Header Ads

Yaratılanı Sev Yaradan'dan Ötürü! Dünyanın En Şeker Anlatımı İle / Eckhart Tolle Türkçe 12


Gerçek mutluluk basit ve görünüşte önemsiz şeylerde bulunur. Ama küçük, sessiz şeylerin farkında olmak için içeride de sessiz olman gerekir. Yüksek derecede uyanıklık gereklidir. Sakin ol. Bak. Dinle. Hazır ol. Doğanın birçok ince sesine farkındalık getir; rüzgardaki yaprakların hışırtısı, düşen yağmur damlaları, bir böceğin vızıltısı ve şafağın ilk kuş cıvıltısı...

Kendini tamamen dinleme eylemine ver. Seslerin ötesinde daha büyük bir şey var: düşünce yoluyla anlaşılamayan bir kutsallık. Bir ağaca, bir çiçeğe, bir bitkiye bak. Bırak farkındalığın onun üzerinde dursun.

Ne kadar durgun, Varlık'ta ne kadar derinlere kök salmış. Doğanın sana dinginliği öğretmesine izin ver. Doğal olan her şey; her çiçek, ağaç ve hayvan, durup bakar ve dinlersek bize öğretecek önemli derslere sahiptir. Sadece bir hayvanı yakından izlemek seni zihninden çıkarabilir ve seni hayvanın her zaman yaşadığı, hayata teslim olduğu şimdiki ana getirebilir.

Bir hayvanı izlemek çok güzel çünkü bir hayvanın kendisi hakkında hiçbir fikri yoktur. Bu yüzden köpek çok neşelidir ve kedi mırıldanır durur. Bir köpeği okşadığında ya da bir kedinin mırıldanmasını dinlediğinde, düşünce bir an için yatışabilir ve içinde bir dinginlik alanı, varoluşa açılan bir kapı belirir.

Evcil hayvanların bu dünyada yerine getirdikleri hayati işlev tam olarak anlaşılamamıştır. Milyonlarca insanı aklı başında tutuyorlar aslında. "Varoluşun Koruyucuları"dır onlar. Çoğumuz bir zihinsel soyutlama, kavramsallaştırma ve imge oluşturma dünyasında, bir düşünce dünyasında yaşıyoruz. Sürekli bir zihinsel gürültü akışına dalmış durumdayız. Görünüşe göre düşünmeyi bırakamıyoruz.

Nasıl köpek kemikleri çiğnemeyi seviyorsa, insan zihni de problemlerini sever. Karmaşık bir labirentte ve bir problemler dünyasında yaşarken, düşünürken, hatırlarken, tahmin ederken kaybederiz kendimizi. Doğa bize eve dönüş yolunu, kendi zihnimizin hapishanesinden çıkış yolunu gösterebilir.

Gözlerini kapat ve kendine şunu söyle: "Bir sonraki düşüncemin ne olacağını merak ediyorum." Sonra fare deliğini izleyen bir kedi kadar uyanık ol. Tamamen uyanık olduğun sürece, bir sonraki düşüncenin ortaya çıkmadığını görebilirsin.

Pek çok Zen ustasıyla yaşadım, ve hepsi birer kedi idiler :). Aksi takdirde zihinlerinde, sonsuz geçmiş ve gelecek kaygılarında tamamen kaybolacak olan milyonlarca insan, köpekleri veya kedileri tarafından tekrar tekrar şimdiki ana geri çağırılır ve Varoluşun neşesi hatırlatılır.

Kayaların, bitkilerin ve hayvanların hâlâ bildikleri şeyi bizler unuttuk. Nasıl olunacağını, hareketsiz olmayı, kendimiz olmayı, hayatın olduğu yerde olmayı unuttuk: Burada ve Şimdi. Köpek Şimdi'dedir, böylece sana öğretebilir veya sana hatırlatabilir. Oynarken veya dinlenirken bir köpeği izlediğinde dikkatli ol. Hayvanın sana Şimdi'de kendini evinde hissetmeyi, tamamen mevcut olarak yaşamı kutlamayı öğretmesine izin ver.

Köpek hala doğal olarak varoluşta. Ve bunu kolayca görebilirsin, çünkü senin problemlerin var ve köpeğinin problemi yok. Ve senin mutlu anların nadir olabilir belki ama köpeğin hayatı sürekli yani "daima" kutluyor. Sen sadece kuyruğu görüyor olabilirsin, ama sadece bakma ve gör lütfen... sadece biraz bakmak yeterli , ve kuyruğun sallanışına dikkat et, bir sağa bir sola: "Hayat güzel! Hayat güzel! Hayat güzel!" Ve, burası önemli, kendisine hayatın neden güzel olduğuna dair bir hikaye anlatmıyor. Buna gerek yok.

Bu doğrudan bir tezahürdür. İnsan "kendimi seviyorum" der ya da "kendimden nefret ediyorum." Köpek, "hav, hav" diyor, bu da tercüme edildiğinde, "ben kendimim" anlamına geliyor. Ben buna bütünlük diyorum; kendinle bir olmak. Köpeğin iyi ya da kötü bir benlik imajı yok, bu yüzden rol yapmaya ihtiyacı yok, kendini sevmez ya da kendinden nefret etmez. Benliği yok! Benliğin yükünden nasıl kurtuluruz; işte ne büyük bir manevi öğreti.

"Dönüşümün anahtarı bu an ile arkadaş olmaktır. Nasıl bir şekil aldığı önemli değil. Ona evet de. İzin ver. 'O'nunla ol." İşte köpeğin öğrettiği bu. Ben sadece kelimelere çeviriyorum. Köpeğinin seni her gün yürüyüşe çıkarmasına izin ver. Bedenine iyi gelir ve tabii ki ruhuna da...

Köpekler, insanların karşılık verdiği bir iyilik yayar. Köpeğini gezdirmenin zevklerinden biri, insanların sık sık size gelmesi ve hemen kalplerinin açılmasıdır. Seninle ilgilenmiyorlar tabii. Köpeğini sevmek istiyorlar.

Köpekler, egolarına hapsolmuş insanlara bile koşulsuz sevmek ve sevilmek için değerli bir fırsat sunar. Binlerce yıldır insanlarla birlikteler ve şimdi köpeklerle insanlar arasında hiç olmadığı kadar yakın bir bağ var.

Dolayısıyla onların ilahi amaçlarının bir kısmı bize yardım etmektir. Ama her zaman iki yönde gelişir. Çünkü köpekler, insanlarla birlikte yaşayarak bilinçte de gelişir; karşılıklıdır. Köpekler ve kediler hala Yaradan ile orijinal bağlantı halinde yaşadıklarından, 'O'nu yeniden kazanmamıza yardımcı olabilirler. İşte bunu yaptığımızda, o orijinal durum derinleşir ve farkındalığa dönüşür. Böylece düşünmenin altına inmeyiz, onun üstüne çıkarız.

Doğa, ona bir düşünce akışı empoze etmezsen, sana anda olmayı öğretecektir. Doğayı bu şekilde, şeyleri adlandırmadan algıladığında çok derin bir buluşma gerçekleşir.

Dünyayı kelimelerle ve etiketlerle örtmediğinde, insanlığın uzun zaman önce kaybettiği mucizevi bir duygu hayatına geri döner. Düşünceyi kullanmak yerine, düşünce tarafından ele geçirilen bir derinlik hayatına geri döner. Eşya yeniliğini, tazeliğini yeniden kazanır.

Bu kadar çok insanın hayvanlarda büyüleyici bulduğu şey nedir? Özleri  -Varlıkları - çoğu insanda olduğu gibi zihin tarafından örtülmez. Ve ne zaman o özü bir başkasında hissedersen, onu kendinde de hissedersin.

Her varlık İlahi Olan'ın bir kıvılcımıdır. Köpeğin gözlerinin içine bak ve en içteki özü hisset. Oradayken, her canlıda ruhu, tek bilinci hissedebilir ve onu kendin gibi sevebilirsin.

Aşk, diğerinin "ÖZ"ü ile derin bir empati kurmaktır. Diğerinde kendini, özünü tanırsın. Ve böylece artık diğerine acı çektiremezsin. Bütünden ayrı değilsin. Sen güneşle, toprakla, havayla birsin. Senin bir hayatın yok... Sen hayatsın...

Tek yaşam, tek bilinç, bir erkek ya da kadın, bir çimen, bir yaprak, bir köpek, bir gezegen, bir güneş, bir galaksi biçimini alır... Bu, biçimlerin oyunu, yaşamın dansıdır. Nihayetinde ne birbirimizden ne de herhangi bir canlıdan ; çiçekten, ağaçtan, kediden, köpekten ayrı değiliz. Onlarda kendini, kim olduğunun özünü hissedebilirsin.

Bir terim var, çok güzel olan bir terim... Yaratılmışın içindeki Yaratıcıyı sevmek...

Blogger tarafından desteklenmektedir.