Header Ads

Adrese Teslim Şampiyon / Frekanslar Hakkında Her Şey 05


Buraya kadar her şey güzeldi, bir çok şey öğrendik. Ama kafanı kurcalayan bir şey var, biliyorum: "Bizim isteklerimiz gideceği yeri nasıl buluyor?" 

Tamam, bir titreşim oluşturuyoruz, bu titreşim alanı bizim enerjisel varlığımız oluyor, kalbimiz duygularımız ile bu titreşimi önce yakın çevremize ardından tüm evrene yayıyor, da... Bu titreşim gideceği yeri nasıl buluyor?

Ya da tam tersinden bakalım, ben bir arkadaşımla görüşmek istiyorum ve o da beni arıyor ya da karşıma çıkıveriyor ya. O beni nasıl buluyor, hem de fark etmeden, bu kadar insanın içinde nasıl oluyor da benimle aynı otobüse biniyor mesela?

Adres

Herhangi iki nokta arasında bir iletişim gerçekleşebilmesi için olması gereken nedir? Adres değil mi? Bir internet sitesi ile iletişmek istediğinde o internet sitesinin adresini girmek zorundasın. Mektup göndermek istiyorsan eğer karşı tarafın adresini zarfa yazmak zorundasın. Aramak istiyorsan dijital adresi olan numarasını çevirmek zorundasın. Bunu istediğin kadar çeşitlendirebilirsin, iletişim dediğimizde karşına hep belirli iki nokta arasındaki etkileşim çıkacaktır.

İşte istekler, duygu ve düşüncelerin gücü de bir şeyleri takip ediyor olmalı. Koca evrende bir şeyin izini sürüyor ve bizi buluyor olmalı. İşte burada yine karşımıza DNA'mız çıkıyor. Her hücrenin DNA'sı eşsiz ve bir benzeri olmayan birer adres niteliğinde.

DNA sadece genetik kodun yazılı olduğu ve protein sentezlemeye yarayan basit bir sarmal değil. En büyük işlevi iletişimi sağlamak ve bizim kişisel alıcı ve verici adresimiz olma görevini üstlenmek. Bir önceki konuşmamızda DNA'nin geldiği beden ile zaman ve mekan tanımaksızın bir iletişim halinde olduğundan bahsetmiştik bilimsel kanıtlar ile birlikte.

Yayın Aracı

Aynı biçimde DNA sadece ev sahibi canlı ile değil, tüm diğer canlılar ile, tüm diğer nesneler ve tüm evren ile iletişim halinde. Yayın aracımız kalbimiz, bunu konuşmuştuk. Adres ve kayıt bilgilerimiz ise DNA'mız. Evet, kayıt biligileri dedim. Çünkü senin duygu ve düşüncelerin ile oluşturduğun titreşim DNA aracılığı ile kaydediliyor ve envanterin oluşturuluyor. Yani kodlama işi DNA'nda gerçekleşiyor.

İşte herkesin merak ettiği ve beklediği soruya geldik: "Nasıl kodlayacağız, nasıl yeniden programlayacak ve kodu değiştireceğiz?" Bu noktada araçlarımız birden çok. 

İlk olarak olumlamalar var elimizde. Olumlamalar en düşük seviye aracımız, çünkü yayın gücü düşük ama düzenli tekrar ve inançla mucizeler yaratabiliyorlar. Adı üstünde olumlama olduğu için, asla negatif bir söylem ya da olumsuz lafız barındırmıyorlar. Örneğin, kilo vermek istiyorsan, şunu demiyorsun: "Çok güzel kilo veriyorum, çok hızlı kilo veriyorum, her gün tartıda görünen ağırlığım azalıyor." Cümleye baktığında, içinde; kilo, tarı ve ağırlık kelimeleri var değil mi? E, işte olumlama değil olumlamama oldu bu :). Şunu tekrar etmen lazım: "Gayet fit bir bedenim var, çok sağlıklıyım ve her giysi bana çok yakışıyor." Cümleye dikkat edelim: Fit, sağlık ve yakışmak kelimeleri var, bence güzel. Bu sana kendini iyi hissettirebilir. 

Olumlama

Ama!!! Evet, Ama'sı var ve bu Ama kısmı önemli. Olumlulama sadece sözcükler olarak söylendiğinde, söylenen olumlamaların anlamlarına inanç ve konsantrasyonun yok ise ters tepebilir. Şöyle ki, ben fit bir bedene sahibim dediğinizde bu sana şu anda kilolu olduğunu hatırlatıyor, sağlıklıyım dediğinde sana sağlıksız bir vücudun olduğunu hatırlatıyorsa kaş yapayım derken göz çıkarabilirsin. meditasyona, düşünce gücünü samimi bir duygu durum ile birleştirmeyenlere yarar sağlamaktan ziyade zarar verebilir. Fakat şu da var ki uzun süreli ve düzenli bir devamlılık içinde tekrar edilen olumlamalar illa ki bir gün anlam bütünlüğünü sağlayacağı için uzun vadede faydalı olacaktır. Yani ilk başlarda işler eskisinden de kötü gidebilir, sonrasında toparlanıp istediğiniz duruma kendini çevirebilir.

Gelelim ikinci aracımıza: imajinasyon, zihninde canlandırma. Olumlamalardan çok daha etkili ve hızlı sonuç verebilen bir seçenektir. Olumlama ile birlikte yapılabiliyorsa çok daha etkili olabilecektir. Bundaki asıl eylem "Fit ve sağlıklı bir bedenim var" derken kendini o beden ölçülerinde hayal etmek, gözünde canlandırmak ve, işte burası önemli, o hale geldiğinde nasıl hissedeceksen ve neler yapabileceksen o durumda kendini düşlemek ve o duygu duruma kendini sokabilmektir. Eğer doğru bir canlandırma yapıyorsan mutlaka yüzünde bir tebessüm ve memnuniyet ifadesi olmalı. Gözlerini sıkıp, kendini kasıp zorla hayal etmeye gayret ettiğin bir görüntü sana faydalı olmayacaktır. Hissetmeli adeta yaşamalısın. 

Üçüncü ve son olarak, deneyim. Evet, hiçbir yöntem tecrübe etmek kadar etkili olamaz. Tecrübe ettiğini bir eylem ya da durumun duygu haline geçmek çok kolay olacağı gibi arzularını ateşlemen de çocuk oyuncağı haline gelecektir. Çünkü artık gerçekliği ile kesin bir duygu durumu tatmışsındır ve ne istediğini öncesinden biliyorsundur. Buna "OL"mak da diyebiliriz. Önce "OL" sonra yap diye bahsedilen budur. Buradaki tek dezavantaj her deneyimi realiten haline getirmeden tecrübe etmek mümkün olmayabilir. Şu ana kadar ki örneğimiz fit ve sağlıklı bir bedendi, yine bu açıdan düşünürsek, o kiloları vermeden sabahları 8 kilometre koşu yapamazsın tabii ki, ama sağlıklı insanları gözlemleyebilir, onların yürüyüşlerini, elbiselerini, davranış e duruşlarını taklit ederek gözünde canlandırabilirsin. Ama hayalin bir elbise ise satın almasan da git dene, giy ve sana nasıl hissettirdiği, aynada nasıl göründüğünü gözlerinle gör. Araba almak istiyorsan o arabanın deneme sürüşüne katıl ya da çevrende o marka / model araca sahip olan varsa, mutlaka bir kaç tur kullan. Artık o elbiseyi giydiğinde ve o arabayı kullandığında nasıl hissedeceğini bizzat yaşamış olarak biliyorsun. Şimdi bu deneyimi gözünde canlandırırken o hissi birebir taklit edebilirsin.

Şampiyon

Aslında sözün özü şu: "Şampiyon olmak istiyorsan şampiyon gibi davranmalısın."

Yarın hazırlıklı gel, zaman yolculuğuna çıkıyoruz :).

Blogger tarafından desteklenmektedir.