Header Ads

Kendini Güçlendirmenin Zamanı Geldi / İkinci Beyin Sesli Kitap 09



Bağırsak-beyin iletişimi biliminin son yıllarda bilim insanları ve medya için en büyüleyici konulardan biri olduğuna şüphe yok. "Dışa dönük" bir fareden bağırsak mikrobiyotası içeren dışkı peletlerinin aktarılmasının "çekingen" bir farenin davranışını değiştirerek daha girişken donör fare gibi davranmasını sağlayabileceğine kim inanırdı? Ya da benzer bir deneyle obur bir iştahı olan obez bir farenin dışkısını ve mikroplarını nakletmenin zayıf bir fareyi aynı aşırı yiyen hayvana dönüştüreceğini? Ya da sağlıklı insan dişilerinin dört hafta boyunca probiyotikle zenginleştirilmiş yoğurt yemesinin beyinlerinin olumsuz duygusal uyaranlara verdiği tepkiyi azaltabileceğini?


Entegre bir bağırsak mikrobiyotabeyin sistemi ve bunun yediğimiz yiyeceklerle olan yakın ilişkisi hakkında ortaya çıkan bilgiler, zihin, beyin, bağırsak ve bağırsak mikrobiyotasının nasıl etkileşime girdiğini ortaya koyuyor. Bu etkileşimler bizi giderek artan sayıda hastalığa karşı savunmasız hale getirebilir ya da optimal sağlık durumunun sağlanmasına yardımcı olabilir. Ancak daha da devrim niteliğinde olanı, artık hastalık, sağlık ve zihinsel esenliğe ilişkin, vücudumuzun ekolojik bir görünümüne dayanan, bağırsak ve beyindeki sayısız oyuncunun birbirine bağlılığını vurgulayan, hastalığa karşı istikrar ve direnç inşa eden yeni bir anlayış geliştiriyoruz.


Bu yeni anlayış, sağlık sistemimizden daha fazlasını talep etmemizi gerektirecektir. Vücudun ayrı parçalardan oluşan karmaşık bir makine olduğu yönündeki baskın ancak modası geçmiş fikirlerden uzaklaşıp, çeşitliliği sayesinde rahatsızlıklara karşı istikrar ve direnç oluşturan, birbiriyle son derece bağlantılı bir ekolojik sistem fikrine yönelmemiz gerekecek. Ünlü bir mikrobiyom bilimcisinin de belirttiği gibi, tek tek hücrelere ya da mikroplara savaş açmayı bırakıp bağırsak mikrobiyomumuzu karmaşık bir ekosistemde biyoçeşitliliğin korunmasına yardımcı olan dost canlısı bir park bekçisi olarak görmeye başlamamız gerekecek. Bu paradigma değişikliği, bağırsaklarımızı ve dolayısıyla tüm benliğimizi sağlıklı ve hastalıklara karşı dirençli tutmak için gereklidir. Bu yeni anlayışın, milyonlarca insanı etkileyen yaygın hastalıkları tedavi etmek ve önlemek için yeni yollar ortaya çıkarması muhtemeldir.


Kendi iç ekosistemimizin, bedenlerimizin ve zihinlerimizin mühendisleri olmak için kendimizi güçlendirmenin zamanı geldi. Kendi ekosisteminin mühendisi olmak için öncelikle beyninin bağırsaklarınla nasıl iletişim kurduğunu, bağırsaklarının beyninle nasıl iletişim kurduğunu ve bağırsak mikroplarının bu iki etkileşimi nasıl etkilediğini anlaman gerekir. Bunu anladığında, kendine ve etrafındaki dünyaya tamamen yeni bir şekilde bakıyor olacaksın.

Blogger tarafından desteklenmektedir.