Header Ads

Acı, Kaygı ve Korku İçin Mevlana Yöntemi ve Tavsiyesi / Deepak Chopra Türkçe 05


Soru: Fiziksel olarak ağrı çekiyorsak, hastaysak ya da korkuyorsak dikkatimizi nasıl başka yere yöneltebiliriz?

Fiziksel anlamda bir sancınız varsa, iltihaplanmadan, yaralanmadan ya da hastalık yüzünden sancı olabilir... Bu fiziksel sancı dikkatinizi ve farkındalığınızı kendi üzerinize çekme gereği duyar. Ona direnirseniz daha da beter olur. Bu yüzden farkındalığınızı ona yöneltin. Bu Rumi'nin yöntemidir: Sancının tedavisi yine sancıdır. Yani farkındalığınızı olabildiğince oraya yöneltin. Ama yorum yapmadan... "Oh, çok acıyor!" demeden... Böylesi farkındalık olmaz çünkü, bu düşünce olur. 

Fakat farkındalık; bilinçli olmak, bilinçlilik de kendini dengelemektir. Fiziksel acılarda en iyi yöntem, bir şey yapmadan farkındalığınızı ona yöneltmektir. Bir niyette bulunmadan sadece dikkatinizi verin. Bu yöntem fiziksel acılarda yapmanız gereken şeylerden bir tanesiydi.

Diğer bir yöntem de meditasyon ile kendinizin ötesine geçmenizdir. Orada, o yerde en azından öğrettiğimiz şekilde, burada ne bir mantra ne bir düşünce vardır. Sadece farkındalık... Sınırı aşmak... Sınırı aştığınızda acı kalmaz. Çünkü acı; zaman, mekan ve sebeplerin olduğu bir dünyadadır. Siz bunu aşıyorsunuz. Fiziksel acı da bunu yapmalısınız. Altında yatan hastalığı da tedavi edersiniz. 

Fakat insanların acı olarak adlandırdığı bir acı türü daha var. Bunun bildiğim diğer hayvanlarda olduğunu pek sanmıyorum. "Kız arkadaşım neden telefonuma dönmedi?" gibi :)... Böyle gülünç şeyleri kast ediyorum. Böyle düşünceler, insanların acıları hayvanların ya da diğer canlıların yaşadığı acılardan farklıdır. Her şeyi sorgulamaktan hoşlanıyoruz. "Neden yaşlanmak zorundayız?" gibi... Bundan korkan bir çok insan var ve daha hızlı yaşlanıyorlar :). Bu durumu düzeltmek için bedenlerine yaptırdıkları her şeye rağmen. 

Sakatlık, hastalık korkusu, reddedilme korkusu ve en büyük korku olan ölüm korkusu. Kısacası; insanlar varoluşsal acı denen bir şeye sahiptir. Bu fiziksel acıdan öte bir şeydir. Ve fiziksel ağrıya da neden olabilir. Ama altta yatan şey, gerçeği bilmemekten kaynaklanan bir acıdır. 

Yine doğu bilgelik geleneğinde bunun nedeni, kim olduğunuzu bilmemeniz. Ayrıca tutunmayacak olana tutunmaktır. Bu şekilde hiçbir deneyim yaşanmaz. Mümkün değil çünkü tanım gereği, deneyimin bir başlangıcı, bir ortası ve bir sonu vardır. Bu deneyim de sona erecek. Hawai güzel ve bir hafta içinde bitecek. İlk gençliğinizdeki o deneyiminiz gitti. E, ona tutunamazsınız. Teknik olarak konuşursak hiçbir şeye tutunamazsınız. Ama insanlar buna çalışıyor. Bu yüzden de acı çekiyor. Çünkü onlar bir faaliyete tutunuyorlar. Bir eyleme tutunuyorlar. Halbuki, onlar bir isim sanıyor. Ama o bir eylem. Bir eyleme de tutunamazsınız. Bu tıpkı rüzgarı tutmaya, nefesinizi tutmaya çalışmak gibi; sonunda boğulursunuz. 

Evet, bu ikinci sebebiydi. İlki kim olduğunuzu bilmemek. İkincisi yakalamak, kavramak ve var olmayan şeye tutunmaktır. Bu kalıcı değildir. Üçüncüsü bundan kaynaklanan geçicilik korkusudur. Dördüncüsü, kendinizi ego adı verilen, toplumca teşvik edilen, kurgusal bir kimlik ile tanımlamaktır. Evet, ve beşincisi de ölüm korkusudur. İnsanların acı çekmesinin temel sebepleri bunlardır. Bunu tedavi etmenin tek yolu da zaman ve mekanda olmayan öz kimliğinizi bulmaktır. Ki daha iyi bir tabiri olmadığından bizler buna "ruh" diyoruz. 

Yani ruhunuzu kaybederseniz acı çekersiniz. Ama öz varlığınız ile bağlantı kurarsanız, o zaman deneyim yaşayabilir, tadını çıkarabilirsiniz. Ve aynı zamanda buna bağlı kalmazsınız. Deneyime bağlı kalmak, doğu bilgeliği geleneğinde, "karma tarafından sınırlanmak" olarak adlandırılır. Karma tarafından sınırlanmak da acı çekmektir. Karmadan bağımsız kalmaksa yaratıcılıktır. Yani karmanın tersi yaratıcılıktır. Ve bu da nihai şifalanmadır. Fiziksel, psikolojik, duygusal iyileşme olur ama sonuçta iyileşme bütünlüğe ya da gerçek benliğinize geri dönüşür. Sağlık, şifa, bütünlük, kutsal... Hepsi aynı kelimedir.      

Blogger tarafından desteklenmektedir.