Header Ads

Üç Ucu Pisli Değnek / Frekanslar Hakkında Her Şey 30


Yalan, şikayet ve yargılama... Bunlardan nasıl kurtulunur? Yeme içme konusunda da çok zorlanmıştık hatırlıyorsan ama bu üçlü daha zor. Çünkü yeme içme konusunda senin oto kontrolün çok işe yarar bir konumda idi fakat bu üçlü de o kadar işe yaramayabilir. Zira sen ne yaparsan yap düşman dışarıdan gelecek. Yeme içme konusunda bir hafta ila on gün arasındaki bir alışma sürecinden sonra durum kolaylaşmakta idi ama bu üçlü de kışkırtıcılar tüm istikrarı ile saldırmaya devam edecek hem de hayat boyu.

Ama çözüm birbirine çok yakın: ağzımızı tutmak...

Yalan ile başlarsak, bunu irade ile çözmek işin en kolay kısmı. İlk başlarda biraz zor gelebilir ama bir iki "inadına doğru" konuşmadan sonra bunun içine o kadar iyi geldiğini hissedeceksin ki çok ama çok memnun olacaksın. Asıl sorun sonuçları ile yüzleşmen gereken doğruculuklarda yaşanacak. 

Bir arkadaşın, sevdiğin bir arkadaşın sevinç içinde gelecek bir gün, elinde bir çizim, resim çizmeye merak salmış. "-Nasıl olmuş?" diye soracak. :)... Kağıdın üstünde bir takım lekeler var ama anlam yüklemek çok zor, ama onun yüz ifadesine bakılırsa çok güzel bir şey çizdiğini düşünüyor. Hadi cevap ver! İşte burada egon tüm gücü ile saldıracak ve şunu tavsiye edecek: "-Ayyy, çok güzel olmuş. Sen resim çizmeye mi başladın? Gerçekten çok sevindim, çok da beğendim. Bitirince bana ver n'olur, ilk resmin bende kalsın hatıra olarak." Samimiyetsiz... 

Aşama aşama gidelim: Birinci görev ağzını kapalı tutmak. Sakın cevap vermek için acele etme. Doğruyu söylemek zorundasın, ama ne konuşmuştuk, içinde sevgi olmayan hiçbir şeyi yeme. Aynı bunun gibi içinde sevgi olmayan hiçbir şeyi söyleme. Tabii ki arkadaşını kırmaman gerekiyor. Nezaket esas olmalı her zaman. Şöyle bir cevap olabilir: "-Bana kırılır mısın bilmem ama ben beğenmedim. Ama resim çizmeye başladığına sevindim. Bitince tekrar göster lütfen." Kırılır mı kırılmaz mı bilmem ama doğrusu bu. Sonrasında gönlünü alabilirsin ama için rahat olsun, ilk olarak o "Nasıl olmuş?" diye sorduğu için buraya kadar hiçbir sorun yok. Gerçi kırılmasında yine bir payın var. Sen şimdiye kadar ota çöpe, bööle mıccık mıccık şirin cevaplar verdiğin için, o da yine öyle olacağını sanarak koşa koşa sana geldi. Doğrucu olduğunu bilseydi kendisi de emin olana kadar gelmezdi zaten. Gördüğün üzere, her iki tarafta daha yapıcı bir dönem başlamış oldu böylece.

Burası kolaydı. Sevdiğin ve nazının geçtiği bir arkadaşına karşı dürüst davrandın. Bu çok güzel ve kendini iyi hissettiren bir durum zaten. Ama bak bakalım kapıdan kim giriyor? Nemrut, şirret, kaknem, kazulet, şı..... şşşşşşş.... Yavaş ol bakalım :). Yargılama konusuna geçmedik, az önce söylediklerine girmiyorum. Şöyle özetleyelim: sevmediğin, anlaşamadığın ve en büyük rakibin olan iş arkadaşın. Hafta sonu alışveriş yapmış ve yeni ciciler almış, herkes görsün diye Michael Jackson gibi (bu bir yargılamadır) dikiliyor kapı girişinde. Aldıkları çok güzel ve acayip de yakışmış. Ne hikmetse, önce sana soruyor: "-Nasıl olmuşum?" ... ... ... Evet, seni bekliyoruz :). Nefsin saniyede 120 km hızla yetişti, cevap hazır: "Kıyafet çok güzel Allah için ama o kafa ile bu sıfat kıyafete uymamış." :)... Sakın!... İşte şimdi ruhuna yaşaması  gereken deneyimi verme zamanı, nefsinin elektrik bağlantısını kes, ve tane tane dediklerimi tekrar et: "Kıyafet de çok güzel, sana da çok yakışmış, güle güle kullan." Tamam zor oldu biliyorum ama şimdi daha temizsin. Kirlenmedin ve kibir kirlerinden de biraz eksilttin. Bravo!

Yalan konusunda başarı için en önemli kural bu: cevapları yavaşlatmak. Dediğim gibi çok hızlı gelecek. Saniyede 120 km hızla ama ağzını kapalı tuttuğun sürece dışarı çıkamaz. Bi' nefes al, diyeceklerinin doğruluğunu tart ve öyle devam et. Zamanla alışacaksın.

Zorluk seviyesini biraz artıralım: şikayet... Şikayet konusunda birinci seviyedeki ağzımızı kapalı tutma işine bir argüman daha ekliyoruz, harekete geçmek. Çayın elbisenin üzerine döküldü: Önce sus, sonra hemen mutfağa koşup bir bez al eline. Tam ihtiyacın olduğu anda tükenmez kalemin tükeneceği tuttu: Önce sus, sonra hemen gidip yeni bir kalem al arkadaşından. Yerden bir şey alırken kafanı masaya çarptın: Önce sus, sonra hemen çarptığın yeri kaşı. Tam konsantre olduğun anda arkadaşın arıyor: Önce sus, sonra hemen telefonu sessize al. Bu örneklerde olduğu gibi ikinci eylem ne kadar hızlı gelirse ve bunu alışkanlık haline getirirsen şikayet gerçekleşmiyor. Ben bu "önce sus" kısımlarını beceremedim ilk başlarda, o yüzden her istenmeyen durumda "elhamdulillah" demek gibi bir alışkanlık geliştirdim, benim çok işime yaradı. Sana da tavsiye edebilirim. Bu da böyle böyle geçecek, merak etme.

Son seviye "BOSS LEVEL": Yargılama. Yalan ve şikayet konusunda geliştirdiğin beceriler, kendi kendine oluşturduğun yargılamalar konusunda sana yardımcı olacaktır lakin burada ataklar genelde dışarıdan gelecektir. Bir arkadaşın "pat" diye bir laf atacak ortaya, hiç farkında olmadan kendini bir şeyleri, birilerini, bir kurumu hatta ülkeyi yargılarken bulacaksın. Ben bu konuda çok uzun süre başarılı olamadım sonra imdadıma Yunus Emre yetişti. Tapduk Emre'nin Yunus Emre'ye verdiği ilk zikirmiş bu: "Ben bilmem" zikri. Kendisine herhangi bir soru sorulduğunda, sürekli "Ben bilmem" dermiş. Ben de aynısını yaptım. Sabahın erken saatinde şöyle bir cümle geliyor mesela: "Gördün mü dün akşam hakemin Trabzon'a yaptığını?" ya da "N'olcak bu Fenerbahçe'nin hali?" Cevap: "Bilmiyorum." Birincisini zaten bilmiyorum, ikincisinin de cevabı yok sanırım, benim çocukluğumdan beri sorulur (bu bir yargılamadır - latife yapıyorum) :)... Öğlen molasında şunun gibi bir şey gelebilir: "Ya, abi adamlar Avrupa'da bir aylık maaşı ile araba alıyor, biz bi' sene biriktirsek el arabası alamıyoruz." Cevap: "Bilemeyiz." Avrupa'da bulunmadım, maaşlar ve araba fiyatları konusunda da bir bilgim yok, bilemeyiz yani. Akşam ev dönüşünde, aracın penceresinden birini işaret eder arkadaşın: "Bak, bak! Şunun tipe bak, giydiği kıyafete bak! Nereye gidiyor bu gençlik anlamıyorum ki?" Cevap: "Bilmem." Ben sosyolog değilim, o gencin kim olduğunu da bilmiyorum, senin beğenilerin konusunda da net bir bilgim yok. Bilmem yani. 

Ve... Beklenen karşı cevap: "Sen de bir halt bilmiyorsun zaten!" :)... Yargılamayı bıraktığın zaman, artık iyi bir dedikodu arkadaşı olmadığın için ilk alacağın tepkilerden biri bu olur ve bu iyidir. Artık sana gelmezler, sen de rahat edersin. E, ne demişler: "Omlet yemek istiyorsan, bir kaç yumurtanın canına kıymak zorundasın." Sen de yargılamamak için biraz yargılanmayı göze almak zorundasın.

Ağzını tutmayı becersen de bir süre içinden geçirmeye devam edeceksin bazı cümleleri. Ama dillendirmemeyi devam ettikçe, artık onlar da gelmemeye başlayacak , emin olabilirsin. Bunlardan kurtulmak mümkün, deneyimlemediğim bir şey anlatmıyorum, lütfen güven bana. 

Yalan, şikayet ve yargılama... Evet üç ucu pisli değnek bu, neresinden tutsan bulaşır. Ama uzak durmak mümkün, az konuşmak mümkün, susmak mümkün. Bunlardan kurtulduğunda artık hediyelerini bekleyebilirsin. İnanılmaz bir biçimde bir şeyler kendiliğinden yoluna girmeye, talihin açılmaya, zorlukların ardından birçok kolaylıklar önüne gelmeye başlayacak. Susabildiğin kadar sus.

Sen sustukça hayat seninle konuşacak...

Sen sustukça O senin yerine konuşacak...

Ve O, her zaman ve mutlaka ve şüphesiz iyiyi, güzeli ve doğruyu söyleyendir.

Blogger tarafından desteklenmektedir.