Gelecek Şimdinin Hamurundan Yapılır / Çekim Yasası Hakkında Her Şey 24
Geldik teslimiyetin ikinci unsuruna. Bugün ağzımdan çıkanlara özellikle dikkat etmeni istiyorum. Çünkü detaylar önemli.
Önce ilk çelişkiden kurtulalım. Niyetimiz geleceğe ait bir dilek ya da arzunun tabanı ve başlangıcı değil mi? E, hani ne oldu anda kalma muhabbeti. Hani düşünmeyecektik geleceği. Nereye gitti o kadar, düşünce bağımlılığından kurtul, düşünme hastalığını bırak, düşünceyi takip etme lafları? :)... Bugüne kadar ne anlattıysam hepsi yalandı diyormuşum :)... Şaka tabii ki :)...
Düşünmeyi bırakmak ya da geleceği düşünmemek demek hiçbir şey düşünmeyeceksin demek değil. Çünkü her düşünceni engellemeye çalıştığında ve zihnini durdurmaya çalıştığında muhtemelen delirirsin. Düşünceyi takip etmemek demek şu andaki farkındalığını bırakma demek. Olmamış bir şeyi düşünerek, sadece ihtimallere dayalı bir gelecek versiyonu için kaygılanarak "şimdi"deki enerjini henüz fiziksel realiteye dönüşmemiş bir olasılığa yönlendirip boşa harcama demek. Ama bu niyetinin geleceğe ait olmasının kötü olduğu anlamına gelmez.
Niyetin hedef olmadığını konuştuk dün seninle. Hedef çok sert ve köşeli bir gelecek tasviridir. Dolayısı ile bir tolerans barındırmaz. Tam da bu sebepten dolayı genel de hiçbir zaman tam istediğin gibi olmaz hedefe ulaşma halleri. Ayrıca sen birey olarak tek başına bir varlık olsan da senin dışında kalan her şeyin toplamına da hayat denir. Dolayısı ile böylesine orantısız bir güç mücadelesinde kusursuz bir başarı sağlaman pek mümkün değildir. Öyle olsa çok da keyifli olmazdı açıkçası. Fakat niyet samimi bir hayaldir. Yine varılmak istenen bir netice vardır lakin bu kez detayları sert ve köşeli değildir. Yola çıkılır, arzu edilen menzile doğru ilk adım atılır. Sonra bir adım daha, sonra bir tane daha. Her birinin keyfini çıkara çıkara...
İşte düşünmeyi bırakma, gelecek kaygısından kurtulmak demek adımları takip etmek demektir. Çünkü şu "an"da yaptığın şey o adımı atmaktır. Tüm farkındalığın o anda attığın adımda olursa hem menzile yaklaşmaya devam edersin hem de menzilin uzaklığı ya da ufuktaki olabilecek negatif unsurları henüz varmamışken düşünerek enerjini boşa tüketmemiş olursun.
Şöyle düşün lütfen: Günde 10.000 adım yürümek çok sağlıklı bir şey biliyorsun. Konumuz bu 10.000 adım olsun.
Eğer ki 10.000 adım atmak hedefin olursa, hemen sıkı bir plan yaparsın. Sabah işe gitmeden evden yarım saat erken çıkarım. Servisi beklerken parkta yarım saat turlarım. Öğle molasında da bi' yarım saat turlarım. Akşam da bir kaç durak erken inerim bir yarım saat de öyle yürürüm. Süper... Oldu bu iş. Sen öyle san, bir bakmışsın sadece 7.400 adım olmuş. E, başka vakit yok. Sen buna üzülürsün, başaramadığına dertlenirsin, sonra buradan bi' kaptırırsın. Zaten iş hayatı böyle işte, hiçbir şeye vakti kalmıyor insanın, vay ben bu kapitalist düzenin tekerine çomak sokayım, ne sağlığım var ne huzurum, bir de bu kadar yoruldum hepsi boşa gitti, batsın bu dünya, böyle hayat mı olur, böyle yaşamak çok anlamsız. :).... İşte düşünceyi takip etmek budur, ille de 10.000 adım diye tutturursan olacağı bu :)...
Eğer ki 10.000 adım atmak niyetin olursa, açarsın adım sayma uygulamasını, koyarsın cep telefonunu cebine, yine ilk planladığın gibi yaparsın. Ama 10.000 adımı düşünmezsin, sabah yarım saat erken çıkmayı başarırsın önce, sonra öğle molasında yürümeyi alışkanlık haline getirmeyi, sonra akşam bir kaç durak erken inmeyi. Ama sadece vakti geldiğinde bunu düşünür ve yaparsın. Yine 7.400 adım yazar ekranda. Ama hedefin 10.000 olursa eksik kalan 2.600 adımı dert edersin, niyetin 10.000 olursa attığın 7.600 adıma şükredersin.
Hedef hedef diye tutturursan ilk günden hayattan soğursun, niyet ettim dersen hafta sonunda program sizi uyarır, toplamda 50.000 adıma ulaştınız. E, bu aslında beş günlük başarı demektir. Hafta zaten yedi gün değil mi? Ortalamanın çok üstündesin işte. Elhamdulillah dersin, oh mis!... İşte sen bunu dediğin zaman bir şeyler olur, nedenini ve nasılını bilmezsin ama bir bakmışsın, günde 14.000 adım yazan akşamların olmaya başlamış. Artık mesele 10.000 adım atan ucuz kahraman olmaktan çıkmış, yürümeyi alışkanlık edinmiş sağlıklı insan olmaya evrilmiştir. E, ama zaten çıkış noktası sağlık değil miydi? İşte hedef hedef diye tutturursan konunun özünü kaçırmak da işten değildir.
Buraya kadar konuştuklarımızdan da anladığını düşünüyorum ki teslimiyetin ikinci unsuru farkındalıktır, "an"a verdiğin dikkattir. Bunu daha önce de duyduğunu düşünüyorum: "Dikkatini verdiğin şey büyür." Hani o iş yerinde ha' bire arkasından konuşulan amir, herkesi canından bezdiren egoist ya da kötü niyetli haris iş arkadaşın ne olursa olsun kovulmaz ya. Aksine bir de tersine tersine terfi alır, yükselir, kıymete biner. Hani televizyondaki yarışmadaki en gıcık karakter finale yükselir. Hani "kötüye bir şey olmaz abi" lafı var ya... Hepsi bu yüzden işte. Sen ya da çevren ya da tüm televizyon seyircisi sevmediğine dikkatini verdiği için, seven de onun hakkında sevmeyen de onun hakkında konuşup durduğu için, o bile anlamaz nasıl olup da bu kadar işlerin kolaylaştığını.
Bak arzusu olan sensin, dileği olan sensin, niyet eden sensin. Eğer ki dikkatini de ufka değil kendine verirsen, şimdiye, şu ana ve şu anda yapman gerekene verirsen gerçekleşmesi Allah'ın izniyle çok yakındır. Ufka bakmayı bırak, hedefe odaklanmayı bırak, geleceğe takılmayı bırak. Gelecek dediğin şimdinin hamurundan yapılır ve geldiğinde onun da adı şimdi olacaktır.
Sana neden sürekli adım adım diyorum, her gün bir adım diyorum, elinden geleni yap diyorum, her şey olması gerektiği gibi olması gerektiği zamanda olur diyorum?... Sanırım biraz daha iyi anlaşılmıştır.
Yarın... uzun zamandır sorup durduğun soruyu konuşalım. Dua nasıl edilir, nasıl kabul olur?