Uyanık Olmadan, Düşünmek Her Zaman Seni Yenecektir / Eckhart Tolle Türkçe 32
Uyanıklık olmadan, düşünmek her zaman seni yenecektir. Daha önce anlattığım bir Zen hikayesi gibi. Bu, mürit ve zen ustasının dağlarda uzun bir yolculukta yürüdükleri eski bir Zen hikayesidir. Sonra küçük bir piknik için dururlar, karınlarını doyurmak için. Ve sonra hala Zen'in ne olduğunu anlamakta güçlük çeken öğrenci...
Sadece 10 yıldır orada, sadece 10 yılcık :)... Ustaya soruyor, "henüz tam olarak anlamadım. Zen'e nasıl girerim? Yani Zen olan şuur durumuna nasıl girerim? Nasıl yapabilirim?" Ve usta ona bakar ve der ki, "şu dağdaki derenin sesini duyabiliyor musun?" Ve öğrenci, "hayır, duyamıyorum." Usta der ki, "Sadece bak dinleyebiliyor musun, sadece bak duyabiliyor musun?"
Ve bu, müridin mürşidine karşı daha uyanık hale gelmesinin amacıdır. Usta oradaki işitsel algı ile uyanıklığı ilişkilendirir. Böylece uyanıklık işitsel algıya akar. Ve ustanın dediği gibi, o dağ deresini duymak için daha dikkatli dinlemelisin. Ve sonra o anda müritte uyanıklık, farkındalık yükselir.
Ve böylece gider, akar... Ve tabii ki, tam o anda, o yoğun dinlemedeyken, artık Zen'in ne hakkında olduğunu düşünmüyor ya da anlamaya çalışmıyordur. O sadece... uzaklarda işitebiliyor, ses çıkaran küçük bir dağ deresi var ve aniden onu duyabiliyor. Ve "evet, duyabiliyorum" diyor. Ve usta diyor ki, "Bu kadar. Oradan Zen'e gir."
Bu, uyanıklığın ne anlama geldiğini pratik bir örnekle göstermek için uygulamalı bir şeydir. İsa da bundan bahsediyordu, "Uyanmış gibi ol" demişti... "Efendisini bekleyen kul misalini verir. Ustanın ne zaman geleceğini bilmiyor. Ama çok sessiz gelebilir. Bu yüzden uyanık olmalısın."
Uyanık ol ve ustayı bekle. Ve usta her an gelebilir. Ve o oldukça sessiz. Böylece talebe temelde sürekli mevcudiyet halinde olur. Aksi takdirde, ustayı kaçırabilir.
Oturup nefesini tutarak kendini daha uyanık hale getiremezsin :). Hala dağ deresini duyamıyorsun. YAPman gerek. Bazen titreşim frekansı ifadesini kullanırım. Ve bilimsel olsun ya da olmasın bunun arkasında bir gerçek var. Bu arada umurumda da değil :). Ne zaman olduğunu hissedebiliyorum çünkü ben de dalgalanmalar yaşıyorum.
Arka planda her zaman belli bir uyanıklık vardır, ama bazen uyanıklıkta bir artış olur ve bazen sadece, geriler, arka plandadır. Ve sonra farkındalık, ışık kısma anahtarı gibi. Ama o hala orada, duruma göre değişir yani. Şimdi, çoğu insan bu yaşamda ulaşamayacak olsa da, her insanın kaderi olan sözde aydınlanma durumu budur.
Bu, sürekli bir arka plan farkındalığı olduğu anlamına gelir. Ve devam eder. Ve birçoğumuz zaten ara sıra buna sahipiz. Ve belki de burada olmanın, beni dinlemenin tek sebebi eğlenceli olması, merak ediyorsun ya da... Ama şunu sormanın bir anlamı yok, "Benim için ne zaman sürekli olacak? Ne zaman aydınlanacağım?"
Alakasız bir soru. Tek gerçek soru, şimdi var mısın? Olabileceği tek yer orası çünkü, şimdi. Şöyle değil; 10 dakika sonra olacak mı? Kim bilir? Gelecek hafta olacak mı? Kim bilir? Ama gelecek hafta da bir şimdi olacak. O halde ilgili tek soru, şimdi farkında mıyım? Ve farkındalığın güçlü bir göstergesi olan bu soruyu sormayı hatırlarsan bile, çok kolay bir şekilde, hala bir düşünce olan bu sorudan ileri bir adım atabilirsin.
Ben buna işaretçi diyorum. Bazı düşünceler, düşüncenin ötesine işaret eden işaretçilerdir. Bu, "şimdi farkında mıyım?" güçlü bir işaretçidir. Ve evet, bu seni hemen o uyarıya, yüksek uyanıklığa getirebilir. "Şimdi farkında mıyım?" Bir kontrol edeyim. Ve bu kontrol, titreşim frekansında bir artış yaratır. Bunu hissedebilir ve gözlemleyebilirsin.
İnsanlarda gözlem yapmayı öğrenebilirsin. Yargılayıcı olarak değil tabii ki. Bu basit bir gerçek. Bir kişiye bakabilirsin ve bir dereceye kadar orada ne derece farkındalık olduğunu görebilirsin. Yaşamlarında biraz farkındalığa sahip olan herhangi bir ruhsal öğretiyi hiç duymamış olabilecek birçok insan var. Ne olduğunu bilmiyorlar ama tam olarak "anda"lar.
Sokakta sürekli durdurulmaktan ve tanınmaktan hoşlanmam ama bu çok oluyor. Ve bu olduğunda, çok güzel. Yani bu bir paradoks. Bazen güneş gözlüğü ve beyzbol şapkası takmaya çalışıyorum :). Komik bir olay anlatayım. Bir süpermarketteydim ve yine koyu renk güneş gözlükleri ile beyzbol şapkası takıyordum :). Ve sadece raflara bakarken bir adam yanıma geldi ve "Merhaba Eckhart, ellini sıkabilir miyim?" dedi. Şimdi, anlatacağım oldukça, nadir olmayan bir durum: Birkaç saniye öncesinden bilebiliyorum. Bir kişiye bakıyorum ve o beni tanımadan birkaç saniye önce ben onu fark ediyorum. Onu daha önce hiç görmedim, ama onu tanıyorum.
Orada, onda oldukça güçlü bir varlık hissi olduğunu biliyorum ve sonra diyorum, işte, bu kişi... Ve bu bir düşünce değil. Bu sadece bir farkındalık. Bu kişi beni tanıyacak... Ve çoğu zaman haklıyım.