Header Ads

Yalan Bataklığı ve Delik Deşik Ruhlar / Frekanslar Hakkında Her Şey 27


Bugünkü halin, sen diye var olan şey, içinde bugüne kadar verdiğin tüm kararlar ile yaptığın tüm seçimlerin toplamı. Doğrudan yana olduğun, doğru olduğunu bildiğin şekilde hareket ettiğin her an, her seçim, her eylem ruhunu güçlendirdin ve daha iyi bir insan oldun. Ve bunun aksine, doğrularından ödün verdiğin, kolay olanı tercih ettiğin ve yanlış olduğunu bildiğin şekilde hareket ettiğin her an, her seçim, her eylem ruhun kirlendi, zayıfladı ve güç kaybetti. 

Yalan söyleyip söyleme konusu bir olma ya da olmama meselesidir. Yalansız bir hayat yaşayamıyorsan hiçbir zaman bir bütünlükten, tam olmaktan, olgunluktan bahsedemezsin. Bir çok olumlu yönün olabilir, birçok uğraş ile ruhsal yolculuğunda ilerleme kaydedebiliyor da olabilirsin ama tüm bu enerjiler delik deşiktir. Asla bir sağlamlık garantisi yoktur ve tutarlılıktan bahsedilemez. Her an çökebilir, her an her şey çöp olabilir.

En detaysız haliyle kolaycılıktır, kısa yol seviciliktir yalan söylemek. Diğer ruhsal yolculuk uygulamaları kendi özellerine ya da rutinlerine sahip olsalar da, yalan güpegündüz, tam da olağan işlerinin ve günlük alışkanlıklarının içinde yakalar seni. Normal akışın içinde seni kışkırtır, baştan çıkarır ve cezbeder.

Daha küçük bir çocukken, ödevini yapmadığında seni öylesine mutlu eder ki, seversin birdenbire yalan söylemeyi. "Elektrikler kesildi öğretmenim" cümlesi inanılmaz bir kurtarıcıdır, bir dost elidir adeta. Ve işe yaradığını görmek çok daha cezbedicidir. Öğretmenin azarından kurtulmuşsundur ve aynaya baktığında çok daha akıllı bir adam vardır sanki. "Ne kadar da zekiyim" dersin, ama konuşan sen değilsindir aslında, egodur, nefsindir. Ama ruhun bir hançer darbesi ile delinmiştir işte. O haklı azarı yemesi gerektiğini bilen ilahi özün, sen ne kadar iyi bir şey becerdiğini düşünsen de doğru yapmadığını bilir, bir tecrübesinden onu yoksun bıraktığını, kendisini geliştirecek ve yükseltecek bir deneyimin eksikliğini derinlerinde hissetmektedir.

Öz zedelenmiştir bir kere. Kolay yolda bellidir. Eve geldiğinde annen okulla ilgili soru sorar, "iyiiiii" dersin... Annenin azarından da kurtuldun, ve bir darbe, bir kesik daha... 

Artık benlik zedelendiği için yalan söylemek kapsamını genişletmiş ama tanımını daraltmıştır. Herkese ve her yerde yalan söyleyebilir haldesindir ama adı "normal bir şey"dir, "ne var ki bunda"dır, "yapacak bir şey yok"tur, "çaktırma"dır, "o kadarcık olur"dur, "mecburdum"dur...

Ruhun delik deşiktir, ve artık kontrol egona geçer. Havalı isimler gelmeye başlar ardından, yalan iyi bir şeymiş gibi adlandırılmaya başlar. Sözde birilerinin iyiliği için "beyaz yalan" söylemeye başlarsın. Birilerini ikna etmek için "süslü yalan" söylersin, çok da gurur duyarsın bu becerinle. Sevgilin için "pembe yalan" söylersin, onu üzmedin ya, kahraman sayarsın kendini. Üst üste bir sürü "kuyruklu yalan" söylersin ama bunları birbirine değdirmezsin ve çok kurnaz adamsındır artık. 

Ama, ruhun senin her söylediğin yalandan haberdardır ve her seferinde, sen bu konuda onun sesini ne kadar kısmış olsan da, içeride bir yerlerden sana doğruyu haykırıp durmaktadır.

Nefsinin en büyük silahıdır yalan. Bir kumar masası hayal etmeni istiyorum. İki kişi karşılıklı bir oyun oynarlar. Bir taraf sürekli doğru kartları ortaya atar ve sürekli kazanır. Kaybeden taraf elinde hiçbir şey kalmayınca silahını çıkarır ve hiç bir turu kazanamamışken birdenbire oyunun kazananı olur. İşte doğru kartları oynayan, yaratılış itibari ile tertemiz ve dosdoğru olan özün, ruhundur. Kaybeden egon yani nefsindir ve o silah da "yalan"dır. Sen yalan söyledikçe her halükarda nefsin kazanacak, ruhun kaybedecek. 

Özün delik deşik oldukça artık kendine saygın da kalmaz. Çok güzel pozlar kesersin dışarıya karşı ama kendine karşı zerre itibarın yoktur. Bu itibarsızlık da artık kendine de yalan söyleyebilirsin demektir, hem de çok haklıymışçasına.

Kilo vermen gerekir, ama "pazartesi başlayayım" dersin. Bu yalandır, onun doğrusu "yemek yemeyi hemen bırakmaya cesaretim yok"tur aslında. Zaten pazartesi de "hazır değilim" olur, "çok yoğun bir gündü" olur, "şu stres geçin sonra başlarım" olur.

Sigarayı bırakman gerekmektedir, ama "başaramıyorum" dersin. Bu yalandır, onun doğrusu "içmeyi çok seviyorum"dur aslında. Her bırakma denemesinde değişir, "bağımlılık abi, o kadar kolay değil" olur, "bi' keyfim bu var ya" olur, "şu ödemeler bitsin, tamam söz" olur. 

Biri senden yardım ister, ama "hiç müsait değilim" dersin. Bu yalandır, onun doğrusu "benim ne karım olacak ki bundan"dır aslında. Her karşılıksız bir iyilik istendiğinde değişir, "ya, dün söyleseydin olurdu ama şimdi mümkün değil" olur, "valla ben de seninle aynı durumdayım" olur, "bi' bakalım, ben seni ararım" olur.

Yalan söyleye söyleye kendine saygın da kalmamıştır artık. İlk başlarda aynaya bakıp da övdüğün görüntüyü beğenmezsin artık. Bunu kimselere çaktırmamaya çalışırsın ki "çaktırmamak" konusunda da uzmansındır zaten. Herhangi erdem üzerine konuşulduğunda sanki senin fikrini sormuşlar gibi atlarsın ortaya, "evet abi, dürüstlük yoksa o ilişki bitmiştir" dersin bir arkadaşının derdini dinlerken. Biri kilo vermekten bahsedince, sana derler gibi hissedersin, "ben istesem çok hızlı kilo verebiliyorum ama gıdalar bozuldu, su içsem yarıyor" dersin. Sigaradan dert yansa birisi, seni anlatıyor sanırsın, "ben çok bıraktım, istesem yine bırakırım, mesele kafada bitirmek abi" dersin. Birileri yaptığı bir iyilikten bahsetse, senin yapmadığını bilir zannedersin, "dost dediğin kara günde belli olur, iyiyken herkes yanındadır zaten kardeş" dersin. 

Artık bir ustasındır, herkesi kandırabildiğini düşünmektesindir, sağlam bir yalan ile her işi çözebilir, her ortamda kendini aklayabilir, her soruna çare bulabilir, her şekilde var olabilirim yanılgısında boğulmaktasındır. Ama hiçbir şeyi çözemediğini, aksine içindeki kördüğümlere yenilerini eklediğini ruhun bilir. İçinde bir yerlerde aklanmak şöyle durdun, delik deşil ruhuna yeni karalar çaldığını özün bilir. Çaresizliğini, çıkmazlarını, açmazlarını, sıkıntını, gün be gün, gram gram yok olduğunu ruhun bilir. Sen bunu reddedersin ama bu da yalandır. Sen görmezden gelirsin ama bu da yalandır. Sen inkar edersin ama bu da yalandır. Ruhun bilir.

Öz kontrolün, öz benliğin, öz saygın, öz imajın, hepsi bitmiş, ruhun yaralanmış, delik deşik olmuş, bütünlüğünü, tamlığını, olgunluğunu kaybetmiştir artık. Neden, kendi yalan olan dünya için yalan söylediğinden. Birazcık üzülmeyeyim diye, mahcup olmayayım diye, sıkıntı çekmeyeyim diye, derdimle yüzleşmeyeyim diye... Şimdi her daim için için hazanda, sürekli kendine mahcup, sıkıntı ve dert bataklığına batmış bir öz, bitap düşmüş bir ruh ile tek çaren yalana devam etmektir. Bir yalanı örtmek için başka bir yalan, o anlaşılmasın diye bir başkası, onun için de bir yenisi daha. 

İşte şimdi değersizsin artık. Ama bunun da çaresi var, yine bir yalan olarak, kabul etmezsin olur biter. Ama sana bir soru sorsam sanırım vereceğin cevap biraz seni kendine getirebilir. Şöyle ki, insanlık tarihi boyunca sevdiğin, ilham aldığın, örnek olduğunu düşündüğün birçok rol model insanlar vardır. Bunları say desem şöyle bir liste olacak muhtemelen: Nikola Tesla, Albert Einstein, Buddha, Konfiçyüs, Mevlana, Şems-i Tebrizi, Tapduk Emre, Yunus Emre, Fatih Sultan Mehmet, Kanuni Sultan Süleyman gibi gibi... Liste uzayabilir. Bunlardan biri ile görüşmek ister miydin? Ya da... Hatem-ul Enbiya, Rasul-ü Kibriya, Dürr-ü Yekta, O Taha, O Gönüllere Safa, Ahmedi Mahmudu Muhammed Mustafa... (s.a.v) 

Cevabın "evet" mi?... Ama soru bu değildi:

O seninle neden görüşmek istesin ki?

Blogger tarafından desteklenmektedir.