Header Ads

Cevizin Kıymeti Kabuğunda Değil, İçinde / Beden - Zihin - Ruh 23


Ben sürekli olarak kıymetli, değerli ve seçkin olduğunu ifade ettiğimde bunu kendine yakıştıramayan arkadaşlarım ile çok karşılaşıyorum. Daha doğrusu pek anlamlandıramıyorlar çünkü benim anlattığım ile ellerinde olan arasında büyük fark var gibi görünüyor. Genelde soru şu şekilde: "Madem bu kadar süper bir mekanizmaya sahibim, madem bu kadar becerikli bir zihnim var, ben niye bu haldeyim?" :)... Çünkü acemisin ve henüz nasıl en doğru şekilde kullanacağını öğrenemedin. Bu konuşmalarımızın asıl nedeni de bu zaten; elinde olanı en iyi şekilde kullanmayı öğrenmek. Başına ne geldiyse kullanıcı hatası yani :). Ama merak etme, hala garanti kapsamındasın :).

Sana sürekli YAP! YAP! dediğimi biliyorsun. Bunun kuru bir inat olmadığını bilimsel olarak anlatmama izin ver lütfen. Süreç üç aşamada ilerliyor. 

Diyelim ki beni dinledin, sonra bir daha dinledin, sonra bir daha dinledin. Güzel, bunda bir sorun yok, ayrıca teşekkür ederim. Ama 500 kere de dinlesen fakat uygulamazsan dinleyici olarak kalacaksın demektir. Çünkü bu aşamanın adı "Bilmek" aşaması. Başlangıç olması açısından önemli, çünkü potansiyeli açığa çıkarmak için bilgi gerekli. Lakin uygulamadan olmayacak, bunu daha önce defalarca konuştuk. Beni dinleyerek, ilgili olduğun konuları izleyerek ya da okuyarak yaptığın şey sadece kabuk ile uğraşmak oluyor. Ama biliyorsun ki cevizin kıymeti kabuğunda değil, içinde. Ceviz demişken, nasıl da beynimize benzer değil mi? Tam da üstüne bastın, çünkü bilgi beyninin "korteks" dediğimiz kabuk kısmına hitap ediyor. Oradan başlıyoruz bilgiyi almaya ama derine inmemiz şart.

Eğer ki beni dinleyip YAP! kısmına geçersen, artık cevizin içine girdik demektir. Şimdiye kadar potansiyel olan bilgi, böylece tecrübeye dönüştü. Burası da cevizin içi olduğu gibi beynin içi olan kısım, yani "Limbik Beyin." Artık bilgiyi tecrübeye dönüştürdüğün için duyuların ve duyguların ile bu bilginin somut deneyimlerinin kaydını tutmaya başladın. Bu aşama "Yapmak" dediğimiz aşama. Şimdi tek yapman gereken aynısını tekrarlamak. Senin başrolde oluşunun en önemli olduğu bölüm burası. Çünkü ilk başlarda bu "aynısını tekrarlamak" kısmı senin güzel iradene bağlı. Sonra tekrar, sonra tekrar, sonra tekrar... Sen tekrarladıkça derine inmeye devam edecek tecrübe ve bilgiden tecrübeye dönüşene yeni bir isim vermeye yaklaşacağız. 

Ve tekrar, tekrar, tekrar derken artık en derine, dibine hatta sapına kadar indiysek eğer, beyinde indiğimiz yerin adı "Serebellum", zihinde indiğimiz derinliğin adı "alışkanlık." Evet, bu aşama "OL!" aşaması; olmak ya da ustalık dediğimiz nokta. Limbik beyinde tecrübe olarak kaydettiğimiz bilgi artık bir ustalık, bir olma haline dönüştü. Bu ustalığı kazanırkenki gibi yoğun bir uğraş göstermediğin sürece değişmeyecek kadar senin bir parçan artık. Ve evet, buraya inmiş olan bir bilginin hayatında tezahür etmesi için artık çabalamana, hatırlamana veya gayret etmene gerek yok. Doğal ve kendiliğinden...

Farkında mısın bilmiyorum ama çok büyük bir sır, hayat değiştiren bir anahtardan bahsediyorum şu anda. Ben de ilk öğrendiğimde gayet ilginç bulmuş ve gülümsemiştim. Ama daha önce de bahsettiğim gibi ben okuduklarımı yapmak konusunda istikrarlı bir adamım. Ve bunun ne kadar büyük bir sır olduğunu da yapınca anladım. 

Yolculuğumun başlarında ben de birçokları gibi olumsuz düşünmeye yatkın, şikayeti bol, çevresini ve şartları suçlama konusunda mahir biriydim. Buna maharet denirse tabii :)... Sürekli olumlu düşünme ve minnettarlık pratiği konusunda bir şeyler okuyordum ama pek de becerebildiğim söylenemezdi. Bu konuştuğumuz bilgiye kavuştuktan sonra biraz kafayı çalıştırdım. Şöyle bir şey yaptım: En çok ve öncelikli olarak geliştirmek istediğim pratik minnettarlık olduğu için bunu en çok karşılaştığım uyaran ile eşleştirdim. En çok karşılaştığım uyaranın ise yeşil renk olduğunu fark ettim. Ağaç, bitki, çimen, ot, 20 TL :)... Gerçekten yeşil renk en çok karşımıza çıkan uyaranlardan biri. Ve her yeşil renk ile karşılaştığımda şükrettim, elimde olanlar için minnettarlık hissetmeyi kendime hatırlattım. İlk başlarda çok sık olmasa da tekrar, tekrar, tekrar derken kısa bir süre sonra sürekli minnettar bir insan olabildim.

Bu minnettar tutumun hediyeleri tezahür etmeye başladığında ise hemen çeşitlendirdim. Bulut gördüğümde kendiliğinden ve çabasız gelen bir paranın beni mutlu ettiği anı, güneşi gördüğümde bir müşterimin memnuniyetini dile getirdiği bir başarımı, mavi renge ise hiç bozulmayan sağlığıma olan sevincimi atadım. Yürümeyi tutku derecesinde seven biri olarak, sabah biraz erken evden çıkmak ve akşam bir kaç durak erken inmek her şeyin günden güne ve çok hızlı bir şekilde güzelleşmesini sağladı. Sana da tüm samimiyetimle tavsiye ederim.

Bunu tüm geliştirmek istediğin ustalıklar için kullanabilirsin. Küçük hedefler ile başladığında ne kadar da kolay ve doğru çalıştığını kendin de görebilirsin. 

Hep dediğim gibi yaparsan yaşarsın... Ve yaşarsan burası çok güzel.

Blogger tarafından desteklenmektedir.