Unutulmuş Altıncı His: Feromonlar / Sınır Bilim 01
Feromonlar hakkında her ne kadar büyüleyici şeyler duysak da aslen, literatüre ilk kez 1959 yılında giren, canlılar tarafından üretilen ve vücut dışına salgılanan kimyasallardan bahsediyoruz.
En temel haliyle bir çeşit iletişim yöntemi olduğunu biliyoruz. Bu görünmez sinyaller, alıcı bireyde hormonal ve davranışsal değişikliklere yol açabiliyor. Bu bağlamda karşıdakini etkileme ve yönlendirme gibi konularda kendi çapında bir piyasası da oluşmuş durumda.
Birçok canlı türünde bulunmakla birlikte ilk feromon güvelerde keşfedilmiştir. Devam eden araştırmalar keçi, fare ve domuzlarda da rastlanmasını sağlamıştır.
Şu ana kadar elde edilen verilere göre feromonlara verilen tepki öğrenilen değil, doğuştan gelen bir bilgidir.
Peter Karlson ve Martin Lücsher, 1956 yılında, vücut dışında salgılanan ama hormonlar gibi hareket eden bu kimyasallara, Yunanca “taşımak” anlamına gelen “pheroo” ve uyarıcı anlamına gelen “hormon” kelimelerinin birleşimi ile bu ismi vermişlerdi.
İlk feromon türü olarak Toplanma Feromonları, en çok toplu saldırı ve avcılara karşı savunma gibi durumlarda işlev gören ve çağrı bölgesinde kümelenme faaliyetine öncülük eden feromonlardır. En sık rastlanan haliyle Kın Kanatlılar (Coleoptera), Sıçrar Kuyruklular (Collembola), Sinekler (Diptera), Yarım Kanatlılar (Hemiptera), Hamam Böcekleri (Dictyoptera) ve Düz Kanatlılar (Orthoptera) üyelerinde bulunurken, tam da bu feromon duyarlılığı sebebiyle bu türler ile mücadelede onlara karşı da kullanılmaktadır.
İkinci olarak Alarm Feromonları; karıncalar, termitler, arılar ve yaprak bitleri gibi türlerde, saldırıyı aynı türün diğer üyelerine haber vermek adına salgılanan feromonlardır.
Gösterge (Epideik) Feromonları, çoğunlukla böceklerin dişilerinde yumurtladıkları yeri işaretleme ve diğer böceklerin oraya tekrar yumurtlamalarını engelleme amacı ile kullanılır.
Bölge Feromonları, canlının kimliğini ve kendi alanını işaretleme için bıraktığı salgılardır. Ve tabii ki kedi ve köpeklerin tek ayaklarını kaldırıp yaptıkları, bu feromon iletişiminin en bilindik örneğidir.
İz Feromonları, “bu karıncalar ekmek kırıntılarını nasıl buluyor?” sorusunun cevabıdır :). İlk yiyeceği bulan karınca, yuvaya dönerken uçucu hidrokarbonlar ile yolu işaretler ve diğer karıncalar o izi takip ederek gıda yığınına bir akın başlatırlar. Yiyecek ile dönen her karınca yolu işaretlemeye devam eder. Yiyecek bittiğinde artık işaretleme de bittiği ve feromon uçucu olduğu için iz silinir. Hemen hemen tüm karınca türleri, bazı yaban arıları ve tırtıllar iz feromonlarından yararlanmaktadır.
Seks Feromonları, özellikle dişinin üremeye uygun olup olmadığını türün erkeğine bildirmek için kullanılır. En küçük bakterilerden, mantarlar, karıncalar, güveler, kelebekler ve kurbağalara kadar geniş bir spektrumda canlılığın önemli bir iletişim yöntemidir. Bu yöntem, aynı zamanda, çiftçilerin açık arazide tuzaklama yapmasını sağlayan şeydir.
Fareler ve bazı yaban arısı türleri feromonları kullanarak akraba evliliğinden kaçınmakta, bu sayede en uzak ve akraba olmayan karşı cins ile çiftleşmeyi başararak türün devamlılığını güvence altına almayı sağlamaktadırlar.
Sürüngenlerde, amfibilerde ve primat olmayan memelilerde Vomeronazal Organ ya da Jacobson Organı olarak bilinen ve koku algılama sisteminin başında yer alan ayrıca bir doku bulunmaktadır. İnsanların feromon algılamaları hala tartışmalı bir konu iken Vomeronazal Organ fetüste açıkça belirgindir. Yetişkinlikte körelen bu dokunun körelen 6. Duyu Organı olma ihtimali üzerine çalışmalar devam etmektedir.
Oxford'lu zoolog Wyatt, "Büyük olasılıkla insanlar da feromon yayıyor" diyor. Ne yazık ki hiçbirinin tespit edilemediğini de ekliyor.
Henüz heyet ittifakı ile doğrulanmış bir çalışma bulunmasa da insanların da aksiller, steroidler ve vajinal alifatik asitler başta olmak üzere feromonlara duyarlılığı araştırılmaktadır.
Bu konudaki en önemli ve bilindik örnek olan, Chichago Üniversitesi birincil araştırmacısı Martha McClintock tarafından yürütülen çalışmada, uzun süre birlikte yaşayan kadınların adet döngülerinin senkronizasyonu gözlemlenmiştir.
Ayrıca sadece erkekler tarafından salgılanan Androstenon’un kadınların limbik sistemini etkileyerek ruh halini iyileştirdiği, pozitif bir düşünce yönelimine yol açarak salgılayan erkeğin kadın karşısında cazibesinin yüksek algılanmasını sağladığı da çalışma örnekleri arasında yer almaktadır.
Bir çalışmada bilim insanları, başka bir kişinin kokusunun vücutta kimyasal değişiklikleri tetikleyebileceğini de gösterdi. Charles J. Wysocki, Philadelphia'daki Monell Kimyasal Duyular Merkezi'nde kokuların insan davranışını nasıl etkilediğini araştırdığı bir deneyde, o ve meslektaşları erkeklerin koltuk altlarından kimyasal özler topladı. Daha sonra bilim insanları, kokuyu maskelemek için parfümle karıştırdıkları küçük miktarlardaki özütleri kadınların üst dudaklarına uyguladı.
Araştırmacılar aynı zamanda kadınlarda luteinizan hormon adı verilen bir kimyasalın seviyelerini izlediler. Kadınlardaki seviyeleri döngüler halinde yükselen ve düşen; tepe noktaları yumurtalıklara yumurta bırakmaları için sinyal veren bir hormon. Deneyde, erkeklerin koltuk altı kokusunu kokladıktan sonra, kadınlar normalden daha hızlı bir şekilde hormon atımları üretmeye başladılar. Kadınlar ayrıca kendilerini daha rahatlamış hissettiklerini söylediler.
Wysocki, erkek kokusunun neden böyle değişikliklere yol açtığından emin değil. Ancak bir erkeğin kokusu bir kadını rahatlatıyorsa, belki de sosyal etkileşimler daha kolay hale gelebilir diyor. Hormon üretimindeki değişiklikler de kadının erkekle vakit geçirmeye daha istekli olmasını sağlayabilir.
Yani feromonlar kimyasallardan daha fazlasıdır. Onlar kelimenin tam anlamıyla bizim koklayamadığımız kokulardır.
Fakat tüm deneyler az sayılı denekler ile gerçekleştirildiğinden henüz net bir kanıt teşkil etmemektedir. Ama tabii ki tüm bu belirsizliğin aksine, piyasada karizma, iletişim, liderlik, güven, çekicilik ve aşk gibi pahalı kelimeler adı altında pahalı ücretlere, sosyal kabiliyetlerini geliştireceğini iddia eden ürünler bulabilirsin :).
Feromonlar üzerine yapılan araştırmalar böceklere odaklanmış olsa da, bilim insanları bu kimyasal sinyallere bağımlı olan pek çok başka canlı buldular.
Çin'de araştırmacılar, eşek arılarının kırmızı ve beyaz orkideleri ziyaret ederek polenlerini yaydıklarını fark ettiler. Ancak bu böcekler atıştırmak için gelmemişlerdi. Bunun yerine, eşek arıları orkidelere saldırır gibi üzerlerine çullandılar. Daha da garibi, orkideler hiç nektar sunmuyordu. Eşek arıları, sadece bal arıları ve diğer böceklerle beslenen yavrularını beslemek için eve polen de getirmedi. Esasen, eşek arıları çekici bir kileri tekrar tekrar ziyaret ediyor, ancak boş dönüyorlardı.
Almanya'daki Ulm Üniversitesi'nde bilim insanı olan Manfred Ayasse ve meslektaşlarından Jennifer Brodmann orkideden kimyasallar çıkardı ve bunları eşek arılarının en sevdiği yiyecek olan ölü bal arılarının üzerine sıktı. Kokulu ölü arılar, kokusuz ölü arılara kıyasla daha fazla eşek arısı çekti.
Kimyasal bir bağ kurmak kulağa hoş gelse de feromonların hepsi iyi değildir. Semiokimyasallar, yani kimyasal iletişim sinyalleri, sadece bir hayvanın kendi türünün üyeleri tarafından algılanmaz. Diğer türler de bunları algılayabilir.
Bazen türler arası iletişim her iki hayvan için de faydalıdır. Her iki tür için de işe yarayan kimyasallar sinomonlardır. Bazen kimyasalların üreticisi fayda sağlarken, onları algılayan hayvan kaybeder. Bunlar allomonlardır. Bir de kairomonlar vardır. Bunlar, salgılayan hayvanlara zarar vererek iletişim kimyasallarını alan hayvanlar için büyük faydalar sağlayan kimyasallardır. Av hayvanlarında kairomonlar avcıyı avına yönlendirir.
Ordu karıncaları, kör yılanı ve bir orman böceğini, yırtıcıların yavrularıyla ziyafet çekeceği yuvalarına götüren bir feromon izi bırakırlar. Bunun nasıl olduğunu anlamak kolay. Feromonlar karıncaların orman zemininde birbirlerini takip etmelerini sağlar ve zamanla bazı yırtıcılar karıncaların kokusunu yiyeceğe götüren bir iz ile ilişkilendirecek şekilde gelişmiştir. Geniş ormanlık alanlarda hemcinsleriyle iletişim kurabilmenin faydası, ara sıra yılanların neden olduğu katliamın da ipucudur.
Ponderosa çamı daha az anlaşılabilir. Kırmızı terebentin böceği tarafından saldırıya uğradığında bir koku yayar. Bu koku daha fazla kırmızı terebentin böceği çekmekten başka hiçbir işe yaramaz.
Hasta kirpiler dışkılarında pirelerin karşı konulmaz bulduğu bir tür kimyasal sinyal yayarlar. Bir kirpi hastalanıp zayıf düştüğünde, parazitler koşarak gelir.
Son olarak, sıradışı bir örnek: Peygamberdeveleri - köşeli özellikleri, kocaman gözleri ve duruşlarıyla - genellikle biraz yabancı görünürler. Ancak araştırmacılar yakın zamanda bu uhrevi niteliği bir üst seviyeye taşıyan bir peygamberdevesi türü buldular: Bu türün dişileri, karınlarının arkasından yeşil, Y şeklinde bir balon gibi çıkan şişirilebilir bir feromon bezine sahip.
Araştırmacıların yayınladıkları rapora göre, bu tuhaf organ peygamberdevelerinde daha önce görülen hiçbir şeye benzemiyor.
Dişi peygamberdeveleri karanlıkta rahatsız edilmeden bırakıldıklarında, vücut sıvılarıyla şişirilmiş, kabaca cilalı yeşim taşı renginde ve parlaklığında çatallı bir yapı çıkarıyor. Bu yapı, dişi böceklerin eşlerini çekmesine yardımcı olan kimyasal sinyaller olan feromonların üretilmesi için oldukça modifiye edilmiş bir bez gibi görünüyor.
Araştırmacıların nadiren karşılaştığı bu peygamber devesi türü, yağmur ormanlarında seyrek olarak yayılmış olabileceğinden, alıcı eşleri bulmak özellikle zor olabilir. Araştırmacılar, çok fazla yüzey alanına sahip büyük, çıkıntılı bir feromon bezinin, feromonları taliplerin antenleri tarafından tespit edilmek üzere daha verimli bir şekilde dağıtarak geçici bir çözüm olabileceğini düşünüyor.