Header Ads

Yaşamın Alfabesi Sadece Dört Harften Oluşur / Deepak Chopra Türkçe 01


Soru: Biraz da mikrobiyom'dan bahsedelim mi? 

O halde şimdi başlangıca dönelim. Annenizle babanız aşık oldu. Gözlerinde arzu parıltısı belirdi. Ve sonuç döllenmiş bir yumurtaydı. Bu tek bir hücredir. Bu hücre yaklaşık olarak 50 kez bölünür. Ve sonra da yüz trilyon hücreden oluşan bir bebeğiniz olur ki bu sayı samanyolu galaksisindeki yıldızlardan daha fazladır. Hepsi o tek bir hücreden geldi. Sonra iki, sonra dört oldu ve devam etti. 

Bu sürece morfojenez ve farklılaşma denir. Morfojenez şekil oluşturmak anlamına gelir. farklılaşma ise tek bir hücrenin gözler, burun, tırnaklar, cinsel organlar, kıl folikülleri, karaciğer, böbrekler, dalak hücrelerine dönüşmesidir. Yani tek bir hücre farklılaştı. Bölünmedi, farklılaştı. Bir çoka dönüştü. Ama hepsi kaynakla bağlantıda. Bu da sizin inmiş olduğunuz 23 bin genden geldi. Bunların yarısı annenizden yarısı babanızdan. 

Gen nedir? Gen DNA'nın bir parçasıdır. İnsanlar DNA'yı çok duymuştur. Herkes DNA'dan söz eder. DNA Dioksiribonükleik asittir. Ve temel olarak 4 kimyasaldan oluşur. Adenin, Guanin, Sitozin, Timin. Biz bunlara kısaca A, T, C ve G deriz. Ve bu hayatın alfabesidir. Hangi canlı olduğu farketmez. Muz, sinek, hipopotam, timsah ya da insan. Sadece bu dört harftir. İngilizcede 26 harf kullanıyoruz. Fakat hayat 4 harf kullanıyor. 

Bu DNA diyelim; içinde 46 kromozom bulunur. Ki bu da döllenmiş yumurtanı parçalarıdır. Gen DNA'nın bir parçasıdır. Girilmiş bir parçası. Şimdi, kromozomları spiral bir merdiven gibi düşünün. İnsanlar DNA'nın fotoğrafını böyle görür. Bu spiral merdivenin basamakları bulunur. Bunlar da DNA molekülleridir. Ama bu merdivenin bir parçası bir kalıtım birimini kodlamaktadır. Ve açık renk göz geniniz olur. Sarı saç geniniz, sizde mavi göz geni var. kimi insanda da napolyon burnu geni vardır. bunun gibi şeyler. Yani gen DNA'nın bir parçasıdır. 

Vücudunuzsa esasında şu ya da bu gen değildir. Vücudunuz bir senfoni, bir orkestradır. Bu sözcüklerden oluşan bir hikayedir. Tam anlamıyla kelimenin cisme bürünmüş halidir. Bu durumda anne babanızdan aldığınız 23bin geniniz var. Ve siz dünyaya gelirken şayet doğumunuz sezaryen ameliyatı ile gerçekleşmiyorsa ki bu da daima hafta içi olur, çünkü doktorlar hafta sonları golf oynar :). 

Dediğim gibi sezaryen ile dünyaya gelmiyorsanız bu dünyaya gelirken nefes alıp veriyor ve annenizin vajina salgısını soluyorsunuz. Buna da "mikrobiyomun dikey aktarımı" adı veriliyor. Çünkü bu salgılarda 2000 farklı tür farklı bakteri bulunuyor. Ve oradaki genleri sayacak olursanız 2.200.000 sonucu çıkar. Yani anne babanız size 23bin gen veriyor ama toprak anadan özünde bakteri olan 2 milyon iki yüz bin gen alıyorsunuz. Tabii ki toprak ana antibiyotikler, steroitler, kimyasallar ve böcek ilaçları kontamine olmadıysa. Ama teorik olarak toprak ana size 2 milyon iki yüz bin gen veriyor. İşte buna da mikrobiyomun dikey aktarımı deniyor.

Bu sizin derinizin altında. Çünkü bu salgılar ile kaplandınız. Onları yuttunuz ve soludunuz. Böylece dünyaya anne babanızın 23bin geniyle ayrıca onlarla ve kardeşlerinizle etkileşim sonucu fazladan 2 milyon iki yüz bin genle daha geliyorsunuz. Tabii bunun yanında, sarılma, dokunma, öpme, yalama, meme emme faktörleri de var. Sizin genomunuz da bu mikrobiyom arasında bir etkileşim oluyor. Ve tabii hayat deneyimleriyle de. Ve bu da genlerinizin aktivitesini düzenledikten sonra epigenom adı verilen bir protein tabakası oluşturur. Yani kitabımızda süper genler diye bahsettiğimiz şey bizim gerçek benliğimiz olan ebeveynimizin genleriyle mikrobiyomun birleşmiş aktivitesiydi. Çünkü teknik olarak konuşursak bakteri kolonisine tutunmuş bir kaç insan hücresiyiz. Sonra da epigenom bu deneyimin sonucu olarak gelir. 

Bu üçü birbiri le etkileşime girer. öğrendiklerimizden bütünsel bir birleşim olarak adlandırabileceğiniz durumu 5 ayrı unsurun yarattığını söyleyebiliriz. Bunlar, uyku, meditasyon ve stres yönetimi, hareket ancak daha belirleyici olursak zihin beden koordinasyonuna sahip hareketler diyebiliriz, mesela yoga gibi. Yoga asanaları deriz. Asanalar farkındalık yeri anlamına gelir. Yani asanaların her biri vücudun farklı organlarına giden farklı sinirleri uyarmakta. Mesela güneşi selamlama hareketi, beyinden başlayıp ses tellerini, jest ve mimikleri, nefes almayı, kalbi oradan da tüm organları etkileyen vagus sinirini uyarıyor. bu tür bir zihin bdeen koordinasyonu ve vagal uyarımı her şeyi etkiler. Mikrobiyomu, biyo-düzenlemeyi, kalp hızı değişkenliğini, her şeyi... Üçüncü unsura kendini dengelemeyi etkileyen hareket dedik. 

Genom, epigenom ve mikrobiyom arasındaki birleşmeyi sağlayan unsurlar. Dördüncü unsur da nefes almak. Çoğu insan düzgün nefes almaz. Çünkü anda yaşamazlar. Anda olursanız nefesinizin de belli bir kalitesi olur. Ama yoga gelenekleri kurslarında yüzlerce nefes tekniği vardır. Yoga merkezlerine giden insanlar size Ucai Nefesi'nden dönüşümlü burun nefesinden ya da körük nefesinden bahsetmiştir. Bunların farklı iç organlara giden viseral sinirler üzerinde büyük etkisi vardır. 

O halde ne demiştim: İlk unsur uyku, ikincisi meditasyon ve stres yönetimi, üçüncüsü yoga nefesi ve hareket, dördüncü de duygular. Sizi hayata bağlayan ne kadar çok duygu varsa ki doğunun bilge geleneklerinde ilahi duygular denir; sevgi, tutku, neşe, eşitlik... Bunlar şifalanmanızı sağlar. Bahsettiğim diğerleri de suçluluk, utanç depresyon, öfke, düşmanlık, alınganlık-yakınma dengenizi bozar.

Ve son unsur da yiyecektir. Yediğiniz şeye antibiyotik, steroid, hormon ya da böcek ilacı karışmışsa ki bunlar petrol ürünleridir, bunlar Vietnam'da kullandıkları Portakal Gazı'ndan farksızdır. Yemediğiniz fabrikasyon bir ürünse tüm bu çöplerle işlenmiş gıda demektir. Ve bunlar mikrobiyomu öldürür ve mikrobiyom daha sonra metabolidler yoluyla genomunuza; "Hey! burada bir savaş var" diye mesajlar gönderir. Böylece geniniz savaş varmış gibi tepki verir ve bunun sonucunda da iltihaplanma olur. İltihap daha sonra epigenomunuzu bozar. Bu da daha fazla iltihaplanmaya yol açar. Bu bir kaç teröristi öldürüp ancak aşırı hasara neden olmaya benzer. Teröristler sağlıklı olanlara; "Bu insanlar bizi öldürüyor, gel bana katıl" diyor. Ve böylece terör iyice büyüyor. Bu da "hastalık" demek oluyor. 

Yani, çok basit bir düzeyde uyku, meditasyon, hareket, nefes alma, duygu ve yiyecek... Tüm bunlara uygun davranmak o kadar da zor değil aslında. Ana bilim kısmı heyecan vericidir. 

Blogger tarafından desteklenmektedir.