Para Yasası ve Paranın Kuralları / AH! ŞU ZENGİNLER 01
Konuya para hakkında konuşarak başlamak sanırım en doğru şey. Çünkü ne olduğunu, ona karşı nasıl davrandığımızı ve hatta onun nasıl davrandığını birçoğumuz bilmiyoruz. Aksi takdirde bazılarında çok bazılarında ise neden az olduğunu açıklayamazdık.
Oscar Wilde’ın çok sevdiğim bir ironisi var, şöyle diyor: “Genç ve tecrübesizken paranın bu dünyadaki en önemli şey olduğunu sanıyordum. Büyüdüm, kendimi eğittim ve geliştim. Şimdi anlıyorum ki, para gerçekten bu dünyadaki en önemli şey :)” Yazarı burada yanlış anlamamak gerekiyor. Açgözlü ve paraperestlik yanlısı biri değil. Dediğim gibi bu bir ironi. Anlatmak istediği şu: Eğer çeşitli sebepler ile paraya karşı negatif bir tutumun var ise bu bir tür cehalet hatta bir çeşit akıl rahatsızlığıdır. Günü geldiğinde ve yaşam tecrüben yeteri kadar biriktiğinde paraya dair yaklaşımın değişecektir.
Bunu kabul etmeden parayı anlamak ve kontrol etmek pek mümkün olmayacaktır. Ve eğer parayı kontrol edemiyor, yönetemiyor ve sana hizmet etmesini sağlayamıyorsan; para seni kontrol ediyor, sana hükmediyor ve seni yönetiyor demektir. Ve biliyoruz ki toplumun çoğunda olan budur.
Her şeyin enerji olduğunu kabul eden, spiritüel bir bakış açısı ve yaşam anlayışına sahip biri olarak, paranın da enerji olduğunu anlamanı istiyorum. Ve neye dikkat edersen onun enerjisini arttırdığını bildiğimize göre, paranın da en çok dikkat edilen ve konuşulan nesne olarak ne kadar büyük ve yaygın bir enerjisi olduğunu anlayabilirsin. Öyle ki para, tüm enerjilerin içine iplikçikler halinde yerleşmiş çok yaygın bir unsur ve faktördür.
Hayat amacın ya da adanmışlığın ne üzerine olursa olsun, içinden paranın geçtiğini görmek zor olmayacaktır. Dünyadaki açlığı bitirmek, çocuk ölümlerine engel olmak, sağlıksız bir toplum bırakmamak, hak eşitliği ve hatta en geniş kapsamda dünya barışını amaçlıyor olsan dahi, gayenin ne kadar ulvi ya da kutsal olduğu önemli değil, yola çıktığında ihtiyacın olan en önemli şeyin para olduğunu göreceksin.
Bu konuda anlaşıldıysam sırayla paranın kurallarını ve hatta yasalarını konuşmaya başlayabiliriz. Ama önce, özellikle müslümanlar arasında çok yanlış anlaşıldığını düşündüğüm bir deyişe değinmek istiyorum: “Allah parayı istediğine, ilmi her isteyene verir.” Öncelikle böyle bir ayet yok! Buna benzer anlamların çıkarıldığı daha doğrusu çıkarılmak istendiği hadisler olsa da, bu derece adaletsiz bir zorlama anlamı çıkarabildiğimiz bir söylem bulunmuyor. Ve benim değinmek istediğim cümlenin “para” ile ilgili olan kısmından ziyade “ilim” ile ilgili olan kısmı.
Bu söz birebir doğru olsa dahi, akıllı birinin anlaması gereken şu olmalı: “Allah ilmi her isteyene verdiğine göre herkes para kazanma ve zenginliğin ilmini öğrenebilir.” O zaman haydi gel birlikte şu paranın kurallarını, yasalarını ve ilmini öğrenelim beraber.
KURAL 1: Para İnsanları Değiştirmez, Ne Olduklarını Açığa Çıkarır
“Para adamı bozar” … “Parayı bulunca bozuldu” … Para onu çok değiştirdi” …
Bu gibi söylemleri daha önce çok duyduğunu biliyorum. Parayı ve paralı olmayı kötülemek adına akla ilk gelen cümlelerden bazıları bunlar. Ama paranın bir suçu yok, emin olabilirsin :)...
Para bir zehir ya da kir değil. Tam tersine bir turnusol kağıdı hatta bir büyüteç görevi görüyor. Yani yardımsever isen paran yok iken 10 lira, paran var ise 100 lira yardım yapıyorsun. Ama müsrif ve lüks özentili bir ezik isen; paran yok iken 10 lira boşa harcarken, paran var ise 100 lira israf ediyorsun. İçinde ne varsa onu daha büyük, daha görünür ve daha hızlı yapıyor sadece. Ve yine aynı şekilde için fakir ise, bilincin yokluk bilinci ise, paran yokken 10 lira batırıyor, paran var ise 100 lira batırıyor; ya da hırslı, açgözlü isen paran yokken 10 lira dolandırılıyor, paran var ise 100 lira dolandırılıyorsun.
KURAL 2: Asla Kazanmadan Önce Harcama
Eğer ömrün boyunca fakir kalmak istiyorsan tek yapman gereken, henüz kazanmadığın parayı harcamayı alışkanlık haline getirmek. Bu tek başına yoksul bir hayatı garantileyecektir.
İhtiyacımız olmadığı halde bir şeyleri kredi kartı ile satın alma tuzağını birçok unsura bağlayanlar olabilir. Genelde önce medya suçlanır. Bilinçaltına etki eden hipnotik reklam cümleleri ve ses, müzik ve renklerin kullanımındaki aldatıcı matematik ilk akla gelen savunmalardır. Toplum baskısı ve bu konularda kimsenin bizleri uyarmaması yani eğitim eksikliği de bunun ardından gelir. Ama günün sonunda bunlar birer bahaneden ibarettir. Yani, komşulara hava atmak ya da daha fazla vakit öldürmek için, 24 ay taksitle pahalı bir akıllı televizyon aldığında, “akıllı” olan sadece televizyondur, sen değil :).
Böyle bir alışverişte harcadığın şey sadece para değildir. Bugünün konforu için geleceğini harcıyor, satıyor hatta ziyan ediyorsundur.
KURAL 3: Parayı Kovalama, Parayı Kendine Çek!
Odak noktamızın para olduğu doğru. Ama bu aklın fikrin para olacak demek değil. Çünkü bu çok beyhude bir çaba olacaktır.
Parayı kovalamak bir hamster’ın tekerlek içinde dönüp durmasından farksızdır. Peşinden koşmak yerine onun sana gelmesini sağlamalısın, zira kovaladıkça senden uzaklaştığını izlemek zorunda kalacaksın. Unutma ki, sen bir bisikletsin para ise bir Lamborghini…
Peki parayı nasıl çekeceksin? Bu doğrudan para ile ilgili bir çabandan kaynaklanamaz. Dediğim gibi onun sana gelmesini sağlamalısın, tıpış tıpış… Bu da yeteneklerin, kabiliyetlerin ve özelliklerin ile olabilir. Para edecek değerlerin olmalı. Bir soruna çözüm, seni diğerlerinden ayıracak bir istisna gibi değerlerden bahsediyorum. Bunu bir yerlere not al lütfen: “Değer tüketen değil değer üreten biri olmalısın.” O zaman parasını cebine koyan sana vermek için koşa koşa gelecektir. Yani ne kadar değer üretiyorsan o kadar para edersin.
KURAL 4: Paraya Yatırım Yapmadan Önce Zaman Yatırımı Yap
Ortalama ve genel kanı şudur: “Para kazanmak için para gereklidir.” Ama daha değerli bir şey olduğunu herkes unutur: “Zaman.” Çünkü para tekrar ve tekrar kazanılabilir olsa da geri gelmeyen tek şey zamandır. Belki de erken yaşlarımızda öğrenmemiz gereken ilk derslerden biridir bu.
Çok duyduğumuz ama kıymet-i harbiyesinin farkında olmadığımız bir söz daha: “Erken kalkan yol alır.” Bu sebepledir ki, özellikle ömrünün erken yaşlarını değer üretmek için harcamanı şiddetle tavsiye ederim. Eğer böyle bir imkanın olmadıysa, en azından şimdi vaktini Netflix ya da oyun oynamak yerine gerekli eğitimlere harcaman çok daha makul bir seçim olacaktır. Yani, eğer şu an zengin değilsen, bu paran olmadığı için değil zamanı kötü değerlendiğin içindir.
KURAL 5: Daha Çok Öğren, Daha Çok Kazan
Konu öğrenmek olunca çok önemli bir ayrım var: “Lütfen benim için öğren.” Kendi hayatına ve diğerlerinin hayatına değer katacak şeyleri öğrenmekten bahsediyorum. Dolayısı ile bir takımın bütün futbolcularını isim ve soyismi ile biliyor olman bir işe yaramıyor. Bunlar benim için en azından insanların çok büyük bir kısmı için bir değer teşkil etmiyor. Hayat bir televizyon show’u ya da spor programı değil.
Bilgi herhangi bir şekilde tezahür edemiyorsa bilgi değil, lafügüzaftır. Hayat oyununu beraber nasıl oynayabileceğiz ya da benim hayat oyunumda bilgin ile bana nasıl destek olabileceksin. Senin bilgin hangi şekilde benim yolumda tezahür edecek onunla ilgileniyorum. Böyle bir imkan olduğunda tabii ki herhangi bir kolaylık için sana ödeme yapabilirim. Aksi takdirde “adamın muhabbeti iyi”den başka bir iltifat göremeyeceksin; ne benden ne hayattan…
Aynı şekilde yine paranın odağımız olduğu bu konuşma özelinde, eğer “para yapmak” istiyorsan para hakkında bir şeyler öğrenmeye bak. Öğren, yapılandır, uygula, eğlen ve diğerlerine öğret. Bu tüm yetenekler için geçerli bir süreç sıralaması. Öğrendiğini uygulayacak şekilde yapılandırmaz, ondan keyif almaz ve bunun senden dışarı çıkmasına izin vermez isen o bilgi hiçbir işe yaramaz.
İşte bu konuda sana yardımcı olacak birinci kaynak: Babil’in En Zengin Adamı / Yazarı: George S. Clason. Bu kitap, tek başına sana zenginliğin kapılarını açabilir. Tek yapman gereken tekrar tekrar okumak ve anlatılanları bir bir uygulamak.
KURAL 6: Asla Paranın Kölesi Olma, Efendisi Ol
Hiç kimse köle olmak istemez. Ama herkes paranın kölesi değil mi? Neden? Çünkü köleliğin yepyeni bir adı var: Borç…
Bir şekilde ödünç para alıyorsan, bunun bir nedeni olmalı. Ama bu iyi bir neden olmalı. Eğer iyi bir neden değilse sana borç verene karşılık olarak hayatını verdin demektir, en azından belli bir kısmını. Belki kulağa acımasız geliyor olabilir ama işin doğrusu bu: Ya sen paraya sahip olacaksın ya da o sana, üçüncü bir seçenek yok. Bu yüzden nihai hedefin paranın efendisi olmalı, zira diğer alternatifler gerçekten çok üzücü olacaktır.
Eğer senin için çalışmayacak ise, yani sana para kazandırmayacak, büyümeyecek, işlemeyecek bir nedenden dolayı ise borçtan elinden geldiğince uzak durmalısın. Para senin için çalışıyorsa güvende olursun, sen para için çalışıyorsan… nerede olacağını Allah bilir.
KURAL 7: Para Seni Baştan Çıkarmamalı, Sen Parayı Cezbetmelisin
Bu bundan önceki kuralların bir sentezi gibidir. Bir şekilde işler yolunda gittiğinde ya da kaderin küçük bir cilvesi olarak bir miktar paraya kavuşmuş olabilirsin. İşte en dikkatli olman gereken noktalardan biri burasıdır. Onun cazibesine kapılıp abuk subuk ve aceleci kararlar almamalısın. Şunu unutma: Keskin bir bıçak, usta bir kasabın ya da aşçının elinde ne kadar işlevsel bir araç ise, bir cahil ya da çocuğun elinde de o kadar tehlikeli bir araçtır.
Binbir fikir ve ertelenmiş hayaller, fanteziler gözünün önünde toz pembe olarak canlanabilir. Ve bu görüntüler pırıl pırıl, ışıltılı ve nedense, hepsi de çok mantıklıdır :)... Beklenen gün gelmiş gibi hissedebilirsin :)... Ama emin ol tüm bunlar paranın senden çıkmak isteme çabasının sesleridir. Çünkü akmak, senin sahipliğinden çıkmak istemektedir.
Biraz çevrene bak; akrabalarına, arkadaşlarına ve onların tanıdıklarına. Bir zaman önce yüksek miktarda parası varken, birkaç yıl içinde sefalete düşen birçok örnek göreceksin. İşte tüm o insancıklar bu ışıltının cazibesine kapılanlar idi :). Çünkü onu nasıl kontrol edeceklerine dair bir fikirleri yoktu. Nasıl onun efendisi olunur, bilmiyorlardı. “Bas bas paraları Leyla’ya, bi’ daha mı gelcez dünyaya” sadece kalitesiz bir şarkı sözüdür. Gerçek dünyada herhangi bir fonksiyonelliği yoktur :).
KURAL 8: Doğru Bir Ekim Yapmadığın Sürece, Para Ağaçta Yetişen Bir Şey Değildir
Elinde her elma çekirdeği olan elmacı olamaz. Önce doğru tohumu bulmalı, onu doğru toprağa ekmeli, sulamalı, beslemeli, onunla ilgilenmeli, yeterli suyu, güneşi ve zamanı ona vermelisin ki sana ömür boyu elma vermeye devam edebilsin.
Aynı şekilde zenginlik için de böyle davranmalısın. Aksi takdirde bir para ağacın olamaz. Ve tabii ki para ağacı diye bir şey yoktur, var diyenlere de inanma lütfen, gerçek hayatta buna “yatırım” denir.
Bir ağaç ne kadar uzun ya da büyük olursa olsun, başlangıcı her zaman bir tohum iledir. Ve hiçbir tohum kendiliğinden ağaç olmaz. Bir tabağın içinde bekler ise yeşermeyecektir. Ve tabii ki para tohumu diye de bir şey yoktur, var diyenlere inanma lütfen, gerçek hayatta buna “fikir” denir. En güzel tarafı ise fikirler bedavadır. İlerleyen günlerde milyonlar kazandıran fikirler hakkında da konuşacağız merak etme.
Her tohum toprağa ekildiğinde de ağaç olmaz. Onu büyütecek olan bahçıvandır ve bu hikayede bahçıvan sensin. Para ağacın fikirlerin ile ne yaptığına bağlı olarak gelişecektir. Onlara gerekli özeni ve zamanı ayırmak senin elinde. Yine hepimizin bildiği bir söz: “Üç kuruşa beş köfte” olmaz. Sürdürülebilir bir refah istiyorsan, buyur sahne senin. Borç para istiyorsan, kusura bakma seni tanımıyorum :)...
KURAL 9: Paranın Canını Sıkma
Para canının sıkılmasından nefret eder. Eğer canını sıkarsan ya senden kaçar ya da senin kollarında ölür. “Sıkıntıdan ölmek” deyimi para için gayet geçerli bir tabirdir.
Aynı bir köpek balığı gibidir. Sürekli yüzmeye devam etmek zorundadır, durursa ölür. Sürekli hareket etmeli, dönüşmeli, dolaşımda olmalıdır. Oturursa değerini kaybeder, kullanılırsa değer kazanır. 500 bin liranı yatağın ya da yastığın altına koyar ve beş yıl sonra çıkarır tekrar sayarsan, yine 500 bin liran olduğunu görürsün ama değeri 5 yıl önceki 300 bin lira kadar ya vardır ya yoktur. Çünkü enflasyon var, artan değerler ve kesintiler var. Anlaşıldığı üzere “sıkıntıdan kendini yiyip bitirmek” deyimi de para için gayet geçerlidir.
Bu yüzden para hiçbir zaman para olarak kalmamalı, dönüşmelidir. Belki bir ürüne, belki bir girişime, belki bir hizmete… Dönüşmeli, oradan tekrar ve artarak paraya dönüşmeli ve ardından tekrar başka bir şeye dönüşmelidir. Tekrar etmekte fayda var: “durursa ölür, hareket ederse büyür.”
KURAL 10: Kazandığından Az Harca
Bunu da bilmeyen mi var diyebilirsin. Ama bilgi sadece potansiyeldir, gerçek güç eylemdedir. Hatırlatmakta fayda var diye düşünüyorum.
Toplumun büyük çoğunluğunda kredi kartı bulunuyor ve nedense kredi kartı limitleri, kayıtlı ya da garantili gelir miktarının üstünde bir kotaya sahip. Bunun nasıl bir tuzak olduğunu anlamak gerekiyor. Aslında kredi kartı kullanımında ve buna yapılan teşvikteki amaç senin harcama kolaylığın değil, geleceğinden bir parçayı da harcamanı sağlamaktır. Aksi takdirde, kredi kartı yerine, gelir miktarının içinde bulunduğu bir kart zaten yeterli olurdu.
Daha açık konuşmak gerekirse, kredi kartı seni borçlandırmak üzere icat edilmiş bir enstrümandır. Ve tabii ki her borç faizi ile geri ödenir. Ve yine tabii ki, hiçbir borç ödenmeden bitmez.
“Hiç mi risk alamayız?” ya da “Hayatta hiç aksilikler olmaz mı?” diyebilirsin. Bu konuda sana hak versem de şunu söyleyebilirim ki, eğer kazandığından az harcamak üzerine bir anlayışı geliştirebilir ve kişisel bütçesi olan bir insan olarak belirli bir süre dahi olsa yaşayabilirsen, zaten risk ya da aksilikler için kendi öz sermayen oluşacaktır.
İşte iki türlü insan vardır: bütçe yapanlar ve büyük oynayanlar. İkisi de zengin olabilir, ama ikincinin garantisi yoktur :).
KURAL 11: Para Sadece Para Sorunlarını Çözer
Para her şeyin çaresidir diye düşünüyorsan bu yanılgını düzeltmelisin. Aslında büyük oranda haklı olduğun kabul edilebilir ama “her şey” çok iddialı bir hacimdir ve böyle düşünmek seni hayal kırıklığına uğratabilir.
Parayı çok işlevsel bir anahtar olarak düşünebilirsin. Daha iyi bir eve mi taşınmak istiyorsun, para bunu çözebilir. Akşam yemeğinde hiç denemediğin bir şeyler mi tatmak istiyorsun, para seçenek ve imkanlarını çoğaltabilir. Çocuklarının eğitimi hakkında mı endişelisin, para buradaki en büyük güvencelerden biridir. Tüm bunlar ve benzer konular paranın konularıdır ve evet, para tüm bu gibi durumlarda işe yarar.
Ama elimde anahtar var diye kapıların olmadığı durumlarda duvarları da o anahtar ile aşabilirim diye düşünmek aptallık olacaktır. Dışarıda paranın işlevsel olmadığı hatta hiç işe yaramadığı problemler de var. Bu demek oluyor ki, para olmadan da problemler aşılabilir. Belki zor, belki yavaş ama aşılabilir.
Eğer kazananların ve başaranların sadece paraları olduğu için bir şeyleri başardıklarını düşünüyorsan, başarılı insanlara karşı, “söylemesi kolay” ya da “tuzu kuru” gibi yargılamaların var ise, üzülerek söylemeliyim ki, bir fakir bilincine sahipsin. Ve yine belirtmek isterim ki, fakir kafadan zengin fikri çıkmaz. Önce bunu değiştirmek çok daha önemlidir.
KURAL 12: Paralı Olmak Başka, Zengin Olmak Bambaşka
Bu kural bir önceki kuralda yaşanan yanılgının bir derece üst versiyonu aslında. Çok parası olmak ile müreffeh olmak arasındaki farkı anlatıyor.
Zenginlik, istek ve arzuların ile gerçekliğinin buluştuğu noktadır.
Buradaki zenginlik tanımın sadece para miktarının çokluğu ise bununla bir süre kendini kandırabilirsin. Ama finansal özgürlüğün yanı sıra; entelektüel, duygusal ve çevresel açıdan da tatminlerine kavuşamadıysan bu seni zengin yapmaz, parası çok olan biri yapar.
Ve ilk kural da belirttiğim gibi para var olanı büyütüp çoğalttığı için, mutsuz isen kendini daha mutsuz edecek imkanların çok demektir. Böyle bir hüsran ve yıkım ile karşılaşmamak için zenginlik ve refah tanımını en başından yapmak ve belki de yazmak çok akıllıca bir iş olacaktır.
KURAL 13: Hayattan Aldıkların Hayata Kattıkların ile Doğru Orantılıdır
Ne yaptığına, ne kadar hayata ulaştığına, ne kadar hayata dokunduğuna bağlı olarak hayattan aldıkların da artacaktır. Ne yaparsam yapayım belli bir seviyenin üstüne çıkamıyorum diyorsan bu kurala dikkat etmek faydalı olabilir.
Eğer her şey yolunda gidiyor, aslında içinde bulunduğum refahtan memnunum ama daha yükselmek istiyorum ya da burada sabitlendim, ilerleyemiyorum diyorsan diğer insanlara ve tüm canlılığa olan katkını nasıl artırabileceğin konusuna dikkat etmelisin. Bu daha fazla insana hizmet etmek de olabilir, verdiğin hizmet ya da ürününün kalitesini artırmak da olabilir, bazı sosyal sorumluluklar almak da olabilir. Alma durduysa şimdi biraz daha verme zamanı demektir.
----------------------
Evet, bugünlük bu kadar. Gayet uzun bir kural listesi gibi görünebilir, ama aslında bu sadece başlangıç :). Bazıları kafana yatmış, bazılarını yadırgamış, bazılarına ise “İşte bu!” demiş olabilirsin. Ön yargılı olmamak ve listeyi tekrarlayarak bilinçaltına yerleştirmek faydalı olacaktır diye düşünüyorum.
İşin özü şu:
Yarın sen de zenginlerin yapabildiklerini yapabilmek istiyorsan, bugün fakirlerin yapmadıklarını yapmaya başlaman gerekiyor. Bugün yapmak istemediğin halde yapmayı seçersen, birilerinin yaşayamayacağı bir refahı inşa edebilirsin. Diğer tüm seçimler gibi bunlar ve sorumlulukları da sana ait.
Başrolde sen varsın!