Header Ads

Her Gün Yapacak Bir İyilik Bul Kendine / Çekim Yasası Hakkında Her Şey 10


Verme konusunun detaylarına girmeden önce güzel bir haber ile başlamak isterim. Bolluk ve bereket sonsuzdur. Verdiklerinin dönüşü olarak belli bir katsayı ya da limit söz konusu değildir. Bunu bir akarsu olarak düşün, akar da akar... Bu sebeple verme eylemi bitmediği sürece alma ve daha fazlasını alma sonucu da bitmeyecektir.

Bunun en güzel örneği ise tarım da karşımıza çıkar. Sen bir adet karpuz çekirdeği ekersin. Ona emek verirsin, su verirsin, sevgini verirsin ve sonuç olarak sana verdiği karpuzların her birinde 500 karpuz elde edebilecek kadar çekirdeği olan ve aynı zamanda beslenebileceğin bir bereket ile geri döner. Böylesine yüksek bir lütuf ve bolluk ise Canım Allah'ımın verdiğinden başka hiçbir yerde bulunmaz. Sen bir kayısı çekirdeği ekersin, ona emeğini, vaktini, sevgini, sabrını verirsin. Sonrasında sana yıllar boyu, nesiller boyu bolluk, bereket, iyilik ve güzellik olarak geri döner. Sadece bir çekirdek...

Ve bu iyilik kesinlikle limitsiz ve sürprizler içeren bir bolluk ile gelir. Çünkü her şeyin doğrusunu ve her şeyin her şeyini bilen Allah'tır, sen bilemezsin. Ama O'nun hiçbir şeyin de kusur ve eksik olmadığı için sana her iyiliğin karşılığını fazlasıyla verir.

Mesela; sen bir karpuz çekirdeği ekersin. Bu karpuz çekirdeği de Allah'tandır ve Allah içindir. Sen ona emek verdiğin için, su verdiğin için, sevgini ve alakanı verdiğin için Allah da senin emeğine karşılık kolaylık, suyuna karşılık ferahlık ve sevgine karşılık huzurunu verir. Ama bununla bitmez tabii ki... O çekirdek toprak altında bulunduğu her an Rabb'ini anar ve onun her anmasına karşılık Rabb'in de seni anar. Bitti mi: hayır. O çekirdek çimlenir, filizlenir, içinden yeni bir güzellik çıkar. Rabb'in bunu da karşılıksız bırakmaz, senin hayatında da, sen bilmesen ve anlamasan da, bir güzellik olur hiç ummadığın bir şeylerden. Ve bu böyle gider... limitsiz... Filiz boy verir, her an şükür ve zikir halindedir, bundan sana şükredeceğin şeyler gelir. Kökleri uzar, büyür, solucanlar beslenir, bundan sana rızkını kolaylaştıracak şeyler gelir. Çiçek açar, böcekler nasiplenir, o böceklerden kuşlar nasiplenir, o kuşlardan kediler nasiplenir, bu böyle gider... Karpuzun büyür, ailen nasiplenir, o tarlayı toplayan işçi nasiplenir, o işçilerin aileleri nasiplenir, o ürünü taşıyan nakliyeci nasiplenir, o nakliyecinin çalışanları nasiplenir, onun sattığı pazarcı nasiplenir,  o pazarcının ailesi nasiplenir, o pazarcının sattığı, karpuzunu alıp yiyen nasiplenir, onun ailesi nasiplenir, misafiri nasiplenir, komşusu nasiplenir. Bunun istersen ne kadar daha fazla detaylandırılabileceğini, aslında olasılıkların ne kadar sonsuz olduğunu, iyilik ve güzelliğin ne kadar muazzam bir döngüde olduğunu ve bereketin azdan çok çıkması olduğunu anlatırken ne demek istediğimi daha iyi anladığını ümit ediyorum. Ve emin olabilirsin ki o karpuzun başlangıcındaki emeği ve sevgiyi sen verdiğin için her şeyde olduğu gibi en adil olan Allah olduğu için sen de her aşamada hatırlanır ve ödüllendirilirsin. 

Bu anlattığım ilk versiyon idi. Bir de ikinci versiyona bakalım; Karpuz çekirdeğini ekerken yağmurdan, çamurdan, tozdan, topraktan dert yanar, söylenirsin. Sevgini vermek yerine lanet ede ede o çekirdeği dikersin. Sonra o çekirdek çürür. Bitti. İkinci versiyon kısa gördüğün gibi. Artık hangisini seçeceğine sen karar ver. 

Kesinlikle ve kesinlikle verirken kendini iyi hissetmiyorsan, iyi hissedeceğin şeyler alamayacaksın demektir. Bu konuşmalara başlamamızın ilk günlerinde, manevi yasaların da kusursuz ve şüphesiz bir kesinlikte çalıştığı konusunda artık kendini ikna etmen gerektiğini özellikle vurgulamıştım. Eğer bu ikna meselesini çözemediysen ilerleme çok yavaş olacak, ancak görerek ve bazı geri dönüşleri test ederek daha kolay ve daha çok vermeye başlayacaksın ama bu da biraz zamana yayılacak ki bence bunda da hiçbir sorun yok. Yeter ki vermeye alışalım, çevremizi alıştıralım.

İmkanlarının kısıtlı olmasını anlayabilirim ki aslında az önce anlattığım döngüye bakarsak imkanlarımızın kısıtlı olması da şimdiye kadar yeterince veremediğimizden olsa gerek :). Neyse... 

En kolayından başlayalım: iltifat etmek. Çalıştığın ortamda, her gün görüştüğün kişiler içinde ya da komşularındaki güzellikleri gör ve iltifat et. Elbisesi yakışmış olabilir, yaptığı bir işi beğenmiş olabilirsin vesaire vesaire... Güzel bir söz, onu sevindirecek bir övgü ifadesi ya da onun yüzünde tebessüm oluşturabilecek, mutlu edebilecek bir iki kelam ikram et... Şahane, artık seni de mutlu edebilecek bir güzelliği hayatında garantiledin demek.

Diğer bir kolay lokasyon: ev. Evde birileri var mutlaka. Evdekilerin senden istediklerini bir görev ya da zorunluluk olarak yaparsan, tebrik ederim yeni görev ve zorunluluklara hazır ol. Ama evdekilerin senden istediklerini bir ikram nezaketinde algılarsan, tebrik ederim sana yapılacak ve verilecek ikramlara hazır ol. Saçma sapan bi' laf var: "Hanım tuz dedi, içim cız dedi" diye... Bunları kim uyduruyor bilmiyorum. Hanımın senden bir şey istediğinde sevinmek yerine neden içi cız eder bi' adamın bilmem. Bu sana kendiliğinden gelen bir lütuftur. Hayat arkadaşının herhangi bir ihtiyacını karşılayabilme fırsatı önüne gelmiştir. Bunu değerlendir, dediğim gibi ikram nezaketinde yap ki, aynı sevgi ve ikram sana geri dönsün.

Aynı şekilde, diyelim ki çalışmıyorsun ve ev hanımısın. Bir kadının evinde yaptığı hiçbir şey onun zorunluluğu değildir. Hane halkına bir ikramıdır. O evde yaptığın her şeyi ikram nezaketi ve sevgisiyle yaparsan pek tabii ki aynı sevgi ve ikram sana geri dönecektir.

Evli değilsen, bir evin evladı isen daha da bir güzel. Evdekiler için yapacağın her iyilik ve hizmet, sevgi ile yapılmış birer ikram nezaketinde olursa bir de bunun üzerine ana baba duası eklenecektir ki artık bu dünyada senin için zor diye bir şey kalmaz diyebilirim.

Bu ortamların hepsinden uzaksın diyelim, olabilir, bilemiyorum. O zaman çevrendeki sokak hayvanlarına ikram etmeyi bir düşün derim. Kedi ve köpekler için mama alma imkanın yoksa buğday al kuşlar yesin. Ona da imkanın yoksa bir tas su koy. Ona da imkanın yoksa bir iki tanesi ile yakınlaş ve her gün onları sevmek için biraz vakit ayır. 

Bu anlattıklarım ilk aşama idi. Bunları komşu, mahalle bakkalı, arkadaşlar, tanıdıklar, akrabalar, her gün aynı otobüse bindiklerin vesaire vesaire... İstediğin kadar, aklında geldiği kadar genişlet ve genişlet. Kendine önce her gün aksatmadan yapabileceğin iyilikler, verebileceğin ikramlar bul. İkram, severek ve isteyerek verdiğin şey demek. Bu şekilde yaparsan adı ikram olur ancak. Ve bu şekilde verdiğinde sana kat be kat geri dönüşleri olacağına hiç mi hiç şüphen olmasın.

Çünkü, her şeyde olduğu gibi, ikram edenlerin en güzeli ve en yücesi, yine ve şüphesiz, kerem sahibi, Kerim olan Allah'tır. 

Blogger tarafından desteklenmektedir.