Header Ads

Hayır Diyelim Hayrolsun Nefsi Emmare / Frekanslar Hakkında Her Şey 33


Döndük dolaştık yine yol egomuza, nefsimize çıktı. Dile kolay 33 gün oldu. 33 gündür ne konuştuysak konuşalım, anladık ki bu içimizdeki sesi terbiye edemezsek bu iş olmayacak, ama bunu bir başarabilirsek, her şey mümkün... Gel birlikte şu nefsimizle ilgilenelim ama bu defa yakından. 

Birinci Seviye : EMMARE

Hepimizin yolculuğa başladığı yer burası. Her birimiz bir nefis, yani ego, yani ene ile geliyoruz. Ene de, Ego da BEN demek. Biri arapça biri latince. Dolayısı ile bu ilk seviye benlik seviyesi. Emmare ise emreden demek. 

Bu seviyede benlik ile kendimizi aynı zannederiz. O bize bir şeyler emreder ve biz bunu kendi sesimiz sanarak ona uymaktan kendimizi alamayız. Bu yüzden de en çok asgari müştereklerden saldırır ki kendini güçlendirsin, onu dinlemeyi bize bir alışkanlık ve normal haline getirsin. 

En sevdiği şey yemektir. Ye der durmadan, canının çektiği, lezzetli olan her şeyi ye. Yersin, tüm bedensel faaliyetlerin yavaşlar ve artık çok daha kolay bir kölesindir. İç der, keyif senin değil mi? Bi' daha mı geleceksin dünyaya? Sigara da iç, içki de iç, sana keyif veren ne varsa tadını çıkar. Sonra da yat der, zaten ilk iki seçeneğe hayır diyemediysen ya yorgunluktan ya azgınlıktan yataktan başka bir şey düşünemezsin. Artık hangisi denk gelirse yatarsın sen de. 

Artık tamamsın, her yönden prangaların vuruldu, her şeyi emredebilir sana. Hakikati bilen ruhun artık çok yorgun, sana sesini duyuramıyor. Onun dediklerini yapa yapa bedenin de çok yorgun, bir şey yapmak istemiyor. Sırayla başlar artık; para mı lazım çal, ne gerek var ki çalışmaya, hem kim çalışarak zengin olmuş? Ben o kadar bekleyemem, bana hemen para lazım, çalabiliyorsan çal. Çalamıyorsan kumar oyna. Kumar oynayamıyorsan bahis oyna. Olmadı kredi çek. Onu da yapamıyorsan eşini dostunu kandır, illa ki sana kıyamayacak birileri vardır. Çalıştır kafanı biraz.

Sana tüm kötülükleri kolaylık gibi gösterir. Sen de onun aklını çok iyi bir akıl ve hatta zeka sanırsın. Sonra ödeme zamanı gelir, zira hiçbir borç ödenmeden bitmez. E, ne yapacağız diye sorarsın ama sorduğunu bile bilmezsin, sesli düşünüyorum zannedersin, o sensin ya sözde. E, bende çareler bitmez der: yalan atalım. Yok durumlar şöyle kötü, yok başıma şunlar geldi, yok istedim de olmadı vesaire... Oyala der sana, biraz oyala ki başka birinden borç isteyebilelim. Bu böyle bir kaç döngü gider. Sonunda her şey ortaya çıkar.

Sözünü tutamayan insan olarak ortada kalakalırsın, tam "sen bana ne yaptın?" diyeceksindir ki, eğer bunu dersen onun sen olmadığını anlayacaksındır, hemen yeni bir yöntem ile girer kanına, gurur... "Ne demek ya?" der. "Biz yalancı mıyız? Biz istemedik mi sanki? Biz mi böyle olsun istedik? Bunlar kendini ne sanıyor? Milletin dini imanı para olmuş? Bizim suçumuz yok? İnsanın üstüne bu kadar gelinir mi be!"

Ve işte beklenen seviye geldi. Seni buna hazırlamak için çok uğraştı. O uğraştı sen uğraşmadın, ve hak ederek galibiyetini eline aldı. Yeni seviyen hayırlı olsun: isyan... "Yok ya bizim kimseye borcumuz!" "Ödemiyoruz n'olcak?" "Zorla mı aldık kardeşim, vermeseydin." İşte sen bu kadar kötülükten sonra, ruhunu bu kadar üzdükten sonra, böylesine karanlık ve kötü enerjiyi üzerinde topladıktan sonra, hatırlatıcılar birer birer üzerine gelir ve sen bunların adına bela dersin. Burası tam olarak uyanman gereken yerdir. Tüm bela dediklerin uyanman için, kendine, özüne dönmen için geldi, uyan lütfen.

Eğer uyanamazsan işte şimdi son darbenin vurulacağı vakittir. Seni bu ana sürüklemek için o kadar çok uğraştı ki, artık buradan vaz geçemez. Son noktaya geldik, son bir gayret ile seni uçurumdan aşağıya iter: inkar... Başlar seni konuşturmaya: "Gökten para yağsa bize sahtesi düşer, hapse gireriz" "Allah bize vermiyor ki, biz n'apalım?" "Para zaten hep bu dincilerde" "Ben de dua ediyorum, neden herkese verirken bana vermiyor ki?" "Madem unutacaktın, beni niye yarattın?" "Kendisini övmeden vermeyen Allah mı olurmuş?" "Allah olsaydı ben niye bu kadar sıkıntı çekeyim ki?" "Bütün dinler yalan, ortadoğu uydurması, toplum uyuşturucusu, safsata bunlar."

Evet... Bu anlattığım geçim sıkıntısı üzerinden bir hikaye idi. Bunun sağlık sorunları üzerinden, evlatlar üzerinden, ilişkiler üzerinden, kimsesizlik üzerinden, savaş üzerinden ve daha birçok unsur üzerinden türevlerini düşünebilirsin. Nefsinin tuzağından kurtulamadığında varacağın nokta burası. Çünkü o, ilk yaratıldığında "Ben benim, sen sensin" demişti. En başından beri tanrı olma peşinde. İşte seni inkara götürebilirse, bir tanrıcık olacak ve tek bir kulu olacak: SEN...

Ama bir çözüm var yol arkadaşım. Çok da kolay: HAYIR... Hayır diyeceksin. 

Tamam biliyorum, peynirli makarnayı çok seviyorsun, bir tabak yedin, ikincisi için ayağa kalkmak üzeresin, bi' dur lütfen. Sana ikinci tabağı yemen için seslenen o, sen değilsin. Çünkü sen doydun aslında. İkinci tabağı isteyen sen olamazsın, bi' dur ve kendine dön ve söyle: HAYIR...

Kırk yılın başı arkadaşlarını görmüşsün, kadehler tokuşturuluyor. Sen de parlatmayacak mısın bir tane? Bi' kadehten bir şey olmaz. Lütfen bi' dur, senin o içkiye ihtiyacın olamaz. Zararlı olduğunu tüm dünya biliyor. O kadeh için seslenen o, bunu isteyen sen olamazsın. Bi' dur ve kendine dön ve söyle: HAYIR...

İş yerindeki şu haris ve kötü niyetli arkadaşın. Yine arkandan işler çeviriyor, yine senin emeklerinin üstüne konacak ve yine seni kötüleyecek. Ama bunu hak etti artık, yapıştır ağzının ortasına da inceldiği yerden kopsun. Yeter ama yani... Lütfen bi' dur, sen kötü biri değilsin, bunu çok iyi biliyorsun. Sana o yumruk için seslenen o, bunu isteyen sen olamazsın. Bi' dur ve kendine dön ve söyle: HAYIR...

Seni tebrik ediyorum. Her hayır dediğinde artık onu fark ettin demektir. Artık sen sensin, o ise o. Şimdi hamle sırası sen de. Fark ettiğini terk et. İkinci makarna tabağını alma, arkadaşlarından selamı eksik etme ama o masaya oturma, o kötü arkadaşına hiç bulaşma, emin ol günü geldiğinde kendi pisliğinde boğulur, o da kendine soru soracağı vakti bekliyordur. 

İşte var olmak, farkında olmak, varoluş, anda kalmak diye bahsettiğimiz pratiğin en güncel ve en basit halini deneyimledin. Bunu hayatının olmazsa olmaz bir alışkanlığı haline getirdiğinde artık Emmare dönemi bitmiştir. Sen onun farkına vardın, emrettiğini gördün, ve ortada kendine ya da tüm canlılığa karşı bir zarar var ise onu terk ettin. Bunu artık hiç unutmayalım:

"Hayır diyelim, Hayrolsun"

Blogger tarafından desteklenmektedir.