Sanane, Banane, Kime Ne? / Frekanslar Hakkında Her Şey 29
Geldik belanın büyüğüne. En büyüklerinden biri çünkü, daha ne olduğundan haberimiz yok, günlük yaşantımızın her yerine nasıl sızdığını bilemiyoruz bile. Binbir yüzü ve hilesiyle kendisini o kadar güzel gizlemiş durumdaki, farkında bile değiliz: her yerde ama her yerde... yargılama....
Artık günlük yaşantımızın bir normali, konuşma cümlelerimizin çok büyük çoğunluğu, iletişimimizin bir parçası ve neredeyse olmazsa olmazımız haline gelmiş durumda olan yargılamadan bahsediyorum.
Yargılamadan kurtulmak istediğinde ve dikkatini yargılamamaya verdiğinde ilk yüzleşeceğin durum şu: "E, konuşacak bir şey kalmadı." Zaten bu kadar konuşacak bir şey yoktu, ama yargılama ve onun türevleri sebebiyle bu kadar çok konuşuyoruz. Ve gerçekten bu kadar çok konuşmamıza gerek yok.
En önemlisinden başlayalım. Haberler... Evet, kulağa şaşırtıcı gelebilir ama haber diye izlediğin birçok bilgi yargılamadan başka bir şey değil. Öncelikle toplumsal olarak bir ilgi barındırmadığı sürece, o dinlediğin şey bir haber değildir.
Zira herhangi birinin evinin çatısındaki karları kürerken aşağı düşüp yaralanması senin bilmen gereken bir şey değildir. Hiç kimseye bir faydası da yoktur. Bu olağan bir kazadır sadece. Yaşayan kişiyi ve onun yakınlarını ilgilendirir ama senin bunu bilmen gerekmez. Tam aksine kötü haber yayılmamalı, mümkünse gizlenmelidir ki enerjisi orada sönüp gitsin. Ama bu ulusal haber kanallarında, hem de nedense hepsinde birden yayınlandığında artık çatısına çıkan her insanın bilgi hazinesinde böyle bir olasılık ihtimali yükselmiş olacak demektir. Ev kazalarının nüfusa oranla yüzde 10 seviyelerine çıkmış olması da bundandır.
Ve tabii ki şiddet haberleri... Yok efendim damadı kayınpederini dövmüş, ne bileyim bir bar çıkışında silahlı çatışma olmuş şu kadar yaralı varmış, ya da otobüs şoförü durakta durmayınca yolcu ona saldırmış. Bu olaylar, o olayı yaşayan ve çevre insanları ile güvenlik ve hukuk birimlerinden başkasını ilgilendirmez. Ama artık herkesin haberi olduğu için; kayınpederi ile anlaşamayan bir gencin, çıktığı mekandan memnun ayrılmayan dertli bir alkoliğin ve bindiği otobüs yanlış durakta duran bir yolcunun zihnine şiddet ile ilgili yeni bir fikir aşılamışsınızdır. Ve bu yarın aynı şekilde haberler yapabilmenin garantisidir.
Bu liste çok daha çeşitlendirilebilir ve uzayabilir. Ben uzatmak istemiyorum ama son olarak bir haber çeşidi olduğu iddia edilen, kitlesel bir dedikodu türünden bahsedip kapatmak istiyorum: magazin... Bu konuda içten davranmadığımı bilmeni isterim, zira içimden geldiği gibi konuşursan sanırım sendeki itibarım yerle bir olacaktır. Kendim tuta tuta anlatacağım. Instagram'ın ilk onunu sayıyorum, dinle: Christiano Ronaldo, Ariana Grande, The Rock, Kylie Jenner, Selena Gomez, Kim Kardashian, Leonel Messi, Beyonce, Justin Bieber... :)... Evet, kendimi gerçekten zor tutuyorum :)... Sence utanılacak bir durum değil mi? Dünyada en çok takip edilmesi gereken insanlar bunlar mıdır gerçekten? Peki acaba kimse bu arkadaşlardan bahsetmeseydi, onların yaptıklarını, dediklerini, giydiklerini, gittiği yerleri, yediği yemekleri, çoluğuna çocuğuna varana kadar herkes bu arkadaşlardan bahsetmeseydi, bu kadar sözde kıymetli olabilirler miydi? Burada çok kalmak istemiyorum, tek bir şey söyleyeceğim: Unlu mamullerden daha zararlı olan şey "ünlü mamül"lerdir. Lütfen uzak dur.
Ve evet, siyaset haberleri, eğer toplumsal bir nitelik içermiyorsa yargılamadır. O şuna böyle cevap verdi, bu şuna rest çekti, o bunu iddia etti. Unutma: Politika, güç odaklarının kendi çıkarlarını, halkın çıkarıymış gibi gösterme becerisidir. Onları bu kadar bilinir hale getiren sensin. Ama, hemen hemen hiçbirinin umrunda değilsin. Eğer asgari ücretin üç katını bir ayda maaş olarak alan değil de, sadece ve sadece vatan sevdası için, maaş almamayı kabul ederek, bedavaya çalışan siyaset adamları gelirse, belki o zaman izlenecek bir şey olabilir ekranlarda.
Ve evet, futbol haberleri de yargılamadır. Çünkü oynanmış bir oyunun, tekrar edeyim "çoktan oynanmış bir oyunun" üzerine, sekiz yetişkin adam ile üç saat televizyon programı yapmak, akıl sağlığı açısından çok iyimser bir tablo değildir. Hakem yanlış karar verdi dediğin anda, milyonlarca insanın o hakem hakkında kötü düşünce üretmesine sebep olursun. Şu penaltıyı kaçırdı dediğin anda, milyonlarca insanın beceriksizlik ve hata yapma fikri ile dolmasını sağlarsın. Hele hele şike gibi şeylerden bahsettiğin anda, milyonlarca insanın aklına sahtekarlık, dolandırıcılık ve adaletsizlik imgesini yerleştirirsin ki, tebrik ederim, bu kadar kısa sürede toplumu bu kadar kötü etkileyen bir şey yapmak başkasına nasip olmamıştır muhtemelen. Futbol dediğin "sektör", güç odaklarının, gelir düzeyi düşük insanların küçük paralarıyla büyük güçler elde edebilmeleri için vardır. Çok yakın bir örnek olarak hatırlatayım, sen salgın döneminde, işsiz kalma riski altında, futbol maçları yasaklandı diye üzülürken, o futbolculardan bazıları, virüs gelmesin diye salgın dönemini kendi "ada"larında geçirdiler. Tekrar edeyim "ada"... Evet, adamın adası varmış :(...
Haberleri takip etmek, her şeyden haberdar olmak, toplumsal bir ihtiyaç dışında, asgari müştereği ilgilendiren bilgiler dışında bilgilerle ruhunu kirletmek zorunda değilsin. Her ne kadar uzak durmaya çalışsan da bunları duyacaksın, mutlaka kulağına çalınacak ama en azından ilgini azaltır ve konuya dahil olmama kabiliyetini gösterebilirsen, kendine bir "aferin" diyebilirsin, zira çok zor olduğunu ben de deneyimleyerek kabul ediyorum.
İşte tam da bu gibi, çok doğruymuş ve kutsalmış gibi gösterilen bir habercilik anlayışından ötürü bembeyaz ruhun öylesine gri bir hal almıştır ki, artık bulaştırdığın lekeler senin gözüne gelmez.
Kayınpederi ile sorun yaşayan biri isen damadı haklı görebilirsin, damadı ile sorun yaşayan bir kız babası isen damadın hakkında çok daha kötü düşüncelere savrulabilirsin. Ama bundan haberin olmasaydı, hiçbir şey kaybetmeyecektin. Ev kazası, iş kazası, trafik kazası... Bunları bilmek artık senin için evde, işte ve trafikte kaza yapabilme olasılığını güçlendirmekten başka hiçbir işe yaramaz. Bu defa da korku kiri ile ruhunu boyamış, orada emin olmak, hamd etmek ve sevgi için daha az yer bırakmış olursun. Magazin dediğin şeyin içine bir kere bulaşırsan, artık komşunun ne giydiğini, akrabanın kocası ile arasının bozuk olup olmamasını, kızının arkadaşının annesinin neden sürekli telefon değiştirdiğini, çocukluk arkadaşının yeni kocasının ailesinin mal varlığının asıl kaynağını da konuşmayı hak görürsün kendine.
Ve bunun adı düpedüz dedikodudur, gıybettir, insan eti yemektir. Lüzumsuz habercilik, bütün bir ülkenin, hatta coğrafyanın, hatta dünyanın birbirinin etini yemesidir. Bundan daha büyük de bir bereketsizlik yoktur. Dedikodusu yapılan zengin olur, yapan fakirleşir. Bunun için kanıt arıyorsan, politikacıların, futbolcuların ve ünlülerin varlıkları ile kişi başına düşen milli geliri karşılaştırman yeterli olacaktır. Bu acayipliğin açıklaması ise şöyle yapılıyor: "Ama onların PR değeri yüksek." PR ne demek dersen, "Pespaye Rezillik"in kısaltması oluyor kendisi...
Lütfen şunu bir dene ve ne kadar bunun içine battığımızı ve üstümüzün başımızın bu pislik ile bulandığını anla. Gün içerisinde, üç kişi bir araya geldiğinde, herhangi biri hakkında konuşmadan kaç saniye geçebiliyor. Bir dakikayı dolduramayacağına bahse girerim. Eğer bu olmuyorsa, o arkadaş grubuna sıkı sıkı sarıl, sakın bırakma. Ama bunu denediğinde, durumun benim açıklamaya çalıştığımdan çok daha vahim olduğunu göreceksin.
Bu durumdan kurtulmak için uygulayabileceğin bir farkındalık tavsiye etmek isterim. Herhangi bir konuda, sana anlatılan ya da senin ağzından çıkan bir cümleye sanane, banane, kime ne diyebiliyorsan, o ortamdan uzaklaş, o cümleyi kurma.
"Abi çok kilo almışsın." Sanane!... Kimsenin durumu seni ilgilendirmez, onunla birlikte yaşamıyorsun ya da kilo problemi konusunda senden herhangi bir yardım istemiyor. "Filanca kocasından şu kadar tazminat almış." Banane!... Bana kendi ilişkisi hakkında danışmış biri değil, tanımam etmem, ne yaşadıklarını bilmiyorum, hiçbir şeylerinden haberim yok, beni ilgilendirmez. "Patron tatile Miami'ye gidiyormuş." Kime Ne?... Oğlu musun, kızı mısın, eşi misin? Bilmesi gerekenlere haber vermiştir zaten. Bunun senin iş hayatın ile ne ilgisi var, ne faydası var?
Yalan ve şikayet etmek konusunda kişisel becerin ile bir ilerleme kaydetmen çok daha kolay olabilir belki, ama yargılama konusunda çok zorluk çekeceksin. Her yerden, her kanaldan, her türden, her yönden saldırılara maruz kaldığını göreceksin. Çoğu yerde susmaktan başka çare bulamayacaksın ama zaten lüzumsuz yere konuşmamaktan bahsediyorum. Biraz suskun biri olmanın kimseye zararı yok. Biliyorum, çok konuşmak sanki bir iletişim becerisi, kişisel üstünlük ya da sosyal olmak ile bir tutuluyor çoğu zaman. Ama unutma ki kişisel gelişim değil ruhsal gelişim konusunda dertli bir adam ile konuşuyorsun.
Ama şöyle bir tüyo verebilirim, hani kişisel gelişim konusunda başarı için ön plana çıkarılan şu zenginlik meselesi var ya. Secret, mikrıt falan... Şu şöyle fakir bir aileden gelmiş de milyon dolarlar kazanmış, öteki taşradan gelmiş ama şöyle holdingleri böyle fabrikaları varmış, beriki annesiz babasız büyümüş ama şimdi bilmem kaç bin kişilik bir moda firmasının sahibiymiş filan... Milyonlar, trilyonlar havalarda uçuşuyor, başarılardan başarı beğeniyorlar vesaire... Hah, işte onların hiçbirisi onu bunu yargılayan, birilerinin dedikodusunu yapan ya da kendinden başka unsurlara kafa yoran tipler değil. Öyle olsa zaten kazandıklarında o milyon trilyonların da hepsi kendilerininmiş gibi davranmazlardı ama bu şimdinin konusu değil.
Yalan, şikayet ve yargılama, senin hayatından o kadar çok vakit, o kadar çok enerji çalıyor ki inanamazsın. Bunu benim anlattıklarım ile de tam olarak anlayamazsın. Ama bu üçünden kurtulduğunda, sana kalan o enerji ile, bu pisliklerin frekansını düşürmemesi ile ortaya çıkan mucizeleri gördükçe, artan bereketi deneyimledikçe, sebepsiz yere gelen yardımlara hayret ettikçe çok iyi anlayabilirsin. Bunlardan kurtulmadıkça, bolluk ve bereket bekleme, kolaylık bekleme, yardım bekleme. Ama bunlardan kurtulduğunda ise sadece bekle, hepsi önüne önüne serilmeye başlayacak.
Son olarak çuvaldızı kendime batırarak bitireyim. Farkındaysan son bir ayın en uzun konuşması oldu. Çünkü ben de bu konuşmanın başından beri, habercilik sektörü, futbol sektörü, kişisel gelişim sektörü, ünlüler derken bir çok şeyi yargılayıp durmaktayım. Sana anlatmak için yaptım belki ama doğrusu bu.
Gördüğün gibi, bu pisliklere bir kere bulaştın mı üstüne sıçramasına engel olamazsın.
Uzak durmak iyidir, az konuşmak daha iyidir, susmak en iyisidir.