Yoldaki En Büyük Engeller / Frekanslar Hakkında Her Şey 26
Fiziksel olarak bizi en tatmin eden, gerçeklik kavramını bize en çok doğrulayan duyumuzun dokunma hissimiz olduğunu konuştuk bir önceki gün. Bizim içine en gerçek şey dokunabildiğimiz, elimizde tutabildiğimiz şeydir. Ruhumuzun dokungaçları, elleri duygu ve düşüncelerimiz olduğundan bahsettik ve frekansımızı yükseltecek unsurlardan bahsettik.
Öncelikle şunu belirtmek istiyorum ki sürekli frekansımızı yükseltmekten bahsettiğimiz için lütfen kendini hakir görme. Yani sen çok düşük bir frekansta, alçak bir seviyede gelmiş ve onu yükseltmeye çalışıyor durumda değilsin. İçindeki ilahi öz zaten yaratılış itibari ile bu yeteneklerin hepsine sahip ve yüce bir varlık olan ruhun. Doğduğunda tertemizdin ama tamamen manevi bir özdün. Bir bedende dünyaya geldiğin için, madde alemine adaptasyonun esnasında ve tüm yaşamın boyunca bu maddi unsurlara bağlılığın nispetince frekansın düştü. Şimdi tekrar onu yükseltip geldiğin öze geri dönme çabasıdır bizimkisi.
Madde dünyasında dokunma hissin ile, ellerin ile yapabildiğin iyi şeylerin ne olduğunu düşünürsen, ruhun için bir önceki gün konuştuğumuz hasletler onlardır. Ellerin ile bir dostunun sırtını sıvazlayabilir, bir çocuğu ya da bir hayvanı okşayabilir, bir sevdiğine sarılabilir, alkışlayabilir, el sallayabilir, çağırabilir, yanaklarını sıkabilirsin. İşte dün konuştuklarımız da ruhunun kendine ve diğer ruhlara, tüm maneviyata yapabildiği bu gibi gerçek ce güçlü eylemlerdir. Dolayısı ile tüm olumlu duygu, düşünce ve manevi uygulamalar seni en çok ve en hızlı ileriye taşıyacak etkenlerdir.
Peki, ellerin ile yaptığın kötülükler neler? Sarsma, itme, tartaklama, tokat, yumruk ve bilumum şiddet ve kötü ifadeler içeren hareketler... Ve bir insanı en kötü yapan şeyler bunlar değil midir? İşte şimdi ruhunun kendine ve diğer ruhlara uyguladığı şiddet unsurlarına geldi sıra. Nasıl ki bir önceki gün konuştuklarımız seni en güzel yerlere getirecek hasletler ise, bundan sonra konuşacağımız üç günlük unsurlar ise seni dibe sürükleyen, bunları halletmediğin sürece hiçbir uygulamanın bir işe yaramayacağı, ne kadar çabalasan da beyhude kalmasına, ne yapsan nafile olmasına sebep olan şeyler.
Ve en üzücü kısmı şu ki bu manevi şiddet unsurları ile her yerimiz sarılmış durumda. Her birimizin gündelik hayatının bir parçası, normali haline gelmiş vaziyette. Birçok defa bunları yaptığımızda farkına bile varmıyoruz. Yapıldığı ifade edilse reddediyor ya da bunun bir zorunluluk ve hayatın bir parçası olduğunu öne sürüyoruz. Pek çok zaman bu manevi şiddet unsurlarını uygulamak beceri, meziyet, marifet, tecrübe sahibi olmak, zeki ve akıllı olmak ile aynı anlamda kullanılıyor ve takdir ediliyor. Ve ne yazık ki, tam tersi durumlar da, yani bunlardan kaçınmak, bunlara baş vurmamak, bunların olmaması gerektiğini savunmak ise aptallık, akılsızlık, iş bilmemek, tecrübesizlik, acemilik ve hatta saçmalık ile eş tutuluyor.
İşte sırada, manevi olarak, yapabilirsen vezir yapamazsan rezil edecek, yeme içme perhizine rahmet okutacak, yükselme ve düşme için en keskin viraj, frekansını yükseltmek adına en kuvvetli sıçrama tahtası, frekansını dibe batırmak adına en ağır kaya olan üç unsura geldi:
- Yalan
- Şikayet
- Yargılama