Header Ads

Boşluk, Hiçlik, Motivasyon ve Meditasyon / Beden Zihin Ruh 21


Dün akıştan bahsettiğimizde beden kılıfından, zihnin zaman yolculuğundan, mekanın etkilerinden ve zaman içindeki hareketten nasıl sıyrıldığımızdan bahsetmiştik. Ve bu unsurların aslında kendimizi tanımlamak ve varoluşumuzu kanıtlamak için kullandığımız şeyler olduğundan... 

Peki, bu noktadan yola çıkarsak, eğer bunlar bizi biz yapan şeyler ise bunlar olmadığında biz ne oluruz? Cevabı senin de fark ettiğini düşünüyorum: HİÇ... Belki bu bağlamda düşündüğünde hiçlik ve boşluk diye bahsedilen şeye bir kapı açabilirsin aklında. Ve bu boşluk, hiçlik dediğimiz nedir peki? Orada ne vardır, bizim anladığımız gibi boş mudur yoksa her şey orada olduğu için ve dolayısı ile artık belli bir şey ile, spesifik bir özellik ile tanımlanamadığı için bize göre bir hiçlik midir? Ve eğer bu makam hiçlik ise, yani artık biz tekil olarak var olamıyor isek yaşıyor sayılır mıyız? Ve eğer yaşamıyorsak ölmüş olmaz mıyız? Belki bu bağlamda da düşündüğünde "ölmeden önce ölmek" diye bahsedilen şeye bir kapı açabilirsin aklında. 

E, hadi bu kadar aklını karıştırmış iken bir de yarın için bir ipucu vereyim: Eğer müslüman bir ailede doğmuş ve büyümüş biri isen bu gerçek en başından beri gözünün önündeydi ama hiç kimse anlatmadı :)... Meraklanman için bunu burada bırakıp kaldığım yerden devam etmek istiyorum.

Beynimizin ne kadar da mükemmel bir yaratım ile ne olmak istiyorsak o şekilde düzenlenebileceğini konuştuk. Yani mükemmel bir organizasyon var, kabiliyetler çok gelişkin ve en önemlisi tekrar tekrar yeniden yapılandırılabiliyor. Tamam ama, bizdeki beyin ise koyundaki, kedideki, köpekteki sadece bir sakatat mı? Onlarda neden böyle bir gelişmişlik yok? Çünkü onlarda bizdeki kadar büyük ve gelişmiş bir "beyin ön lobu" (prefrontal korteks) yok. 

Ve işte bizi biz yapan daha doğrusu insan canlısını bilinç sahibi olmak ve geliştirmek konusunda diğer tüm canlılardan ayıran özellik tam olarak bu ön beyin lobumuz. Aksi takdirde bizden çok daha güçlü, çok daha hızlı, çok daha iyi koku alabilen ve bir sürü "çok daha" diye sayabileceğimiz canlı varken, üstünlük hep bizde. Bu sebeple "eşref-ul mahlukat" hakkında bahsederken konuyu bir onur değil "seçkinlik" meselesi olarak anlatmıştım. 

Çünkü; farkındalık, odaklanma, karar alma, niyet etme ve gözlemci olma diye bahsettiğimiz tüm üstün yeteneklerimizin sebebi bu ön beyin lobumuz. Sürekli tekrar ettiğimiz; "Kendini bilen, Rabb'ini bilir" söylemindeki "kendini bilmek" burası sayesinde gerçekleşebiliyor. Yani, şimdiye kadar şunu yaparsan böyle olacak, bunu yaparsan şöyle olacak deyip durduğum tüm o seçim, dikkat etme ve farkına varma hallerini deneyimleyebilmemiz hep ön lobumuz sayesinde. Hayati fonksiyonlarımızı ve bedenin tüm işleyişini kontrol ve devam ettirebilen kocaman bir beyin var evet, ama yönetim merkezi ve ar-ge bu ön beyin lobumuzda. 

Ön lobun beynin tüm diğer kısımları ile doğrudan bağlantıları bulunur ve aynı yeni bir marka ya da yeni bir strateji sunumunda projeksiyon ve perde üzerinde gösterim yapılması gibi, bir zihinsel prova veya gelecek versiyonu hayalini ve buna göre yapılması gerekli tüm değişiklikleri tüm beyne açıklayan burasıdır. Bu şekilde düşündüğünde farkında olma, dikkatini verme ve odaklanma gibi üzerinde sık sık durduğumuz konuların nasıl işe yaradığını da daha iyi anlayacağını tahmin ediyorum.

Burada kısa bir ara vermek istiyorum devam etmeden önce. Konu konsantrasyon ve meditasyon. Özellikle odaklanma, konsantrasyon ve anda kalma konusunda çok zorlandığını ve çoğunlukla başaramadığını biliyorum. Ama bunun için biraz daha sabrını ve anlayışını rica ediyorum. "Şimdi" ve "Şimdinin Gücü" konusunda ayrıca ve özel bir 40 gün konuşacağız beraber inşaAllah, ama şu an konuştuğumuz "Beden - Zihin - Ruh" konusu bittikten sonra. 

Meditasyon konusuna gelirsek... Çeşitli mecralarda, seni ışıklar içinde gezdiren, değişik manzara tasvirleri ile anlatımlar içeren ya da başka başka metinler ile sıralı bir betimleme silsilesi içeren kılavuzlu meditasyonlar var ya... Ha, işte onlar meditasyon değil :)... Bu biraz şaşırtıcı gelebilir ama o meditasyonları yaptığında, o betimlemeleri ve anlatımları takip ettiğinde "boşluk" ya da "hiçlik" dediğin o hali hiç yaşayabildin mi? Tabii ki hayır. Çünkü o kadar anlatılan her bir imgeyi düşündüğünde beden, zihin, zaman ve çevrenin üzerine çıkman, bunlardan soyutlanman mümkün değil. Aksine, düşüncesizlik yerine sürekli bir düşünceden bir düşünceye akıyorsun demektir eğer kılavuzlu bir meditasyon yapıyorsan. Zararlıdır ya da faydasızdır demiyorum tabii ki, ama söz konusu uygulamalar meditasyon olmaktan ziyade, belki bir motivasyon ve zihinsel prova olarak adlandırılabilir. 

Ve evet, şimdiye kadar sana vadedildiği kadar bir etki görmemenin sebebi de bu. 10-15 dakika meditasyon yaptığını düşündüğün uygulama sonrasında kendini iyi hissettiğin çok doğru, bu sebeple de kötülemiş gibi görünmek istemiyorum. Ama gerçek bir meditasyonu 15 dakika yapmış olsan, aralıksız olarak 15 dakika maddenin, zihnin ve zamanın ötesine geçmiş, üstüne çıkmış olsan, aramıza bir bilge olarak dönmüş olabilirdin. Bu yüzden 15nci gün anlattığımızın dışındaki uygulamaların "gerçek" bir meditasyon olmadığını bilmeni önemsiyorum. 

Ve tekrar denemeye kalktığında, o gün konuştuğumuz şekilde bir meditasyonu 5, bilemedin 10 saniyeden fazla yapamadığını anlayacaksın. Mutlaka bir düşünce, bir geçmiş ya da gelecek vizyonu konsantrasyonunun arasına girecek ve tekrar baştan başlayacaksın. Dolayısı ile 10 dakika oturduğunda, aralarda bölünmüş olarak, aslında 1 dakika gibi bir meditasyon tecrübesi yaşamış olacaksın. Her seferinde tekrar başa döndüğün için de; boşluk, alan, sonsuz olasılıklar ve kuantum boyutu dediğimiz bağlantıyı kurabilmen ancak çok uzun ve aksatmadan devam ettiğin pratikler sonrasında gerçekleşebilecek. 

Bunu böyle düşündüğümüzde, eskilerin dergah ehli ve dervişlerinin neden yıllar boyu süren zikirler sonrasında mertebelerini ve farkındalıklarını yükseltebildiklerini anlamak biraz daha kolay olabilir. Bugünden yarına olabilecek bir şey değil çünkü. Ama bizim buradaki avantajımız şu ki, eskiler bunun altyapısını ve işleyiş şeklini bilmedikleri için sadece mürşidlerinin tarif ettiği pratiği yapa yapa seyr-i süluk aşamalarında ilerlerken, biz özellikle beyin, zihin ve kuantum düşünce konusundaki bilgilerin ışığında farkındalığımız çok yüksek olarak 1-0 önde başlayabiliyoruz. Bunun kıymetini bilmek lazım diye düşünüyorum.

Tamam, sözü çok uzatmak istemiyordum ama meditasyon konusunda detaya inmesek olmayacak bence. Şu konuyu kafamızda bitirelim istersen.

Meditasyon, hiç kesilmeyen ve sürekli devam eden bir konsantrasyon halidir. Eğer ki meditasyon ile bu konsantrasyon hali yakalanabilirse bu tüm diğer odaklanmalar ve günlük hayatın içinde de devam edebilecek şekilde geliştirilebilir ki aslında gerçek meditasyon tüm hayat boyu bir farkındalık halidir. Bu odaklanma sağlandığında zaman artık bir bütün halindedir ve böylece bizim bildiğimiz anlamda içinde  hareket ettiğimiz zamanın dışında sadece var olan bir zaman olarak başka bir boyuttur. Meditatif konsantrasyonu yakalayabilen zihin için artık aşılamayacak bir düşünce veya nesne kalmaz. Sanırım bu anlatım "perdelerin kalkması" ile ne anlatılmak istendiğini daha açık bir hale getirmiştir.

Bu konudaki en yanlış anlaşılan noktalardan biri konsantrasyon ile meditasyonun aynı şey olduğunun düşünülmesidir. Konsantrasyon ile odaklanmayı kast ederken meditasyon hiç kesintiye uğramadan ve sürekli devam eden bir konsantre "OLMA" halinin adıdır. Gerçekten meditatif bir hale geçebilmek adına belki 1 saat, belki 2 saat aralıksız bir konsantrasyonu deneyimlemek gerekir ki sonrasında meditasyon hali başlasın. Bu da tek seferde ya da hızlı bir biçimde kazanılabilecek bir beceri değildir. Bu sebeple zaman içinde tekrar ve pratikteki istikrar ile sağlanabilir.

Eğer böyle bir eğitim, hazırlık ve istikrar aşamalarını adım adım geçmeden bir zihin meditasyon için zorlanırsa sonuçlar üzücü olabilir. Çünkü kozmik bilince ve saf bilgiye hazır olmayan zihin gelen yükü kaldıramaz. Tam da bu sebepten seyr-i süluk için talip olan derviş hem anlam derinliği hem de beyin ve zihin yapısının oluşması için "La ilahe illallah" zikri ile başlar yolculuğuna.

Meditatif hal için her gün devam eden pratik ile konsantrasyon güçlenir ve süresi artar. Süresi arttıkça daha da güçlenir ama artık yavaş yavaş incelmeye de başlar. Gerçek bir meditatif hale geçmeden hemen önce zihin, odaklanmış düşünce ve konsantrasyon, sonsuzluk içinde ipince bir ipek teli gibi sapasağlam ve hareketsiz bir haldedir artık. Sonrasında meditasyon gerçekleşir. 

Ama bu neredeyse kimsede gerçekleşmez ne yazık ki. Çünkü tüm bu bilgiler verildiğinde kişi bu bilgilerin sonuçlarını bekleyerek oturur. Ama beklenti içinde olmak en zehirli düşünce hallerinden biridir ve sürekli bir kontrol etme durumu oluşturur zihinde. Dolayısı ile odaklanmak ve incelmek yerine; oldu mu, oluyor mu, olacak mı? diye düşüne düşüne beyhude bir dinlenme gerçekleşir sadece. Düşünce olmadan hiç olmak yerine, hep, hep, hep diye kıvranır durur herkes.

Ama beklenti olmadan, düşünce olmadan, zamanın üstünde, beden kılıfından sıyrılmış ve maddenin ardına varmış halde bir meditasyon gerçekleştiğinde artık filtreler kaybolur, perdeler kalkar ve kozmik bilinç denilen, kuantum alan denilen, saf bilinç denilen ile bağlantı gerçekleşir ve bilgi akar. Bu bilgi öğrenilen, okunan, tasarlanan ya da anlayarak kavranan bir bilgi değildir. Her şeyin, kainatın bilgisidir ve bütün bir halde mevcuttur. Öğrenmek için zaman gerekmez, kaydetmek için tekrar gerekmez, okumak için yazılar gerekmez. Öylece, anda ve sadece bilirsin.

Meditatif halde ön lob son derece aktif hale gelirken beynin diğer bölümlerinin farkındalığını kapatır. Böylece artık zaman, mekan ve dürtüsel zihin ortadan kalkar. Artık sadece saf bilinç vardır, ÖZ bilgisi vardır. Hz. Ali (ra) Efendimizin ilmin kapısı olması ve namaz esnasında ayağındaki ok çıkartılırken hiçbir şey hissetmemesi beki daha anlaşılır hale gelmiştir böylece.

Ve bu hal seni özgür kılar. Çünkü, her ne kadar sana hareket etmenin ve mücadelenin önemli ya da kıymetli olduğu öğretildi ise de asıl marifet yoğun bir odaklanma ile durabilmektedir. Herkes ve her şey gün içindeki meşguliyetlerin ve mücadelenin içinde bitmez bir hareket halindedir zaten. Ve bu hareketi ve çabayı artırabilirsin de istersen. 

Ama sıkıysa 1 saat hiçbir şey yapmadan ve hiçbir şey düşünmeden durmayı dene, becerebilecek misin? Hiç sanmıyorum :). 

Blogger tarafından desteklenmektedir.