Konti Garanti Başarı Formülü :) / Çekim Yasası Hakkında Her Şey 04
Başarılı olmak konusuna gelirsek eğer ya da "nasıl başarılı olunur?" sorusuna gelirsek, cevap çok basit aslında: "Yol üzere olmak"...
Öncelikle şunu anlaman çok önemli, hayat zamandan tasarruf etmek demek değil, hedefe ulaşmaktır. Bunun için de sürekli varmak istediğin yolda olmak ve o yol üstünde kalmak başarının garantili anahtarıdır. Daha önce de söylediğimi hatırlıyorum sana: "her gün bir adım, hiç durmadan, hep ileri." Bu anlayış üzere olduğunda her başarı olması gereken vakitte gelecektir.
Başarılı olma konusu ve özellikle de başarılı diye abartılı sunumları yapılan şahıslar, ikonvari bir anlatımla önümüze serildiği için bu mesele hep zorlayıcılık ve mücadele ile ilişkilendirilir durumda. Önce bundan kurtulmak lazım.
Çok çabalayıp, zorlayıp, üstüne gidip hatta kanırtıp da bir şeyleri başarmak, eğer başarabilirsen, çok tatlı gelir sana. Yaptım oldu dersin. Başardım dersin. Çok çalıştım ama sonunda becerdim dersin. Ve bu öylesine bir haz verir ki bunun müptelası olursun. En tehlikeli kısmı da burasıdır. Ama böyle bir durumda bile sadece sonuç keyif verir, yolculuk zorlu, stresli ve iç huzurundan yoksundur. İşte mücadelecilik kafası teslimiyet ruhundan seni uzaklaştırır.
Ve dediğim gibi sonuç istediğin gibi olursa, "başarılı oldum uyuşturucusu" inanılmaz bir keyif verir. Sonra bir şey daha başarırsın, sonra bir şey daha, biri daha derken... Artık bir müptelasın. Ama bir gün gelir, ve o bir gün mutlaka bir gün gelir emin ol, başaramazsın. Zorlu bir süreç ve aranın ardından o uyuşturucuyu alamadığında, kriz seni öyle bir yıkar ki bundan önceki başarılarını bırak tüm hayatını yerle bir edebilir.
Elimizden gelenin en iyisini yapacağımız ve yapmamız gerektiği doğru, ama cümlenin başlangıcına dikkat et, elimizden gelenin en iyisini. Zorlama, lütfen teslimiyetten ayrılma. Evet yoldan ayrılmayacağız, evet durmayacağız, evet her gün bir adım dahi olsa hep ilerleyeceğiz ve menzile varacağız. Ama hızlı koşup yolda susuzluktan ölmenin ya da sakatlanıp kalmanın bir gereği ve anlamı yok.
Başarıyı meyveli bir jöle gibi düşün lütfen. En alt raftan alıp en üst rafa koyacaksın. Eğer acele etmek ya da düşürmemek adına sımsıkı sarılır, sıkarsan o jöle parmaklarının arasından pırtar :)... Ne jöle kalır, ne de imkan... Sırayla, elinden de bırakmadan, ama dikkatlice, belki de her bir sonraki rafta dinlenerek ama sürekli yukarı. En üst rafa geldiğinde maksat hasıl oldu demektir. İşte kusursuz başarı budur.
Ve başarının adım adım olduğunu bil lütfen. Hepsi birden değil, tek seferde değil, hemen değil. Bulunduğun noktadan 100 kilometre uzaklıktaki bir noktaya yolculuk edeceğini düşün. Yürüyerek gideceksin. Ve seni bekleyen biri var varacağın noktada. Seçeneklere bakalım beraber:
Birinci Seçenek:
Bir insanın aralıksız yürüyerek saatte katedebileceği mesafe ortalama 4 kilometredir. 100'ü 4'e böldüğümüzde 25 saat yapar. 25 saat aralıksız yürüyeceğim dersen, ikinci saatin sonunda ayakların patlar, uyluk kasların başta olmak üzere laktik asit ile dolar taşarsın. Beline binecek olan yük öylesine artacaktır ki yolda kalırsın. Muhtemelen ağrıdan yola devam edemez hale gelirsin. Ertesi gün devam etmek istesen bile artık saatte 4 kilometre değil, 1 kilometre bile yol alamazsın ki, bu da yolculuğun 97 gün daha sürecek demektir. Artık yolun sonundaki seni beklemiyordur.
İşte yeni kurulmasına rağmen, ilk aylarda kendisine yüksek ciro hedefleri koyan veya kapasitesinden yüksek üretim sözü veren firmaların hazin sonu budur. Yolculuğu tamamlayamazlar ve itibarlarını da kaybettikleri için sonuç hüsran olur.
İkinci Seçenek:
Yolu vakit olarak uzun vadeye yayarsın. 25 gün içinde varmayı hedeflersin. Lakin yol boyunca gerekli olanların hazır olması gibi mükemmeliyetçi bir tavır sergilersin. 25 gün boyunca bana günde 1 litreden 25 litre su gerekli, günde bir somun ekmekten 25 adet ekmek gerekli, geceleri konaklamak için bir uyku tulumu, iki çift ayakkabı, 10 çift üst baş vesaire... Bunların hepsini sırtlanırsan, daha ilk günden bu mükemmelcilik yükünün altında ezilirsin. Yolculuk, tüm enerjini yüke verdiğin için tamamlanamaz hale gelir. Ve yolun sonundaki kişi seni tabii ki beklemez. İşin kötüsü o yükün altında öyle bir ezilirsin ki artık o yükü azaltana kadar başka bir çabaya da giremez hale gelirsin.
İşte yeni kurulmasına rağmen, dayatılan elitist argümanlar yüzünden; kredi, mal ya da iş gücü borçlanmasına giren şirketlerin hazin sonu budur. Herkes bir logosu olsun, iç mimari tasarımı olan bir ofisi olsun, tüm çalışanları henüz ihtiyacı olmasa da masa başında hazır olsun, gerekli tüm hammadde depoda hazır bulunsun, şöyle kurumsal olsun, böyle profesyonel olsun diye arzuladığı için, daha doğrusu böyle reklamı yapılıp dayatıldığı için, bu gibi başlangıçta aşırı borçlanma yüzünden yarışı baştan kaybeden bir çok firma hepimizin yakınlarında bir yerde mevcut ne yazık ki.
Ve bunu destekleyen istatistiksel bir veri mevcut ne yazık ki. 2000 yılından sonra kurulan her 100 iştirakten 97'si ayakta kalamamış malesef.
Üçüncü Seçenek:
Günde 4 kilometre yürürsün. Ve yanına sadece 1 litre su, 1 ekmek alırsın. 25 gün sonra varma sözü verirsin. 4 kilometrenin sonunda durur konaklarsın. Vardığın nokta, yeni ve bir ileri nokta olduğu için ilk başladığın noktadan farklı ve yeni imkanlara sahiptir. Burada yeni imkanlar ve insanlar ile tanışır, onların vesilesi ile ikinci gün için 1 ekmek ve 1 litre su temin edersin. Şimdi bir yol arkadaşın ve ikinci gün için yeterli imkanın vardır. Ertesi gün de aynısını yaparsın. Ve bu tecrübe ve motivasyon seni üçüncü günden sonra günde 4 değil 8 kilometre gidebilecek bir yeterliliğe kavuşturur. Yolun sonuna vardığında ise:
- Öncelkle söz verdiğinden daha iyisini yapan biri olarak takdir görürsün.
- Artık tek başına değilsindir, bir çok yol arkadaşın vardır.
- Aynı yol üzerinde yolculuk eden ya da kendi yolları seninkiyle kesişen bir çok kişiye, buradan geçen bir arkadaş vardı diye tavsiye edilirsin.
- İlk gün hesapladığından çok daha az harcamış ve çok daha tasarruf etmiş bir başarıya kavuşursun.
- Yolu tamamladığın için, vardığın noktadan bir çok yeni yol seçeneği gözünün önünde serilidir, istediğini seçersin.
- Artık yeni yetme bir yolcu olmak yerine tecrübe sahibi bir seyyah olduğun için kendi yollarında senin tecrübenden faydalanmak isteyen birçok teklif alırsın.
- Bir bineğe sahip olup da yolculuğu bilmeyen imkan sahipleri, senin tecrüben eşliğinde kendi binekleri ile daha hızlı ve kolay yolculuk edebilmek adına sana teveccüh ederler.
- Ve daha neler neler...
İşte sadece adı ile iş yaptırabilen güvenilir ticari kişilikler, sadece başımzda dursun yeter denilip danışmanlık ücreti ödenen şahsiyetler, 15 metrekare bir ofisten başlayıp holding olmalara kadar anlatılan köklü şirket hikayeleri, duayenler, üstadlar ve ustalar bu üçüncü seçeneğin neticeleridir.
Önemli olan hiç durmamak, bunun adı azim ve istikrardır. Önemli olan her gün ama her gün bir adım atabilmek, bunun adı şükürdür, minnettarlıktır. Önemli olan hep ileri gidebilmek, bunun adı sabır ve teslimiyettir. Yoldan ayrılma, acele ederek teslimiyetten uzaklaşma, iyilik ve hizmeti eksik etmeden hiçbir ikramı geri çevirme, hiç durma ve geiye bakma. Menzil yerinde sabit ve seni bekliyor.
Şunu hiç unutma ki, ustaların en büyük özelliği "sürekli aynı seçimleri yapabilme" kabiliyetidir.