gitmelisin.

Para karşılığı hizmet veriyorsun. Ama uyurken de para kazanabilirsin. Aslında, insanlara uykudayken, uyanıkken kullanmaları gerekenden daha fazla para kazanmayı öğrettiğimiz programlarımız var. Bu benim işim :)... "Eh, bu boş bir rüya" diyorsun belki de. İşte, bunun boş bir rüya olduğunu düşünmene neden olan da bir paradigma :). Öğrettiğim ve bunu yapan o kadar çok insan var ki.

Ama şimdi konumuza geri dönersek, bebeğimiz küçük yaşamında genetik ve çevresel olarak programlandı bile çoktan. Bu paradigma bir çok alışkanlıktan başka bir şey değildir. Alışkanlık, bilinçaltına tekrar tekrar programlanmış bir fikirdir. Ve paradigma, kelimenin tam anlamıyla davranışı kontrol eder. Bilinçli olarak bir şey düşünebilirsin, ama bilinçaltında diğer fikir seni kontrol ediyor olacaktır.

Kişisel gelişim kitaplarını okuyabilirsin, ses kayıtları dinleyebilirsin, ve her seferinde "Evet, bunu yapabilirim, bu mantıklı, bu çok mantıklı" dersin. Ama sonra yapamazsın. Niye? Mesela yıllık gelirini aylık gelire çevirmek için konuştuk seninle ve bunun olabileceğini hayal etmeni istiyorum. "Bunu çok isterim" diyorsun ama yapacak mısın? Muhtemelen hayır.

Paradigman seni durduracak. Bak, paradigman tam anlamıyla sonuçları kontrol ediyor. Şimdi paradigmanın nasıl oluştuğunu düşünelim. Paradigma tekrarlama yoluyla oluşturulmuştur. Bilinçaltına ekilen fikirler. Şimdi paradigmanın mantığını belirlediğini anladın. Zamanını nasıl kullandığını da kontrol eder, durumlara ilişkin algını da kontrol eder, hayattaki etkinliğini de kontrol eder, kazandığın para miktarını da kontrol eder. 

Hayatını değiştirmek istiyorsan, paradigmanı değiştirmelisin. Çoğu insan için yıllık gelirlerini aylık gelire çevirmeleri mantıksız gelir. Ama beni dinlersen, bunu tam olarak nasıl yapacağını gösterebilirim.

Sana başarmak istediğin her şeyi nasıl başaracağını gösterebilirim çünkü odaklandığım şey paradigmayı nasıl değiştireceğini göstermek. Paradigma değiştiğinde, hayatın değişir. Bu güzel bir konsept. Bu kesinlikle olağanüstü bir konsept. Artık elde ettiğin sonuçları neden aldığını biliyorsun. Senin zeki ya da aptal olmanla alakası yok.

Ama bir şeyleri nasıl yapacağını bulabilmiş olman, onları yapacağın anlamına gelmez. İnsanların "Buna inanıyorum" dediğini duyarsın, ancak davranışları bunu hiç duymadıklarını gösterir, neden? Bilinçli düzeyde biz bir şeye inanırız, bilinçaltı düzeyde ise paradigma başka bir şeye inanır. 

Praksis (Praxis) diye bir kelime var. Praxis, inancın davranışla bütünleşmesidir. Bilinçli olarak sahip olduğumuz, düşünerek belirlediğimiz inançları alıp eski inancın yerine yerleştirmeliyiz. Bak, eskiden yaptığımdan daha iyi bir şey yapamayacağıma inanırdım. İtfaiyede olduğum için kendimi şanslı hissederdim. Tüm dünyada faaliyet gösteren bir şirket kurma fikri, aklımdan en uzak şeylerden biriydi.

Ama ben paradigmamı değiştirdikçe, tüm dünyam değişti. İstediğin kadar çalışabilirsin, eğer o programı nasıl değiştireceğini anlamazsan işin zor diyebilirim. Ve paradigma gerçekten budur, bir programdır, bilinçaltında sabitlenmiş, davranışını kontrol eden çok sayıda kavramın bütünüdür.

Sence neden çoğu insan hayatlarını doğru bir şekilde yaşıyor ama her yıl aynı sonuçları almaya devam ediyor? Çünkü bilmiyorlar ve bunu bize okulda öğretmelilerdi ama öğretmiyorlar.

Paradigma nasıl oluşuyordu? Bilginin tekrarı yoluyla. Öyleyse paradigma nasıl değiştirilir? Bilginin tekrarı yoluyla. Şimdi diyelim ki para konusunda zor zamanlar geçiriyorsun. İçeri girenden daha çok dışarı çıkması gereken var. İşte bu durumda parayla ilgili konseptini değiştirmelisin. Ben nasıl yaptım? Bir fikrin tekrarı yoluyla. İşte burada olumlamalar devreye giriyor. Sana yıllardır kullandığım bir tanesini söyleyebilirim:

"Şimdi çok mutlu ve minnettarım çünkü para bana sürekli olarak birden fazla kaynaktan artan miktarlarda geliyor."

Bunu üç beş defa söylemenin hiçbir faydası yok. Buna inanmalı, içselleştirmeli, her nakit akışında tekrarlamalı ve hissetmelisin. Boş vakitlerinde de hissederek tekrarlayabilirsin.

Ve parayla ilgili tüm konseptini değiştirmeye başlayacaksın. Zengin insanların hepsinin birden fazla gelir kaynağı vardır. Sana başıma gelenleri anlatayım. Bir walkman ve uzun bir ses kaydı ile dolaştım ve muhtemelen birkaç yıl boyunca her gün tekrar tekrar, her mümkün olduğunda dinledim. Bu tamamen mantıksızdı, herkesin aklımı kaybettiğimi düşündüğü bir davranıştı.

Ve her gün kitap okuyordum. Aslında çoğu bildiklerimin tekrarıydı. Ne yaptığımı bilmiyordum, nasıl yaptığımı da anlamadım ama yaptım. Ve bunu öğrettim.

Şöyle güzel bir anım var. New York, Waldorf Astoria'daki Waldorf Oteli'nde bir adam yanıma geldi. 

Üç günlük bir programın sonunda, "Bob, bana verdiklerin için sana gerçekten teşekkür etmek istiyorum" dedi. Yaptım ve başardım." Dedim ki, "Ne yaptın?" "Melbourne Avustralya'daki Olimpiyatlarda dekatlonda altın madalya kazandım" dedi. Bu doğru, O Milt Campbell idi. Ve dedi ki, "Ben bunu nasıl yaptığımı hiç anlamadım. Bir dahaki sefere seminer verdiğinde, oğullarımı da getirmek istiyorum." Ve, bu dediğini de yaptı :). 

Milt ve ben sonraları çok iyi arkadaş olduk. Ama işte dünyanın en iyi atletiydi, ve dünyanın en iyi atleti, oraya nasıl geldiğini anlamadı. Çok başarılı çoğu insan size neden olduklarını söyleyemez. Bu yüzden öyleler. Programı yeniden yazdılar, paradigmayı değiştirdiler.

Nasıl yaptıklarını anlamamış olabilirler, ama yaptılar. Benim olayım bu. İnsanlara paradigmaları nasıl değiştireceklerini öğretiyoruz. Beni dinlediğin için teşekkür etmek istiyorum. Ama senden bunu başkalarıyla paylaşmanı isteyeceğim. Onlarla paylaş "Gel ve şunu dinle" de. Bir ilişki başlat, insanlarla bir ilişki kur. Yaşamak için harika bir yol. Ve bu anlamaya değer harika bir bilgi.

--------------------

Sercan'ın Notu:

Evet, işte neden sadece YAP deyip durduğumu anlamış olmalısın. Başaranlar bunu nasıl başardıklarını bir türlü bilemiyorlar. Ama başarıyorlar işte. Her şey olup bittikten sonra, ne olmak ya da nasıl olmak istiyorsan artık, olduktan sonra farkına varıyorsun. Kulağa garip geliyor hatta saçma hatta saçma sapan geliyor, ama oluyor. Beden Zihin Ruh Serisi'nin ikinci gününde anlattığım aydınlanmam da tam olarak buydu işte. Ve ondan sonra gerçekten sadece YAPtım, oldu. Olmaya da devam ediyor. Ama nasıl olacak, ne zaman olacak, olacak mı, olmayacak mı, neden olmuyor gibi sorular ve beklentiler olduğunda bahsedilen enerji akışını sen kendi ellerinle kesmiş oluyorsun. Aslında "sadece YAP!" sözü göründüğü kadar basit. Ama basit olduğu için "nasıl yani?" " ne demek yani?" gibi sorular soruyorsun. Bu kadarcık işte: "sadece YAP!"

---------------------

Blogger tarafından desteklenmektedir.