Header Ads

İşimi Sevmiyorum Bırakmalı mıyım ? / Çekim Yasası Hakkında Her Şey 05


Başarısızlık diye bir şey aslen yoktur. İstemediğin ya da olmasını düşünmediğin sonuçlar vardır ve bunu "başarısızlık" olarak adlandıran sensindir. Dolayısı ile başarısızlık sadece bir fikirdir, bir yargıdır. Senin korkularından kaynaklanır. İstediğin gibi olmadığında bundan sonrakilerin de istediğin gibi olmayacağını düşünür ve bundan korkarsın ama çok ama çok büyük çoğunlukta hiçbir şey korktuğun kadar ya da korktuğun gibi olmaz. 

Korku ise sadece sevgisizliğin sonucudur. Sevgiyi bir kenara bırakmadığın sürece korkman imkansızdır. Elde ettiğin sonuçları sevmeyi öğrendiğinde korkuların yeşermeyecek dolayısı ile de hiçbir şeyin başarısızlık olmadığını anlayacaksın.

En yakın örnekten başlayalım. İş hayatı, şu an çalışarak para kazandığın faaliyetten bahsedelim. Bir çoğumuzun bayıla bayıla yaptığı bir şey değil :). Doğal olarak, her sabah aynı saatte kalkıp, aynı araç ile aynı yol üzerinden aynı insanların arasına gidip aynı şeyi yapmak, kulağa hoş gelen bir şey değil. Ama an itibari le bir çoğumuzun yaptığı şey bu.

Şöyle şeyler duyabilirsin: "Sabahları dans ederek gittiğiniz bir işiniz yoksa, hemen o işi bırakın." Kulağa çok güzel geliyor, evet işi bırakayım, sabah kalkınca müzik setinin sesini açayım, dans edeyim, sadece canım ne isterse onu yapayım, şahane...

Çocukların eğitimi mi? Banane ya, ben dans ediyorum... Evin ihtiyaçları mı var? Boşver, gel dans edelim... Kira zamanı mı geldi? Bırak bunları, her şey paramı canım, sen dans etmeye bak... Bütün bunları da diyebileceğini sanmıyorum ama haydi kafan güzel, bu kadar ileri gidebildin diyelim. Bir süre sonra o dans illa ki biter, zira elektrik faturası da para ile ödenir :)... E, malum, müzik seti de elektirik ile çalışan bir cihaz olunca tabii :)... 

Böyle abuk subuk şeyler söylemeyeceğimi bilirsin. Bu gibi iddialı söylemler henüz sorumlulukları içerisinde geçinmek gibi bir kavram olmayan gençler için cazip gelebilir belki ama aile kurmuş bireyler için çok can yakıcı sonuçlar doğurabilir. Hatta okur okumaz ezberleyebildiğim bir sözü de paylaşmak isterim yeri gelmişken: "Çocuk sahibi olmak, kapitalizm ile yapılan en son ve en geçerli anlaşmadır." Evet, ebeveyn olmak daha gerçekçi bir hayat görüşüne sahip olmanın başladığı andır.

E, peki o zaman başımıza gelene razı mı olacağız? Hani bu çekim yasası bize zenginlik getirecekti? Madem ki zaten var olan sisteme razı olacaktık ne diye benimle konuşuyorsun diyebilirsin. Deme, çünkü başarının adım adım kazanılan bir şey olduğunu konuştuk dün. Aynı şekilde, zenginliğin formülü de başarı ile aynı şekilde çalışır. Şöyle ki adım adım: 

  1. Faaliyet gelirin olmalı ilk olarak, bu da çalışarak kazandığın para demek.
  2. Çalışarak kazandığın paradan belirli bir oran tasarruf etmelisin.
  3. Tasarruf ettiklerinden yatırımlar yapmalı, bu da faaliyet gerektirmeden sana para kazandıracak şey demektir.
  4. Yatırım gelirlerin ve faaliyet gelirinden belirli bir oran tasarruf ederek yatırımlarını artırırsın.
  5. Yatırım gelirlerin faaliyet gelirlerine ihtiyacın olmayacak kadar arttığında faaliyet gelirlerinden feragat edip tasarrufa devam edersin.
  6. Artık çalışmadan para kazanır hale geldiğinde iyilik ve hizmet edebilme kapasitesi yüksek bir hale gelirsin ki, işte şimdi o müziğin sesini istediğin kadar aç, hak ettin demektir.
Ama farkındaysan başlangıçta bir faaliyet geliri ile başlamak zorundasın. Zira zahmetsiz rahmet olmaz diye konuştuk seninle daha önce. Bu yüzden lütfen kimsenin gazına gelip de işini falan bırakma. Bu anlattığım şekilde bakarsan o sevmediğin iş sana bütün kapıları açacak olan anahtardır. Bu yüzden yaptığın iş sana sevimli gelmese de varmak istediğin noktaya bir araç olarak düşündüğünde işini sevmeyi başarabilirsin.

Sen kendini işinde değil de ileride olmak istediğin yerde görmeye devam ettikçe imkanların ve yardımların nasıl da mucizevi bir biçimde geleceğini de göreceksin. Yeter ki şu an yaptığın işi en iyi biçimde yapmaya devam et. 

Bunun için şükrretmen ve minnettarlık duyman hem çok önemlidir hem de sana çok yardımcı olacaktır. Şükrettiğinde artık kıtlık bilincinden ve sınırlandırmalardan kurtuldun demektir. Sen var olana minnet duydukça nasıl da arttığını büyük bir sevinç ile gözlemleyeceksin. Artık başarısız olduğunu düşündüren ya da sevmediğin o iş, olmak istediğin şeyi, arzularını, hayallerini cisimleştiren sihirli bir değneğe dönüşür. 

Şu anda olduğun kişi bundan önceki bütün deneyimlerinin toplamıdır. Dolayısı ile bugüne kadar yaşadığın her şey şu andaki sen olman için gerekliydi. Bundan sonraki sen olman için de şu andaki sen çok gerekli bir şey. Dolayısı ile "benzer benzeri çeker " dediğimizde şu andaki sana benzeyecek demek değil. Olduğun halini çekecek değilsin, düşündüğün ve hissettiğin şeyi çekeceksin ve o olacaksın.

Şöyle düşün: Kimse yanan bir ateşi sevmez, çünkü canını yakar. Kimse boş bir tavayı da sevmez, çünkü işlevsizdir. Ve kimse çiğ yumurtayı da sevmez, çünkü lezzetsizdir. Ama omlet yemek istiyorsan, sırayla önce ateşi yakmalı, boş tavayı onun üstüne, yumurtayı da tavanın içine kırmalısın. Şu an seni zorlayan ya da memnun etmeyen şartları bahane etmen ya da bunları bir başarızlık olarak görmen, tavayı sevmiyorum diye omletten vazgeçmek olur. Ama sen omlete odaklanırsan, omlete olan sevgine ve iştahına dikkatini verirsen, ateş de tava da yumurta da gayet dost ve sevimli şeylerdir.

Fakındaysan ateş ateşi, tava tavayı ve yumurta yumurtayı çekmedi. Yani içinde bulunduğun değil senin hisettiğin gerçekleşti. Dolayısı ile başarızılık fikri, tavayı yemek zorunda kalacağını düşünmek kadar saçma bir şeydir.

Yapmak zorunda olsan bile yaptığın işi sevmek senin hayatının kilometre taşıdır. Bunu aklından çıkarma. Aileni görmek için basamakları çıkmak zorundasın. Evin kapısına geldiğinde o basamakların ne kadar kıymetli olduğunu anlayacaksın. Basamakları dert etmek yerine sevgiline kavuşacağını düşünürsen çok hızlı bir şekilde çıkabilirsin. 

Mutluluğu dışarıdaki etkenlere bağlamayı ve mutluluğu dışarıda aramayı bırak. Tamamen senin içinde, sana bağlı ve senin seçimin. 

Blogger tarafından desteklenmektedir.