Header Ads

Muladhara Swadhisthana Manipura Anahata Vishuddha Ajna Sahasrara Çakra / Frekanslar Hakkında Her Şey 38


Çakralar bedenin belirli bölgelerinde yer alan enerji merkezleridir. Hayat enerjimiz çakralarımız üzerinden akar. Bedenin, zihnin ve ruhun arasındaki uyum ve denge çakra sistemindeki akışkanlık ile doğru orantılıdır. Her bir çakra bedeninde belli bir noktaya, belli bir renge ve belli bir notaya karşılık gelir. Çünkü çakra sistemin boyunca akan enerji evrensel enerjidir ve dolayısı ile evrendeki kendine özgü tüm unsurlar ile bağlantılı, iletişim ve uyum içinde olmanı sağlayan bu akışın kendisidir.

Buna renk olarak bakarsak, birinci çakradan yedinci çakraya kadar tüm görülebilir renk skalasını içerir. Ses olarak bakarsak, birinci çakrada karşılık bulan ritmik vuruşlardan tiz, melodik ve kozmik ezgilere doğru bir akış içerir. Beyin dalgaları olarak baktığımızda ise alfa, beta ve gama gibi yükselen bir titreşim söz konusudur.

Çakraları anlatmaya başlamadan önce bir hususu tekrar dillendirmek istiyorum. Çakra ve meditasyon dendiğinde bu iki bilgi ve uygulamayı korkulan bir biçimde dine aykırı kabul etme, hatta bunun şirk kabul edilmesine kadar aşırı bir savunma haline geçme düşüncesine sahip olan kişiler ile karşılaşıyorum.

Öncelikle her fırsatta belirttiğim gibi, benim dediklerim yasa, kural ya da şart değil. İnanmadığı bir şeyi uygulamamak konusunda tabii ki herkes özgür. Lakin yanılgının yine manevi unsurlardan uzak kalma sorunundan kaynaklandığını düşünüyorum. Zira akupunktur konusunda hiç itiraz eden kimseyi görmedim. Aslında tamamen aynı görüşe dayanan, bedenin enerji hatlarındaki belirli noktalara yapılan iğne uygulaması ile çalışan bir doğu tıbbı iken, bu konuda hiç bir itiraz ile karşılaşılmıyor. Çünkü ortada fiziksel bir beden, uygulayan bir başka beden ve uygulama aracı olarak ise yine bir nesne olarak iğneler var. Sadece gözünün gördüğüne inanan, gayba inanmak konusundan uzaklaştırılan zihinler, akupunkturu kolayca benimserken meditasyon ve çakralara dinden çıkmaya yakın bir anlayışa bürünüyor. 

Bir müslüman olarak, bilginin Çin'den de Hindistan'dan da gelse kıymet gösterilip alınması gerektiğini ben de biliyorum sen de. Meditasyona ve çakralara bu şekilde yaklaşan bu anlayış, arabanın Almanı, telefonun Amerikanı, saatin İsviçrelisi, tatlının Fransızı olduğunda hiç mi hiç müslüman olmayışlarına aldırmıyor ama konu iç huzur olduğunda, düşünce olduğunda, ruhsal bir mesele olduğunda hemen bir saldırı yapılmışçasına tepki gösteriyor.

Çünkü araba da, telefon da, saat de, tatlı ve pasta da elle tutulur, gözle görülür de ondan. Bu konudaki sorun ile nefsin nasıl bir tavır sergilediğini tekrar anlatmak istemiyorum, bu konuda yeterince konuştuk hem de detaylı olarak.

Bunu söylediğim de bana kızarsın diye tahmin ediyorum lakin belki de birinin bunu söylemesi lazım. Bu ülkenin neredeyse hepsi müslüman, ama namaz kılanın oranı %30 civarı, okuduğunu anlayarak kılan oranı ise binde bir midir, on binde bir midir, kim bilir? Böyle olduğundan dolayı, meditasyon yapan bir kişi, yaşadığı güzel hali anlattığında, tarif ya da tasvir ettiğinde, kıldığı namazdan bir şey anlamayan bir müslümanın kendi ibadetini ya da dinini savunmaya geçmesi çok doğal görünüyor. Çünkü sen kıldığın namazdan bir şey anlamadığın halde eğer o meditasyon yapan Hintli, gerçekten anlattığı gibi bir hal yaşıyorsa, sanki senin dinin ve ibadetin değil de meditasyon daha üstünmüş gibi hissediyorsun ki eğer bunu kabul edersen, yaşanacak travma ve yıkım anlatılabilir ya da katlanılabilir gibi değil.

Burada şunu anlamanı istiyorum: Meditasyon dini bir uygulama değildir, ama ruhsal bir uygulamadır. Aynı olumlu düşünmek gibi, aynı bir arkadaşını teselli etmek gibi, aynı bir uzamandan psikolojik destek almak gibi. Ve evet, doğruya doğru, bilinçli bir şekilde yapılan bir ruhsal uygulama, sadece yatıp kalkmaktan ibaret olan bir namazdan daha faydalıdır. Burada lütfen beni iyi anla, faydalıdır diyorum üstündür demiyorum. Ama Maun suresinde diyor ki: "Yazıklar olsun o namaz kılanlara ki onlar namazlarını ciddiye almazlar..." 

Ben de meditasyon derken sürekli odaklanmaktan, zihninin boşaltmaktan, bir olmaktan bahsettim hatırlıyorsan... Yoksa Brahma'ya, Vishnu'ya ya da Shiva'ya tapınmaktan bahsetmedim. Meditasyonun bizim tasavvufumuzdaki karşılığının tefekkür olduğunu, "Bir saat tefekkür bir yıl nafile ibadetten hayırlıdır" şeklinde bir hadis-i şerif olduğunu, meditatif bir hal ve anlayış ile kılınabilen bir namazın çok daha başka bir şey olduğunu anlattım. 

Bu konu üzerinde dururken emin ol ki ben de çok iyi hissetmiyorum kendimi. Sana karşı ukalalık yapıyor ya da hocalık taslıyor gibi hissediyorum kendimi. Ama durumun vehametini anlaman için gayret ediyorum. Şöyle düşün lütfen: Daha önce hiç namaz kılmamış biri olsan ve kötü niyetli olduğumu bilmeden ilk defa benden namaz kılmayı öğrenecek olsan ve ben de sana anlatsam ve desem ki: "Fatiha'dan sonra kısa bir sure okuyacaksın ama sen sure bilmediğin ben sana kısacık bir sure öğreteyim, şunu ezberle lütfen:

"E'cil Lebnadnı Gad Rab!... Ya Ce'cillah Nednis Yev Uğci'..." Çok güzel, sureyi de öğrendin ve bununla namaz da kılarsın bir güzel. Çünkü diğer okuduklarının anlamını öğrenmediğini bildiğim için bunun da anlamını araştırmayacağına adım kadar eminim. Halbuki sana sure diye öğrettim dediğim şey: "İç güveysinden hallice, çay bardağından bellice" şeklinde ve şu anda seninle konuşurken doğaçlama uydurduğum bir saçmalığın tersten okunuşu sadece. İllah ve Rab kelimelerinin tersten yazılışını bir kaç saniye düşünmem bunu uydurmam için yeterli oldu. Ne kadar acıklı olduğunu anlayabildin mi?

Bir örnek daha vereyim. Çok büyük bir firmada işe girmek için ya da o firma ile iş yapabilmek için o firmanın sahibi ile görüşme yapabilme, buluşma şansını elde ettin. Firma sahibi, her ne kadar büyük imkanlara sahip olsa da gayet sevgi dolu, seni önemseyen ve sana tenezzül etmeye gönüllü bir halde "Buyur, nedir benden dileğiniz" dedi... Sen şöyle bir şey der misin?: Ne dediğim "koymir kifrib çihadnu sunok miği ded en"... Saçma sapan, hiçbir şey anlamadığın bir mıgır mıgır... E, ama benim CAN dostum, namazda huzurunda bulunduğun Allah, tüm imkanların sahibi, imkan kavramının dahi sahibi, seni senden çok seven, senden dileğini soran ve sana rağmen sana tenezzül eden Rabb'ül Alemin değil mi? Bu yaptığın utanç verici bir sahtekarlık değil mi? Devasa bir saygısızlık değil mi?

İşte meditasyon yapanın da senin namazından çok fayda elde etmesi bu yüzden. O meditasyonu bilerek, tüm farkındalığı ile yapıyor ama sen... Bir çanta ararken 6 dükkan gezen sen, bir saat almak için 8 internet sitesini birbiri ile karşılaştıran sen, sosyal medyaya 3 saat, televizyona 5 saat ayıran sen... "Subhaneke ve bi hamdik(e) ne demek, 10 dakikanı ayırmazsın... Sonra Rabb'im beni duymuyor, Allah dualarımı kabul etmiyor... 

Bir de şu var: Namaz varsa meditasyon nasıl işe yarıyor? O zaman o da hak, bu da hak, olur mu öyle şey?... Buyur bir de buradan yakalım :)... Yer çekimi kuvveti sadece sana mı var bre müslüman? Hristiyan topu yere atınca düşmüyor mu? 2+2 sadece mü'min toplayınca mı 4 ediyor. Yahudi toplarsa üç buçukta mı kalıyor? Sen bir yakınını kaybettiğinde üzülüyorsun, böylesine içli bir mübareksin de, ateist bir sevdiğini kaybedince göbek mi atıyor? Sendeki ruh da ondaki tuzruhu mu acaba? :)...

 Tüm geçerli fiziksel yasalar gibi, tüm geçerli bilim türleri gibi, manevi yasalar da ilimler de her yaratılmış için geçerli çünkü. 

Rahman ismi tecellisi bunu gerektiriyor çünkü. Bu alemde, bu gezegende, bu boyutta inansak da inanmasak da bize eşit imkanlar verdiğini Canım Allah'ım kendi beyan ediyor zaten. Tam tersine bir şey düşünürsen, adaletsizlik ihtimalini öne çıkarırsın ki, o zaman benim meditasyonu anlatmamı yadırgaman yerine kendi derdine yanmanı öneririm :)...

Velhasıl kelam, benim çenem düştü yine özür dilerim ama bu manevi yasaların her birinden en büyük istifadeyi sağlayabilecek insan inançlı insan iken, yine inançlı olmasından dolayı istifade edememesi, üstüne üstlük bir de kendi inancından da bir fayda sağlayamaması beni çok üzen bir şey. Aslında tüm gayem senin iyiliğin için emin ol.

Çakralar ile ilgili genel bilgilendirmeye devam edelim istersen:

İlk çakramız Muladhara, yani Kök Çakra... 

  • Sanskritçe anlamı "Varlığın kökü ve temeli" demek. 
  • Renk olarak karşılığı: kırmızıdır. 
  • Ses olarak karşılığı: "Do" notasıdır. 
  • Titreşim olarak karşılığı: 8 Hz Alpha dalga boyudur. 
  • Elementi: topraktır.
  • Bedendeki yeri: anüs ile cinsel organın arasında, tam olarak oturduğun yerdir.
  • Bağlı olduğu organlar: Kan kemik ve hücrelerdir.
  • Etkilediği salgı bezi böbrek üstü  salgı bezleridir.
  • Bloke eden duygu: korkudur.
  • Eğer bloke olursa: Kabızlık, mesane sorunları ve kolon hastalıkları gibi hastalıklar oluşabilir. Maddi unsurlara zafiyet ve kendini bu dünyaya ait hissetmeme duygusu ön plana çıkar. Endişeli, güvensiz ve öfkeli bir hal hakim olabilir. Obezite, anoreksiya nevroza ve diz problemleri görülebilir.
  • Fazla çalışırsa: Maddiyata aşırı düşkünlük gözlemlenir. Dünyevi olana bağlılık artar.
  • Dengeli olursa: Topraklanma sağlanır, fiziksel ve duygusal olarak güven hissi hakim olur. Hayattaki değişimlere çok kolay uyum sağlanır. Özgüven, dünyevi yeteneklerde beceri ve fiziksel güç bu enerji merkezi ile ilişkilidir.
İkinci çakramız Swadhisthana, yani Sakral Çakra...

  • Sanskritçe anlamı "Varlığın yerleştiği yer" demektir. 
  • Renk olarak karşılığı: turuncudur. 
  • Ses olarak karşılığı: "Re" notasıdır. 
  • Titreşim olarak karşılığı: 9 Hz Alpha dalga boyudur. 
  • Elementi: sudur.
  • Bedendeki yeri: göbeğin hemen altında kasıklara yakın olan yerdir.
  • Bağlı olduğu organlar: Karaciğer, dalak, bağırsaklar, böbrekler, mesanedir.
  • Etkilediği salgı bezi: cinsel salgı bezleridir.
  • Bloke eden duygu: suçluluktur.
  • Eğer bloke olursa: İdrar yolları enfeksiyonu, cinsel iktidarsızlık ve bel ağrısı gibi hastalıklar oluşabilir. Yemek, cinsellik, sosyal ve zihinsel eylemlerden haz alamama duygusu ön plana çıkar. Yaratıcılık gerektiren konularda başarılı olamayan bir hal hakim olabilir. Üreme, doğurganlık ve migren problemleri görülebilir.
  • Fazla çalışırsa: Hazlara aşırı düşkünlük gözlemlenir. Zevk ve keyif unsuru olan şeylere bağlılık artar.
  • Dengeli olursa: Mutluluk sağlanır, neşe ve sevinç hakim olur. Hayattan keyif alma sağlanır. Öz değer, haz alma, cinsellik ve yaratıcılık gibi işlevler bu enerji merkezi ile ilişkilidir.
Üçüncü çakramız Manipura, yani Solar Plexus Çakra...

  • Sanskritçe anlamı "Göz Kamaştıran Mücevher" demektir. 
  • Renk olarak karşılığı: sarıdır. 
  • Ses olarak karşılığı: "Mi" notasıdır. 
  • Titreşim olarak karşılığı: 10 Hz Alpha dalga boyudur. 
  • Elementi: ateştir.
  • Bedendeki yeri: göbeğin hemen üstünde bulunan yerdir.
  • Bağlı olduğu organlar: Dalak, karaciğer, safra kesesi ve sinir sistemidir.
  • Etkilediği salgı bezi: pankreastır.
  • Bloke eden duygu: utançtır.
  • Eğer bloke olursa: ülser, enflamasyon, yeme bozuklukları ve sindirim zorlukları gibi hastalıklar oluşabilir. Depresyon, stres ve anksiyete duygusu ön plana çıkar. Yorgun, güçsüz ve çekingen bir hal hakim olabilir. Panik atak ve mide problemleri görülebilir.
  • Fazla çalışırsa: Aşırı kontrolcülük gözlemlenir. Empati yoksunluğu, yüksek ego ve kibir artar.
  • Dengeli olursa: İrade kabiliyeti sağlanır, güçlü, farkında ve saygılı olma hakim olur. yaşam enerjisinde bolluk ve ego ustalığı sağlanır. Özgüven ve özsaygı bu enerji merkezi ile ilişkilidir.
Dördüncü çakramız Anahata, yani Kalp Çakra...

  • Sanskritçe anlamı "zarar görmemiş, etkilenmemiş ve yenilmemiş" demektir. 
  • Renk olarak karşılığı: yeşildir. 
  • Ses olarak karşılığı: "Fa" notasıdır. 
  • Titreşim olarak karşılığı: 10.5 Hz Alpha dalga boyudur. 
  • Elementi: havadır.
  • Bedendeki yeri: göğsün tam ortasında, kalp hizasında bulunan yerdir.
  • Bağlı olduğu organlar: Kalp, ciğerler ve damarlardır.
  • Etkilediği salgı bezi: Timüs bezidir.
  • Bloke eden duygu: kederdir.
  • Eğer bloke olursa: Kalp, damar bozuklukları ve astım gibi hastalıklar oluşabilir. Sevme ve sevilme yoksunluğu duygusu ön plana çıkar. Paranoyak ve kararsız bir hal hakim olabilir. Kalp krizi ve yüksek tansiyon problemleri görülebilir.
  • Fazla çalışırsa: Aşırı hassasiyet gözlemlenir. Başkaları için kendini harcama ve fedakarlık artar.
  • Dengeli olursa: Koşulsuz sevgi sağlanır, şefkat ve merhamet hakim olur, blokajları açma ve blokajlardan kurtulma sağlanır. Kendini sevme, kabullenme ve huzur bu enerji merkezi ile ilişkilidir.
Beşinci çakramız Vishuddha, yani Boğaz Çakra...

  • Sanskritçe anlamı "tamamıyla saf" demektir. 
  • Renk olarak karşılığı: mavidir. 
  • Ses olarak karşılığı: "Sol" notasıdır. 
  • Titreşim olarak karşılığı: 12 Hz Alpha dalga boyudur. 
  • Elementi: Ses (eter)dir.
  • Bedendeki yeri: boğazın tam ortasında bulunan yerdir.
  • Bağlı olduğu organlar: Boğaz, ağız, dişler ve ensedir.
  • Etkilediği salgı bezi: Tiroid ve paratiroid bezleridir.
  • Bloke eden duygu: yalandır.
  • Eğer bloke olursa: Ses, boğaz sorunları ve diş ve dişeti problemleri gibi hastalıklar oluşabilir. Kendini doğru ve istediği gibi ifade edememe ön plana çıkar. Konuşma bozuklukları ve dengesiz bir hal hakim olabilir. Boğaz enfeksiyonları ve tiroit problemleri görülebilir.
  • Fazla çalışırsa: Gereksiz ve boş konuşmalar ile dedikodu artar.
  • Dengeli olursa: Sosyal olarak becerikli ve başarılı bir hal hakim olur, yüksek bir iletişim yeteneği sağlanır. İfade tarzı olarak konuşmak, yazmak, dans etmek ve resim yapmak bu enerji merkezi ile ilişkilidir.
Altıncı çakramız Ajna, yani Alın Çakra...

  • Sanskritçe anlamı "yetki, izin ve otorite" demektir. 
  • Renk olarak karşılığı: çivit mavisidir. 
  • Ses olarak karşılığı: "La" notasıdır. 
  • Titreşim olarak karşılığı: 13 Hz Beta dalga boyudur. 
  • Elementi: Düşünce (eter)dir.
  • Bedendeki yeri: iki kaşın arasında bulunan yerdir.
  • Bağlı olduğu organlar: Gözler, kulaklar ve beyindir.
  • Etkilediği salgı bezi: Hipofiz bezidir.
  • Bloke eden duygu: ayrılık yanılsamasıdır.
  • Eğer bloke olursa: Baş ağrıları, görme ve duyma fonksiyonlarında bozulmalar gibi hastalıklar oluşabilir. Odaklanma zorluğu ön plana çıkar. Maneviyat eksikliği, hayal gücü yoksunluğu ve basiretsiz bir hal hakim olabilir. Görme ve duyma bozukluğu problemleri görülebilir.
  • Fazla çalışırsa: Aşırı hayalcilik, aşırı maneviyat düşkünlüğü ve halüsinasyonlar artar.
  • Dengeli olursa: hisler, sezgiler ve duru görünün güçlü olduğu bir hal hakim olur, beynin iki lobunun da dengeli, iyi ve berrak çalışması sağlanır. Üçüncü göz olarak tarif edilen farkındalık deneyimi ve altıncı his yeteneği bu enerji merkezi ile ilişkilidir.
Yedinci çakramız Sahasrara, yani Taç (Tepe) Çakra...

  • Sanskritçe anlamı "bin yapraklı" demektir. 
  • Renk olarak karşılığı: mordur. 
  • Ses olarak karşılığı: "Si" notasıdır. 
  • Titreşim olarak karşılığı: 15 Hz Beta ile 40 Hz Gama dalga boyları arasıdır. 
  • Elementi: Kozmik Kaynak (eter)dir.
  • Bedendeki yeri: Kafamızın tepe noktasında bulunan yerdir.
  • Bağlı olduğu organlar: Beyin ve tüm sinir sistemidir.
  • Etkilediği salgı bezi: Epifiz bezidir.
  • Bloke eden duygu: Dünyevi bağlılıklardır.
  • Eğer bloke olursa: Birlik ve Allah inancından uzaklaşma görülebilir. Yaşamın anlamsızlığı ön plana çıkar. Maneviyatın reddedildiği ve dünyaya aşırı düşkün bir hal hakim olabilir. Ruhunu dinleyememe ve inançsızlık problemleri görülebilir.
  • Fazla çalışırsa: dünyadan el etek çekme gözlemlenebilir.
  • Dengeli olursa: ruhani yeteneklerin güçlü olduğu bir hal hakim olur, hayat amacını bulma ve ona uygun bir yaşam sağlanır. Ebedi gerçeklik, ruhsal olgunluk, yüksek benlik ve tevhidi kavrama, anlama ve yaşama yeteneği bu enerji merkezi ile ilişkilidir.
...

Bugün ne kadar çok konuştum değil mi? 2 gün daha affını, anlayışını ve sabrını rica ediyorum. Yarın bu konuştuğumuz yedi çakranın birden dengelenmesini ve aktivasyonunu sağlayan bir meditasyon ile karşında olacağım. Ertesi gün ise dünyanın en ama en ama en güzel şeyini, dilim döndüğünce anlatıp, artık frekanslar hakkındaki konuşmamızı bitirelim istiyorum. 

Ama bu benden kurtulduğun anlamına gelmiyor, daha konuşulacak çok ama çok şey var. Bu kadar uzun süre bana katlandığın ve beni dinlediğin için minnettarım ve seni seviyorum...


Blogger tarafından desteklenmektedir.