Header Ads

Aşk ve Varoluş Arasındaki İlişki / Eckhart Tolle Türkçe Dublaj


Elbette her şeyden önce aşkın ne olduğuna bakmamız gerekiyor. Aşk genellikle bir duygu olarak tanımlanır. Aşk, geleneksel anlamda, bir kişiye karşı güçlü bir bağlılık hissetmendir. 

Örneğin aşık olduğun başka bir insandır. Ve bu çok güçlü bir duygu, tutunan bir duygudur. Bunda yanlış bir şey yok ama daha yakından baktığında görürsün ki, belki de kendi hayatında bu duygunun, bu aşkın aslında ne kadar hızlı bir biçimde tersine dönebildiğini ve birdenbire nefrete dönüşebileceğini saten keşfetmiş olabilirsin. 

İlişkilerde, balayından bir yıl sonra, iki yıl sonra, dört yıl sonra, birbirlerine sonsuz aşk itirafında bulunan ve karşıdakinin mutlaka kendisini mutlu edecek kişi olduğunu düşünen insanlar arasında ne kadar da hızlı bir biçimde nefret oluşuyor. Aşk dediğimiz şey, genel olarak o kadar da uzun sürmeyen ve kolayca tersine dönebilen duygusal bir şeydir. 

Ayrıca insanlarda daha da derin bir şey var. Bir duygudan da derin bir şey. Buna kesin bir var olma durumu denebilir. Ve bu daha da derin bir şeydir. Karşındaki kişide senin kimliğinden farklı olmayan bir şeyi fark ettiğinde, seni diğerine derinden bağlayan bir şeydir, bu farklı bir şeydir. 

Başka birisini geçici aşk duygusundan daha derin bir biçimde nasıl sevebilirsin? Bu derin sevgi halinin yükselmesinin tek yolu, var olma dediğimiz bilinç haline varmaktır. Başka bir insanlar birlikte var olduğunda, zihninin yargılarına hapsolmazsın. O kişiyi etiketlemezsin. O kişiye bu berrak varoluş alanında bakabilirsin. Bir kişiye baktığında va aynı zamanda varoluşunu hissettiğinde, ki bu aslında bilincin varoluşudur, bir kişiye baktığında ve kendi bilincini hissettiğinde, o kişiye bakarsın, derinlemesine bakarsın ve o anda, sana karşındaki kişide hayat veren aynı bilinci hissedersin. O kişinin şartlanması olan kişiliğine bakmaksızın, zihninin şartlanmasına bakmaksızın, onda, senin kimliğin ile aynı olan bir şeyler hissedebilirsin. Bunu sadece var olduğun zaman yapabilirsin, çünkü var olmadığın zaman bunu zihninle özdeşleştirirsin ve sonunda elinde kalan sadece, karşıdaki kişiye yansıtılan onun hakkındaki kavramlar ya da duygular ya da duygusal gereksinimler ve bunun gibi şeylerdir.

Aşk neticede duygunun ötesinde gerçek aşktır, karşıdaki kişide kendini tanımaktır. Neticede, karşıdaki kişiyi esasen kendin olarak tanırsın. Kişiliğini değil, özünü kendin olarak tanırsın. 

Bundan 2000 yıl önce biri bundan bahsetmişti ama yanlış anlaşılmıştı. Var olduğunda, karşındakini kendin gibi seversin. Bu, karşındaki kişiyi kendini sevdiğin kadar sevdiğin anlamına gelmez. Onu sevdiğin anlamına gelir çünkü onda kimliğinin özünü görürsün, İsa'nın söylediklerinden alıntı yapacak olursak, "komşunuzu kendiniz gibi seviniz." 

Öyleyse bu, karşındaki kişiyle mutlaka bir ilişki içinde olmanı gerektirmez. Bu kişi ile bir restoranda, asansörde ya da alışveriş yaparken tesadüfen tanışabilir, onu görebilir ya da karşılaşabilirsin ve onunla bağlantı kurduğun bir an olabilir ve aranızdaki o temel varoluş alanını hissedebilirsin. Kendin olan bu bilincin, o anda kişiliği ne gösteriyor olursa olsun, sonuçta karşındaki kişinin özü olan bilinç olduğunu hissedebilirsin. Aslında bu, karşındaki ile birliğini hissetmek için son derece tatmin edici bir şeydir. Onunla bir ilişki içinde olup olmaman aslen önemli değildir. Başka bir insan ile bir karşılaşma olduğunda bu sevginin senden coşmasını sağlayabilirsin. Ve gerçek aşk budur.

Biriyle ilişkin olduğunda, o zaman duygusal sevginin de mevcut olması olasıdır. Bir başkasını kendin olarak tanımak olan bu derin sevgiye ek olarak, duygusal bağlara da sahip olacaksın. Fakat duygusal bağlanma öyle bir şeydir ki, biriyle yaşamaya başladığında, yavaş yavaş duygusal bağın hala orada olduğunu, ama eskisi kadar önemli olmadığını fark edersin. Kendin olarak diğerini daha derin tanıman, gerçekten ilişkinin temeli olur ve bu manevidir. 

Herhangi bir ilişkide, eğer ilişki devam edecek ve tatminkar olacak ise, o zaman o ilişkide gerçekten var olman gerekir, bu da zihninin yargılarından ve zihninin şartlandırmasından kurtulman, ilişkide var olman ve karşındaki kişi ile var olman demektir. Örneğin: Bu kişiye herhangi bir zihinsel etiketleme yapmadan, sadece berrak varoluş ve farkındalık alanında etkileşime girip, onu görebilirsen, işte o zaman gerçek aşk ortaya çıkar ve bu ruhsal boyut, her ikinizin de kişiliğini aşan bir şeyin ortaya çıktığı bu ilişkinin temeli olur. Kişilikler hala işlevseldir. Tamamı ile insan hali olarak, bazen hala anlaşmazlıklar olabilir, ama ilişki de bir başka şey daha vardır, bunların hepsini aşan ve ancak var olmak ile ortaya çıkabilen. 

O zaman, varoluş aslında derin bir ilişki için, bir başka insan ile çok tatmin edici bir ilişki için bir ön koşuldur. Bu sağlanana kadar ilişkiler çok sinir bozucudur ve fark etmiş olabileceğin gibi birçok insan için ıstıraplarının ana kaynaklarından biri ilişkileridir. Doyum ve mutluluk elde etmeyi bekledikleri şey çoğu zaman ana acı kaynağına dönüşür. Ve bu üzücüdür. Böyle olmak zorunda değil. 

Ama böyle olmaması için var olmayı öğrenmen gerekiyor. 

Blogger tarafından desteklenmektedir.