Header Ads

Tabii ki Allah Var! Bir De Eckhart Tolle'den Dinleyin / Eckhart Tolle Türkçe 15


Einstein, "Tanrı'nın zihnini bilmek istiyorum" demiş, "gerisi ayrıntıdır."

Bunun ne anlama geldiğini sorarsan, elbette Tanrı'nın zihni dediğimiz şey bilinçtir, şuurdur, bu şuurdan çıkan ışık, güneşin ışığının güneşin kendisi olmadığı gibi Tanrı değildir.

Sercan'ın Notu:

Bilinç kelimesi ile "bilinmeklik muradı"nı anlaman çok önemli. Kelimenin aynı kökten gelmesi ve benzerliği dikkatini çekmiştir diye ümit ediyorum. Hani sürekli tekrarladığımız "O'ndan O'na"...

Ama öte yandan, güneşin ışığı güneşle birdir, ayrı değildir, ama tam olarak şunu söyleyemezsin, bu ışık ve bu güneş aynıdır. Aynı şekilde senin bilincin, senin olmayan bilincin aynısı değildir. Kim olduğunun özü, bu dünyanın ışığı, tüm yaşamın kaynağından bir yayılımdır sadece.

Sercan'ın Notu:

Burası tam İbn-i Arabi Hazretleri ve Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin anılacağı nokta ama daha zamanı var. Bir sene daha sabır n'olur.

Bu yüzden güneş benzetmesini kullanıyorum ve zaten eski uygarlıklarda güneşe Tanrı olarak bakılmasının iyi bir nedeni var, çünkü o sürekli bir yaşam enerjisi akışı sağlıyor. Ve böylece algılanan evren anlamında, bulabileceğin en yakın benzetme, güneşe işaret edebilir ve bu, sürekli yayılma gibi, tüm yaşam ondan türemiştir diyebilirsin. En azından cahil toplumların neden böyle algıladığını anlayabilirsin.

Sercan'ın Notu:

Hz. İbrahim'in arayışına ve sorgusuna güneş ile başlaması da nasıl güzel bir tevafuktur, değil mi?

Ve yaşam, işte şeylerdeki bilinç budur. Yani Allah inancı şunun idrakidir: "Ben seninim, ben sadece bir kimliğim ve konuşan Allah'tır, ama aynı zamanda (bir yansıma olarak) konuşan ben oluyorum. Böylece bu idrak, güneş ışınını güneşe dönüştürmez, ancak güneş ışınını kökeninin ve evinin ve hala neyle bağlantılı olduğunu ve her zaman bağlı kalmasını sağlar.

Bir noktada, kontrol eden bir figür olarak Tanrı'nın ne olduğuna dair yanlış inançları aşmamız gerekiyor. Dünyayı uzun zaman önce yaratan, sonra uzaklaşan ve ilgisini kaybeden ya da belki hala ilgilenen ama bazı şeylerin iyiye gitmediği gibi...  Ya da insanları işlevsiz oldukları için mahkum ettiği gibi... 

Ve elbette, bunlar Tanrı'ya inanmayan, Tanrı'ya inanan, her şeyi kontrol eden ve sözde insanları seven ya da belki sevmeyen, ama her şeyi kontrol eden bir Tanrı olsaydı... diyecek olan insanların geleneksel argümanlarııdır.

O zaman eğer bir Tanrı varsa, bu dünyada tüm bu acıların ve kötülüğün olmasına nasıl ve neden izin versin? Bu nedenle Tanrı yoktur derler.

Bu aslında Gnostiklerin, eski Hıristiyanların ve Hıristiyanlık öncesi insan gruplarının çoğu tarafından sahip olunan bir inançtı.

Nedenini bir şekilde anlayabiliyorum, ama durum böyle değil tabii ki. Yani bu baba otorite figürünün antropomorfik görüntüsünün, bu görüntünün ötesine geçmeli ve Tanrı'nın tüm varlıklardaki yaşam (HAYY) olduğunu anlamalıyız.

O, tüm varlıklarda, her bir varlıkta tezahür eder. İçimizdedir, her ortaya çıkanda, her ortaya çıkıştadır. Olan her şey... Bizim deneyim dediğimiz şey, yaşam dediğimiz şey bu bilincin kademeli olarak ortaya çıkmasıdır ve bu daha çok rüya gibi bir şeydir. Yani insanlar özerk varlıklar değildir.

Sen bu değilsin, o ya da şu, şu veya bunun bilinci değilsin. Her insan, TEK OLanın geçici bir ifadesidir sadece.

Blogger tarafından desteklenmektedir.