Header Ads

Zenginlerin Yaptığı, Fakirlerin Yapmadığı Şeyler / AH! ŞU ZENGİNLER 03


Bir önceki konuşmamızda bahsettiğimiz konuya diğer bakış açısından yaklaşma zamanı. Başka bir deyişle madalyonun diğer yüzünde: Zenginlerin yapıp da fakirlerin yapmadığı şeyleri konuşmaya geldi sıra. Zenginlik birçok kombinasyonun bir araya geldiği bir durum. Ve tabii ki ben burada bir kaç lakırdı ediyorum diye zengin olmanı garanti etmiyorum. Ama bu şansı artırabildiğin konusunda iyimser konuşabilirim. Daha fazla sözü uzatmadan konuya girmek istiyorum müsaadenle.

İLK OLARAK: Zenginler Okuyorlar, Hem de Çok

Bu gerçekten ilginç bir hakikat. Ama bir o kadar da üzücü. Çünkü zenginlerin bir yılda okudukları kitap ortalaması 50 iken, fakirlerin ortalaması sadece bir buçuk. Evet, buçuğu da var :). Ve çoğunluğu da kurgu, yani roman. Zenginler ise, öğrenme konusundaki hassasiyetlerinden ötürü olsa gerek, bilim ve gelişim üzerine tercihlerde bulunuyorlar.

Felsefe kelimesinin anlamı, daha önce de duyduğunu tahmin ettiğim üzere, "bilgi aşkı" demek. Yani zenginler bilginin ve yaşam boyu öğrenmenin peşinde koşmayı hiç bırakmıyorlar.

Lütfen bana kitap fiyatları yüksek gibi saçma sapan, abuk subuk, rezil rüsva bir bahane ile gelme. Bir paket sigara, iki paket bisküvi, üç adet simit parasına satıldığını çok iyi biliyoruz. Kütüphaneler ise hala bedava.

Ve lütfen bir daha neden bir CEO'nun senden 50 kat daha fazla kazandığını sorma. İstatistik ortada, senden 50 kat daha fazla kitap okudu ve okumaya da devam ediyor çünkü.

2: Gelecek İçin Bugünü Feda Ediyorlar

Bu pek de bilinmeyen bir şey değil aslında. Biraz biyografi okuduğumuzda ya da başarı hikayeleri konusunda dikkatimizi yoğunlaştırdığımızda açıkça görebiliyoruz. Önce yapılması gerekeni yapıyor sonra tadını çıkarıyorlar. Kutlama, bi' şey bi' şey partisi ya da bi' şey bi' şey sonu merasimi onların hayatlarında karşımıza çıkan şeyler. Yani önce yapmaları gerekeni yapıp, bugünü çok iyi değerlendiriyor ve başarıyor, sonrasında ise bu başarıyı kutluyorlar. Ama önce yapıyorlar.

Fakirler ha bire partilerken, zenginler hak edince partiliyor :). Garip bir biçimde başarılı insanların biyografilerinde; "Çok yoruldum bir gün ara vereyim" ya da "Şu maçı seyredeyim de sonra devam edeyim" gibi hatıralara rastlamıyoruz. Karşımıza çıkan tek şey "YAPMAK" fiilinin aralıksız ve istisnasız versiyonları. Ne yapmaları gerekiyorsa yapmayı bir türlü bırakmıyorlar.

Aksi takdirde bu işte bir saçmalık olduğundan şüphelenmek gerekirdi değil mi? Çünkü Warren Buffett ve ben aynı 24 saate sahipken, aramızda bu kadar büyük bir farkın olması kulağa mantıklı gelmiyor :).

3: Her Şeylerini Güçlü Yönlerine Veriyorlar

Evet, bu çok yerde dillendirilmeyen ve bence dikkat edilmeyen unsurlardan biri. Neyde iyi olduklarını, hangi konuda başarılı olduklarını ve neyi iyi yapabildiklerini çok iyi biliyorlar. Bu sebeple ne harcamaları gerekiyorsa o noktaya harcıyorlar.

Eğitim alacaklarsa o konuda, para yatıracaklarsa o konuya, zaman ayıracaklarsa o konuya eğiliyorlar ve güçlü oldukları şey adeta bir ejderhaya dönüşüyor. Şunu konuştuğumuzu hatırlıyorum: "Azim tüm yeteneklerin üstündedir." Bu dediğimin tamamen arkasında olmakla birlikte, sen bir de üzerinde sıkı çalışılmış bir yeteneğin neler yapabileceğini bir düşünsene.

Ve bu konuda fakirlere biraz hak vereceğim. Özellikle aileden fakir olanların karşılaştığı en büyük sorunlardan biri, eğitim sisteminin yetenek ve eğilimlere özen göstermemesi, tutkuları ve yatkınlığı tespit edememesinin üzerine, ailenin de eğitimsizliğinden ve cahilliğinden rahatsız olmayışından dolayı, bunların erken yaşlarda fark edilememesi.

E, kitap okumak lazım işte. Seni yetiştirenlerin okumaması yüzünden bu haldeysen eğer, senden sonrakilere bari aynısını yapma. Çünkü zenginler yeteneklerini arıyor, buluyor, biliyor ve ne varsa onların üzerine ekliyor.

4: Kendi Kaderlerinin Mimarı ve Sorumlusu Olduklarını Biliyorlar

Hep bu hükümet yüzünden... Hep bu ekonomi yüzünden... Hep bu eğitim sistemi yüzünden... Hep beni yetiştirenler yüzünden... :)...

Bu bahaneler tanıdık geliyorsa vah haline... Kaç defa söylediğimi hatırlamıyorum artık, ama bir daha tekrarlayayım: "Başrolde SEN varsın." Yol senin, yürüyen sensin hatta yolun kendisi sensin. Artık şu bahaneleri bırakmalısın. Çünkü zenginler bunu yapmıyor. Faktörler, unsurlar, etkiler yok demiyorum ama tüm bunlar onlar için de var. Onlar durumlara göre reaksiyon gösteriyorlar, hayıflanmıyorlar.

Eğer sen kendi hayatını inşa etmiyorsan, birileri kendi hayatını inşa etmek için seni işe alacak, seni çalıştıracak demektir. Zengin ailelere doğanlar, atadan zengin olarak doğanlar yok demiyorum. Ama bu oran sadece yüzde yirmi. Geri kalan yüzde seksenlik kısım tamamen kişisel başarı ve kendi kendine, sıfırdan inşa edilmiş zenginlikler. 

Dolayısı ile sorumluluk sende ve senin seçimlerinle ilgili.

5: Finansal Hedefler Belirliyorlar

Bu konu ne yazık ki birçokları tarafından pratiğe dökülmeyen konulardan biri. Hep anlatılır, hep tavsiye edilir ama nedense çok az insan bunu uygular. O yüzden tekrarlamakta fayda var: "Kesin olarak ifade edilmiş finansal hedeflerin olmalı."

Ama lütfen bu hedefler banyo aynası karşısında mırıldandığın şeyler olmasın. Senelik, altı aylık, üç aylık, aylık ve mümkünse haftalık ayrıntılar ile kağıda yazılmış, yazıya dökülmüş hedefler olsun. Sayılabilir, ölçülebilir, test ve kontrolü sağlanabilir hedeflerden bahsediyorum.

Yazdığında bunun senin için de çok büyük bir kolaylık olduğunu fark edeceksin.

6: Fakirlerden Daha Az Uyuyorlar

Evet, geldik zor konulardan birine. Uyku sevicilerin hiç hoşlanmadığı bir husus olduğunu biliyorum. O yüzden hiç detaylandırmayacağım, konu başlığı yeterli bence. İsteyen istediği kadar uyusun. Uyuyanlar da belli, uyumayanlar da...

7: Onlar İçin Çalışan Paraları Var

İşte en temel hususlardan biri. Ben sana çalışarak zengin olamazsın demedim, zengin kalamazsın dedim :). Çünkü para kazanmak dediğimiz eylem, sadece "kazanmak" fiili ile kısıtlandığında sürdürülebilir bir şey değil. Ve bunu böyle söyleyince paranı faize yatır, altına yatır falan dediğimi sanma lütfen. 

Şöyle açıklayabilirim: Diyelim ki ortada 1 Milyon TL gibi bir para var. Bu parayı teslim ettiğinde karşılaşabileceğin iki tip insan var. 

Birincisi hemen bir araba ya da ev alan kişi. Araba aldı ise zaten anında değer kaybetmeye başladı demektir. Ev aldı ise bunun tersi olduğu düşünülür, ama aslında enflasyon karşısında yine bir kayıp söz konusudur ama arabadaki kadar göze gelmez. Ekonomik dengelerin çok şaştığı durumlarda kazandırabilir (belki) ama sonuçta sana gelir getirmez, ta ki ondan vazgeçene kadar. 

İkincisi o parayı bir ürüne ya da altyapıya dönüştürür. Dönüştürdüğü şeyin zaten bir değeri vardır ama ayrıca dönüştürdüğü şey ona gelir getirmeye başlar. Sonra biraz daha, sonra biraz daha... 

Ve aradan geçen yıllar sonunda birinci kişilik en fazla değerini muhafaza edebilmişken, ikinci kişilik kendi hayatını sürdürülebilir ve büyüyen bir şekilde inşa etmiştir. 

8: Kıtlık Bilincine Meyletmiyor, Bolluk Temelinde Düşünüyorlar

Bir önceki maddenin vardığı sonuç bu aslında. "Param varken kendimi garantiye alayım ne olur ne olmaz" diye düşünerek hareket etmiyorlar. Stok, zula, muhafaza, garanti ya da sağlamcı gibi kelimeler yerine, büyüme, artış, çoğalma, ilerleme, yükselme ya da gelişme gibi kelimeler ile düşünüyorlar.

Bu yüzden sözde finansal yatırım araçlarında bile, fakirler altın, döviz ya da hisse senedi gibi stabil türevleri tercih ederken zenginlerin fonları oluyor. Fonlar da bu türevlerin karışımından oluşuyor aslen ama sabit ya da bekleyen türden değil. Sürekli hareket eden, yer ve oran değiştiren, risk alan ve fırsatları yakalayan bir hareketlilik... E, nerede hareket orada bereket :).

Bu bolluk ve bereket temelli yaklaşımları sebebiyle, piyasa değerlerini oluşturan, yer değiştiren ya da iptal edenler de onlar. Çünkü değer tüm bilinen para birimlerinden çok daha kıymetli bir olgu. Şöyle bir şey mutlaka duymuşsundur: "Ya bizim buralar çok değerliydi. Sonra bilmem bilmem kim, otogarı buradan alıp şuraya yaptı. Artık bizim evler para etmiyor. Zenginler paramızı çaldı."

Vah Vah! :)... Sanki evi yaparken otogarı da kendi yapmış gibi :)... Senin evin sadece bir evdi ve hep sadece bir ev olarak kaldı. Daha önce biri "otogar" diye bir değeri oraya koyduğu için senin evin değerlendiği gibi, şimdi de başka biri "otogar" değerini yenileyip, yükselterek yer değiştirdiği için senin evin eski değerini kaybetti. Sen sadece pencereden olayları seyreden kişi olarak... neyse...

9: Uzun Vadeli Bir Oyun Anlayışları Var

Bir gecede sengin olmak... Daha çok kullanılan haliyle "yırtmak." :)... Zenginler böyle bir şey olmadığını biliyorlar. Adım adım, istikrarlı ve uzun yol yürüyüşçüleri onlar. 

Örnek verecek olursam: Fakir sayısal loto veya piyango ile tek seferde zengin olma hayali kurarken, zengin bir milyon tane fakire sayısal loto kuponu ya da piyango bileti satma eylemini gerçekleştiriyor. Ve tabii ki, herkesin bildiği gibi, her zaman kasa kazanır :). Aslında şu fakirlerin ihtirasları ve tembelliği olmasa sanırım zengin diye de bir şey olmayacak :).

Herkesin dilindeki Warren Buffett bile şu anki servetinin yüzde doksan dokuzunu 50 yaşından sonra kazanmış biri. 49 yaşına kadar adım adım, teker teker... Bunu biraz akıllıca ve alıcı gözle değerlendirmekte fayda var. Düşünsene, 49 yaşına kadar heyecanlı, aktif, her gün daha başarılı olabildiğin dinamik bir hayat, sonra da tüm bu başarılarının tadını çıkarabileceğin müreffeh bir hayat. İnsan ölmek istemez inan ki :).

10: Sağlıklı Olmaya ve Kalmaya Özen Gösteriyorlar

E, konunun değerler meselesi olduğunu bahsetmiştik en başında. Öz-Değer tabii ki önemli ve onlar bunun çok ama çok farkında. Hem bedensel hem de mental olarak...

11: Akıl Hocaları ve Diğer Başarılı İnsanlar İle Çalışıyorlar

Hepimizin duyduğu bir söz: "Amerika'yı yeniden keşfetmeye gerek yok." Belirli bir konuda daha önce başarıyı tecrübe etmiş birileri var ise yapılacak şey çok basit: Aynısını YAP! İmkanların yeterli değilse sen aynısını yap, imkanların yeterli ise ona ödeme yap, aynısını bir kere de senin için yapsın.

12: Hem Dünyayı Hem de Kendi Hayatlarını Güzelleştirmeye Odaklanıyorlar

En çok satın aldığımız ürünleri, en çok ödeme yaptığımız hizmetleri ya da en zenginlerin ne işler yaptıklarını bir düşünürsen meselenin özünün ya da nihai hedefinin para olmadığını anlamak kolay aslında. Hep bir iyilik, güzellik veya kolaylık var. Ama teknolojik olarak ama iletişim, ama ulaşılabilirlik olarak, bize hizmet eden şeylere veya bize iyilik, güzellik ve kolaylık sağlayan şeylere ödeme yapıyoruz. 

Dünya hiç durmadan değişiyor. Ve bu değişim hızı sürekli artan bir ivmeye sahip. Nasıl ki at arabasından bizi motorlu taşıtların kolaylığına ulaştıran Ford zamanının en zenginlerinden biri ise, bugün de motorlu taşıtlardan elektrikli taşıtların kolaylığına taşıyan Musk en zenginlerden biri. Bunu gelişmeleri takip ettiğinde her sektör için uyarlayabilirsin. Ve göreceğin tek şey şu: İyilik, yardım ve hizmet konusunda en çok kim öndeyse en çok o zengin.

--------------

Bugünlük de bu kadar. Ama işin özü maddelere döksen de, uzun uzun açıklasan da, tek tek anlatmaya çalışsan da hep aynı aslında:

"Verdiklerinden çok alacak, vazgeçtiklerinden çok artacak, yaptıklarından çok olacaksın. Ama verirsen, vazgeçersen ve yaparsan..."

Blogger tarafından desteklenmektedir.