İkinci Teknik: 100 Sayısının Sihri / Yazmanın Gücü 03
100 sayısı çok güçlü bir sayıdır. Dünyadaki en iyi şeylerle ilişkilendirilir - en büyük 100 şirket, en iyi 100 restoran, en iyi 100 müzik grubu, okuman gereken 100 kitap veya görmen gereken 100 film veya ölmeden önce ziyaret etmen gereken 100 yer gibi… Eğer matematikte iyiysen, 100'ün tam miktarın %100 olduğu yüzde esası olduğunu bilirsin. Her ne yapıyorsak en iyisi olmamız gerektiğinde, bize "%100" olmamız gerektiği söylenir.
Toplumda herhangi bir şey 100'e ulaştığında - bu ister bir ülke ya da kişi için 100 yıl olsun, ister bir TV programının 100 bölümü olsun - bu büyük bir dönüm noktası olarak kabul edilir. 100 sayısı, iki kez ortaya çıkan 1 ve 0 sayılarından oluşur. Bu sayıların her biri kendi başlarına büyük önem, sembolizm ve güç taşır. 1 sayısı genellikle herhangi bir şeyin doruk noktası veya zirvesiyle ilişkilendirilir; başarı veya kazanım gibi.
Öte yandan, 0 sayısı istikrarı, sonsuzluğu ve ebediyeti simgeler (0 herhangi bir şeyle çarpıldığında 0 olur). Ama aynı zamanda yeni bir başlangıcı, bir başlangıç noktasını da sembolize edebilir ("0'dan" bilmem neye diye başlayan sayısız kitabın da gösterdiği gibi). O halde 100 sayısı neredeyse sınırsız bir 1 sayısı olarak görülebilir.
Güç ve potansiyel ile dolu bir sayıdır. Herhangi bir şey 100 ile çarpıldığında çok daha güçlü ve önemli bir şey haline gelir. Bunu birkaç yıl önce hayatımın kritik bir noktasında öğrenecektim. O zamanlar, 100 sayısının yazmanın gücüyle birleştiğinde ne kadar etkili olduğunu tesadüfen keşfetmiştim.
Değiştirilebilir Hedefler
Haziran 2015'ten Mayıs 2016'ya kadar geçen 12 aylık dönem benim için büyük bir kişisel başarı ve doruk noktasının yanı sıra çalkantılı ve belirsiz bir dönemdi. Avustralya'nın başka bir yerinde altı yıl yaşadıktan sonra Sydney'e ilk taşındığımda, yeniden bir avukat, Avustralyalı bir avukat olmak gibi büyük bir hedef belirlemiştim. O zamanlar bunu başarmak için ne param ne de kaynaklarım olduğu düşünüldüğünde bu devasa bir hedefti.
Yine de bunu başarmaya kararlıydım ve bunu başarmamda bana yardımcı olması için ilerleyen bölümlerde anlatacağım güçlü bir süreci kullandım. Temmuz 2015'te nihayet Avustralya'da avukat olabilmem için gereken tüm şartları tamamladım. İki yıl boyunca çok çalıştıktan, neredeyse tam zamanlı okuduktan ve yarı zamanlı çalıştıktan sonra, nihayet yeni ülkemde avukatlık mesleğine kabul edilmeye hazırdım.
İki ay sonra, Ağustos ayında, Yeni Güney Galler Yüksek Mahkemesi'nde Baş Yargıç bana ve diğer yüz yeni avukata hukuk mesleğine kabul yemini ettirirken gururla ayakta durdum. Bundan iki ay sonra, şaşırtıcı bir şekilde, listelediğim bir diğer büyük hedefim olan Sydney'de bir hukuk bürosunda çalışma hedefim de gerçekleşmiş oldu. Ancak yeni hukuk bürosunda çalışmaya başladıktan bir ay sonra, bu hedefimi ilk yazdığımda öngördüğümden çok uzak olduğunu gördüm.
Bir kez daha avukat olduğum için kendimi tatmin olmuş ve başarılı hissediyordum, ancak yeni işyerimde işler yolunda gitmiyordu. Kısa süre içinde kendimi profesyonel hayatımda bulunduğum en zehirli çalışma ortamında buldum. Üç ay sonra istifa etmeye hazırdım. Bunun yerine, inatçı olduğum için devam ettim. Ayrıca, daha sonra fark ettiğim gibi yanlış bir şekilde, bir hedef belirlendikten sonra bunun değiştirilemez olduğuna ve hedefe ulaşmam gerektiğine inanıyordum;
ve bu hedefi belirledikten kısa bir süre sonra yetersiz kalmak veya bırakmak, başarısız olmak ve kaybetmek anlamına geliyordu. Pes eden biri olmak istemiyordum ama bulunduğum yerde de mutsuzdum. Bir kez daha avukat olarak başarılı olmak istiyordum ama bu hukuk firmasının zehirli ortamında çalışmaktan nefret ettiğimi de inkar edemezdim. Kendi kendime, "ama daha önce büyük hukuk firmalarında başarılı oldun ve o zaman bırakmadın, şimdi de bırakma!" diye mantık yürüttüm.
O andan itibaren her gün işe gittiğimde bir ayağım hep kapının dışındaydı. Bu durumda uzun süre kalamayacağımı biliyordum. Neyse ki, dört ay sonra hukuk bürosundan kovulmamla ikilemim benim için çözüldü. Omuzlarımdan büyük bir yük kalktığı için son derece rahatlamış olsam da, işten çıkarıldıktan hemen sonra yine de endişeli hissettim. Ödemem gereken faturalar vardı ve ufkumda alternatif bir iş beklentisi yoktu. Artan endişe ve kaygılarımın ortasında, nasıl yapılacağını ve iyi yapılacağını bildiğim tek şeye yöneldim - yazdım.
100 Gün ve Gece Boyunca Yazdım
Çok geçmeden faturalarımı ödeyecek parayı nereden bulacağımı düşünmekten yoruldum. Çabucak bir iş bulma hedefi yazmak yerine daha yükseğini hedefledim. İşten çıkarıldığım andan itibaren 100 gün içinde bir ev satın almayı hedef olarak belirledim. Bu o zamanlar yazmak için oldukça gülünç bir hedefti. Avustralya'da, tam zamanlı bir işte çalışmadığım ve güçlü bir tasarruf kaydım olmadığı sürece hiçbir banka bana borç para vermezdi.
Hukuk bürosundan çıkarıldıktan sonra bunların hiçbirine sahip değildim. Bu hedef gülünç olsa da benim için çok önemliydi çünkü bir ev satın almak için hem param hem de bir işim olması gerekiyordu. Bunu başarmak neredeyse imkansızdı ve işte tam da bu yüzden yazdım. Yazmanın gerçekliği dönüştürebileceğini zaten öğrenmiştim ve bunu hayatımda birçok kez kanıtlamıştım. Bunu tekrar kanıtlayacaktım ve bu hedefe ulaşmam için görünürde hiçbir yol olmaması önemli değildi.
It Works! (İşe Yarıyor!) adlı kitapta, istediğini elde etmek için inanılmaz derecede basit bir teknik tarif ediliyor: istediğini kağıda yaz, her gün sabah, öğle ve akşam olmak üzere üç kez oku, istediğini mümkün olduğunca sık düşün ve içindeki büyük güç dışında hiç kimseyle bu konu hakkında konuşma. İlerleyen günlerde daha da etkili kılmak için bu tekniği ve varyasyonlarını, diğer yönergeleri ve kilit noktaları açıklıyacağım.
Bu tekniği, zaten bildiğim bir ilkeyi uygulayarak bir adım daha ileri götürdüm: yazmak, güneş ışığını odaklamak için kullanıldığında bir büyüteç gibi davranır. Bir büyüteç nasıl güneş ışığını çok küçük bir noktaya yönlendirip onu yakabiliyorsa, yazmak da düşüncelerimizi, kararlılığımızı ve irademizi belirli bir hedefe odaklayabilir. Ben de tam olarak ne istediğimi yazmaya karar verdim -işsiz kaldığım andan itibaren 100 gün içinde bir ev satın almak- ve bunu elde edene kadar 100 gün boyunca aralıksız yazacaktım.
Bir hedef belirleme ve başarma aracı olarak yazmanın gücü üzerine yaptığım araştırmalar sonucunda, birçok yüksek başarılı kişinin de aynı şeyi ya da benzer bir şeyi yaptığını keşfettim. Brian Tracy, Hedefler! adlı kitabında, en önemli 10 ila 15 hedefinin bir listesini, bir şeyler olmaya başlayana ve sen onları gerçekleştirmeye başlayana kadar her gün sürekli olarak bir deftere yazma yöntemini öğretiyor. Büyüteç prensibimi kullanarak, günlüğüme sürekli olarak sadece bu öncelikli hedefi yazmaya karar verdim.
Daha önce bahsettiğim 100 sayısının gücü ve önemi nedeniyle bunu 100 gün boyunca yazmayı seçtim. Tam da yazdığım gibi evi satın aldım. Ancak bunu tam olarak yüzüncü günde gerçekleştirmedim. Sözleşme yapıldı ve yazının yüzüncü gününden yaklaşık altı ay sonra resmi olarak evin sahibi oldum. Ama hiç şikâyet etmedim, hem de hiç. Bu başarılı bir sonuçtu. İstediğimi elde etmiştim. Son teslim tarihimde ya da öncesinde alamamış olmam önemli değildi.
Dokuz aylık süre boyunca, bu odaklanarak yazma süreciyle ilgili başka, değerli dersler de öğrendim; bu dersler bir dahaki sefere kullandığımda kesinlikle işime yarayacak. Hedefimize ulaşmak için bir tarih belirlemek ne kadar önemlidir? Bu çok önemlidir. Bir hedefe ulaşmak için bir tarih belirlemek, kendin ya da dünya için bir son tarih belirlemekten çok, onu gerçekleştirme konusunda ciddi olduğuna dair kendine bir taahhütte bulunmakla ilgilidir.
Bir hedefi yazıp üzerine tarih damgası vurduğunda, çoğu zaman o hedefe başlangıçta belirlediğin zaman dilimi içinde ulaşamadığını göreceksin. Ancak hedef hakkında yazmaya başladıktan sonra işlerin nasıl geliştiğine dönüp bakarsan, gerekli adımların, koşulların ve olayların hepsinin belirlediğin zaman dilimi içinde gerçekleşmeye başladığını açıkça göreceksin. Sadece nihai sonuç, yani hedefinin gerçekleşmesi, orijinal bitiş tarihinden sonra gerçekleşti.
Bu, hedefi gerçekleştirme sürecinin normal ve hatta gerekli bir parçasıdır. Belirli bir hedefi tekrar tekrar ve tutarlı bir şekilde yazma eylemi, hedefinin sürekli olarak aklında kalmasını sağlar. Hedefin her zaman gözünün önünde olduğu için, her zaman onu düşünürsün ve bunu yaparken de belirli eylemlerde bulunman için teşvik edilir ya da ilham alırsın. Bunlar büyük olasılıkla başlangıçta küçük adımlar olacak, ancak daha sonra giderek büyüyecektir.
Benim durumumda, küçük adımlar attım - satın alabileceğim alanları belirledim ve maksimum bütçemi hesapladım. Katıldığım bir emlak yatırım grubunun bana yönlendirdiği iyi bir ipotek komisyoncusunu aradım. Daha büyük adımlar olarak, yarı zamanlı işlere girdim ve sonunda tam zamanlı bir iş teklifi aldım. Bu teklifi kabul ettim.
Hedefin hakkında yazdığın 100 gün boyunca, belirli bir eylemde bulunmak veya belirli bir adım atmak için ilham aldığında, o anda ne kadar küçük veya rastgele görünürse görünsün, eylemi takip etmen veya adımı atman gerektiğini öğrendim. Bunun seni nereye götüreceğini asla bilemezsin. Çok geçmeden, bu ilham verici eylemlerin bir araya gelerek başlangıç noktandan doğrudan hedefine ulaşmanı sağlayan köprüyü oluşturduğunu fark edeceksin.
Kendin Dene: 100. Güce Kadar Yazma Tekniği
Defterini veya günlüğünü al, her zaman kolayca erişebileceğin bir şey olsun. Yaklaşık 15 dakika ila yarım saat boyunca rahatsız edilmeden yazman için en uygun zamanı seç. Bu faaliyet için en uygun iki zaman genellikle her günün başlangıcı ve yatmadan en az 15 dakika öncesidir. Ulaşmak istediğin tek ve en önemli hedefi yaz - olmak, yapmak ya da sahip olmak istediğin bir şey. Hedefini birinci şahıs ağzından, güçlü, olumlu ve pozitif kelimeler kullanarak ve her zaman şimdiki zamanda yazabilirsin.
Olmak, yapmak ya da sahip olmak istediğin şey için kendinden başka kimseden izin istemediğini her zaman hatırla. Bu nedenle, "Şöyle şöyle yapmak için" yazmak yerine, "Şöyle şöyle yapıyorum" yaz. "Sahip olmak istiyorum" veya "sahip olmak isterdim" yazmak yerine, "Artık sahibim" yaz. Bu hedefi ayrıntılı olarak tanımla. Ne kadar çok ayrıntı verirsen o kadar iyi olur. Bunu yapmak sana ayrılan 15 dakika ila yarım saatlik yazma süresinin tamamını alabilir, bu nedenle bu bölümdeki 100 günlük teknik birçok hedef için değil, yalnızca tek bir hedef için uygundur.
Bir sahneyi sanki şu anda ya da çok yakın geçmişte oluyormuş gibi yazmayı etkili bulabilirsin, bu da hedefine zaten ulaştığın anlamına gelir. Örneğin benim durumumda, hissettiğim duyguları yeni aldığım evin duvarlarına ve zeminine dokunuyormuşum gibi anlattım. Kendine "bu hedefe ulaştıktan hemen sonra yapacağım ilk şey nedir?" diye sor. Örneğin, belirli bir kişiyi arayacağını ve onunla yeni başardığın şey hakkında konuşacağını söyleyebilirsin.
Daha sonra bu görüşmeyi yazında anlatırsın. Benzer bir doğrultuda, tanımlamanın gücünü artırmaya yardımcı olacak Nöro-dilsel Programlama'dan alternatif bir teknik deneyebilirsin. Kendine "hedefime ulaştığımı şüpheye yer bırakmayacak şekilde ima edecek son adım nedir?" diye sor. Örneğin, hedefin belli bir eve sahip olmaksa, hedefe ulaşıldığını şüpheye yer bırakmayacak şekilde gösteren en son eylem, cebinden ya da çantandan evin anahtarlarını çıkarman, anahtarı ön kapının anahtar deliğine sokman, çevirmen, kapıyı açman ve eve girmen olacaktır.
Bu sahneyi hayal et ve yazında ayrıntılı olarak anlat. Hedefine ulaştıktan hemen sonra yapacağın eylemi yazarken, yaşayacağın duyguları da eklediğinden ve tanımladığından emin ol. Bir duyguyu yazılı olarak tarif etme eylemi o duyguyu üretir. Beden zihni harekete geçirir. Amerikalı yazar ve mistik Neville Goddard, kitaplarında, dileğin gerçekleşmesi duygusunu tanımlamanın ve içsel olarak üretmenin önemini anlatmıştır.
"Dileğim şu anda gerçekleşmiş olsaydı nasıl hissederdim?" diye sorar. Bu, dileğin gerçekleştiği duygusudur. Zihninde belirli görüntülerin veya sahnelerin yer aldığını hayal etmek zorunda değilsin. Kendine sadece dileğinin gerçekleştiğini fark ettiğin anda hangi duyguları hissedeceğini sor. Huzur, coşku, muazzam bir rahatlama ya da bir dizi başka güçlü duygu olabilir. Şu anda bu duyguları gerçekten yaşadığını hisset. Sonra da bunun hakkında yaz.
Hangi gün yazdığını belirt. Hedef listelerken tarih yazmaya benzer şekilde, 100 veya 89 veya 57 veya 28 gün içinde istediğin sonucun gerçekleşeceğini veya hedefine ulaşacağını yazabilirsin. Her gün yazarken geri sayım yapacaksın, örneğin dün "79 gün içinde istediğime sahip olacağım..."; bugün "78 gün içinde istediğime sahip olacağım..."; ve yarın "77 gün içinde istediğime sahip olacağım...." yazacaksın. Geri sayarken günlerin sayılarını vurgulamak bile isteyebilirsin.
Bu geri sayımın sende sadece artan bir heyecan ve beklenti duygusu oluşturması çok önemlidir. Çocukken tatile kadar günleri saydığında nasıl hissettiğini düşün. Yatmadan önce günleri sayarken - 12 gün! 11 gün! 10 gün! - Tatil gelmeden önce heyecanın artar ve büyük günün gelmesi için sabırsızlanırdın. Ya da düğün günün gelene kadar günleri geri saydığını düşün. Her gün geçtikçe, sevgilinle birlikte olma beklentin artar ve onunla evlenmek için sabırsızlanmaya başlarsın.
Öte yandan, bu geri sayımı yazarken kendini stres altında hissediyorsan, her gün geçtikçe giderek daha endişeli, sinirli veya üzgün olduğunu fark ediyorsan, o zaman geri sayımı yazmayı bırak. Bu adım, içindeki güçlü olumlu bekleyiş, heyecan ve öngörü duygularını artırmak içindir, seni gergin bir enkaz haline getirmek için değil! Eğer 1. Gün yaklaşırken kendini stresli ya da endişeli hissedersen, rahatla, bu arzuyu nihayet gerçekleştirmenin ne kadar harika olacağını düşünmeye geri dön ve bunu yaz.
Ya da yazdıkların aracılığıyla duygusal durumunu tersine çevir. Günler ilerledikçe kendini zaten sıkıntılı hissediyorsan, yaşamak istediğin ters duyguyu yaz ve tanımla. Hissetmek istediğin duyguları yazdığın anda, bu duyguların bedeninde hızla üretildiğini göreceksin.
Hatırlanması Gereken Kilit Noktalar
Bu teknik, tek bir hedefte olduğu gibi daha uzun bir hedef listesi için de işe yarayacaktır. Ancak tek bir önemli hedefe odaklanırsan daha da güçlü olacaktır. Açıklandığı gibi, yazın, tüm zihinsel enerjini güneş ışığı gibi yoğunlaştıracak ve tek, öncelikli bir hedefin başarılmasına taşıyacak bir büyüteç görevi görecektir. Psikolojik olarak da bu teknik işe yarar çünkü beynin her şeyden çok zevkli hislerle uyarılmayı sever; bir kez zevkli bir hissi deneyimlediğinde, onu tekrar tekrar deneyimleyebilmek için kaynağını aramaya devam edecektir.
O önemli hedefin sana yaklaştığını görmek, yaşayabileceğin en zevkli deneyimlerden biridir. Bazen zevkli bir deneyimin beklentisinin, gerçek deneyimin kendisinden daha zevkli olduğu söylenir. Tek hedefini yazmaya ve onu ayrıntılı bir şekilde tanımlamaya başladığında, hedefine gerçekten ulaşmanın nasıl bir şey olacağına dair duyguları harekete geçirmeye başlarsın. Dahası, hedefine yaklaştıkça sonuçları görmeye başladığında, kendini daha da motive olmuş hissedersin ve bu da seni hedefine doğru daha fazla harekete geçmeye teşvik eder.
Bu 100 günlük süreç boyunca, beyninin haz arama mekanizmasını harekete geçirmeye başlarsın ve bu mekanizma, o tek önemli hedefe ulaşma yolunda adımlar atmaya devam etmen için seni enerji ve motivasyonla beslemeye devam eder. Son bir kilit nokta: içsel durumuna dikkat et. 100 gün boyunca, şüphe, inançsızlık, cesaretsizlik veya sabırsızlık baş gösterdiğinde, neler yaşadığını yaz. Bu uzun süreçte şüphe ve inançsızlık yaşamak olağandışı değildir;
özellikle de tek yaptığının yazmak olduğunu düşündüğünde ve hedefine yaklaştığını gösteren hiçbir şey algılamadığında, cesaretinin kırılması ve sabırsız hissetmen normaldir. Ancak, bu "olumsuz" duyguları oldukları gibi kabul etmelisin - insan olduğunun, insan doğasının kaçınılmaz olarak maruz kaldığı tüm zaaflara ve kırılganlıklara tabi olduğunun teyidi. Yani evet, 1. Güne yaklaşırken arada bir olumsuz ve moral bozukluğu hissetmende bir sorun yok.
Sorun olan şey, bu duyguların hedefe ulaşma konusundaki kesin amacını sarsmasına veya hedefe ulaşacağına dair inancını yazmayı bırakacak kadar sarsmasına izin vermektir. Bu, hedefine ulaşmana zarar verecektir. Unutma, fiziksel düzlemde hiçbir şey olmuyor gibi görünmesi ya da hiçbir şeyin geliştiğini görmemen durumun böyle olduğu anlamına gelmez. Bir keresinde gördüğüm bir videoda, görünüşte sağlam olan bir kayayı çatlatmak için gereken tek şeyin sabırla ama sürekli olarak stratejik noktalarına çekiçle vurmak olduğu anlatılıyordu.
Aynı basıncı uygulayarak, saatlerce, günlerce o kayaya vurursun. Bir süre için, tüm bu vuruşlar kayaya hiçbir şey yapmıyormuş gibi görünecektir; binlerce vuruştan sonra, kayanın değişmemiş göründüğü açıktır - dışarıdan. Ancak göremediğin ve görmenin hiçbir şekilde mümkün olmadığı şey, kayanın yavaş yavaş içten çatlamaya başladığıdır. Yaptığın her çekiç darbesi daha da fazla çatlak meydana getirir; kayaya ne kadar uzun süre vurursan, iç kısımdaki çatlaklar o kadar büyür.
Beş ya da üç vuruşun, hatta bir çekiç vuruşunun bile kayayı tamamen kıracağı noktada durmak cazip gelebilir. Bu yüzden, hedefinde hiçbir şey olmuyor gibi görünüyor diye dokunmayı bırakma, yazmayı bırakma. İçsel durumuna dikkat etmek, yazmanın son 10 gününe geldiğinde özellikle kritik önem taşır. Bu çok önemli bir son aşamadır. Geçtiğimiz 100 gün içinde kaç kez şüpheye düştüğüne veya inancını kaybetmeye yaklaştığına bakmaksızın, son 10 günde yazını hızlandır.
Yazılarında, artık bitiş çizgisine yaklaştığına dair artan heyecan hissini anlat. Son 100 gün içinde yazarken kendini iyi hissettiğin her şeyi hatırla. Şimdi bu duyguları son 10 günde tekrar yaşa, ancak bu kez daha yoğun hisset. İçten, derin bir minnettarlık duygusu hissetmek ve istediğin şeyin artık kesinlikle gerçekleşeceğine şükretmek ve bunu yazmak da eve dönüşü geçirmek için iyi bir yoldur. Yüzüncü günden sonra, artık tüm bu 100 günlük süreçteki son ve en önemli adımı atmalısın.
Bu noktada, hedefine ulaşmış olsan da olmasan da ya da arzu ettiğin şey gerçekleşmiş olsa da olmasa da, onu serbest bırak. Bırak gitsin. Ertesi gün ya da sonraki günlerde bu konuya değinme ya da bu konu hakkında yazma. Senin açından yapılması gereken her şeyi yaptığını ve atılacak başka bir adım kalmadığını bil. Bu olumlu beklenti ve lezzetli bekleyiş duygularının önümüzdeki günlerde de devam etmesine izin ver.
İstediğin şeyin sana doğru gelmekte olduğunu bilerek bu süreçte rahat ol. Hepsinden önemlisi, gelecek olana dair inanç, minnettarlık ve takdir duygularını geliştir. Bu son temel adımı atarsan, hayalinin, dileğinin gerçekleşeceğini garanti ederim.