Etrafta Onca Korkunç İnsan Varken Bile Hayat Çok Daha Güzel Olabilir / Eckhart Tolle Türkçe 33
Muhtemelen bildiğin gibi, hayatındaki en zorlu şeylerden biri diğer insanlar, çünkü onlar çok zor ve zorlayıcılar, en azından bazıları. Ve birçok insan için, garip bir şekilde, en büyük ıstırap veya mutsuzluk kaynaklarından biri de diğer insanlar. Bazen bir olay da olabilir elbette, ancak genellikle belirli insanlarla ilgili...
Ama mutsuzluğun bir başka kaynağı da elbette fiziksel bedenin olabilir, hasta olabilirsin, o ayrı bir konu. Ama evet, insanlar zordur. Yani Fransız filozof Satre'nin "Cehennem başkalarıdır" demesi şaşırtıcı değil. Ama Ego konuşuyor tabii ki :)... Etrafta onca korkunç insan varken bile hayat çok daha güzel olabilir.
Ve elbette bunlar tarafsız değil. Bunlar başka bir insanla karşılaştığın an ortaya çıkan zihnin yargıları. Eğer koşullu zihne hapsolursan, onun hakkında çok çabuk söyleyeceğin şeyler hep olacaktır. Böyle düşündüğün an, yargılamayı dayatıyorsun demektir ve o insanı artık gerçekten deneyimleyemezsin. Ve bu çok oluyor...
İnsanlar başkalarıyla tanıştığında çok belli etmeden sadece gözlerinin içine bakabilseydi ne olurdu? Sıradan durumlarda bile bir restorana gidiyorsun, bir dükkana gidiyorsun, bir şey satın alıyorsun, parasını ödüyorsun. Para verdiğin kişiyle kısa da olsa bir etkileşim var mesela.
Ve bu durumda, işlem gerçekleşirken bu kişiye sadece birkaç saniye bakabiliyor ve düşünmekten özgür olabiliyorsun... aniden bir bağlantı oluşuyor gibi sanki. Ve ona "Seninle ruhsal düzeyde bağlantı kuruyorum" demene gerek yok tabii ki :). Ama başka bir insanla daha geniş hissedebilmek güzel bir şey.
Daha önce de dediğim gibi bu bir köpekle daha kolay, çünkü köpek, örtülü bir zihin ekranına sahip değil. İnsanlar ise genellikle bu zihinsel ekranına sahip ve derinden ilişki kurmak o kadar kolay değil.
Bazı kişilikler çok zordur ve saldırgan bile olabilir, ancak başka bir insana derinden bakmak bir saldırganlık içermez. Ve her zaman hoştur aslında, her zaman... hoş bir zamanlamadır. Bir bağlantı hissedersin ama yine de çok erken deneme istersen :). Bir ağaçla başla derim :)... Çünkü ağaçta zihin şartlanması adına hiçbir şey yoktur.
Ağaç, bilincin bir ifadesidir ve çok hareketsizdir, köpekten bile... Ağaç 100, 200 hatta 300 yıldır orada olabilir. Belki de 1000 yıldır, kim bilir. Ve böylece bir ağaca bakarak başlarsan sonra daha fazlasını yapabilirsin. Ona yani ağaca tüm dikkatini verebilirsin çünkü zihin şartlanması olmadığı için sana tepki vermeyecektir.
Sadece bütünlüğüne bak. Bazen küçük ayrıntılara bakarsın belki ama üzerinde herhangi bir düşünce empoze etmeye gerek kalmadan sadece onunla ve ağacın bütünlüğüyle birlikte ol. Ona bir şey söylemene gerek yok. Ağacı deneyimlemek için adını bilmene gerek yok mesela, hiçbir şey bilemene gerek yok.
Ama ağacın adı olabilir, belki de vardır. Ama ağaca bir isim eklemen gerekiyorsa, ağacı deneyimlemeni engeller. Ve bu çok yaygın bir şey. Bir şeyi adlandırdığın an, artık onun öyle olduğunu düşünürsün. Ve sonra bunun bir derinliği olduğunu fark etmezsin, ki bu ismin gizleyiciliğidir. Krishnamurti şöyle der: "Bir çocuğa, kuşunun adını öğrettiğin an, gördüğü şey bir daha asla bir kuş olmayacaktır."
Biraz abartı gelebilir, elbette kuşu tekrar görecek, ama demek istediği, çocuğun kuşla olan derin bağını kaybedeceği çünkü etiket... zihinsel etiket önünde olacak ve çocuk zihinsel etiketi kendince anlayacak. Tam da böyle, zihinsel etiket seni gerçekliğin yüzeyinde kapana kıstırır işte.
Bilgide yanlış bir şey yok, ama insanlar, bazen bilgilerinde o kadar sıkışıp kalırlar ki, tek bildikleri herhangi bir şey hakkındaki zihinsel şeylerdir. Yani ağaç hakkında çok şey biliyor olabilirler ama ağacı asla bilmiyorlar.
İki tür bilgi var. Biri, etiketler aracılığıyla kavramsal bilgidir. Ve diğeri, farkındalık yoluyla daha derin bir bilmedir. İşte ağaçta daha derinde yoğun bir şey hissedebilirsin... Kavramsal bilgi yoluyla asla bilinemez. Ağaçla daha derin bir düzeyde bağlantı kurarsın. Mistik bir şey ya da şiirsel bir şey, ama bir gerçek var, onun arkasında bir gerçeklik var.
Ve eğer hayatında bu boyut eksikse, gerçekliğin yüzeyinde koşarsın sadece, asla hiçbir şeyle veya hiç kimseyle gerçekten derinden bağlantı kurmazsın; diğer yaşam formlarıyla, doğayla, hayvanlarla, insanlarla olan bağlantını asla hissetmezsin. Bu nedenle, etiketleri empoze etmeden deneyimleme yeteneğini geliştirmek önemlidir. Böylece sadece ağacın olduğu gibi olabilir ve onun gibi bakabilirsin kainata.
Hep söylendiği gibi sarılmak zorunda değilsin :)... Yapabilirsin, ama şart değil demek istiyorum. Dikkatini dokunma duyusuna çekmek seni düşünmekten de kurtarabilir, evet, ama bütün olarak bu deneyime dahil olmanı isterim. Ağaçlar sana dinginliği öğretebilirler çünkü ağaç çok hareketsizdir. Ama uyum sağlaman gerekir, zihinsel etiketlerle uyum sağlayamazsın, orada tamamen orada olmalısın.
Ve bu farkındalıkla, sadece ağacı algılamakla kalmaz, ağacın altında yatan bilinci hissedersin çünkü sonuçta o da aynı bilinçtir, bu bizim kim olduğumuzun özüdür, ama farklı bir tezahürde, farklı frekans seviyelerinde. Ve ağaç sana durgun olmayı öğretebilir ve sen olursun... ama bu senin içindeki durgunluk, ağacın durgunluğuyla aynı değildir, çünkü ağaç düşünceden çok uzakta.
İçindeki dinginlik düşüncenin çok üzerindedir aslında. İşte orada ağaçla tanışırsan, mevcudiyet halinde düşüncenin üstündesindir artık. Ağaç sadece toprakta köklenmez, ağaç varlıkta köklenir ve varlık hayatın kaynağıdır.