Header Ads

Kalp Beyin Tutarlılığı Nedir Nasıl Sağlanır / Beden - Zihin - Ruh 10


Seninle Frekanslar Hakkında konuşmaya başladığımız ilk günlerde beynin ve kalbin manyetik alanlarından bahsetmiştik. Kalbimizin beynimize göre nasıl muazzam bir iletişim kapasitesi ve gücü olduğunu biliyorsun. Ve aynı sindirim sistemimizin kendine ait bir beyni (Gut Brain) olduğu gibi kalbimizin de yaklaşık 40.000 nörondan oluşan bir beyni var. 

Bu çok önemli bir bilgi çünkü bize Özümüzün nasıl iletişim kurduğunu ispatlıyor. Beynin bilinçli hali ile birçok günlük dikkat gösterdiğimiz aktiviteyi yönettiğini biliyoruz zaten. Bilinçaltımız sayesinde ise milyarlarca otonom sistemimizi kusursuz çalıştırdığını da biliyoruz. Sindirim sitemimiz, tüm hücresel aktiviteler, salgı bezlerimiz ve kalbimizin atması gibi hiçbir farkındalık ve çaba gerektirmeyen milyarlarca işlem kendiliğinden gerçekleşiyor. İşte bu otonom sistemlerden birisi de kalbimizin kan pompalaması olduğu için hep sandık ki kalbimizi de beynimiz yönetiyor. Ve bu sebeple kadim medeniyetlerin çok üstünde durduğu kalbimizden odağımızı alıp, tüm dikkatimizi beynimize verdik. Böylece kendi kehanetimiz kendini gerçekleştirdi.

Beyinde her şeyin açıklaması var gibiydi. Mutlu olduğumuzda beynimiz serotonin salgılıyordu ve ona mutluluk hormonu dedik. Haz aldığımızda dopamin salgılıyordu ve ona haz ya da keyif hormonu dedik. Heyecanlandığımızda adrenalin, üzüldüğümüzde veya sıkıldığımızda kortizol salgılıyordu ve buna da stres hormonu adını verdik. Duyguların her birinin beynimizde bir karşılığı var, bunu anladık tamam, ama beynimize mutlu olduğumuzu söyleyen kim? Aşık olduğunu, kızdığını, üzüldüğünü, korktuğunu söyleyen kim? Canım sıkılıyor dediğim zaman, sıkıldığını iddia ettiğim "can", kendi kendime konuşuyorum dediğim zaman ki kendimle konuşan "kendim", içim kıpır kıpır dediğim zaman ki "içim" kim? Bir şey var ve o bir şey bazı duygular hissettiğinde ben ona canım, kendim, içim gibi isimlerle sesleniyorum. Ve duygularım hep bu canımdan, içimden yükseliyor. Sonrasında beyin bu duygulara uygun nörotransmitterleri salgılayarak onları bedenin ile tecrübe etmeni sağlıyor.

İşte o canım dediğin, içim dediğin senin ilahi ÖZün yani ruhun. Ve içindeki İlahi Özün, zihnin ile iletişim kurmasını sağlayan da kalbin ve kalbindeki o 40.000 nöron. Bunu anladıysak ikinci bir aşamaya geçebiliriz.

Demek ki "kalbimizin sesini dinlemek" dediğimiz zaman öyle sadece edebi bir laf etmiyormuşuz. Bunu şöyle anlayabilirsin: Zihin dediğin şey, bu dünyada öğrendiklerinden oluşan bilgilerin ve hafızanın toplamı ve dolayısı ile senin egon yani nefsin. Ve nefsinin bilgi ve kabiliyetlerini sergilemek için kullandığı fiziksel araç ise beynin. İlahi Özün ise senin ezelde yaratılmış olan ruhun, o ise tamamen Allah'ın ruhundan bir parça, her şeyi biliyor ve onun bilgi ve kabiliyetlerini sergilemek için kullandığı fiziksel araç ise kalbin. Şimdi beden, zihin ve ruh bütünlüğü kafanda daha netleşmiştir diye düşünüyorum. 

Gün içerisinde bedenimizin tüm otomatik pilotta ilerleyen sitemlerini beynimiz bilinçaltı sayesinde kusursuz bir biçimde yönetiyor. Ve bilinçaltı aslında zihin kapasitemizin %95'ini oluşturuyor, inanılmaz büyük veriyi, saniyede 40 milyar bit gibi inanılmaz bir hızda işleyebiliyor. Bu çok önemli çünkü böyle bir kapasite olması bedenimizin kusursuz işlemesinin bir garantisi. Geri kalan %5lik kısım ise bizim bilinç dediğimiz, dikkatimizi vererek yani bile bile çalıştırdığımız kısım. 

Gün içerisinde birlikte çalışıyorlar. Bilinç ve bilinçaltı, aynı anda birliktelik halinde tüm bedeni yönetiyorlar. Yani şöyle ki, bir tanıdığımı gördüğümde ve ona "merhaba" dediğimde, onun bir tanıdık olduğunu ve "merhaba" sözcüğünü söylememi seçen bilincim, ama "merhaba" derken sırasıyla; "me" sesi, "rrr" sesi ile birleştirme, "ha" sesi ve "ba" sesini çıkarmak için akciğerlerimden çıkan nefes miktarını ve sürelerini, her bir sesi başlatmak için gırtlağımın halini ve yine her bir sesi sonlandırmak için dudaklarımın alacağı şekli ve dilimin ağız içinde bulunacağı ve dokunacağı noktaları belirleyen bilinçaltım. Sanırım neden bilinçaltının daha hızlı ve yüksek bir kapasitesi olması gerektiğini de daha iyi anlamanı sağlayabilmişimdir. İşte tam da bu sebep ile bilinçaltının kapasitesi ve hızı kalitesinde sergileyebildiğimiz beceriye ustalık diyoruz. Bilinçli hareket her halükarda çırak kalıyor :).

Ama iş bu kadar karmaşık ve karşılıklı olduğunda ortaya çıkan sorun şu ki, bu ilişkinin seyri çok dalgalı. Beynimizin dalga seyri neredeyse sürekli Beta seviyesinde ve her duygu-durum için bir aşağı bir yukarı dalgalanır durumda. Kalbimizin dalga seyri de pek ondan aşağı kalır durumda değil. Her duygu halinde düzensiz ve gelgitli... Ama bunun bir çözümü var.

Fakat bundan önce asıl farkına varmamız gereken bir detayı kaçırmayalım. Biz en başından beri ruhumuzun yani ÖZün hakim olduğu, yönetimi eline aldığı bir yapı peşinde koşup duruyoruz. Ama bunu yaparken de hep bizi engelleyen ve yakındığımız şey zihnimizin bir türlü susmaması. Sustursak bile en ufak fırsatta araya girmesi, çok gürültü yapması ve ruhun sesini bastırması. Peki, şu anda yeni öğrendiğimiz bilgiye bakarsak, kalbimizin de kendine ait bir beyni varsa, süreci tersten işletemez miyiz? Çünkü kalbimizdeki 40.000 nöron da beyindekiler gibi kabiliyetlere hatta hafızaya sahip nöronlar. Yani demek istiyorum ki beynimizden komutlara göre kalbimiz hareket ediyorsa ve arada böyle bir iletişim olanağı varsa, kalbimizin dediğine göre zihnimiz hareket etse, zihnimiz ile değil de kalbimiz ile konuşmak mümkünse... 

Yüreğimizden konuşabilir miyiz gerçekten? 

Bu soruyu sorabilmek bile tüyler ürpertici değil mi? Ve iyi haber, gerçekten başlangıç noktasının kalp olduğu bir iletişim mümkün. Ve gerçekten hayat değiştirici bir deneyim. Ve böyle bir iletişim gerçekleştiğinde, az önce bahsettiğim inişli çıkışlı dalga seviyeleri yerine tamamen muntazam ve kusursuz bir dalga seviyesine geçiş yapılıyor ki işte buna kalp beyin tutarlılığı deniyor. Bu mucizevi deneyim aslında tüm kadim Anadolu tasavvufundaki zikir ehlinin tecrübesi olsa da, bunu günümüzde anlaşılır, açıklanabilir ve pratik hale getiren ünlü HeartMath Enstitüsü. 

İşte nasıl yapılacağı:

  • Öncelikle şunu söylemekte fayda görüyorum, bu özel bir yetenek değil yani herkes YAPabilir. 
  • İlk adım, dikkat odağını kafandan alıp kalbine, göğsünün ortasındaki alana kaydırmak.
  • Nefesinin o alana aktığını ve o alandan çıktığını düşünmeni istiyorum. 
  • Burada anahtar dikkatini göğüs kafesinin ortasında kalbinde tutmak. Dikkat merkezini kalp merkezinde toplamak.
  • Sadece kalp merkezinde kalarak nefes al. İlk başlarda 5 ila 10 nefesini yavaşça alıp vermeye devam ederek sakin bir ritim yakala.
  • İlk bir kaç nefeste daha derin nefes alıp verme ihtiyacı hissedebilirsin. Buna takılma, devam ettiğinde sakin bir ritim yakaladığını göreceksin.
  • Tam kalp beyin tutarlılığının frekansı 0.1 Hz'dir. Frekansın 0.1 Hz olması demek, 10 saniyede 1 demek. Bu sebeple bu harmoniyi yakalamak için nefesini 5 saniyede alıp 5 saniyede vermek en iyi sonuç olacaktır. Bunu şimdilik dert etme. Bu alışkanlığı elde edebilmen için sana yardım edeceğim.
  • Zaten bunu düzenli yaptığında iç dengeni sağlayacağın için bu ritim kendiliğinden gerçekleşecektir.
  • Buraya kadar anlatılanlar "hızlı tutarlılık" diye adlandırılmakta. Sadece bunu her gün düzenli olarak yapmak bile bundan sonraki hayatının aynı olmayacağının garantisi olabilir. Ama çok daha iyisi var. İkinci seviyeye geçmeye hazır mısın?
  • Şimdi kalbine doğru nefes alıp kalbinden dışarı doğru nefesini vermeye devam ederken, sana şükür, minnettarlık, güven, sevgi, ilgi, şefkat, özen, nezaket, aşk veya tutku gibi coşkun duygular hissettiren bir kişi, olay ya da yerin duygusunu bu nefes alışverişinin ortasına yerleştirmeni istiyorum. O sana coşkun duyguyu hissettiren her ne ise onu kalbinin üzerine, içine koy ve nefes almaya böylece devam et. 
  • Bu duyguyu taze ve sürekli, her nefes alışverişinde tekrar tekrar hissetmen önemli.
  • Bunu yaptığında artık onun enerjisinin dalga dalga içine aktığını ve yine dalga dalga senden yayıldığını, taştığını hissedebileceksin. 
  • En az 10 dakika olmasını tavsiye etsem de buna canın istediğin kadar devam et.
İşte kalbinden konuşmanın tarifini ve ilk pratiğini almış oldun. Bunu öğrendiğine göre yarın beraber bir pratik yapalım. Bence bu kalp beyin tutarlılığını dünya üzerinde en iyi yapan kişi benim. Neden dersen, HeartMath Enstitüsü'nün bilmediği bir şeyi biliyorum :)...

Tarifin sonuna dikkat ettin mi? Sana "şükür, minnettarlık, güven, sevgi, ilgi, şefkat, özen, nezaket, aşk veya tutku gibi coşkun duygular hissettiren bir kişi, olay ya da yerin duygusunu bu nefes alışverişinin ortasına yerleştirmeni istiyorum" dedim. Bunlardan herhangi birini seçmemize gerek var mı? Bu duyguları ve hatta tüm yükseltilmiş duyguları bize en üst seviyede hissettirecek kim var? Neydi her birimizin gönlündeki iki hece?

Yarın sana konuşurken lütfen dediklerimin hiçbirini dilinle tekrarlama. Dilin damağına yapıştır, sadece burnundan nefes al ve ver. Nefesinin süresi için de yardım edeceğim merak etme. Sen sadece her söylediğimi kalbinin en derininde hissederek, tüm dikkatini kalbinde tutarak, nefesini kalbinden al ve kalbinden ver, ve lütfen duyguya tümüyle girerek beni takip et, her dediğimi kalbinden tekrar et. 

Yarın ben sustuğumda sen kalbin ile konuşmayı öğrenmiş olacaksın. 

Blogger tarafından desteklenmektedir.