Header Ads

Melatonin Serotonin DMT Epifiz / Frekanslar Hakkında Her Şey 15


Epifiz Bezinde üç değişik salgı var: Melatonin, Serotonin, DMT. 

Bak ben itiraf etmeyi de itiraf edeni de severim. Zira muhtemelen itiraf en samimi duygu durumdur. Çünkü artık kabul etmiş, kabul ettiğin şeyi sevmiş ve ortaya çıkarıyorsundur. İyidir yani.

Ha'di gel itiraf edelim: En çok DMT'yi merak ediyorsun. DMT salınımını artırmak, bu sayede öngörü, duru görü, astral seyahat, telepati, telekinezi... Aman aman alemlere akayım, alemlerden alem beğeneyim... Ha? Di' mi?

Neler oluyor DMT salınımı artınca biliyorsun değil mi? Çok güzel şeyler... 

Öncelikle madde dışı ya da suptil dediğimiz yarı madde veya akışkan formdaki boyutların varlıklarını görme ve hatta iletişim kurabilme yetenekleri gelişebiliyor mesela. Hani cinler, ifritler, hayaletler, ruhlar vesaire... 

İnsanların auralarını, duygu durum enerjilerinin görüntüsünü, hatta sağlıklı ya da hasta yönlerini ve yerlerini, iyi ve kötü düşünceleri de görebilenler var.

Zamanın izleri var bir de. Yakın gelecekten çeşitli görüntüler alınabiliyor. Ve en keyiflilerinden birisi bulunduğun ortam tüm dünya tarihi boyunca orada bulunan mekanların enerjisini taşımaya devam ettiği için, diyelim ki senin bulunduğun sokakta eskiden, çok eskiden bir saray varmış, sen bunu görüp orada gezinebiliyorsun. Gerçekten böyle deneyimleri anlatanlar var.

Telepati var, bu da çok havalı açıkçası. Çevrendekilerin düşüncelerini okuyabiliyor, onlarla düşünce yoluyla iletişime geçebiliyor ve hatta çok uzaktaki bir insan ile düşüncelerin vasıtası ile konuşabiliyorsun.

Telekinezi var bir de di' mi? Levitasyon... Nesnelere hükmedebiliyorsun herhangi bir fiziksel güç uygulamadan. Şahane olmaz mıydı?

Hele bir de astral seyahat var ki, oh mis! Ulaşım bedava, gez dünyaları gör alemleri... Kulağa çok güzel gelmiyor mu? 

Şimdi sana çok özel bir tarif versem, DMT'yi tavan yaptıracak. İster misin? :)... İstersin ama ben vermem tabii ki. Beni az çok tanıdıysan bunu yapmayacağımı tahmin etmiş olman lazım. Herkesin kollarında kas var ama çalıştıran 100 kilo kaldırabiliyor, ben su damacasını taşırken ıhıldıyorum. 

Canım benim, karşıdan karşıya geçerken arabanın birisi kornoya bassa yarım metre havaya sıçrarken bu işler bizim neyimize? İyi mi olacak sanıyorsun? Bunlara olan bunca heves nedir? 

Bak itiraf edelim dediğim kısım tam da burası. DMT ve bunun sağladığı imkanları istiyor olabilirsin çünkü ne yazık ki hala bütünün faydasına değil kendi fantezilerin için bir şeyler istiyorsun. Bunu sana değil kendime de söylüyorum aynı zamanda. Sen söylemeden ben söyleyeyim, bunun adı kibirdir, dünyalık kokmaktır. Bu değişmedikçe de olmaz, dışarıdan aldığın DMT salınımı artırıcı her şey uyuşturucudur.

E, diyeceksin ki: "Mevlana Hazretleri de üzerlik kullanırdı, kamıştan ney çalardı." Sen Mevlana gibi ol, yanında da Şems gibi bir arkadaşın olsun, söz veriyorum ağzımı açmayacağım, gelip eteğinizi öpüp kapınızda yatacağım. 

Dedim ya herkeste kas var ama bunu sen geliştirirsen 100 kilo kaldırabilen bir insana dönüşebilirsin. Artık bu yeteneğe sahipsin diyebiliriz. Ama ver dopingi, vur adrenalini, yine kaldırırsın ama kasların patlamasa kemiklerin kırılır, kemiklerin dayansa omurgan yamulur. 

Sonra, efendim bizim oğlan cinlendi. Bize nefesi kuvvetli hoca lazım. Senin oğlan boyunu aşan derinliklere dalmış olabilir mi acaba? Allah herkesin yardımcısı olsun.

Biz bu yeteneğimizi, doğal yollarla nasıl geliştireceğimize bakalım. Çünkü biz geliştirirsek bizim yeteneğimiz olacak, başkası ya da başka bir şey tarafından verilen bir yetenek değil. DMT salınımından önce serotonin ve melatonin salınımını artırmak lazım. Neden? Çünkü önce makineyi ısıtmak lazım :). Birden yüklenirsek patlar mazaAllah. 

Daha önce duyduğunu tahmin ediyorum: Epifiz bezimiz biz doğduğumuzda çok sağlıklı ve etkin bir haldedir. Bebeklerin hızlı öğrenmeleri ve melekleri görebilmeleri, bizim görmediğimiz noktalara bakıp bakıp gülmeleri ya da ağlamaları bu sebepledir. Ama madde dünyasına alışan çocuk büyüdükçe bunu kullanmayı bırakır, az çalıştırır ve bez önce kabiliyetini azaltır sonra kireçlenir.

Şunu da biliyorsun: Florür, gıdalardaki koruyucular, şebeke suyundaki maddeler bu kireçlenmeye sebebiyet veriyor. Ama önce kabiliyeti azalır dememin sebebi şu, çalışan bir makine paslanmaz. Hareket ve çevrim durduğunda bu kireçlenme, paslanma gerçekleşir. Bu ne kadar üzücü de olsa aslında iyi bir haber: makine ölü değil, sadece paslanmış durumda. 

Daha kolay anlamak için şöyle düşünelim. Üç adet çarklıdan oluşan bir makinemiz var, birinci çark melatonin, ikinci çark serotonin, üçüncü çark da DMT. Bunlar birbirine bağlı ve sırayla birbirlerini çalıştırıp üretimi sağlayacaklar. Ama ne demiştik makine paslı, ilk çarkı bile döndüremiyoruz. O zaman ne lazım, pas sökücü :). Komik geliyorsa dilediğin gibi gülebilirsin, ama anlaşılır olması için çabalıyorum. Bunu bir kere anladığında unutacağını da sanmıyorum. 

Peki bizim vücudumuzun pas sökücüsü nedir?: Oksijen... Alkali olmak, alkali vücut... bunları çok duymuş olmalısın. Peki nasıl alkali olacaksın? Tabii ki öncelikle nefes ile. Seninle bağışıklık sistemini güçlendirecek üç ayrı seviyede nefes meditasyonlarını konuşmuştuk. Onları her sabah yapacaksın bir kere. Bedenindeki oksijen oranı artacak, hidroksi hale geleceksin ve hem zararlı virüs ve bakteriler hem de vücudundaki oksitlenme için kendi kendinin pas sökücüsü, çamaşır suyu olabileceksin.

Ve sabah nefes egzersizin ve meditasyonundan sonra işte reçeten:

  • Bir bardak kaynamış ve dinlenerek ılımış su
  • Bir şeker kaşığı limon suyu (gerçek limondan)
  • Bir şeker kaşığı organik elma sirkesi
  • Bir şeker kaşığı bal

Bu bedeninin alkali olması için çok kolay bir reçete. Zararlı hiçbir şey yok. Bunlara devam ederken şebeke suyu içmeyi bırak lütfen artık. İçme suyu bulamıyor ya da alamıyorsan suyu kaynat ve dinlendikten sonra iç. Florürlü diş macunu kullanma, aslında bana kalırsa hiç diş macunu kullanma. Düzenli olarak dişlerini fırçala yeterli.

Diş macunu ve florür konusunda itirazlar duyabilirsin. Öncelikle bana anlatma, istediğine inanmakta özgürsün. Ama şuna dikkat edersen belki az çok oyunu anlayabilirsin. Özellikle yabancı dizi ve filmlerde karakterlerin sabah uyanır uyanmaz ve gece yatmadan önce ağızları köpüklü köpüklü diş fırçaladıklarını görürsün. Senaryo ile karakterin dişlerini fırçalamasının zırn-ı kella kadar alakası yoktur. Genelde de zamandan tasarruf etmek adına olay örgüsünü ilgilendirmeyen hiçbir şey koyulmayan o senaryoya başrolün köpüklü köpüklü diş fırçalaması eklenir de eklenir. Birileri dişlerini diş macunu ile fırçalaman konusunda çok duyarlı. Bir de bu dişler akşam yemek yedikten sonra değil de illa ki yatmadan hemen önce fırçalanır. Neyse, ben diyeceğimi dedim.

Suyu ise her nasıl tüketirsen tüket dinlenmeden tüketme. Şebeke borusundan çarpa çarpa gelen su üzgün ve yorgun olur. Dinlendir, mümkünse ona bir kaç güzel söz söyle ya da bir dua et. Hiçbir şey bilmiyorsan teşekkür et. Ha, bunlar sana çok komik geldiyse çok yanlış adamla konuşuyorsun. Evet, ben suyun gerçekten üzülebileceğine ve yorulabileceğine inanıyorum. Ayrıca sen epifiz bezin açılınca ne göreceğini sanıyorsun. Neyse bunda da diyeceğimi dedim.

Artık elimizde reçetelerimiz oluşmaya başladı değil mi? Nefesimiz var, meditasyonumuz var, güzel ve sağlıklı bir sabah içeceğimiz var. Bunlar bizim pasımızı alacak, üretim kapasitemizi artıracak.

E, o zaman yarın makineyi çalıştıralım mı?

Blogger tarafından desteklenmektedir.