Header Ads

Karanlıkta Oturanlar Gerçek Işığı Görürler / Frekanslar Hakkında Her Şey 16


Bizim madde dünyasına doğmuş olmamız ve bu dünyaya uyum sağlamış olmamız çok doğal. Bu bedenin yaşayabilmesi, canlılığını koruyabilmesi ve belirli bir süre bu gezegende kalabilmesi için organizmamız mükemmel bir biçimde çalışıyor. Yemek, içmek, uyumak ve hareket etmek bu mekanizmayı çalıştıran ve kuvvetlendiren şeyler.

Bir de manevi boyutumuz var, spirituel, ruhsal... artık nasıl adlandırmak istersen. Peki bu ki boyut arasındaki yansımalı ilişkiyi anladın mı, bir tezat durumu var sanki. Bunu aslında biliriz ama pek üzerinde düşünmediğimiz için farkındalığımız yoktur. Ama aslında bildiğimiz için ahiret yaşamına bile "öteki taraf" deriz mesela.

Buradaki karşıtlık, ayna gibi bir karşıtlıktır aslında. Görüntü aynada ters oluşur ama aynada bir karşılık olması için görüntüyü oluşturacak bir şey olması da şarttır. Aynanın önündeki somuttur ama görüntü soyuttur. Aynanın önündeki dışarı doğru hareket ederse, aynadaki görüntü daha çok aynanın içine doğru bir hareket yapar. Sen sol elini kaldırırsan aynadaki sağ elini kaldırmış demektir. 

Burada birazcık mevzu aydınlandıysa konuşmanın başına dönelim.

Bedeni geliştiren yemek yemek ise, çok beslenen beden büyüyor ise, ağırlaşıyor ve artıyor ise, ruhu güçlendiren nedir?: Az yemektir.

Bedeni dinlendiren, sakinleştiren, zinde hale getiren uyumak ise ruhu geliştiren nedir?: Az uyumak.

Bedenin kasları ne kadar hareket eder, ne kadar çalıştığında o kadar gelişir, güçlenir ise, ruhu güçlendiren sakinlik, durgunluktur. 

Ve dolayısı ile senin bulduğun karşılık da nasıl bir akılla yaşadığın, nasıl bir yaşam tarzını benimsediğindir. Maddeci mi, manevi mi? 

Maddeci bir hayatı savunuyorsan evet bir dostuna vakit ayıramazsın çünkü ona ayırdığın zaman senden eksilir, başka bir işini yetiştiremezsin demektir. Ama manevi bir aklın varsa, ona göre yaşıyor ve düşünüyorsan, dostuna ayırdığın zaman eksilmediği gibi bir de üstüne eklenir. Nasıl olur da olur bilemezsin belki ama ona da yeter, senin işine de yeter bir de üstüne artar, rahat rahat işini görürsün. 

Maddeci bir hayatı benimsiyorsan evet bir ihtiyaç sahibine para verdiğinde fakirleşirsin çünkü verdiğin kadar para senden eksilir, başka bir ihtiyacını bu defa sen ertelemek zorunda kalırsın. Ama manevi bir aklın var ve ona göre yaşıyor ve düşünüyorsan, o para ihtiyaç sahibine de yeter, senin paran da eksilmediği gibi üstüne eklenir. Nasıl olur da olur bilemezsin belki ama onu da mutlu eder, sana da yeter bir de üstüne artar, rahat rahat harcarsın.

Maddeci bir hayata inanıyorsan verdiğin senden eksilir, giden gelmez, çabalamadan olmaz, zamanın azalır. Manevi bir hayata inanıyorsan verdikçe arta, giden fazlasıyla gelir, nasipse her şey olur, zaman boldur ve sen sonsuza yolculuk ettiğin için hiç bitmeyecektir.

Şöyle toparlayayım; bu dünya bu madde sistemi entropi ile çalışır. Entropi de en basit anlamı ile "her şey bir gün biter" demektir. Dolayısı ile buraya yatırım ölü yatırımdır. Gerçek alem ise infinity ile çalışır (sırf kafiye olsun diye ingilizce söyledim :) ) bu da sonsuzluk yani hiç bir şey bitmez demektir. En ufak yatırım paha biçilemez değerdedir.

Şimdi ben bu ayna ve zıtlık meselesine neden girdim? Epifiz Bezi ruhumuzun gözü kulağıdır gibi bir şey söyledik ya önceki konuşmalarımızda, madde ile ruh arasındaki zıtlığı anladıysak, soruyorum: 

Gözün nasıl görüyor? Cevap çok basit ışık ile. Işık geliyor, madelerden sekiyor, retinadan geçiyor, falan filan... Biliyorsun çalışma sitemini. O zaman düşün bakalım ruhun nasıl görür? Karanlıkta... 

Burada biraz bi' "Haaa..." demiş olman lazım.

Devam edelim. Kulaklar nasıl duyar? Maddelerin sürtünmeleri sayesinde oluşan titreşim yine maddeler üzerinde hareket ederek ve hava moleküleri arasında titreşerek dış kulağa gelir. Bu titreşimler orta kulak, iç kulak, örs üzengi derken... Bunu da biliyorsun.  O zaman düşün bakalım ruhun nasıl duyar? Sessizlikte...

Burada da bi' "Ahaa..." demiş olman lazım. :).

Bunu istediğin gibi çeşitlendir işte:

  • Beden yemek ile güçlenir gelişir, ruh açlık ile,
  • Beden sonludur, ruh sonsuz,

gibi, gibi...

İşte makineyi çalıştıralım dedik ya dün, öncelikle 23:00 - 03:00 arası uyuyoruz. çünkü epifiz bezi en iyi bu saatlerde çalışıyor ve dolayısı ile 03:00'de uyandığında DMT, melatonin ve serotonin seviyen en yüksek düzeyde oluyor. 03:00 konusunda da konuştuğumuzda da ne demiştik, ne yaparsan yap bu saat en yüksek verimi alacağın saattir demiştik. Farkındaysan taşlar teker teker yerine oturmaya başladı. 

Ama şöyle bir sorun var. Karanlık ve sessiz bir yer kalmadı. Evet, yok. Ya bir elektronik eşyanın yanıp sönen ışığı var, ya dışardan gelen şehir ışıkları var, ya komşunun penceresinden gelen ışık var... Bizim elimizden alınan en önemli şeylerden biri karanlık. Epifiz bezini iyi çalıştıramamamızın nedeni de bu. 

Önemli uyarı: uyuduğun oda da elektronik eşya bulundurma. Işıklı ya da ışıksız. Eğer rahatsız etmiyorsa mutlaka göz bandı kullan. Gece aydınlatması kullanma, varsa kalın perdeleri de mutlaka çek. 

Gece 03:00 de uyandığında işte şimdi meditasyon için en uygun zaman. Nefes egzersizini yaptıktan sonra mümkünse önce üzerine seni tamamen kapatacak bir örtü çek. Bu örtü seni zifiri karanlığa bırakacak. Ve ilk denemende fark edeceksin ki çok uzun zamandır zifiri karanlıkta hiç kalmamışsın. İlla ki az ya da çok bir ışık hep dokunmuş bedenine ve epifiz bezi bedenin herhangi bir noktasına düşen her ışığa duyarlı. Zifir karanlık çok güzel bir deneyimdir. Ve meditasyonunu bu örtünün altında yapabilirsen işin ne kadar değiştiğini fark edeceksin.

Ve kutlu olsun, makineyi çalıştırmaya başladın artık. Zifiri karanlıkta epifiz bezin her 3 salgı içinde zirve yapacak. Sen bunu meditatif halin ile desteklediğinde, makineden örnek verdiğim için benzetmemi mazur gör, turboya geçeceksin. 

Benim dediklerimi ne kadar yapıyorsun bilmiyorum ama bunu bir kaç gün yapsan, bir daha bırakamazsın zaten. 

Şimdi, "karanlıkta oturanlar gerçek ışığı görürler" demek ne demek anlamış olman lazım. Şimdi, zikir çekerken neden üzerine örtü çekerler anlamış olman lazım. Şimdi, Anadolu dergahlarında çile çekerken neden küçücük bir odaya kapatılır dervişler anlamış olman lazım. Şimdi, neden en kıymetli vakit gecenin son üçte biri anlamış olman lazım.  

Gerçekleri karanlıkta görecek, sessizde duyacaksın.

Ruhun gözü kulağı epifiz dedik, görme ve duymayı hallettik. Yarın da tat meselesini konuşalım mı? Yeme içmeden bahsediyorum :).

Blogger tarafından desteklenmektedir.