Header Ads

Gönül Gözüm Yakını Görmüyor, Uzak Durmak İstemiyorum / İçimden Geldiği Gibi 11


Anadolu'da doğmuş olmanın bir lütuf olduğunu düşünüyorum. Mana olarak bakıldığında bu denli derin ve bereketli bir kültür sanırım yeryüzünün hiçbir yerinde yok. Edebi olsun, tarihi olsun, ister sosyoloji ister felsefe açısından bakılsın gerçek eserler ve günümüzde dahi yeni eserlerin tüm temelleri bu toprakların mayasının bir ürünü.

Ama hazır bulduğumuzdan mıdır nedir, yozlaştırmak ve en azından içini boşaltmak konusunda da çok acımasız bir halimiz var. Bunun en büyük sebeplerinden biri de bu toprağın milletlerinin eserleri olmasından kaynaklandığı için bu milletlere ait sayılıyor oluşu. Bilgi evrensel ve herkesin bu bilgiye ulaşma hakkı var ki olması da gerekiyor zaten. Aksi takdirde o bilgiyi kayda alan ve çoğaltanların niyetleri ile ilgili bir tutarsızlık olduğunu düşünüyorum zaten.

Aynı düşünce biçimi dünyadaki bilgiye de yoz bir tavır sergileyip, benzer bir kibir geliştirerek "bizden olmayan iyi veya muteber değildir" şeklinde cahil ve kavimci bir bencillik ile hem doğu hem de batı bilimini kötülemeye kalkışıyor.

Ve ben bundan biraz çekiyorum Allah'ım. Hani, şikayet etmek gibi olmasın ama bu "bana göre" bencilliği gerçekten çok can sıkıcı. Binlerce alimin milyonlarca sayfasından sadece abdesti ve orucu bozan şeylerin çıkartılıyor olması biraz üzücü. Ve bu sığlık kendi içinde de yargılamaların kaynağı haline gelmiş durumda. 

Bu dar görüş sebebiyle; Mevlana ve Şems'i şaşkın müşrikler, İbn-i Arabi'yi kafir, Bediüzzaman'ı gerici ve anlaşılmaz, Yunus'u mecnun, Hallac-ı Mansur'u zındık ilan edenleri ve tasavvufu sapkınlık olarak tanımlayanları sana havale ediyorum. Benim aklım kendime yetmiyor, gönlümde de senden başkasını istemiyorum.

Bu işler gönül meselesi, seni gönlünden uzak tutanların hakikatini unutmaları da doğal. Bu gönül uzaklığı sebebiyle az önce ismini zikrettiklerimi savunanlar arasında da anlaşıldığını pek sanmıyorum. Binlerce cilt eser var ama anlatmaya kalktıklarında herkes aynı kısır şeyleri anlatıyor. Kanatlanıp uçması gereken gönül kuşları ararken, her yerde sığ sularda yüzmenin konforunda kısılıp kalmış balıklar ile karşılaşıyorum. Senin aşkın olmadan ne kanat takılabiliyor ne de derin sulara dalınabiliyor, bunun iyice farkında vardım artık.

Sen beni bu sığ su balıklarından koru Allah'ım. Ben senin izini batılılardan ve doğululardan buldum. Her ne kadar seni benim bildiğim kadar bilmeseler de, benim sevdiğim kadar sevmeseler de yolunu hatırlamama onlar yardımcı oldu. Bu toprağın bilgisine kılavuzluk edenler onlar oldu. En doğuya da en batıya da senin aşkına kavuşmayı nasip et Allah'ım.

Bu arayışımın sonucu biraz utanç vericiydi. Maya bu topraklarda olmasına rağmen, hamuru doğuda yoğurdu batı da aramış olmak konusunda kusurum benimdir. Ama kusursuz olan bir tek sensin, sana varmadan benden ne olabilir ki zaten? 

Ama hiç boşa vakit kaybetmediğimin bilincindeyim. Bu toprakların atalarındaki aşk dolu himmetin benzerini onlarda gördüm çünkü. Evet, ışığın kaynağı burası ama yansıması ve aynası benim daha çok dikkatimi çekti ki bu da gönül gözümün bozukluğundan, bunu da biliyorum. Gönlümün gözü yakını göremiyormuş, ben de uzaklardan buraya bakınca ancak görebildim. 

Bir ara "doğru ve kaliteli bilgi batı menşeilidir" yanılgısına düşmüş olabilirim. Bunu da kabul ediyorum, dedim ya kusurlu olan benim. Ama yol da senin, yolu çizen de sensin, ben sadece yürüdüm. Seni aradım... Bulmak, varmak mümkün değil biliyorum ama yolda olmanın sınırsız keyfine minnettarım. Kendimi de sana havale ettim, sen ne dersen öyle olsun, razıyım.

Ama biraz da dertliyim :). "Bence" diye başlayan ahlak buhranı ile baş etmek bazen zorluyor beni. Rasul'üne ve kelamın olan Kuran-ı Kerim'e aşığım. Anlayabildiğim kadarını idrak etmeye ve anlayamadıklarımı da anlamak için çabalamaya gayret ediyorum. Bunlarda bile anlatmaya yeterli olamazken, Tevrat'ta, İncil'de ve Zebur'da da seni bulunca anlamak istemeyen çok oluyor. Hele hele Sutralar'da, Upanişadlar'da ve Zen'de de seni bulunca "kafası karışık"; Kuantum düşünce ve mekaniğinde de seni bulunca "özenti"; çiçekte, böcekte, kedide ve köpekte de seni bulunca "orta yolcu" olduğumu söylüyorlar. 

Çünkü cümleler hep "bence" diye başlıyor. Ama biliyorum ki her şey sadece "sence" ve aradığım sensin, ve muhakkak ki her şeyde sen varsın. O zaman hangi şey de seni nasıl bulamam ki? Mümkün olabilir mi böyle bir şey? Sensiz bir şey istemiyorum ben zaten ki olamaz, tabii ki bunu da biliyorum. Ama sensiz ya da senden olmayan bir şeyler olduğunu iddia edenleri de ben anlamıyorum.

Birçok yanlışım da vardır, neyim doğru ki sevgim de yanlışsız olsun, n'olur beni affet. Senden başka bir şeyden ümit etmek istemiyorum. Ümidim de muradım da sensin, yanlışlarımı sen düzelt, yolumu sen dosdoğru kıl. Çünkü sadece sen "bence" dediğinde sonsuz güvenebiliyorum. Başkalarının "bence"sinde ne kadar sen varsın emin olamıyorum. 

O yüzden tek çarem sende. Hata yapmaktan korkarak sana uzaktan bakanlardan olmak istemiyorum. Seni uzaklardaymış gibi anlatanlardan ve anlayanlardan olmak istemiyorum. İçimde, ÖZümdesin, beceriksizliğim ve yetersizliğim ile bu kadar yakınken sana ulaşamıyorum. Gönül gözüm yakını görmüyor ama bu yüzden senden uzak durmak istemiyorum.

Hata yaparsam "senin hatalı kulun", kusurum olursa "senin kusurlu kulun", kabahatim ile "senin kabahatli kulun" olayım. Yeter ki beni başkalarına bırakma, senden özür dileyeyim.

Beni ne başka kuluna, ne kendi nefsime, ne de senden mahrum bırakma Allah'ım!

Blogger tarafından desteklenmektedir.