Header Ads

Dharma Duman Hayatlar / Çekim Yasası Hakkında Her Şey 36


Yaşam amacı ile ilgili konuşmadan önce biraz içimi dökeyim istiyorum sana. Çünkü herkesin en merak ettiği şey bu yaşama amacı konusu ama belki de neredeyse hiç kimsenin bulamadan gittiği şey de bu. Bu konuda anlatamıyor, ikna edemiyor ve yönlendiremiyorsun kimseyi. 

Bu konudaki açmaz çok üzücü ve insanların % 99'unun sürekli, ısrarcı, rahatsız edici bir “yeterli değil” duygusuna sahip olduğunu gördüğümde kalbim kırılıyor. Yeterince akıllı değil, yeterince güzel değil, yeterince zengin değil, yeterince formda değil, yeterince sabırlı değil, yeterince yetenekli değil, yeterince manevi, yeterince iş bilir... Kimse yeterince iyi değil. Bu, stres ve rahatsızlığımızın çoğunun kaynağı olabilir mi? Bu derinlere ekilmiş yanlış varsayımı değiştirmek için çalışmak önemli önceliklerimizden biri olmalı. Ve hatta ailelerin birinci eğitim önceliği ve hatta devlet politikası olmalı.

Gerçek şu ki, herkesin yetenekleri var. Herkes yetenekli. Herkes yaşam için çok önemli. Her birimizin ne olduğu, yeterince iyi olmanın çok ötesinde bir şey. Yine de, içsel eksikliğimizin bu ısrarcı inancı, birçok yönden Rabb'imizi unuttuğumuz için varlığını sürdürmeye devam ediyor.

"Yeterli Değilim" sözü son yüzyılın bir vebası adeta. Şöyle düşün lütfen: Hepimiz hiçbir şeyden yoksun olmadığımızı fark edersek dünya ekonomisine ne olur? Ya aynen olduğumuz gibi bütün ve eksiksiz, mükemmel olduğumuz gerçeğine uyanırsak? Ya kendimize, doğuştan gelen yeteneklerimize ve kalbimizin en saf arzusunu destekleyen bolluğa ve berekete gerçekten inanırsak?

Eksiklik, yetersizlik mesajı, toplumumun dokusuna yerleştirilmiş. Döndüğümüz her yerde bize daha fazlasını elde etmemiz, daha fazlasını yapmamız, daha çok şey öğrenmemiz, daha çok kazanmamız söylenip duruyor. Dolayısıyla, bolluk hissimiz, daha çok, daha çok deyip duran, asla yeterli olmayan her şeyi tüketen bu girdap tarafından yutuluyor. 

Sonra sabahları evden çıkıyor ve birbirimizle büyük ve ciddi bir kılık değiştirme oyunu oynuyoruz. Sinsi bir dolandırıcılık gibi... Üstümüzde giysilerimizden bir boya, düşüncelerimizde korku, sözlerimizde kaygı ve kalbimizde ve ruhumuzda delikler var. Kavga ediyoruz, koşuyoruz, saklıyoruz ve hep acelemiz var. Hayattan daha büyük gibi davranıyoruz ama içimizde utançla küçülüyor ve küçülüyoruz. Her birimiz onu elde etmek için çok çabalıyoruz - şu meşhur ve yakalanması zor “başarı” denen şey. Kendimizle ilgili sürekli değersiz imajımızı düzeltmek için, bizim kendi değerimiz ile bir başkasının değerini karşılaştırmak için, eksik kalma utancımızı gizlemek için... 

Her yerde dış mesajların bombardımanıyla onaylanan, bir değersizlik duygusuyla, unutulmuş bir öz ve dünyada yanılgıya düşüyoruz. "Yeterlilik" duygusu kazanmak için kelimenin tam anlamıyla kendimizi ve birbirimizi öldürdüğümüz bir dünyada...

Tam da bu sebepten bazılarımız manevi yola dönüyor. Ama bu yolculukta da dikkatli olmazsak, bu pratiğimiz bile eksiklik duygumuzu besler hale geliyor. Daha fazla nefes alıştırması, daha derin meditasyon, daha fazla kitap okuma, daha fazla atölyeye eğitimleri, daha fazla bilgi edinme çabası, daha fazla falanlı filanlı çay içmeler, daha fazla dua, daha fazla zikir ve liste uzayıp gidiyor. Daha fazla, daha fazla...

Yine de, ironik bir şekilde, kendimizi bu hiç bitmeyen kişisel gelişim projesine adadığımız için, kastettiğimizden, anlatıp durduğumuzdan daha küçük hayatlar yaşıyoruz. Kim olduğumuz gerçeğini, var olma amacımızın temellerini ve özellikle doğal ve olağanüstü karışık insanlık özümüzün, insan oluşumuzun doğuştan gelen mükemmelliğini unutuyoruz. Ve öylece bekliyoruz. 

Şu andan daha iyi bir zaman, daha iyi bir yer, daha iyi bir pozisyon,  daha iyi bir beden, daha iyi bir zihin, daha iyi bir iş, daha iyi bir maaş... Öylece bekliyoruz...

Bu arada kaçırdığımız ve ellerimizden giden şey ise: yaşamak...

Ancak tek yapmamız gereken hatırlamak. Aradığımız her şeyin tam burada avuç içlerimizde, kalbimizin atışında ve nefesimizin akışında olduğunu fark etmek. Aradığımız değer, her zaman var olan bu varlıkta, zaten olduğumuz bu insanda. Bir şey etmeye, yapmaya ya da olmaya gerek yok. Doğuştan gelen özümüzü, bütünlüğümüzü, değerimizi hatırlamak önemli olan.

Gerçek şu ki, gelişmemiz gerektiğine inandırılmaya yönlendirildiğimiz "ideal koşullar" asla gelmeyecek. Gerçekte, şimdi tam zamanı, şu andakiler mükemmel koşullar ve sen de - tıpkı şu anda nasılsan, olduğun gibi - sahip olduğun tek kişisin. 

Hayatının anlamını yeteneklerini keşfederek bulacaksın. Yaşam amacını ise onları dışarı çıkararak. Sen, bunu sen yapacaksın, başkası, başka bir zaman, başka bir yer ya da koşullar değil. Sadece sen...

Blogger tarafından desteklenmektedir.