Header Ads

En Çok, Hep, Bir Tek Sen / İçimden Geldiği Gibi 15


Sonsuzluğu sonsuza kadar anlayamayacağımı anladım :).

Ama durup durup takılıyorum bu konuda. Çünkü Sen sonsuzsun ve ben seni anlamak, sana yaklaşmak için sonsuzluğu anlamak istiyorum ama bunu başaramayacağımı da biliyorum. Sürekli aynı döngüde gibiyim. 

Bolluğu anladım gibi az çok; bereketi, çokluğu… Ama sonsuzluk hep bir muamma.

Biraz kafayı çalıştırdığımda bir yerinden yakalıyorum sanki. Mesela evrendeki bu kadar masraf, bu kadar zahmete bakınca biraz algılıyor gibi oluyorum. Dünyadaki canlı türlerinin belki de trilyonlara varması, kainattaki mikrodan makroya cisimlerin sayılamayacak kadar çok olması, evrenin bilmem kaç milyar ışık yılı olması ve sürekli genişlemesi derken… Ben bunların çok ama çok büyük bir çoğunluğunu hiçbir zaman bilemeyeceğim, sayamayacağım ya da gidemeyeceğim.

Peki neden var bunlar? Oranladığımda o kadar küçük bir yüzde ki, neredeyse hiçbirini hiç kimse bilemeyecekken bütün bunları neden yarattın? Çünkü sonsuz, sınırsız ve kusursuzsun.

Ve aslında ben masraf desem de masraf diye bir şey yok, zahmet desem de zahmet diye bir şey yok, ben bilemesem de senin için bilmemek ya da bilinmemek diye bir şey yok di’ mi? Yine kendi küçük aklımla, sınırlı kelimelerimle anlamaya çalışıyorum. Ben neredeyse hiçbirini bilemesem de o bilemediklerimin her biri seni bir bir biliyorlar.

Ben bu kadar yetersizken nasıl olacak bu yol, bilemiyorum. Ama ben yetemesem de sen bana yetersin, onu biliyorum. Elhamdulillah…

Elhamdulillah derken bile senin adın ile hamd ediyorum. Senin için sana minnettar olurken bile senin adını kullanmaktan başka çarem yok. Bu nasıl bir hal? Haddimi aşan sorular mı soruyorum, bu yokluğumun içinde yanlış bir varlık iddiasında mıyım, ne diyorum, ne ediyorum gerçekten bilemiyorum. Sen beni bana bırakma Allah’ım.

Çünkü beni bana bıraktığında benim kendime bile sözüm geçmiyor zaten. Hızlı yürüsem kalbim hızlı atıyor, bedenim ısınıyor, aklım karışıyor, ağrıyan sızlayan yerimden başka bir yere gitmiyor. Bu kadar kendime söz geçiremezken evrenmiş, kainatmış, sonsuzlukmuş, yolmuş, varmakmış… Ne haddime diyorum. Benim beceremeyeceğim gün gibi ortada ama senin ipine sarıldığımdan belki de, seni yardımcı bellediğimden, en azından hasretim sen olduğundan yine sana güveniyor, sordukça soruyorum işte.

Yine bu yetersizliğimden ötürü sen geliyorsun işte aklıma. Çünkü ne kadar keşfedersem kendimi, ne kadar farkına varırsam kabiliyetlerimin yüksekliğine sen o kadar büyüyorsun, o kadar ulaşılamaz oluyorsun. Ne kadar “EN” diye başlayan varsa sen olduğunu anlıyorum ve görüyorum ki o “EN”lerin toplamı aslında “TEK” demek. TEK olan sensin, bir TEK sensin, sadece sensin.

İşte bu EN diye başlayanların sonsuz olduğunu, o sonsuzlukların TEK olduğunu ve aslında büyüklük ya da küçüklüğün sadece benim sınırlı idrakimde olduğunu, senin için ölçülebilirliğin olmadığını anlıyorum sanki. Yani bu kainatı milyon kere milyar kere trilyon kere daha küçültsen sonunu bilebilecek miyim sanki? Yine sonsuz, yine sonsuz… Çünkü sen EN sensin, bir tek sen senin, sen Allah’sın, gerisine kimsenin aklı da, fikri de, gücü de, ömrü de, mesafesi de, hızı da, hiçbir ölçüsü de yetmeyecek. Ne kadar güzelsin…

Ve bu kadar güzel olan sen, beni yarattın. O zaman kendimi de bu kadar hakir görmeme hakkım var mı biraz. Tamam ben bir yaratılmışım ama yaratan sen olduğuna göre, senin zatına hiçbir zaman eremeyeceğim için, senin adına, senin hatrına sevebilir miyim kendimi? Sevmeliyim diye düşünüyorum. Çünkü sen yarattın, özümde sen varsın, yine senden sana ise benim varlığım, sevebilir miyim? Ve seversem, bu yarattığın beni sen yarattın diye sever, kıymet verir, kıymetini bilir, hakkını vermeye çalışırsam seni sevebilmenin şükrü olabilir mi bu, az da olsa? Ve bunu ne kadar iyi ve elimden geldiğince yaparsam, gücüm yettiğince yaparsam sen memnun olur musun benden?

Ve bir tek beni yaratmadın tabii ki… Taşı toprağı, çiçeği böceği, bitkiyi hayvanı, suyu bulutu, dağı denizi… Niye sayıyorsam artık, sayarak bitirebilecekmişim gibi? Her şeyi ve herkesi senin hatrına seversem, onların farkında olur, onlara özen gösterir, seni göremeyeceğimi bildiğim için onlara senmişcesine bakarsam, ilgilenirsem, sen de bana senmişcesine bakar mısın?

Senin sonsuzluğunu benim saymam mümkün değil, ama sayabildiğim kadarını senin hatrına seversem, sen de beni sevdiklerinin arasında sayar mısın? Ben hiçbir unsurda sana erişemeyceğim madem, sen bana tenezzül eder misin?

Her şeydeki mesaj sensin. Yaratıcı sensin, güç sahibi sensin, kudret sahibi sensin, bilginin sahibi sensin, en yüksek, en yüce, en büyük olan sensin, tek bilinç sensin, bir olan da tek olan da sensin. 

Bütün bu lafları edebilmem, soruları sorabilmem, akıllar yürütebilmem, hep bu zihnim ve kalbimle ama şöyle bir bakınca bunları da bedava aldım ben. Hiçbir zahmete girmedim, hiçbir çaba göstermedim, hiçbir bedel ödemedim. Öylece verilmiş buldum kendime. O zaman; sormamı da, akletmemi de, sevmemi de sen istiyorsun diye düşünebilir miyim? Bak yine sordum işte…

O zaman…

Senin sözünün yanında esamesi okunmaz ama benim için büyük bir söz. Benden sana söz… Ne zaman ki beni benden kurtaracaksın, o güne kadar; her şeyde seni arayacağım, seni soracağım, seni aklıma ve kalbime düşürecek, seni seveceğim. 

Daha da ömür verirsen bana, en çok seni arayacağım, en çok seni soracağım, en çok seni aklıma ve kalbime düşürecek, en çok seni seveceğim.

Daha da güç verirsen bana, hep seni arayacağım, hep seni soracağım, hep seni aklıma ve kalbime düşürecek, hep seni seveceğim.

Daha da lutfedersen bana, tek seni arayacağım, tek seni soracağım, tek seni aklıma ve kalbime düşürecek, tek seni seveceğim.

Blogger tarafından desteklenmektedir.