Yol Tektir O da Hakka Doğrudur / Tapduk Emre 02
.....
Yunus gece konakladığı handa bir hırsız tarafından soyulmuştur.
.....
Yunus : İhtiyar! Selamun aleykum.
Tapduk Emre : Ve aleykum selam.
Yunus : Yine karşılaştık.
Tapduk Emre : E, yol bu. YOLA ÇIKIP VARMAYAN, YOLDAN ÇIKIP VARAN YOKTUR.
Yunus : E, sormayacak mısın, nedir bu halim, atım nerededir, neden yürürüm?
Tapduk Emre : Yürümek için sebep mi lazımdır?
Yunus : Senin gibi alışkın değilim bunca yolu yürüyerek almaya, ihtiyar.
Tapduk Emre : Yol bilir mi ki üstünde yol alan atıyla mı, yayan mı?
Yunus : Söz adaletin değilse, eşkıyanındır, hırsızındır, katilindir. Diyeceksin ki: beyi var, kadısı var Selçuklu'nun. Önce vazifeyi ehline vereceksin. Bir güne bir gün medrese yüzü görmemiş, ömrü hayatında mürekkep yalamamış adama mevki verirsen, ahval böyle olur.
Tapduk Emre : Garip bir ihtiyarım kadı efendi, nereden bileyim? Ne elif okuduk, ne mektep gördüm, ne medrese.
Yunus : Mektep, medrese görmemişsin ama, birçok mürekkep yalamış toplansa, senin ettiğin şu lafları bir araya toparlayamaz, ihtiyar.
Tapduk Emre : Bilmem.
Yunus : Sen değil ihtiyar, bundan böyle uğursuzu, eşkıyası tasa etsin.
.....
Gece
.....
Yunus : Kametle ihtiyar.
.....
Konakladıkları yerde, yaşlı bir ağacın altında, önce namaz kılarlar.
.....
Isınmak ve güvenlik için küçük bir ateş yakmışlardır.
.....
Yunus : Daha vazifeye başlamadan, yolda öyle olaylar gördüm, öyle olaylar yaşadım ki ihtiyar, gülsem mi ağlasam mı bilemedim. Hak yolundan sapmış her türlü insan. Kaldığım handa, hırsızın teki neyim var neyim yok çaldı. Tayin fermanımı, hokkamı, dividimi dahi...
Tapduk Emre : Bak işte, hak yolunda olmayan hırsız, hokkayı, dividi neylesin?
Yunus : Latife edilecek mesele mi bu ihtiyar? Hırsız hırsız, uğursuz uğursuzdur. Ben tekke erbabı değilim. Herkese aynı nazarla bakmak masuma zulümdür.
Tapduk Emre : Kul nereden bilir ki, kim masum, kim zalim? Eğer yolu sorar isen, YOL TEKTİR. O DA HAKK'A DOĞRUDUR. İşte o sebepten tek bir yaratılmış yoktur ki Hakk yolunda olmaya.
Yunus : Hırsızlık yaparak, masumun ümüğüne hançer dayayarak mı aranır olmuş hak?
Tapduk Emre : Sana Rey Şehri'nin dahi gönüllerin sultanı İbrahim Ethem'in hikayesini anlatayım mı? Eğer dinlemek istersen...
Yunus : Sen anlatmak ister isen, ben de dinlemek isterim.
Tapduk Emre : Sultan İbrahim Ethem Hazret, Hakk yoluna düşüp, tacını, tahtını, terk eylemeden evvel, tahtında oturup gece gündüz düşünür idi. 'Ya Rabbi! Şu gönlümü, kalbimin gözünü aç' diye yakarıp durur, ama bi' çare görmezdi. Bir gün tahtında uykuya daldı. Gözü uykuda, içi uyanık idi. Tavandan gelen ayak sesleri duydu. Sonra onlarca kişinin ayaklarından çıkan sesler doldurdu sarayın has odasını. Sultan İbrahim Ethem şaşırdı kaldı. Muhafızlarına seslenmeye dahi takat bulamadı kendinde. '-Bu sesler de neyin nesi? Kim bu sarayımın çatısında koşturanlar?' Derken, pencereden aşağıya sarkan bir adam gördü. '-Kimsin sen?' dedi. Adam da cevap verdi: '-Biz falanca köyün ahalisiyiz.' '-İyi öyleyse de, sarayımın çatısında ne ararsınız?' Pencereden sarkan adam cevap verdi: '-Kaybolan ineklerimizi ararız.' İbrahim Ethem şaşkın oldu: '-Divane misiniz siz? Tavanda inek mi aranır?' 'Sensin divane' diye cevap verdi adam: '-Sen altın tahtında Hakk'ı ararsın akil olursun da, biz senin çatında ineklerimizi arayınca mı deli divane oluruz?'
Yunus : Güzel hikaye, ihtiyar.
Tapduk Emre : Talip olana pek bir güzel hikaye... Talip olana pek hikmetli bir söz...
.....
Tapduk Emre ateşi söndürmek için üzerine toprak atmaya başlamıştır.
.....
Yunus : Söndürüp de bizi kurtlara yem mi etmek istersin, ihtiyar?
Tapduk Emre : Kurtlar bizi yemesin diye, ya ateş şu 100 yaşındaki ağacı yer ise ne olacak evlat?