Header Ads

Gördüklerinin Ötesinde Çok Daha Büyük Bir Gerçek Var/ Joe Dispenza Türkçe 09



Duygular hakkında konuşuyoruz ama duyguların kötü olduğunu söylemedim hiçbir zaman. Çünkü duygular bir deneyimin ürünüdür. Yani hayata verdiğimiz tepkilerdir ve bu verdiğimiz tepkiler yaşam belirtimizdir. Buradaki asıl mesele ne kadar süre tepki gösterdiğimiz. Çünkü bir tepkiyi uzun süre devam edersen er ya da geç senin kimliğin haline dönüşür.

Sonra çevrenden şunları duymaya başlarsın: "Neden bu kadar dertlisin?",  "Neden bu kadar sinirlendin ki?" ya da "Niye sürekli acı çekiyorsun?" 

Beynin o duyguda takılı kalmış dolayısı ile sen de o duygudasın yani geçmişin kimyasal kalıntılarına batmış haldesin. O olayı tekrar tekrar arayıp buluyorsun çünkü kimliğinin var oluşu açısından ona bağlanmış durumdasın. Yani o olayla kendini tarif ettiğin için tekrar tekrar kendini tanımlayabilmek adına sürekli o olayla bağlantı kurman gerekiyor ve bu hiç sona ermiyor.

Kötüye kullanılmış, travma yaşamış, saldırıya uğramış ve çok ama çok zor bir geçmişi olan insanlar var. Hiç benim tekrar tekrar o yaşadıkları olayı ziyaret etmelerini söylediğimi duydun mu? Asla olayı tekrar ziyaret etmene gerek yok. Çünkü bunu yaptığında kutuyu tekrar açmış oluyorsun. 

Ama yapmak istediğimiz o duyguları canlandırmak değil, o duyguların üstesinden gelmek. Çünkü olay çoktan bitmiş halde ama devam eden tek şey o duygular. Böyle bir insanla birlikte oturduğunuzda bedeninin o duyguyu tekrar yaratacak bir şeyler aradığını görürsünüz. Çünkü bu onun kimliğidir.

Bu insanlarla çalışırken, onlara sakince oturmalarını söylerim ama bir süre sonra bir şeyler olur. Sıcaklama hissederler, sinirleri bozulur ve mideleri bulanır. Birdenbire, ve tüm bunlar geçmişteki anı hatırlatmak içindir. Fakat şu anda, yaşadığımız anda birer duygu haline dönüşmektedirler. Çünkü bu bedende sıkışmış halde bulunan enerji geçmişe geri dönmek istiyordur, çünkü aynı duygular canlandığında geçmişte, kötü olayı yaşadığı anda olduğunu düşünmektedir.

Kişi kendi bedeninin farkındalığında olursa ve böyle bir duygu durum değişikliğini kontrol eder bir bilinçte ise, aynı bir hayvanı eğitir gibi, bedenin bu duyguyu hissetmesine izin verir ve hemen sonra onu şimdiki ana geri çağırır. Mevcut ana geri yerleştirir. Dolayısı ile beden tekrar şu ana odaklanır, güven içinde hisseder ve geçmişten uzaklaşmaya başlar. 

İşte sürekli gözlerinizi kapatın ve bedeninizin farkındalığına varın, bedeninizi hissedin, farkındalık içinde oturun dememin sebebi bu. Bu farkındalığı bir alışkanlık haline getirip tüm kontrolü bütün gün elimizde tutabilme yeteneğini kazanmak.

Bunu başardığımızda o sıkışmış negatif enerjiyi dışarıya salarız. Bu sayede artık o kötü iz biraz silinmiş, enerjisi azalmış demektir. Bir süre daha farkındalık ile anda kalırlar ve sonra bir önceki durumun benzeri bir hal, gelecek kaygısı ile gelir. "Bundan sonra ne olacak?" Bu kez geleceği tahmin etmeye başlar. Geçmişten umduğunu bulamayan beden gelecekten bir kaygı ile aynı kimlik arayışına girer ve sen farkındalığın ile onu tekrar şimdiye, şu ana geri çağırırsın. 

Bunu her yaptığında bedenine artık zihnin o olmadığını söylemiş oluyorsun. Aklın sensin ve arzun, isteğin, kontrolün bu programdan daha büyük demiş oluyorsun. Artık o duygunun sesini kısmaya başladın demektir. Artık o duygu ile bağlantı kırılmaya başlamıştır ve bunun tek yan etkisi vardır: Sevinç :). Ve buna "özgürlük" denir. Bu özgürlük ile bedenin "artık kendime işkence etmek istemiyorum" demeye başlar. 

Bu, kaybettiklerimize hiç üzülmeyelim demek değildir. Sen insansın ve tabii ki de duyguların olacak. Mesele ne kadar süreceği. Keder biyolojik bir süreçtir. Bir sinir budamasıdır. Bir devrenin ölümü ve dolayısı ile bir duygunun ortadan kalkmasıdır. Dolayısı ile bir yokluk ve hayatında bir boşluğun oluşmasıdır. Yaşadığın bir ölüm bile olsa, zamanla bunun hakkında daha iyi bir anlayışa, bu kayıp hakkında daha büyük bir anlayışa sahip olmalısın. Böylece yeni duruma ayak uydurabilir, yeni koşullara uyum sağlayabilirsin.

Ne zaman birileri ile konuşsam hayatı hakkında şikayet etmeye başlıyor. Buna engel olmuyor ve bir kaç dakika anlatmalarına izin veriyorum. Sonra konuya giriyorum: "Sadece istediğin gibi olmadığı zaman hayatından şikayet ediyorsun, ve bu hissettiğin, şu andaki duyguların, geçmişe bağlı kalmak. İşler istediğin gibi gittiğinde şikayet etmiyorsun değil mi?" diyorum.

Yani aslında duygular ve bu duyguların aşamaları, ilerlemesi ve sıralamasıyla ilgili bir sorun yok ortada. Ama bir insanın gerçekte her şeyden daha çok istediği şeyin özgür olmak olduğunu iyi biliyorum. İnsanlar özgür olmak istiyor ve ben buna hemen her kültürde, her ten renginde, her formda, her boyutta, her yaşta şahit oldum. Buna insanların yüzlerinde gerçekleşen ışıltı, gözlerindeki parlamayla defalarca şahit oldum. Bu çok dikkat çekicidir ve hemen fark edebilirsin.

Üstesinden gelmemiz gerekiyor diye bu duyguları hissetmememiz gerekmiyor. Aksine bu duyguları hissetmeli hem de tamamen hissetmeliyiz ki üstesinden gelebilelim ve ardımızda bırakıp ilerleyebilelim. 

Duygusal yükü olmayan hafıza bilgeliktir. Ruhunuz geçmişte takılı kaldıysa ileriye gidemez, size, kaynağa dönemez. Böyle olduğunda ne hayal edeceğini de bilemez. Çünkü geleceği geçmişin merceğinden görüyordur. "Kendi gerçekliğinizi yaratmak için oturun ve hayal edin" dediğimde bunu yapacaklarını söylerler ama düşüncelerini kontrol edemezler. Çünkü bedenleri akıllarını etkiliyordur. 

Enerjiyi serbest bırakmak için ise tek yol hareketsiz kalmak ve kaderlerini tayin eden olduklarını bilmektir, vücutlarından daha büyük olduklarını bilmektir. Sürekli zihni şimdiki zamana geri çekmekle o duygunun sesini bir tık daha kısarlar. Artık kendileri akıl haline geliyorlar demektir. Beden, zihin değildir artık.

Beden nihayet özgür olduğunda, daha önce hiç görmedikleri olasılıkları görmeye, imkanları fark etmeye başlarlar. Buna çok defa şahit oldum. Birdenbire olmak istediği, yapmak istediği şey şu anda karşısında belirir ve çok daha büyük bir mutluluk duyar. Sonrasında da bundan daha fazlasını ister ve çabalarlar.

Fakat suçluluk, keder, utanç ve değersizlik içinde yaşamak... İşte bu kötü. Yakın bir zaman önce bir arkadaşım bana sevdiği bir kişiyi kaybettiklerini ve bir yıldır yas tuttuğunu söyledi. Farz edelim ki çok sevdiğin biri senden ayrıldığı için bir yıl boyunca yas tutmuş olsa ve bir yıl sonra onunla karşılaşsan, ona ne söylerdin? Bunun üstesinden gelmesini ve mutlu bir yaşam sürmesini isterdin değil mi? Kendini mutlu etmesini ve seni gerçekten seviyorsa mutlu bir hayat yaşamasını isterdin. Çünkü onun acı çekmesi, yas tutması, keder içinde olması seni de üzerdi. İşte bu yas ve keder duygusunu bu şekilde günceller ve yenilersen adapte olman çok ama çok kolay olacaktır.

Gördüklerinin ötesinde her zaman çok daha büyük bir gerçek var. İncele ve araştır. Zengin olmak mı istiyorsun mesela? Zengin olanları incele. Zengin insanlar hakkında bilgi edinmeye başladığında her şeylerini kaybettiklerini, çok defa sefalete düştüklerini, 20, 30, 40 hatta 50 kez başarısız olduklarını göreceksin. 

Ama sahip oldukları karakteristik bir özellik olarak kişiliklerindeki kalite kalıcıdır. Sürekli değişmeye devam etmişlerdir. Geçmişe gitmeyi bırakmışlar, bir önceki başarısızlıklarını affedip, devam ederek ilerlemişlerdir. Senin hayran olduğun o parayı elde ettikleri aşamada onların olayı asla para ile ilgili değildir. Sadece istediklerini yapmak, uğruna adandıklarını başarmak ile ilgilidir, para bir yan etkidir sadece :).

Güzel haber şu ki, hiçbiri senden farklı değildi. 

Sen de onlardan...



Blogger tarafından desteklenmektedir.