Öfke Nedir Nasıldır ve Aslında Var Mıdır / Sadhguru Türkçe 13
Öfkeni kontrol etmek istiyorsan öncelikle dikkat etmen gerekenin ne olduğunu iyi belirlemen gerekiyor.
Araba sürdüğünü varsayalım. Aracını sürerken dikkat etmen gereken şeyler bellidir; refüjler, yol ayrımları, tabelalar, çevrendeki diğer araçlar ve kötü sürücüler... Değil mi? Karşıdan karşıya geçen yayalar, yaşlılar ve belki sarhoşlar :)... Dikkat etmen ve önlem alman gereken bunlar.
Gökyüzündeki aya dikkat etmen gerekmiyor mesela. Aya karşı bir önlem almak durumunda değilsin. Neden? Çünkü ay yol üzerinde değil, gökyüzünde.
Aynı bunun gibi düşünmemiz gerekirse: Şu anda öfkeli misin? Hayır! Dolayısı ile olmayan bir şeyi engellemene de gerek yok. Mesele senin öfkenin varlığına inanmış olmandan kaynaklanıyor.
Öfke var olan bir şey değil. Yani eline alıp da bana göstereceğin, ağırlığını tartabileceğin, rengini söyleyebileceğin bir şey değil. Öfke diye var olan bir şey yok ortada. Öfkelenen "sen" varsın.
Öfkeyi karşına alıp konuşamazsın. Gel şuraya otur diyebileceğin ya da karşına alıp tartışıp kavga edebileceğin bir varlık yok ortada. Öfkelenen "sen" varsın.
Öfkelenmekten hoşlanıyor musun, hoşlanmıyor musun? Hoş olmayan bir durum değil mi? Özellikle diğerleri, çevrendekiler için hoş olmadığı kesin. Senin için de ayrıca kötü bir hal.
Öfkelendiğinde vücudunu nasıl zehirlediğin, nasıl toksik bir hale girdiğini bilim ve tıp birçok kanıt ile ispatlayabiliyor artık. Kimyasal testler ve hormon seviyelerindeki değişiklikler bunu çok kolay biçimde gösterebiliyor günümüzde.
İnsan neden kendini zehirlemek ister? Pek aklı başında bir durum değil bu. Neden kendini zehirliyor, neden kendine bu hoş olmayan hali yaşatıyorsun. Çünkü zihnin senin komutlarını dinlemiyor değil mi? Sana kulak asmıyor.
Çünkü eğer sana sorulsaydı, bir tercih şansı verilseydi, sen öfkelenmek yerine seni mest edecek, keyiflendirecek çok daha güzel bir ruh hali oluşturmak isterdin. Tercihini öfkeden yana kullanmak istemezdin. Ama mutlu ve huzurlu olmak isterken öfkeleniyorsun. Çünkü ne istediğin zihninin umrunda bile değil.
Öyleyse, zihnin senin komutlarını dinlemiyor ise demek ki ona daha fazla dikkatini vermen gerekiyor. Senin komutlarını neden dinlemediğini anladığında öfkeni engellemene gerek kalmayacak. Çünkü, dediğim gibi öfke senin karşında oturan bir varlık değil, öfkelenmek senin mutsuz ve huzursuz halinin adı.
Demek istediğim şu ki, öfkelenmenin nedeni yeteneklerini, beden becerilerini kontrol altına alacak hiçbir şey yapmamış olman. Bırakmışsın ve rastgele gerçekleşiyor.
Dışın iyiyse sen de iyisin, dışın kötüyse sen de kötüsün. Olması gereken, sana yakışan bu değil. Bir insanın oluşu ve duruşu bu olmamalı. İnsana yakışan şudur: Eğer ben iyiysem çevremdeki her şeyi de iyiye dönüştürebilirim ve dönüştürmeliyim. İçeriden dışarı doğru yani, dışarıdan içeriye doğru bir akış değil.
Ama günümüzde tüm hallerimiz dışarıdan, çevremizden gelen dürtülere göre değişip durmakta. Dışarısı nasılsa duygu-durumun da öyle şekilleniyor. Hayır! İnsan bilinci durumları oluşturmalı, durumlar insan bilincini değil.
Bizim kendimiz içimizdir, aslımız içimizdir, gerçeğimiz içimizdir. İçeride bilinçli olarak oluşturduğumuz ve seçtiğimiz hal dışarıyı oluşturmalıdır.
Doğru yol budur. Doğru yoldan şaşmazsan kırmazsın, yargılamazsın, bozmazsın. Dolayısı ile öfke diye uğraşacağınız bir şey de olmaz. Yok da zaten...