HAYY ve KAYYUM Olan Allah! Bir de Sadhguru'dan Dinleyin / Sadhguru Türkçe 24
Bugün, modern bilim tüm varoluşun sadece titreşim olduğunu kanıtlıyor. Bu benim icadım değil, bilimsel bir gerçek. Bir titreşimin olduğu yerde, bir ses mutlaka vardır. Sen sadece bir titreşim değilsin, sen bir sestin. Modern bilimin size söylediği budur. Ve bir yerlerde, eskiden, birisi size önce bir kelime OLduğunu ve kelimenin Tanrı'dan olduğunu zaten söyledi.
Bu yaratma süreci, yaratılışın kaynağı tarafından sürekli desteklenmedikçe bir an bile devam edemez, çünkü yaratma bitmiş bir şey değil, devam eden bir süreçtir.
Kelime bir sestir. Şu anda "evet" dersem, ona belli bir anlam yüklüyorsun çünkü lisan biliyorsun. Lisan bilmiyorsan, sana göre, ben sadece bir ses çıkarıyorum gibi olur. Bilmediğin bir dilde konuşursam, doğal olarak çılgınca sesler çıkardığımı düşünürsün. Gerçekten bir dil konuşup konuşmadığımı veya bazı saçmalıklar uydurup uydurduğumu bilemezsin. Yani kelime aslında sadece bir sestir.
Bu bağlamda, sözün Tanrı'dan olduğu bize söylendi, çünkü varoluşa yakından bakan herhangi biri, senin yaratılış dediğin ve yaratan dediğin şeyin ayrılamayacağını görebilir. Eğer onu ayırırsan, Yaradanı ayırırsan yaratılış var olmayacak. Yaradılışın kaynağının katılımı olmadan, yaratım nasıl devam eden bir süreç olurdu? Olamazdı. O sürekli işin içindedir. Ayrı tutulamaz. Bu yüzden "Önce bir kelime vardı." Bu, yaratılışın tezahür etmemeden tezahür etmeye başladığı zaman, gerçekleşen ilk şeyin ses olduğu anlamına gelir. Bilim adamları bile bunun büyük bir patlama olduğu konusunda hemfikir. Ve patlama, ses demektir.
Bilim adamları buna patlama diyor. Ve bilim adamları ayrıca, bir Big Bang (Büyük Patlama) olduğu için, bir gün Big Crunch'ın (Büyük Çöküş) gerçekleşmesinin mümkün olduğunu söylüyorlar, ki bu Big Bang'in tersi bir süreçtir ve her şeyi geriye çekecektir. Bazı bilim adamları, tek bir patlama değil, bir dizi patlama olduğunu söylüyor. Bilim her zaman her şeyin bir başlangıcı ve bir sonu olduğuna inanmıştır. Ama şimdi fizikçiler sonsuz bir evrenden bahsediyorlar. Şu anda bilim camiasında evrenin sonsuz olabileceği de popüler bir teoridir.
Princeton Üniversitesi Teorik Bilimler Merkezi Direktörü Paul Steinhardt "Sonsuz Evren" adlı bir kitap yazdı. Paul Steinhardt'la tanıştım ve onunla sohbet ederken ona sordum, "Bunun bir patlama değil, bir gürleme, sürekli bir ses olması mümkün mü?"
Düşündü, birçok şeye baktı ve sonra “Mümkün. Belki sadece bir patlama değildi, bir sesti. Bir anda olmadı ama belli bir süre gürledi ve yavaş yavaş yaratılmaya başlandı."
Yaşam deneyimini yaptığın her şeye taşıdığın gibi, yaratma süreci de her geçmiş yaratımın deneyimini bir sonrakine taşımaktadır, ancak bunlar tamamen farklı olabilir. Diyelim ki yirmi beş yıl önce okulda futbol oynuyordun. Şimdi kırk beş yaşındasın ve evine bir hırsız girdi. Hırsızı bir futbol topu gibi tekmeleyeceksin, karate tekmesi veya başka bir şey gibi değil. Çünkü tamamen unuttuğun futbol becerin hala sisteminde bir yerde duruyor ve hırsızla birlikte ortaya çıkıyor.
Sadece üç ay futbol oynamış olabilirsin, ancak bir yerlerde bu deneyimin kalıntısı hala yerleşik halde ve tamamen ilgisiz bir alanda, başka bir yerde ifade buluyor. Sürekli büyümenin yolu budur. Bu bizim karma dediğimiz şeydir.
Bahsettiğim şey bireysel karma ama aynı zamanda evrensel bir karma da var. Yaratılışın kendisinin bir karması var çünkü yaratılışın kendisi bir karmadır. Yaratma fiili bir eylem değil mi? Hareket karma demektir. Bu karmanın kalıntısı her zaman bir sonraki aşamaya ve bir sonraki yaratılış seviyesine ilerliyor.
Çocukken bir yılda yüz milyar hücre ürettiğini söyleyelim. Otuz beş olunca biraz düştü. Kırk beş olduğunda biraz daha düştü. Elli beş olduğunda, daha da düştü; yetmiş beş olunca daha da düştü. Ölmekte olanın yerine koyabileceğinden daha fazlası yok demektir. İnsanlar böyle yaşlanıyor. Yaratılışta da tam olarak aynı süreç gerçekleşiyor.
Çözülme her zaman oluyor. Bu yaratımda bile, çözülme her zaman oluyor, ama yeni yaratılış da oluyor, bu yüzden canlılık bir şekilde devam ediyor.
Geçmişinin gelecek olmasına izin verdiğinde sana bakar ve "Bu onun karması" derim. Bu, geçmişinin geleceğin olmasına izin verdiğin anlamına gelir. Yeni bir olasılık yok. Birine bakıp “Karma” dediğimizde, sadece geçmişlerinin gelecekleri olmasına izin verdiklerini söylüyoruz. Gerçekten onlar için bir gelecek yok, kendini tekrar edecekler.
Bir düzeyde, “Ben manevi bir YOLda yürüyorum” dediğinde, yaptığın ifade, geçmişinin gelecek olarak tekrarlanmasını istemediğin, hayatının ilerlemesini istediğindir. Döngünün bir parçası olmak istemezsin.
Herkes demans halinde aslında. Annelerinin rahminden önce ne olduğunu kimse hatırlamıyor.
Yani şu anda olduğun bu boyut iki seviyelidir - biri oldu, diğeri gerçekleşiyor. Tıpkı senin doğumunun olduğu gibi ama hala devam ediyor olması hali. Her gün yenilenmeye de devam ediyorsun. Aynı şekilde senin ölümün de oldu, ama hala olmaya da devam ediyor. Ölümün önceden belirlenmiş bir sonuç, bu yüzden zaten oldu. Doğduğun an, ölümüne doğru ilk adım atıldı, ama hala olmaya devam ediyor. Tamamlanmasını bekliyorsun ya da ertelenmesini istiyorsun, ama bu şu anda oluyor ve dolayısı ile çoktan oldu.
İçinde doğumun gerçekleşmediği ve ölümün gerçekleşmeyeceği başka bir boyut var. Sadece o boyuta dokunursan, gelecek diye adlandırılan bir şeye sahip olursun, aksi takdirde sadece karman olur. Karma, geçmişini gelecek olarak tekrarladığın anlamına gelir. Rengi değiştiriyor olabilirsin, nasıl yaptığının tarzını değiştiriyor olabilirsin, ama yine de aynı şeyler, farklı bir şey değil.
Bu hafıza bir dayanaktır. Bir çapa atıyorsun ve tekneni hareket ettirmeye çalışıyorsun, dolayısıyla en fazla, sadece daireler çizebiliyorsun. Manevi bir YOL üzere olmak ile güç verdiğinde ise tekne hareket etsin diye seni demirde tutan ipi çekmeye veya ipi kesmeye başlıyorsun.
Hafıza senin düşmanın değil, sadece onu nasıl tutacağını bilmiyorsun. Sen onun içindesin, sorun bu. Şimdi bundan kurtulmak istiyorsun. Hafızayı kullanmak istiyorsun ama hafızan tarafından kullanılmak istemiyorsun - işte bu maneviyattır.