Kozmik Enerji, Yüksek Benlik, Eterik Beden, Üçüncü Göz, Astral Seyahat, Aydınlanma / Soru Cevap 05
Tüm yaradılış içinde biz ancak küçük birer zerreyiz. Her birimiz, her zaman ve her durumda...
Sağlık, huzur, bilgi, refah ve düzen...
Genel olarak, her şartta mutlu geçen bir hayat arayışındayız. Her birimiz buna ulaşmak için çaba gösteriyoruz. Ama bu gerçekten mümkün mü?
Evet, mümkün... Bunlar sadece "Kozmik Enerji"yi anlamak, "Kendini" ve "Yüksek Benliğini" bilmek ile mümkün.
Öncelikle "Kozmik Enerji"yi anlamak ile başlayalım. Kozmik Enerji evrenin her yerindedir. Makro evrende galaksiler arasındaki, gezegenler arasındaki, insanlar arasındaki, mikro evrende ise zerrecikler, moleküller ve atomlar arasındaki bağdır. Bütün bu şeyler arasındaki, her şey arasındaki boşluktur. Bütün evreni, tüm kainatı belli bir düzen içinde tutan bağdır.
Kozmik Enerji 'Yaşam Gücü' (HAYY) dür...
Hayat düzenini sürdürmek, devamlılığını sağlamak için ve bilincimizi yükseltmek için şart olan enerjidir. Bütün eylemlerimizin ve fonksiyonların temelidir.
"Derin uyku" ve "mutlak sessizlik" sırasında bir miktar Kozmik Enerji depolarız. Bu enerjiyi görmek, konuşmak, duymak, düşünmek gibi zihnin günlük faaliyetleri ve bedenin tüm faaliyetleri için kullanırız.
Uyku esnasında kazanılan bu sınırlı enerji tüm bu faaliyetler için yeterli değildir. Bu yüzden kendimizi yorgun, tükenmiş, gergin ve bazen asabi hissederiz. Bu da zihinsel ve bedensel strese ve dolayısı ile hastalıklara yol açar. Bunun üstesinden gelmenin yolu mümkün olduğu kadar çok ve sık "Kozmik Enerji" almaktır.
Hayatın düzeni ve devamlılığı, sağlıklı ve mutlu bir yaşam, içinde bulunduğumuz durumları kontrol edebilmek, bilgi edinmek ve bilincimizi yükseltmek için "Kozmik Enerji" gerekli olmanın ötesinde şarttır. Bol miktarda ve kolaylıkla "Kozmik Enerji" elde etmek ise meditasyon ile mümkündür.
Uyku bilinçsiz meditasyondur, meditasyon ise bilinçli uykudur. Uykuda alınan enerji sınırlı iken, meditasyonda bol, hatta çok boldur. Bu enerji beden ve zihnin güç ve kuvvetini artırır. Altıncı his ve ötelerin kapılarını açar. Artan bu enerji ile rahatlarız, şifalanırız ve mutlu oluruz. Böylece fiziksel planda da yüksek yerlere gelmemize de yardımcı olur.
Meditasyon bilincin "Yüksek Benliğe" doğru yaptığı yolculuktan başka bir şey değildir. Bedenden zihne bilinçli bir yolculuk yaparız. Zihinden akla... Akıldan "Yüksek Benliğe"... Ve ötelere...
Meditasyon için, öncelikle bedenimizin ve zihnimizin fonksiyonlarını durdurmalıyız. Bu sebeple hareket etmek, görmek, konuşmak, düşünmek gibi eylemleri bırakırız.
Meditasyonun nasıl yapıldığına gelirsek:
İlk öncelik vücut duruşudur. Herhangi bir şekilde oturabilirsin. Oturuşun çok rahat ve sabit olmalı. İster yerde, ister sandalyede oturarak yapabilirsin. Rahat ettiğin her yer uygundur. Rahatça otur… bağdaş kur… parmaklarını birbirine kenetle… Gözlerini kapat... Sesli ya da içinden, tüm konuşmaları kes... Hiç bir ses tekrarlama... Sadece gevşe... Tümüyle rahatla... Sadece rahatla... Bağdaş kurduğumuzda ve parmaklarımızı kenetlediğimizde bir enerji çemberi kurulur ve bu hareketsiz kalmamızı kolaylaştırır. Gözler zihnin kapılarıdır, bu sebeple gözler de kapalı olmalıdır. Herhangi bir ses veya kelime tekrarlamak, ister dilinle ister içinden olsun, önünde sonunda bir zihin faaliyetidir. Bu yüzden bu da terk edilmelidir.
Beden tamamen rahatladığında ve sakinleştiğinde, bilinç artık bir sonraki aşamaya geçebilir.
Zihin... Zihin bir yığın düşünceden başka birşey değildir. Yüzeye çıkan sayısız düşünceler daima olacaktır. Ve aklına bir şeyler geldiğinde, cevabı olsuın ya da olmasın, beraberinde bir dolu soru da getirecektir. Zihnin ötesine geçmek için ise "Nefes" dikkatle gözlemlenir. Gözlem, benliğin in doğasında vardır. Bu yüzden, yapılması gereken tek şey nefese "tanık" olmaktır. Asla bilinçli nefes alma. Bilinçli olarak nefes alma ve bilinçli olarak nefes verme. Soluk alıp verişlerin kendiliğinden olmalı. Sadece gözlemle. Anahtar budur. Düşüncelerin peşine düşme. Sorulara takılma ve düşünceleri kovalama çabasına da girme. Düşünmeyi kes... Nefese geri dön... Gözlemle... Bir süre sonra, düşünce yoğunluğu azalır... Soluk alma yavaş yavaş hafifler ve kısalır... Zamanla nefes iyice küçülür ve kaşların arasında bir parıltı gibi kalır... Bu aşamada ne nefes ne de düşünce olmayacaktır artık... Tümüyle düşüncesiz kalınır... Bu seviyeye "Hiç Düşünce" denir. Meditatif Hal budur. Bu andan itibaren "Kozmik Enerji" akşında kalınır. Meditasyon ne kadar uzarsa o kadar "Kozmik Enerji" alınır ve bu enerji "Enerji Beden" boyunca akar.
Enerji Beden'in diğer adı "Eterik Beden"dir. Tüm bedeni boydan boya kaplayan 72 bin "Enerji Kanalı"ndan oluşur. Tüm bu "Enerji Kanalları" baş bölgesinin tepe noktasından başlar. Bu kanallar bir bitkinin kökleri ve dalları gibi bütün bedene yayılır. "Eterik Beden" yaşam planımızın temellerini oluşturur. Tüm eylemlerimiz hatta varoluşumuz için ana kaynaktır. "Eterik Beden" derin uykudayken ve meditasyon sırasında "Kozmik Enerji" alır. Bu enerji beden ve zihnin tüm faaliyetleri için kullanılır. Görmek, konuşmak, duymak, düşünmek ve tüm fiziksel faaliyetler için... Tüm bu eylemler tamamen "Kozmik Enerji"den kaynaklanır.
Düşüncelerimiz "Kozmik Enerji" akışının önünde engeldir. Kozmik Enerji akışı azaldığında, "Enerji Kanalları"na giden enerji de azalır. Bu da "Enerji Beden"de eterik lekeler oluşturur. Bu lekeler ise zamanla fiziksel bedende hastalıklara yol açar. Başka bir deyişle, tüm hastalıkların altında yatan sebep "Eterik Beden"deki enerji yoksunluğudur. Meditasyon sayesinde bolca "Kozmik Enerji" alırız. Bu enerji tüm enerji kanallarından akar ve bu kanallarından geçerken bütün eterik lekeleri temizler. Böylece hastalıklarımızdan kurtuluruz.
Enerji taç çakradan (başımızın tepe noktasından) içeri akmaya başladığında, özellikle baş bölgesinde ve bütün vücutta bir ağırlık hissederiz. Enerji belli bir bölgedeki kanalları temizlemeye başladığında, o bölgede kaşıntı veya ağrı hissedebiliriz. Bu şekilde bedenin çeşitli yerlerinde ağrı hissettiğinde herhangi bir ilaç alman gerekmez. Ağrılar, meditasyona istikrarlı olarak devam ettikçe geçecektir.
Eğer bir piramidin içinde meditasyon yaparsak meditatif duruma normalden üç kat daha hızla ulaşılır. Piramit, en yüksek "Kozmik Enerji" alan, en stabil yapıdır. Piramitin cephelerinin eğimi 52 derece 51 dakikalık bir açıya sahiptir ve bu açılardan ötürü piramit en yüksek "Kozmik Enerji" alıcısıdır. Piramit her malzeme ile inşa edilebilir. Malzemeler "Kozmik Enerji" alımı konusunda hiç bir fark yaratmaz. Piramit, her bir yüzeyi dört ana yöne tam olarak bakacak şekilde hizalanmalıdır: Kuzey, güney, doğu, batı.
Kozmik Enerji, piramidin içinde, piramidin yerden yüksekliğinin üçte ikisi irtifada birikir. Buraya "Kralın Odası" denir. "Kozmik Enerji" Kralın Odası'nda en yüksek seviyededir ve oradan tüm piramide dalga dalga yayılır. Piramidin en yüksek noktasına, tepesine yerleştirilen bir kristal "Kozmik Enerji"yi kat kat artırır ve piramidin her yanına yayılmasına sağlar. Piramidin içinde meditasyon yapılırsa "Hiç Düşünce" durumuna üç kat daha hızlı ulaşılır. Piramit içinde meditasyon yapmak, şifaya ve meditatif deneyimlere yardımcı olur.
Meditasyon her gün yapılmalıdır ve her yerde yapılabilir. Her zaman hatta yolculuk esnasında bile yapılabilir. Meditasyon yapmak için sosyal ve aile hayatını terk etmen gerekmez. Bir guru, hoca :), usta arayışına girmene gerek yoktur. Guru da, hoca da, usta da kendi içindedir. Burada guru bizzat kendi nefesindir.
Meditasyon, bilincimizin "Yüksek Benlik"e doğru yolculuğudur. Meditasyon yapmak için beden ve zihnin ötesine geçmelisin. Beden ve zihnin ötesine geçtiğinde "Yüksek Benliği"ne ulaşırsın. İstikrarlı olarak devam ettiğinde "kendini bilirsin" ve öz bilgin artar.
Meditasyon seni "Bilgi Alemi"ne götürür. Bilgi ise deneyimden başka bir şey değildir. Deneyim ise tümüyle kendine, içine dönmekten başka bir şey değildir. Meditasyon ile alınan yüksek enerjiyle, her açıdan daha güçlü bağlantılar kurulur. Bu da daha fazla ve daha yüksek bilgi almanı sağlar. Böylece yüksek idrak, anlayış ve kavrama kabiliyeti kazanılır. Bu sayede anlarsın ki; beden ve zihinden ibaret değilsin. Bizler hayran olunacak varlıklarız. Yaşamımızdaki tüm durumları anlar ve bu yüksek anlayışla, bütün sorunların üstesinden gelebiliriz.
Yüksek enerji ve yüksek bilgi, bilinci yükseltir. Yüksek bilgi ise sadece üçüncü göz ve astral seyahat gibi yüksek algılar vasıtasıyla alınabilir. Üçüncü göz, ruhun yüksek frekans realitelerini yani yüksek alemleri görmesi, hissetmesi ve duyabilmesi için en güçlü araçtır. Ruhun bu üç fonksiyonunun tümü birden "Üçüncü Göz" olarak bilinir. Daha çok meditasyon yaptıkça, daha çok enerji akar ve yüksek enerji "Üçüncü Göz"ü uyandırır.
"Üçüncü Göz" faaliyete geçtiğinde, alın bölgesinde bir kaşıntı ya da çekilme/gerilme hissi oluşur. Etrafta dönen çeşitli renkler görmeye başlanır. Mırıltılar ve ayak sesleri duyulur. Kapkaranlık bir tünelde yolculuk ediliyormuş gibi gelir. "Eterik Beden" yeteri kadar "Kozmik Enerji" aldığında "Üçüncü Göz" de mükemmel seviyede çalışmaya başlar. Böylece bizim boyutumuzdan ve/veya başka boyutlardan kristal berraklığında vizyonlar (görüntüler) gelmeye başlar. "Üçüncü Göz"ü mükemmelleştirerek, birçok şeyi fiziksel olandan çok daha net bir şekilde görebilirsin. Bambaşka frekans realiteleri görünür. Öyle şeyler görürsün ki, beş duyu aleminde yokturlar. Sözcükler ile ifade edemezsin sadece içinden gelen sesler duyarsın. Başka boyutlardan ve frekans seviyelerinden müzik aletlerinin sesleri gelir. Fizik beden olarak yanında bulunmayan "Ulu Kişiler"i (Erenler) görürsün. Daha çok meditasyon yaptıkça, sanki bir tünelden geçerken, sonunda ışıkla birleşmiş gibi hissedersin. "Üçüncü Göz" deneyimlerinden tüm sorunlarımıza çareler bulabileceğimizi anlarız.
Gelen mesajlar ile başka frekans gerçekliklerini görerek ya da hissederek yaptıklarımız, inançlarımız ve kavrayışımız değişir. Üçüncü Göz deneyiminin ardından fiziksel alemi anlama yeteneğimizde de değişimler olur.
"Yüksek Benliğin" farklı frekans gerçekliklerini bir başka algılama aracı da "Astral Beden"dir. Fiziksel bedenimiz gibi "Astral Beden" de bilincin bir başka formudur. Bilincimiz fiziksel bedenimizin her zerresine tamamen yayılmış durumdadır. Yeterli miktarda "Kozmik Enerji" aldığımızda ve başka frekans gerçekliklerini algıladığımızı hissetmeye başladığımızda bilinç "Astral Beden" formunda hareket eder.
En basit haliyle "Astral Beden" deneyimlerini uykuda bilinçsiz olarak yaşarız. Bunlara rüya diyoruz. Fakat "Astral Beden" deneyimleri meditasyon esnasında bilinçli olarak algılanabilir. "Astral Beden" uzay ve zamanın ötesine yolculuk edebilir. Bilinçli bir astral deneyimden sonra yeni boyutları idrak etmeye başlarız. Meditasyon ile yoğun "Kozmik Enerji" aldıktan sonra bedende her yere yayılmış olan bilinç belirli bir noktaya doğru hareket etmeye başlar.
Bilinç hareket ederken fiziksel bedenimizde titremeler, sarsılmalar deneyimleriz. Bedenimiz su üstünde yüzüyormuş gibi hissederiz. Elleri ve ayakları hissetmez, bedende tüy gibi bir hafiflik hissederiz. Vücudun değişik yerlerinde hareketler veya bazen de tüm beden dönüyormuş gibi hissedilebilir. Bunlar genel olarak "Astral Hareketler" olarak adlandırılır. Meditasyon pratiği ve "Kozmik Enerji" alımı arttıkça bilinç "Astral Beden" formunu alır ve hızla dönmeye başlar.
Ardından, "Astral Beden" arada bir bağ ile bağlı olarak fiziksel bedenden çıkmaya başlar. Bu aradaki bağa "Gümüş Kordon" adı verilir. "Gümüş Kordon" yüksek titreşimli bir bilinç bağıdır ve "Astral Beden" ile fiziksel bedenin iletişimini sağlar. Bu bağ sayesinde "Astral Seyahat" yapılabilir.
"Astral Seyahat", bilincin bilinen ve bilinmeyen yerlere ve frekanslara yaptığı yolculuktur. "Astral Seyahat" ile "Yüksek Benliğin" sahip olduğu en yüksek bilgiye ve kavrayışa ulaşılır. "Astral Seyahat" esnasında "Astral Beden" tüm fiziksel maddelerden, tüm elementlerden geçebilir. Toprak, su, ateş, hava ve eter (Akaşa)... "Astral Beden" hiç bir sınır olmadan bütün diğer frekanslara gidebilir.
Bedenden çıktıktan sonra, meditasyon yapan kişi kendi fiziksel bedenini dışarıdan görür. Böylelikle çok büyük bir kavrayış edinilir. Anlarsın ki, sadece beden ve zihinden ibaret değilsin. Sadece o bedende ikamet ediyorsun. Bu çok önemli bir kavrayıştır. "Astral Yolculuğu" deneyimlediğinde, sınırlılık ortadan kalkar ve sınırsız olduğumuzu anlarsın.
Devamlı pratik ile artan "Kozmik Enerji", her ne ile meşgul isek o uğraşa çok daha iyi hakim olmamızı sağlar. Beden zihin ve ruh ile daha iyi hakimiyet sağlandıkça içinde bulunduğumuz durumları tam anlamıyla kavramaya başlarız. Bu kavrayış bilgiden başka bir şey değildir. Sıradan insan, sadece deneyimi yaşar, fakat yaşadığı durumdaki bilgiyi idrak edemez. Çünkü sadece fiziksel kavrayışla yaşamaktadır ama sen durumu "tam olarak" kavrarsın. Çünkü sadece beden olmadığını bilirsin. Durumların tekamülün için olduğunu anlarsın.
Meditasyonla ilgili tüm deneyimleri yaşadıktan ve onları günlük hayatımıza uyguladıktan sonra, “Büyük Kavrayış” gerçekleşir. Bu Kavrayış, hayatı idrak etmemize yeni boyutlar kazandıracak binlerce kapıyı açar. Kavrayış, algılama ve bilgimiz çok gelişir. Bu bilincin yükselmesine yol açar ve artık "Bilgelik" aşamasıdır. Bu Bilgelik formu "Bin Yapraklı Altın Lotus" olarak yaşanır. Her bir altın yaprak anlayışın yeni bir boyutudur. Zamanla daha çok boyut algılayarak, başka varoluşlar hakkında daha çok bilgiyi anlaşılır.
Sonunda anlaşılır ki: "Ölüm Yoktur"... bizler ölümsüz varlıklarız. Doğum ve Ölüm...
Bu dünya planına "Kozmik Bilinç"ten bir zerre olarak geldik. Kaynaktan gelirken, "Yüksek Benlik" yapısı olan "Eterik Beden" ile geldik. Bu dünya planına özgün deneyimler yaşamak üzere geldik. Dolayısı ile hayatın bütün tasarımı "Yüksek Benlik" tarafından tamamen bilinir.
Bilinç zerresi annenin rahmine girer, annenin rahmine girdikten sonra, cenin canlanır. Fiziksel beden, "Eterik Beden"deki "Kozmik Enerji"ye, karmik yük ve inanç kalıplarına göre şekil alır. İlk nefesini alana kadar “Kaynağa” sık sık yolculuk eder. Anne rahminden çıktıktan sonra, ilk soluk alınır. Bu, doğum dediğimiz şeydir.
İlk günden yedi yaşına kadar kaynağın farkındayızdır. Yedi yaşından sonra zihin biçimlenmeye başlar. 14 yaşına kadar bu biçimlenme devam eder. 14 yaşından itibaren faaliyete geçer ve 21 yaşına kadar tamamen gelişmiş olur. 21 yaşından 28 yaşına kadar beden - zihin kombinasyonu deneyimlenir. 28 yaşından itibaren hayat “Kendini Bilme” ile ilgilidir. Eğer "Yüksek Benlik" (Ruh) farkındalığına erişilmezse, bilinç beden ve zihin arasında sıkışır kalır. Bu yüzden ıstırap başlar. Kişi durumları anlayamaz ise işler giderek daha da ciddileşir. Kendini gizli bir sertlik kalıbına sokar ve bu kozmik akışı daha da kilitler. Bu yüzden fiziksel hastalıklar, stres ve gerilim başlar. Günlerini farkındalıktan uzak geçirir. Hayatın gerçek amacını anlayamaz olur. Çocukluk günlerinden gençliğe, sonra yaşlılığa ilerler ve yeryüzüne geliş amacını gerçekleştirmeksizin bu dünya aleminden göçüp gider. Bu, ölüm dediğimiz şeydir.
Öldükten sonra, idraksizlik içindeki kaskatı zihin, bilincin "Kaynağa" ulaşmasını engeller. Bu anlayış eksikliğinden dolayı "Düşük Astral Varlık" durumundan kurtulana kadar cehennemi yaşar. Eğer hayatta iken "Yüksek Benlik" ile "BİR" olabildiyse daima mutlu olacaktır. Öldükten sonra, düşük frekanslarda kalmadan “Kaynağa” geri dönecektir.
Üçüncü Göz, Astral Yolculuk, Doğum ve Ölüm bilgisi üzerinden Yüksek Bilgi edinerek insan, Beden, Zihin, Yüksek Benlik (Ruh) ve Yaşam Gücü hakkında mükemmel bir kavrayış edinebilir. Sonunda anlar ki bilinç, "Enerji" ve "Bilgi" kombinasyonudur. Bilinç bu dünyaya daha çok "Enerji" kazanmak ve "Bilgi" edinmek için gelmiştir. Daima bu anlayışla yaşayarak, Tüm Yaratımın Varoluşu ile ilgili daha yüksek bir "Kavrayış" geliştirilir.
Bu anlayışla kişi mucizevi olabilir. O zaman; o kişinin dediği gerçekleşir, düşündüğü gerçekleşir, istediği gerçekleşir. İşte bu "AYDINLAMA"dır.