Alışkanlık: Bilinçaltı Sabit Fikir / Bob Proctor Türkçe 28
Öncelikle sana birkaç soru sormak istiyorum: Neden akrabalarına benzediğini; anne, baba ya da büyükannenin sahip olduğu birçok alışkanlık ya da tuhaflığa neden sahip olduğunu hiç merak ettin mi?
Bunlar iyi sorular. Neden sürekli aynı sonuçları almaya devam ettiğini hiç merak ettin mi mesela? Bir okulun içini belki hiç görmemiş, milyonlarca dolar kazanan insanlar varken, olağanüstü bir eğitime sahip, diplomaları ve kartvizitleri dolu dolu bazı insanların neden çok iyi olamadığını kendine hiç sordun mu?
Bu soruları kendine hiç sordun mu? Ben sordum. Aslında 55 yılımı bu sorulardan başka bir şey sormayarak geçirdim.
Şimdi biraz düşünelim. Zihnimiz her şeyi kontrol eder. Bilinçaltının paradigma denen bir şeyle programlandığını biliyorsun artık, bunu konuştuk. Paradigma ise çok sayıda alışkanlıktır. Alışkanlık ise, bilinçli bir düşünce olmadan üzerinde hareket ettiğin, bilinçaltında sabitlenmiş bir fikirden başka bir şey değildir. Ve sonuçlarımızı üreten şey eylemlerimizdir.
Teknik konuşmak gerekirse, eylem bir tepkiye neden olur ve tepki hayatımızdaki durumu, koşulları, ortamı değiştirir. Genetik olarak programlandık, bu yüzden akrabalarımıza benziyoruz. Ama doğumdan sonra dış dünyamızla programlanırız. Diyelim ki New Jersey'de İngilizce konuşan, Roma Katolik bir ailenin çocuğu olarak doğduysan ama Çin'e götürüldüysen ve banliyölerde belki İngilizce hakkında hiçbir şey bilmeyen bir eve yerleştirildiysen, akıcı bir şekilde Çince konuşan bir budist olarak büyüyeceksin ve kesinlikle İngilizce dilini bilmeyeceksin. Biz çocukken dış dünyadan ne geliyorsa programlama o şekilde oluyor. Genetik olarak programlandık evet, ama asıl çevresel olarak programlandık.
Belli bir yaşa geldiğimizde ise psişik bir bariyer inşa ediliyor. Bilinçli zihin denen bir şey geliştiriyoruz. Ve bilinçli zihin duyusal faktörler ile bağlanmıştır. Görebilir, duyabilir, koklayabilir, tadabilir, dokunabilirsin. Ve bilinçli zihinde daha yüksek yeteneklerimiz var. Entelektüel faktörler dediğimiz şeyler: algıya, sezgiye, iradeye, akla, hayal gücüne... tüm bu harika araçlara sahibiz. Bilinçli zihnimize akan bir güç var ve düşünmek istediğimiz her şeyi düşünme yeteneğine sahibiz artık, programlamanın dışında.
Ne düşüneceğiz peki? Paradigma ile uyumlu düşünceler düşüneceğiz :). Çünkü paradigma, bedeninin içinde bulunduğu titreşimi kontrol ediyor. Eksikliğin ve sınırlamanın yaygın olduğu bir paradigma ile yetiştirildiysen, bu böyledir, asla zengin olamazsın. İşte burada farkındalık devreye giriyor.
Eğer düşünceni değiştirdiysen, biliyorsun, entelektüel olarak zengin olabileceğini biliyorsun, ancak paradigma hayır diyor. Muhtemelen bilinçli zihnine akan ve ondan istediğin her şeyi yapabileceğin bu gücü alacaksın ama paradigma ile uyumlu fikirler üreteceksin. Çünkü titreşimi kontrol eden bilinçaltına etki ettiğin fikirdir. Ve 'farklı' fikirleri etkilemeye başlarsan, bu kez çok rahatsız edici bir titreşime geçeceksin.
Bir 'farklı' fikir ne olurdu mesela? Yeni bir iş kurmak, para harcamak ve kendi işinin patronu olmak için bir işe yatırım yapmak olabilir. Bu bir "farklı" fikir. Ve çoğu insanı gün ışığına çıkarabilir. Niye? Çünkü paradigmayla uyumlu değil. Ama paradigman sonuçlarını kontrol ediyor.
Entelektüel olarak harika bir fikir ama sonuçlar uyuşmuyor. İşte bu yüzden paradigmanı değiştirdiğinde hayatın da değişir.
-----------------
Sercan'ın Notu:
Normalde Bob Proctor'un konuşması, "paradigma nasıl değiştirilir eğitimimize katılın" diyerek bitiyor :). Paradigmanın tekrar üzerine tekrar ederek değiştirileceğini konuştuk seninle daha önce. Ama neyi tekrar üzerine tekrar edeceğine dair çok fazla sorular alıyorum. İşte farkındalığını çalıştıracağın nokta burası. Bu paradigma kendisini alışkanlıklar olarak dışa vuruyor. İşte dikkatini bu alışkanlıklarına vermen gerekiyor. Paradigmanın sana yaptırdığı ama sürekli yaptırdığı hatalar vardır. Örneğin para bir şekilde gelir ama bir türlü tasarrufa dönüşmez. Çok gariptir ama o parayı harcamak, düzenli alışkanlıklara harcamak o kadar kolay iken kenarda tutmak bir o kadar zordur. Bu yüzden de bir türlü varlık bilincine geçilmez. Her gün dışarıda bir öğle yemeği parası vardır mesela harcanan. Bu yemekten vazgeçersin, ama o öğle yemeği parasını bir türlü kenara koyamazsın. Paradigma "para gider" şeklinde. Yani her gün 20 TL'yi yemeğe harcamak konusunda hiçbir sorun yaşamazsın, bu sana sıkıntı vermez. Ama o yemekten vaz geçip 20 TL'yi tasarruf olarak bir kenara koymak öyle bir zor gelir ki, batar o para. Ve illa ki bir şey olur o kenardaki para harcanır. Onu bir türlü yok sayamazsın. Ama aslında yemeğe verseydin bir daha geri dönmeyecekti. Öyle olduğunda hiç rahatsız etmez ama. Aynı şey sigara parasında da olur, kısabildiğin ulaşım masraflarında da olur. Aslında küçük vaz geçmeler ile yatırım için ayrılabilecek bir sürü küçük para vardır günlük hayatında ama bunları harcarken hiçbir sorun teşkil etmez iken biriktirmeye başladığında sanki bağırır o para, "harca beni, şu lazım, bunu almak lazım, ödenecek fatura var, evde şu eksik" diye :). Ben bunu kumbara ile aştım. Kırmadan açamayacağım bir kumbara aldım, önce cebimdeki bozuk paralar ile başladım. Sonra kumbara dolduğunda, hemen ilk seferde değil ama, her seferinde gördüm ki aslında para biriktirebiliyorum ve bu hiçbir şeye engel olmuyor. Zaten harcayacaktım ama harcamadım, tasarruf ettim. Bu bir, iki derken, gerçekten Bob Proctor'un dediği gibi tekrar ve tekrar derken, yerleşti. O rahatsızlık, yani bilinçli düşünce ile paradigma uyumsuzluğunun verdiği rahatsızlık ortadan kalktığında artık her şey daha kolay olmaya başladı. Ve bu varlık bilinci de, yani ne kadar imkanlar kısıtlı ve zor gibi görünse de para "VAR" bilinci yerleştikten sonra fikirler yağmur gibi akıyor. Bir de bakıyorsun ki gerçekten çalışmadan veya çok az çaba ile para kazanabileceğin imkanlar VAR üstüne VAR. Burada sana önereceğim son şey, alışkanlıklarını birer birer değiştir. Hepsini birden iptal etme. Önce vaz geçebileceğin, yürüyerek gidebileceğin bir ulaşım masrafı ile başla mesela. Sonra öğle yemeği, sonra sigara vesaire... Artık ne varsa, olmasa da olur diyebileceğin, her biri ile teker teker yüzleş. İlkini başardığında, ikincisi çok daha kolay olacak zaten.
-----------------