Header Ads

Bir Yerlerde Beni Bulacaksın / Çekim Yasası Hakkında Her Şey 08


İçimizdeki ilahi güç ile nasıl bağlantıya geçeceğimiz ve onu nasıl açığa çıkaracağımız konusuna gelirsek 3 unsur bunu bize sağlayacaktır.

İlk olarak sessizlik. Fiziksel hayatımızda kendimizi ifade etme şeklimiz çıkardığımız sesler ile olduğuna göre içimizin kendini ifade edebilme şeklinin sessizilik olması yine hep bahsettiğimiz, alemler arası ayna zıtlığı ile kendini gösterir. Ve işte bu güç boşluktan gelir. Senin iç alemin ile bağlantı kurabilmeni, ona bir kapı açabilmeni ve dolayısı ile onun da açığa çıkabileceği bir kapı açmanı sessizlik sağlar. 

Bunun için kendine bir zaman ayırmak zorundasın. Hatta zaman ayırmak değil zaman adamak zorundasın. Ve bunun için yapman gereken çok basit: sessizce oturmak ve kendinle kalmak. Bulabilir misin bilemiyorum ama mümkünse hiç sesin olmadığı bir nokta bul yaşadığın alanda ve hiç sesin olmadığı bir zaman dilimi. Yarım saat olsa çok daha iyi olacaktır ama en azından 10 dakika. Kapat gözlerini ve düşüncesiz bir sessizlik ver kendine sadece 10 dakika. Düşünmeden duramıyor musun, ilk denemelerinde olabilir, sadece nefesine odaklan. Burnundan ve olabildğince sakin nefesler alıp ver. Bir süre sonra o nefes de kalmayacaktır. Ve bunun olup olmamasına da düşünceyi durdurup durdurmamaya da odaklanma.

Bu gibi uygulamalarda en büyük yanılgı ve yenilgi bu konuda yaşanıyor. Neden olmuyor, nasıl olacak, bugün de olmadı, böyle yapınca ne oluyor ki, e şimdi oturdum 10 dakika ne oldu vesaire gibi düşüncelerin beraberinde üç beş gün yapılan uygulamadan vaz geçiliyor. Neden, niçin ve nasıl soruları bizim işimiz değil. Sen bunu yaparak içindeki gücün açığa çıkmasına kapı aralıyor ve izin veriyorsun. Sonuçlar sana kendini özgürlük, huzur, mutluluk ve bunların gerçekleşmesine vesile olacak bir çok kendiliğinden gerçekleşen olaylar zinciri olarak kendini gösterecek zamanı geldiğinde. Zaten bu sınırsız gücünü kas kuvvetin kadar somut bir halde kullanabiliyor kapasitede olsaydın; materyalizasyon, levitasyon, telekinezi gibi fenomenler kendini gösterecekti ki muhtemelen öyle bir durumda benimle konuşuyor olmazdın :). 

Bu yüzden sadece yap. Kaybedecek hiçbir şeyin yok, herhangi bir maliyet, efor ya da sıkıntısı da yok. Sadece 10 dakika, sessiz, boş ve kendinle olduğun bir vakit. Sadece bu kadar.

Gelelim ikinci konuya. Günün belli bir vaktinde sessiz kalmayı başarabilirsin belki, bu en azından kendin karar verip uygulayabileceğin bir durum. Bir de gün içerisinde sessiz kalman gereken bir konu var: yargılama... 

Evet, yargılama konusu öylesine bir bela ki, bu konudaki çaban ile ilgili ne kendine söz geçebilirsin ne de çevrene laf anlatabilirsin. Çünkü yargılama demek günlük konuşma kapasitenin çok büyük bir çoğunluğu demek. 

Bunu başarabilmek gayet istikrarlı ve yoğun bir çaba gerektiriyor. Ayrıca çok da dikkatli olman gerekiyor. Bunun için çabaladığında neredeyse konuşacak bir şey kalmamış gibi hissedebilirsin ama onun doğrusu şöyle: konuştuklarının neredeyse hepsi gereksiz imiş. İlk başlarda zor olacak çünkü sadece seninle biten bir durum değil. Sen konuşmayacaksın ama illa ki birileri yargılama içieren cümlelerine senden cevap ya da destek bekleyecek. E, ü, kem, küm kalacaksın ve anlaycaksın ki çok da sosyal olmanın anlamı yok. Çünkü gün içinde sosyalleşme dediğin şeyin çoğu da, ya geyik muhabbeti ya da dedikodu. Böyle olunca bir süre sonra çok sessiz olduğundan, bu aralar bi' durgunlaştığından ve -burasına bayılıyorum :)- asosyal bir insna olup çıktığından bahsedecekler.

Ama hiç takılma. Çünkü yargılama ile boşa harcadığın enerji o kadar büyük bir ziyan ki, bunu yapmadığında o kaybetmediğin ve boşa harcamadığın enerjini sana geri yansıması öylesine mucizevi şekillerde olacak ki... Kendini sürekli: "Aaa!" , "Yok artık" , "Hadi canım" dediğin anlar içinde bulmaya başlayacaksın. Bir şeylerin kendiliğinden yoluna girmesi, herhangi bir hususta çok küçük bir çaba ile sonuca ulaşabilmek, yaşamın içinden türlü türlü ikramların ayağına gelmesi tarifi mümkün olmayan bir sevinç. 

Başlangıçta bundan uzaklaşmak zor olabilir ve bunun için susmanı önermek istiyorum. Bildiğin sus. Oruç tutar gibi ses orucu tut. Zorunluluk dışında konuşmamaya gayret et ve inan bana bir süre sonra bunu çok seveceksin. Hatta bazen, eğer imkanın varsa, günlerce konuşmamayı deneyimlediğin zamanların bile olabilir. Ve bu gerçekten ama gerçekten çok keyiflidir. Çünkü dudakların sustuğunda zihnin berraklaşır ve kalbin konuşur. Artık kendinin farkına varmaya başlarsın, kendini bilmeye başlarsın. 

Ve biliyorsun ki kendini bilen, Rabb'ini bilir. Artık ne kadar özgür olduğunu, nasıl sonsuz bir mutluluğun ve rahmetin içinde olduğunu kavramaya başlarsın. Çok zor sandığın bu hayatın ne kadar da basit ya da dengeli ve ne kadar güzel olduğunu anlamaya başlarsın. Aslında her şey güzeldir, yaratılışta çirkin yoktur ve her anın içinde binbir keyif vardır, görürsün. "Lütfun da hoş, kahrında hoş" ne demekmiş farkına varmaya başlarsın.

Farkındalık eskiden çok zorken ve çaba gerektirirken şimdi çok daha az bir çaba ile ve çok daha şiddetli gerçekleşmeye başlar. Bunu şöyle düşünebilirsin: üzerinde yüzlerce rastgele çizik olan bir kağıda bir çizik de sen atsan ne kadar farkedilir? Neredeyse hiç. Ama bomboş bir sayfaya bırak çiizk atmayı ufacık bir dokunuş yapsan kaleminle, nasıl da kendini belli eder değil mi? Tam da böyle. 

Bunları başardığında zaten istiyor olacağın ama başaramdıysan da biraz zaman ayırarak uygulayabileceğin son bir uygulama kaldı. Doğa ile vakit geçirmek. İmkanın varsa mutlaka yürüyüşler yap ama kulaklık kulağında paldır küldür bir yürüyüş değil. Mümkün olduğunca doğa ile içiçe olabileceğin dingin yürüyüşler olsun bunlar. Ve bu yürüyüşlerde ağaçlar, yapraklar, toprak, taş, çiçek, böcek... Her birine ayrı ayrı dikkatini ver. Mümkün olduğunca dokun, hisset, kokla, duymaya çalış. Tamam, biliyorum :)... Bu biraz klişeleştirildi belki ama evet, sarılabilyorsan bir ağaca sarıl :).. Çok mu romantik olduğumu düşünüyorsun?... çok şükür... Çünkü romantizm içi boşaltılmış bir şekilde sadece mum ışığında yemek gibi algılanıyor olsa da aslen aşk ya da sevgiden çok coşku demektir. Ve ben sana dün nasıl bir coşkunun eseri olan bir yaratılışın sonucu olduğumuzu anlattım. Aynı coşkuya karşılık vererek biz de özümüzü açığa çıkarabiliriz emin ol. Biz şehirde yaşıyoruz, nerede bulalım ağacı böceği deme sakın, ben de Alpler'de bir dağ evinde yaşamıyorum :). Ama her sabah servis beklerken konuştuğum ağaçlar var. Her yaprağına bakarak şükrettiğim ağaçlar, her çiğ tanesinde bir şeyler bulduğum çimler, her sabah beslediğim köpekler ve hane halkımızdan bir kedimiz var. O kadar da her şey bitmiş değil. 

Bunları uygulamakta istikrarlı davranırsan artık özgür olacaksın. İçindeki güç harekete geçecek ve her geçen gün daha fazla açığa çıkacak. Böylece zamanla göreceksin ki eski korkuların birer birer ortadan kalkıyor, paniklemelerin, olmazsa olmaz sandıkların, endişelerin ve tereddütlerin senden çok ama çok uzaklara gidiyor olacak. Utançların, değersizlik hislerin, saçma sapan takıntı ve saplantılarının ne kadar komik geldiğini görecek ve bunların esaretinden, yaptırımlarından kurtulacaksın.

Bu ilk adım ama önemli bir adım. Biraz gayret ile bir çok şeyin ne kadar kısa sürede değiştiğini göreceksin. Haydi... Sen benim yol arkadaşımsın ve sensiz gidemem. Acele etme ama her gün bunun farkındalığını biraz daha artırarak bana yetiş, yolun ilerisinde bir yerlerde beni bulacaksın.

Blogger tarafından desteklenmektedir.