Bana Yol Arkadaşlığı Eder Misin? / Beden - Zihin - Ruh 01
Beden, zihin ve ruh hakkında konuşmaya başlarken önceliği zihne vermenin doğru olacağını düşünüyorum. Önemli olanın ruh ve ruhun tekamülü olduğunu unutmadan önceliği zihne vermemin sebebi, üçlemenin de ortasında yer almasından anlaşılacağı gibi, zihin hem beden hem de ruhun deneyimlerine doğrudan etkisi olan bir unsur.
Neredeyse herkesin yanıldığı nokta da bununla ilgili. Bizler bu dünyada ruhu deneyimleyen bir beden olduğumuzu sanıyorken aslında bedenimizi deneyimleyen bir ruh olduğumuzu unutuyoruz. İşte bu deneyim esnasında ruhun bedeni ve madde dünyasını deneyimlerken kullandığı "zihin" bir arayüz gibi hareket ederek, fiziksel deneyimlerimizi ruhun anlayabileceği bir dönüştürücü görevini görüyor.
Ama işin güzel tarafı şu ki, bu zihin kullandıkça kendini geliştirmeye devam edebilen üstün nitelik ve neredeyse sonsuz kabiliyetlere sahip bir arayüz. Ve en muhteşem yanı, zihnin yenilenmesi bir tamir ya da eksik giderme gibi çalışmak yerine, tamamen yenilenme ve yeni bir üst versiyon olarak var olma şeklinde gerçekleşiyor.
Zihin bir arayüz olduğuna göre hem madde olan beden hem de subtil (ince madde - yarı madde) olan ruh ile benzer özellik ve araçlara sahip olmalı ki her ikisi arasındaki bağlantıyı sağlayabilsin. Bu şekilde düşündüğümüzde bedensel yani fiziki tarafa hitap eden organımız, beynimiz karşımıza çıkıyor.
Beden için beyin demek neredeyse her şey demek. Bütüncül şifanın da yavaş yavaş hayatlarımızla dahil olmasıyla her geçen gün tecrübe ettiğimiz gibi bildiğimiz üzere, beynimiz doğru çalışıyorsa her şeyimiz düzgün çalışıyor demektir.
Beynin çalışma şeklinin tezahürü her iki yönde de kendini gösterir. Hastalık, yoksulluk ve odaklanamama gibi fiziksel olumsuz sonuçlar da, mutsuzluk, kararsızlık ve stres gibi olumsuz ruhsal sonuçlar da beynimizin düzgün çalışmaması ile doğrudan ilişkilidir.
Ve aynı ilişkinin ters yönlü olanları da yine çift taraflıdır. Yani iyi beslenme, sağlıklı bir yaşam tarzı gibi olumlu fiziksel etkenler beynimizin iyi çalışmasını etkilerken, aynı şekilde, olumlu düşünme alışkanlığı, stresten uzak bir yaşam tarzı ve anda kalma egzersizleri gibi olumlu ruhsal etkenler de beynimizin sağlıklı olmasını sağlar.
Bu konuşmalarımızda beden, zihin ve ruh üzerine yoğunlaşmamızın asıl nedeni sensin yol arkadaşım. Çünkü aslında beden, zihin ve ruh dediğimiz şey insanın ta kendisidir. Sana bir insan olarak ne kadar kıymetli, ne kadar özel ve değerli olduğunu anlatmaya çalışmak istiyorum. Çünkü emin ol ki, seni böylesine özenli ve dikkatli anlatmaya çalıştığım gibi çok özel bir şekilde seviyorum. Neleri başarabileceğini, yeteneklerinin ve becerilerinin nerelere kadar uzanabileceğini, kendi öz değerini anlamanı çok ama çok önemsiyorum.
Ama bunları söyledim diye herhangi bir büyüklenmeye kapılmamanı da önemsiyorum. Senin özel ve değerli olman, ÖZ'ünün sonsuz değerinden kaynaklanıyor. Senin seçilmiş olmandan, Allah'ın evrendeki halifesi ve muhatabı olmandan ileri geliyor. Bu seni tabii ki O'nun yanında küçücük kılarken, O'ndan gelmiş ve O'na dönecek olman da bir yandan kıymetini gözler önüne seriyor. Sonsuzu kaça bölersen böl yine sonsuz eder. Sen de sonsuz, sınırsız ve kusursuz olan Allah'ımın sonsuz alemlerinden birisin. Bu yüzden kendini bilmeni arzu ediyorum. Bu söylediklerimden de anlaşılacağı gibi bu evrendeki her ne varsa hepsi bir kişiye yönelik tasarlanmış ve hazırlanmış durumda: Sana...
Bu anlattıklarım eğer sana abartılı geldiyse ya da en azından "o kadar da değil" diye bi' geçirdiysen içinden, henüz unuttuğun ÖZ'ünü hatırlayacak değişimi yaşamamış olmandandır. Ve söze ilk başladığım gibi, değişim zihin ile, zihinde başlar.
Bu değişim konusunda konuşurken; epigenetik, nöro-plastisite ve bedenimizin kendini iyileştirmesi gibi mucizevi bilimsel gerçeklikler ile tanışacak ve daha da mucizevi olan, bunu herkesin, hepimizin yapabileceği gerçeği ile karşılaşacağız. Ve bunu araştırırken göreceğiz ki hem beden hem de ruhumuza doğrudan etki eden bu tüm bu beceriler aslında nöral bağlantılarımız ile ilişkili. Ve yine göreceğiz ki bedenimizde trilyonlarca nöral bağlantı varken, onların rastgele ya da kontrolsüz çalışmalarına boyun eğmek yerine onları kontrol edebilir hale gelebilecek kapasitedeyiz.
Bu yeteneklerimizi kısıtlayan şey ise duyularımıza esir hale gelmemiz ve ne yazık ki dünyayı algılayış biçimimizi duyularımız ile sınırlı bir hale getirmiş olmamız. Bedenimizde duygu olarak kendini gösteren biyo-kimyasal süreç zihnimizin bir eseridir fakat, ÖZ'ümüzü tanımaya başladıkça anlayacağız ki aslında zihnimiz de ruhumuzun kölesidir. Doğru çalışmaları yapmadığımız ve hakiki bir anlayış geliştiremediğimiz için bağımsızlığını ilan etmiş gibi görünse de artık ruhun hakimiyetini geri kazanmanın vaktinin geldiğini düşünüyorum. Bunu birlikte başarabiliriz, sen ve ben... Tüm bu konuşma, ÖZ'ünü tekrar bulman ve içindeki ilahi gücü yeniden hak ettiği şekilde alevlendirebilmen için olacak.
Şu anda var olan "SEN"den pek memnun olmadığını tahmin edebiliyorum. Çünkü, muhtemelen, şu andaki "sen" pek de benim anlatmaya çalıştığım gibi mucizevi bir şey değil gibi. Tam tersine, hayatın ve özellikle içinde bulunduğumuz modern çağın zorlukları altında ezilen, bocalayan, mucizeler gerçekleştirmek şöyle dursun sadece hayatta kalabilmeye odaklanmış aciz bir yaşam formu gibi, değil mi? İşte ilk vaz geçmeni isteyeceğim şey de bu olacak: "Şimdiki Sen"... Hala onun gibi davranarak hayatında yeni şeyler olmasını bekleyemezsin. Yeni bir şeyler istiyorsan sana "Yeni Bir Sen" gerekli. Birlikte onu nasıl inşa edeceğini konuşmak istiyorum seninle.
Konuştuklarımızın sadece bilgi olarak kalmaması konusunda senden gayretini rica ediyorum. Bilgi potansiyel bir güç olarak elbette ki değerlidir. Görüşün açılması ve algının aydınlanması adına felsefe tabii ki kıymetlidir ama bu defa sadece neyi bildiğimizle kalmadan nasıl yapıldığına daha çok odaklanmak istiyorum seninle.
Öğrendiklerimizi uygulama konusunda da ortak bir söz verebilirsek birbirimize, eminim ki biz de eski bilgelerin ve büyüklerin ustalığına ulaşabiliriz. Böylece kal'i başka hali başka bireyler olmanın ötesine geçebilir, birer yaşam ustası olabiliriz. Bunu yaparken senden ikinci bir ricam ise şu olacak: bize öğretilen ve şu ana kadar bilebildiklerimiz ile lütfen kendini sınırlama. Uygulamaların ve anlatılanların aklına yatması konusunda ya da şu ana kadar zihnimize yerleştirilmiş sınırlayıcı inançlar ve bilimsel gerçekler ile onaylanmış olması konusunda ısrarcı olma. Sadece YAP. Yap ki sonuçları birlikte deneyimleyebilelim, sadece anlatılanları değil de yaşadıklarımızı konuşalım artık.
Buradaki tehlikeyi henüz fark etmemiş olabilirsin. Zihin dediğimiz şey sadece beynimizde yerleşmiş durumda değildir çünkü. Tüm alışkanlıklar, kabullenmeler, bağımlılıklar ve sınırlayıcı inançlar örgüsü ile tüm bedenimiz bir zihin gibi hareket eder. Bu sebeple aklın ile yapmaman gerektiğini bilsen de midenin yemek arzusuna karşı çıkamazsın. Aklın ile sigaranın zararlı olduğu konusunda tam olarak eminsindir hatta içmemeyi çok istersin ama ciğerlerinin ve kanının ona karşı olan arzusuna engel olamazsın. Aynı şekilde sana yapılan bir kötülüğe karşı aynı kötülük ile karşılık vermek zorunda olmadığını, tam tersine iyilikle karşı muamelede bulunmanın çok doğru ve erdemli olduğunu bilirsin ama sınırlayıcı inanç ve davranışlarına bir türlü engel olamaz, kendini kavgadan alıkoyamazsın.
İşte "şu andaki sen", bu beden zihinden oluşan ve alışkanlık, bağımlılık ve sınırlayıcı inançlar ile tahrif edilmiş sahte bir benliktir. Bundan kurtulmayı başaramadığımız sürece yaşayacağımız hayatta sahte bir hayat olacaktır.
Ben "orjinal BEN"i, "hakiki BEN"i, "gerçek BEN"i, daha açık söylemek gerekirse ÖZ'ü, özümü bulmak için bir yolculuğa çıkmak istiyorum.
Bana yol arkadaşlığı eder misin?