Şeriat Tarikat Hakikat Marifet Nefsi Mutmainne / Frekanslar Hakkında Her Şey 36
Öncelikle Mulhime mertebesinde bahsettiğim bir konuyu tekrar açıklayarak başlamak istiyorum. Nefsin Mulhime seviyesine gelmesi, onu alt seviyelerden kurtaran bir hal değildir. Nefs Mulhimede olduğunda kimlik ve benlik algısı hala Emmare seviyesinde kendisine yer bulmaktadır. Farkındalık hali olan Ego ise Levvame seviyesinde hala mücadelededir. Yüksek farkındalık algısını kazanmış Süper Ego ise Mulhime mertebesini tecrübe etmektedir. Henüz hiçbir ilerleme sağlanamamış, sadece aynı siyah, grinin tonları halinde açılmış ve seyrelmiş bir durumdadır ve her an başlangıç noktasına dönme tehlikesi devam etmektedir.
Siyah ile beyazın ayrıldığı nokta, Mulhimeden bir üst seviyeye çıkılabildiğinde, ak bir nefse ulaşıldığında gerçekleşir.
Dördüncü Seviye : Mutmainne
Mutmainne "tatmin olmuş" demek. Peki tatmin olmak ne demek? Doyuma ulaşmak, memnun olmak demek değil mi? Ama biz bu anlamları genelde keyif ve haz unsuru şeylerde kullandığımız için, asıl manasını kaçırıyoruz. Memnuniyetin anlamı aslen sakinleşmek, yatışmak ve huzur bulmak ile ilgili. Tatmin olmak derken aslında, açlık ya da arzu duyduğumuz hususa karşı artık sakinleştiğimizi, o açlık ve arzumuzun yatıştığını ve o konuda huzura kavuştuğumuzu anlatmaya çalışırız.
İşte Mutmainne mertebesinde nefs artık memnundur, tatmin olmuştur, sakin ve huzurludur. Artık hiçbir şüphe ve tereddüt içermemektedir. Artık kötü alışkanlıkların ve çirkin davranışların hiçbirisi bulunmamaktadır onda. Hiçbir şeyden korkmaz, hiçbir şeye üzülmez ve sürekli güven içindedir.
Tüm davranışlarında ve yaşantısında olgunluk ve dinginlik hakimdir. Mulhimeye kadar yapılan her çaba, adı üstünde birer çabadır. Emmare alttan seslenir, Levvame kıvırmaya, caymaya çalışır ve Mulhime bildikleri ve inandıklarını taklid ederek onlara uymamaya gayret eder. Ama Mutmainne'de artık taklid, çaba ve zorlama yoktur. Gayrete gerek yoktur. Hakiki bir haldir ve artık alttakilerin sesi duyulmuyor değil sesi çıkmıyordur.
Mutmainne nefs artık sürekli Rabb'i ile birliktedir. Artık hiçbir korkusu ve hiçbir şeyden çekincesi yoktur. Başkalarını yoldan çıkaracak büyük zorluklar, başkalarını isyan ettirecek uzun sıkıntılar Mutmainne için birer tecrübeden ibarettir. Artık onun için hiçbir şey umutsuzluk değil, hiçbir korku tehdit değildir.
Sokakta, elinde silah bulunan ve bir kadına şiddet uygulayan birini gördüğünü düşün. Böyle bir durumda;
- Emmare nefs oralı bile olmaz, en yakın duvar kenarından yavaşça sıvışmaya çalışır. Aklındaki şudur: "Benim derdim bana yeter, herkes kendi işine baksın."
- Levvame nefs duruma üzülür ama olaya engel olmaya pek niyet etmez, cesaret edemez. Aklındaki şudur: "Yazık kadına, Allah yardımcısı olsun ama adamın elinde de silah var, ne yapabilirdim ki?"
- Mulhime nefs elinden geleni yapmaya çalışır, duruma müdahil olmaya gayret eder ama kendini koruma derdinde ve can korkusundadır. Aklındaki şudur: "Buna kayıtsız kalamazdım ama Allah vere de başıma bir şey gelmese."
- Mutmainne nefs korkudan eser olmayacak şekilde ve yüzünde bir tebessüm ile önce kadının önüne geçer ve sonra onu oradan uzaklaştırmaya çabalar. Aklındaki şudur: "Ölmek için daha iyi bir nedenim olamazdı."
Mutmainne mertebesi artık hakiki bir yaşamdır. Yaşadım denebilecek kadar onurlu bir yaşamdır. Korku olmadan, tereddüt olmadan, tam bir teslimiyet ile dosdoğru yolda eksiksiz bir güvenle Rabb'ine yürümektir.
İşte bu teslimiyet ile sabırlıdır, olan için de olmayan için de acelesi yoktur. Her şey olması gerektiği gibi olur. İşte bu teslimiyet ile cömerttir, kendisine kalır mı diye şüphesi, endişesi yoktur. Hiçbir şeyin sahibi olamayacağını, hiçbir şeyin sahipsiz olmadığını bilir. İşte bu teslimiyet ile mütevazidir. En üstün olanın bilincinde, hiç kimsenin üstünlük taslayamayacağını bilir. Dışarıya karşı kördür, içine bakar kalbinin gözü hata görmez, dili kusur söylemez, eli ayıbı göstermez. Hepsi Rabb'in tecellisidir, yaratılışta çirkin olmadığını bilir.
Hakiki bir yaşam dedim ya sana az önce. Hakikatin ne olduğunu anlatmama izin ver lütfen. Mevlana'nın anlatımı ile çok kişilerce bilinen çok sevimli bir hikaye var: Bir gün bir talebesi Hazret'e gelmiş ve dört kapı diye bilinen, şeriat, tarikat, hakikat ve marifet kapılarını pek anlamadığını söylemiş. Hazret ise karşıda, rahlelerini açmış derslerini çalışan dört talebeyi işaret etmiş ve sırayla her birinin ensesine tokat atmasını, bunu yaptıktan sonra bu meseleyi anlatabileceğini söylemiş. Talebesi gitmiş, ilkinin ensesine bir tokat atmış. Tokadı yiyen yerinden fırladığı gibi aynen bir tokatla ona karşılık vermiş. İkinciye tokat attığında ise tokadı yiyen ayağa fırlamış, elini kaldırmış, lakin karşılık vermeden tekrar rahlesinin başına geri oturmuş. Üçüncüsü tokadı yediğinde hiç yerinden kımıldamayıp, sadece şöyle bir bakmış. Dördüncüsü ne tokadı yediğini sorgulamış, ne geriye dönüp bakmış, ne başını rahlesinden kaldırmamış. Talebesi Hazret'in yanına geri döndüğünde anlatmış Hazret:
- Birincisi Şeriat ehli idi. Yediği tokada bir karşılık verme hakkı vardı ve kendisine verilen bu hakkı kullandı, demiş.
- İkincisi Tarikat ehli idi. Artık yola girdiği için, kendisine kötülük yapana kötülük ile muamele etmeyeceğine dair bir nefs terbiyesinde idi. Bu yüzden bu hakkını kullanmadı, demiş.
- Üçüncüsü Hakikat ehli idi. Her şeyin Allah'tan geldiğini biliyordu, hiç şikayet etmedi sadece aracısını merak etti ve bir kere dönüp baktı, demiş.
- Dördüncüsü Marifet ehli idi. Tokadı atanın da attıranın da Allah olduğunu biliyordu. Ne şüphe ne de merak dahi etmedi. Yolundan gözünü hiç ayırmadı, demiş.
İşte Mutmainne mertebesi, Hakikat ehlidir. Bir de hep üstüne basa basa bahsettiğim, yeme içme konusundan bir örnek vereyim mi? :)... Şeriat ehli, doyana kadar yer. Tarikat ehll doymadan kalkar. Hakikat ehli ölmeyecek kadar yer. Marifet ehli, her lokmada Allah'ını bilerek, anarak, görerek yer.
Şeriat ehli bilendir, bilgisiyle yaşar. Tarikat ehli yapandır, potansiyel güç olan bilgiyi eyleme dönüştürür. Hakikat ehli var olandır, var oluşu ile her anı yaşar. Marifet ehli yok olandır, kendisinin dahi olmadığını bilir, BİRLİK ve TEK bilincinde yaklaşır da yaklaşır Rabb'ine...
İşte benim CAN dostum; Mutmainne ve sonrasını göstermek için benim ellerim kirli, yazmak için kalemim kırık, anlatmak için sesim kısık kalır. Hiç haddim değil, hiç hakkım yok. Yolun bu tarafına geçmek çok zor, tek güvendiğim senin duaların. Bana dua et n'olursun. Birbirimize dua edelim lütfen. Çünkü senin elin bana temiz, senin kalemin bana keskin, senin sesin bana gür olur.
...
Bundan sonraki üç mertebe Hakikat ehlinin sonrası, bizim bildiğimiz anlamda gerçeğin de ötesi. Bu noktadan ilerisi Marifet'e tabi ve bu noktadan ilerisine geçebilenler Marifet Ehli...
...
Seni seviyorum ve lütfen beni dualarında unutma...