Header Ads

İlahi Gücün Bahçesi / Neville Goddard Sesli Kitap



BELİRLİ SÖZCÜKLER uzun süre kullanıldıklarında o kadar çok garip çağrışımlar toplarlar ki neredeyse hiçbir anlam ifade etmez hale gelirler. Böyle bir kelime de “hayal gücü”dür. Bu kelime, bazıları birbirine doğrudan karşıt olan her türlü fikre hizmet etmek için yapılmıştır. Fantezi, düşünce, sanrı, şüphe: Gerçekten de, kullanımı o kadar geniş ve anlamları o kadar çeşitlidir ki, tahayyül kelimesinin bir statüsü veya sabit bir önemi yoktur.


Örneğin, bir adamdan “hayal gücünü kullanmasını” isteriz, yani mevcut bakış açısı çok kısıtlıdır ve bu nedenle işine layık görmemekteyizdir. Bir sonraki nefeste ise ona fikirlerinin “saf hayal gücü” olduğunu söyleriz, böylece fikirlerinin sağlam olmadığını ima ediyoruzdur. Kıskanç veya şüpheci bir kişiden ise “kendi hayal gücünün kurbanı” olarak söz ederiz, yani bu kez düşünceleri doğru değil demek istiyoruzdur. Bir dakika sonra ise birini “hayallerin adamı” olarak tanımlayarak en büyük saygıyı gösteririz.


Dolayısıyla hayal kelimesinin kesin bir anlamı yok. Sözlük bile bize yardım etmiyor. Hayal gücünü (1) zihnin resmetme gücü veya eylemi, yapıcı veya yaratıcı ilke; (2) bir fantezi; (3) irrasyonel bir fikir veya inanç; (4) Zihinsel inşayı içeren planlama, kurgulama veya entrikacılık; olarak tanımlıyor.


Aslında dünyada tek bir şey var, Hayal gücü ve ona dair tüm deformasyonlarımız. Yani aslında, hayal gücü gerçekliğe açılan kapıdır. Ve hayal gücümüzle, olmak istediğimiz her şey olma gücüne sahibiz.


O zaman anlamalısın ki, ancak hayal gücüyle yaşadığımız sürece gerçekten yaşadığımızı söyleyebiliriz.


Çağlardan saklanan gizem… İçindeki ilahi güç, hayal gücündür. Bu, benim de her zaman daha net bir şekilde anlamaya ve başkalarını teşvik etmeye çalıştığım gizemdir.


Bu sana mantıksız geliyorsa, bunun tek nedeni tarih ve kozmoloji olarak yanlış okunmasıdır ve modern hayal gücü kaşifleri buna bilinçsiz veya bilinçaltı zihin demekle yardımcı olmazlar.


Hayal gücünün doğuşu ve büyümesi, bir gelenekten bir deneyime kademeli geçiştir. Bu süreç yavaş görünüyorsa, bunun tek nedeni, insanın rahat ama yanlış olan geleneğe demir atmasını bırakmak istememesidir.


İnsan, ilahi gücün içinde uyuduğu bir bahçedir. Artık, bildiğimizden daha iyisini hayal etmeye cesaret ve devam edebilmeliyiz. Artık insan, hayal gücüne dayalı yaşama uyanmalıdır.


Günah, kişinin hayattaki hedefini kaybetmesi, idealinin gerisinde kalması, amacına ulaşamaması demektir. Bağışlanma ise, insanın yaşamdaki ideali veya amacı ile özdeşleşmesi anlamına gelir. Bu, uyanmış hayal gücünün eseridir, en yüce eserdir, çünkü insanın kendi karşıtının doğasına girme ve ondan pay alma yeteneğini test eder.


Mantıklı, ama bir yandan da imkansız görünebilir. Sadece uyanmış hayal gücü, karşıtının doğasına girebilir ve ondan pay alabilir.


İnsan hayal gücü olarak bu anlayış, şu temel soruları gündeme getiriyor: Hayal gücü, yalnızca benim güçlü olduğumu varsaymamı sağlamak için değil, aynı zamanda kendi başına bu fikri gerçekleştirmeye muktedir bir güç müdür? 


Başka bir yerde veya durumda olmayı arzuladığımı varsayalım. Kendimi böyle bir durumda ve yerde hayal ederek onların fiziksel idrakini sağlayabilir miyim? Diyelim ki yolculuğa gücüm yetmedi ve şimdiki sosyal ve finansal durumumun gerçekleştirmek istediğim fikre karşı çıktığını varsayalım. Hayal gücü, bu arzuları enkarne etmek için tek başına yeterli olur mu? Hayal gücü sebebi de kapsar mı? Sebep derken, duyuların gözlemlerinden yapılan çıkarımları kastediyorum.


Gerçeklerin dış dünyasını tanıyor mu? Günlük yaşamın pratik yolunda, hayal gücü davranış için eksiksiz bir rehber midir?


Diyelim ki sürekli hayal gücüyle hareket edebiliyorum, yani dileğimin gerçekleştiği hissini sürdürebildiğimi varsayalım, varsayımım gerçeğe dönüşecek mi?


Ve eğer gerçeğe dönüşürse, kuluçka dönemi boyunca yaptıklarımın makul olduğunu düşünecek miyim? Hayal gücüm, yalnızca arzunun gerçekleştiği hissini varsaymak için değil, aynı zamanda kendi başına fikri enkarne etmeye muktedir bir güç müdür?


Olmak istediğim kişi olduğumu varsaydıktan sonra, varsayımımın gerçekleşmesini sağlamak için kendimi sürekli olarak makul fikirler ve eylemlerle yönlendirmeli miyim?


Alacağına inan ve alacaksın…


Gerçek, dış gerçeklere değil, hayal gücünün yoğunluğuna bağlıdır. Gerçekler, hayal gücünün hayra veya şerre kullanılmasının meyvesidir.


İnsan, hayal ettiği şeye dönüşür. Kendi kaderini tayin eden bir geçmişin var. Hayal gücü, ortaya çıkan yol, gerçek yaşamdır.


Mantıklı zihinle gerçeği elde edemeyiz. Doğal duyu adamının bir tomurcuk gördüğü yerde, hayal gücü tam bir gül görür.


Gerçek, gerçeklerle kuşatılamaz.


Hayali hayata uyandıkça, bir şeyi hayal etmenin onu öyle yapmak olduğunu, gerçek bir yargının ilgili olduğu dış gerçekliğe uyması gerekmediğini keşfederiz.


İnsan, Oluş'un duyusal dış dünyasının gerçekliğini inkar etmez, ancak Oluş'un duyusal dış dünyasının gerçekleşmesini sağlayan kuvvetin, sürekli Hayal gücünün iç dünyası olduğunu bilir. Dış dünyayı ve onun tüm olaylarının imgelemini, iç dünyasının yansımaları olarak görür. Ona göre her şey, insanın hayal gücünde devam eden zihinsel faaliyetin bir tezahürüdür.


Ama o, her insanın bu içsel etkinliğin bilincine varması ve içsel, nedensel dünyası ile dışsal etkiler dünyası arasındaki ilişkiyi görmesi gerektiğini anlar.


Kendini arzularının yerine geldiği durumda hayal edebileceğini ve cehaletin inşa ettiği hapishanelerden kaçabileceğini bulmak harika bir şey.


İnsan, hayal gücünü keşfettiği anda, bu düzeyde ancak mucizevi olarak adlandırılabilecek eylemler gerçekleştirir. 


İnsan, gerçekliğin dışta değil, kendi içinde olduğuna kesin olarak inanmalıdır.


Başkalarının bedenleri, kendilerine ait bir yaşamları olsa da, onların gerçekliği sana uzanır ve bir şekilde sende kökleşmiştir, sende biter.


Seninki de Yaradan’da biter. 

Blogger tarafından desteklenmektedir.