Bağırsaklar ve Duygusal Tepkiler Nasıl Programlanır? / İkinci Beyin Sesli Kitap 14
Bugün, duyguların sindirim sistemimiz de dahil olmak üzere vücudumuzu nasıl etkilediği hakkında çok şey biliyoruz. Bunun nasıl işlediğini anlamak için öncelikle diğer sıcakkanlı hayvanlarla paylaştığımız ve duygularını oluşturmada önemli bir rol oynayan ilkel bir beyin sistemi olan limbik sistem hakkında bilgi sahibi olman gerekir. Gri maddenin derinliklerinde, limbik sistemdeki duyguya özgü devreler kızdığında, korktuğunda, cinsel çekim hissettiğinde veya incindiğinde ve ayrıca aç veya susuz hissettiğinde aktive olur.
Minyatür bir süper bilgisayar gibi, bu devreler vücudumuzu hem içimizdeki hem de dışımızdaki değişikliklere en iyi şekilde yanıt verecek şekilde ayarlamayı amaçlar. Hayatı tehdit eden bir durumla karşılaştığımızda, bu durum bir anda değişebilir ve vücuttaki tek tek hücrelere ve organlara giden binlerce mesajı hızla yeniden düzenleyerek davranışlarını aynı hızla değiştirebilir.
Bundan sonra ne olduğunu hepimiz biliyoruz. Duygularla ilgili beyin devreleri mide ve bağırsaklara, aksi takdirde eylem için gerekli enerjiyi tüketebilecek içeriklerden kurtulmaları için sinyaller gönderir; bu nedenle o büyük sunumu yapmadan önce tuvalete gitmen gerekebilir. Kardiyovasküler sistemimiz oksijen bakımından zengin kanı bağırsaklardan kaslara yönlendirerek sindirimi yavaşlatır ve bizi savaşmaya (ya da kaçmaya) hazırlar.
Bu deneyimler konusunda hayvanlar aleminde yalnız değiliz: Milyonlarca yıldır memelilerin bağ kurmaya, savaşmaya, potansiyel tehditleri değerlendirmeye ve bazen de kaçmaya ihtiyaçları var. Evren bize bu durumlara en iyi nasıl yanıt vereceğimize dair kolektif bir bilgelik bahşetmiş ve bu bilgeliği tehditlere karşı tepkilerimizi otomatik olarak yürüten belirli devreler ve programlar halinde paketlemiştir. Bu, bir kriz anında zaman ve enerji tasarrufu sağlar çünkü bu tür kablolu tepkiler olmasaydı, her seferinde sıfırdan başlamamız gerekirdi. Duygusal işletim programları olarak bilinen bu programlar, milisaniyeler içinde harekete geçerek hayatta kalmamızı, gelişmemizi ve çoğalmamızı sağlayan koordineli bir dizi davranışı hayata geçirebilir.
Washington State Üniversitesi'nde nörobilimci olan ve duygusal nörobilim (nörobilimi duygu çalışmalarına uygulayan bilim dalı) alanına önemli katkılarda bulunan Jaak Panksepp, hayvanlar üzerinde yaptığı deneyler sonucunda beynimizin korku, öfke, üzüntü, oyun, şehvet, sevgi ve anne şefkatine karşı vücudun tepkisini yönlendiren en az yedi duygusal işletim programına sahip olduğu sonucuna varmıştır. Bu programlar, belirli bir duyguyu hissettiğini bilmesen bile, uygun bedensel tepkileri hızlı ve otomatik olarak gerçekleştirir. Utanç duyduğunda yüzünün kızarmasını sağlar, korku filmi izlediğinde tüylerini diken diken eder, korktuğunda kalbinin daha hızlı atmasını sağlar ve endişelendiğinde bağırsaklarını daha hassas hale getirir.
Duygusal işletim programlarımız genlerimizde yazılıdır. Bu genetik kodlama kısmen ebeveynlerimizden miras kalır ve aynı zamanda yaşamın erken dönemlerinde deneyimlediğimiz olaylardan da etkilenir. Örneğin, korku veya öfke programını stresli durumlara aşırı tepki vermeye yatkın hale getiren kalıtsal genlere sahip olabilirsin. Çocukken duygusal travma da yaşadıysan, vücudun bu temel strese tepki genlerine kimyasal etiketler eklemiştir. Net sonuç, bir yetişkin olarak strese karşı büyük olasılıkla abartılı içgüdüsel tepkiler vereceğindir. Bu durum, aynı stresli duruma maruz kalan iki kişinin çok farklı tepkiler gösterebileceği şeklindeki yaygın gözlemi açıklar: Biri belirgin bir bağırsak reaksiyonu yaşamazken, diğeri mide bulantısı, mide krampları ve ishal ile etkisiz hale gelir. Bu erken bela programlaması tehlikeli bir dünyada hayatta kalmak için iyi bir şey olsa da, korunaklı bir ortamın güvenliğinde yaşıyorsan bir sorumluluktur.